'İsviçre'

İsviçre’de İslami Manevi Destek Hizmetleri: Aşamalar ve Perspektifler

İsviçre’deki İslami manevi destek hizmetleri devletin güvenlik birimleri tarafından ilk defa terörü ve radikalizmi önleyici bir tedbir bağlamında gündeme getirilmiş olması doğru değil. Ancak bu hizmetler Müslümanlara büyük oranda fayda sağlıyor ve yaşadıkları sıkıntıları bir nebze de olsa hafifletiyor.

Fotoğraf: sakhorn/shutterstock.com

Güvenlik birimleri manevi desteğin (Alm. Seelsorge) toplumun korunması açısından önemli ve erken teşhisler ile radikalizmi önleme adına elzem olduğunu savunuyor. Son yıllara kadar örneğin hapishanelerde manevi destek sunan imamların eyaletler içinde tanınmış resmî bir statüsü yoktu. Bundan hareketle yüksek okulların koordinesi altında, görevli ve gönüllülere yönelik eğitim paketleri hazırlandı. Destek sunan kişilerin radikalizme karşı en ön safta mücadele etmese de çoğunluk toplumu ve Müslümanlar arasında bir köprü vazifesi görebilecekleri kabul ediliyor. Buradaki amacın bir “ihbarcılar grubu” oluşturmaktan ziyade, sıkıntılı durumları önleyecek bir erken teşhis mekanizması oluşturmak olduğu söylenebilir. Proje olası bir tehlikenin varlığından hareketle ortaya çıkmış olsa da Müslüman toplum adına olumlu etkilere sahip.

Fribourg Üniversitesine bağlı olan SIG (Schweizerisches Zentrum für Islam und Gesellschaft) bu bağlamda modüler eğitim sistemi ile CAS sertifikası verilen manevi destek branşları hakkında çeşitli aşama ve perspektifleri ele aldı.

Manevi Destek Hizmetinin Amacı

Çok kültürlü ve çok görüşlü bir toplum içinde devletin ve üniversitelerin uygun gördüğü yaklaşım şekli manevi desteğin öncelikle acil veya sıkıntılı bir durum yaşayan kişilere zor durumlarda destek olma gayretine yönelik bir çalışma olduğudur. Manevi destek veren Müslüman görevlilerde her ne kadar dinî bir altyapı ve eğitim aransa da temel amaç hapishanedeki mahkûm, hastanedeki hasta veya mülteci yurtlarındaki sığınmacılara uzman bir kişiye derdini anlatabilme ve içini dökme imkânı sunmak, onlara tutunacak bir dal sunabilmek için alternatiflerin gösterilmesidir.

İçinde bulundukları çetrefilli psiko-sosyal durum nedeniyle bu kişilere en başta dinî hükümler bağlamında bir yaklaşım sergilemenin faydalı olmayacağı, aksine zararlı olacağı tahmin ediliyor. Dinin öngördüğü sabır ve kanaatkârlık gibi erdemlerin tavsiye edilmesi olumlu gözükse de genel kanı bu tavsiyelerin manevi desteğin temel ilkeleri olarak kullanılmamaları yönünde. Zira destek alan kişinin bu kuralların altında ezilmesi ve fıtratının kaldıramayacağı hâller ile karşı karşıya kalabilmesi mümkün. İsteğe binaen Kur’an okuma, dinî materyallerin tedarik edilmesi veya beraber dua etme gibi uygulamaların kişiye bir dayanak olabileceği kabul edilse de öncelikli olarak tesis edilmesi gereken şey kişiye normlardan uzak bir şekilde kendisini özgürce ve yargılanmadan ifade edebileceği bir ortamın sunulması.

Kantonlarda Manevi Destek Hizmeti

İsviçre’de kantonlar bazında farklı uygulamalar bulunuyor. Cenevre’de Müslümanlara ait kurumlar ile yapılan anlaşmaların yanı sıra, Waadt kantonunda dinî mensubiyetin ön planda olmadığı genel bir manevi destek hizmeti veriliyor. St. Gallen kantonunda bu hizmet hastanelerin ön ayak olması ile başlamışken, Zürih’te kanton yönetimi bu hizmeti QUAMS isimli, Müslüman yetkililerce yönetilen bir kuruma devretti.

CAS sertifikası verilen eğitimler Bern ve Waadt kantonunda dinî mensubiyet gözetilmeden her katılımcıya aynı şekilde verilirken, Fribourg Üniversitesi doğrudan Müslümanlara yönelik de manevi destek eğitimi veriyor. Bu hizmeti veren görevlilerin ücretlendirilmesi konusunda şu ana kadar kalıcı bir çözüm bulunmamış olsa da sürdürülebilir bir desteğin yeterli şekilde finanse edilmesi herkesin mutabık olduğu bir görüş.

Hastanelerde Manevi Destek

Hastanelerdeki manevi destek birçok disiplini birleştirmekle beraber çok hassas yaklaşımları gerekli kılıyor. Sadece istek üzerine çağrılan görevliler bazen hastane personeli ile hasta yakınları arasında köprü vazifesini yerine getirirken, bazen de Kur’ân-ı Kerîm okuma, birlikte dua etme gibi dinî taleplere cevap verme veya hasta vefat ederse cenaze işlemlerinde mevta yakınlarına yardımcı olma gibi destek hizmetleri sunarlar.

Örneğin hastanelerde manevi destek veren görevlilerin karşılaştıkları durumlar arasında beyin ölümü gerçekleşmiş hastaların yakınları ile ilgilenmek var. Hastanın beyin ölümü gerçekleştiğinde doktorlar hasta bedenini hayata bağlayan üniteleri kapatmak ile yükümlü olduklarını belirterek, tıbbi açıdan yapılacak bir şeyin kalmadığını ifade ederler. Hasta yakınları ise bu durum karşısında kendilerine dinî bir dayanak arar ve bunu engellemek isterler. Manevi destek veren görevliler ise bu noktada devreye girerek hastane prosedürüne yön vermekten ziyade iki taraf arasındaki diyaloğu kolaylaştırmayı hedeflerler. Ayrıca yanlış anlaşılmaları önlemek adına bir nevi tercümanlık görevini yürüterek, hasta vefatı sonrası yakınlarına psikolojik destek, teselli ve taziyede bulunurlar.

Hapishanelerde Manevi Destek

Araştırmalara göre İsviçre hapishanelerinde hükümlülerin üçte biri İslam dinine mensup ve şu ana kadar sadece bir hapishanede tam istihdamlı bir imam manevi destek sunuyor. Diğer hapishanelerde ise imkânlar dâhilinde gönüllü görevliler ücretsiz hizmet veriyor. Buradaki en önemli nokta manevi destek görevlilerine hem mahkûmlar hem de hapishane yetkilileri tarafından güven duyulması şartı.

Mahkûmlar bazen hapishaneye düştükten sonra dine karşı bir ilgi duymaya başlıyor; bazen de sadece kendilerini yargılamadan dinleyecek bir muhatap arıyorlar. Hürriyetini kaybeden kişiler hayatlarına asgari bir kontrol katabilmek için oruç tutmayı ve cuma namazı kılmayı isteyebiliyorlar. Ayrıca birçok mahkûmda utanma duygusu, aileleri ve korumakla yükümlü olduklarını düşündükleri çocuklarına karşı görevlerini yerine getirememe hissi ortaya çıkıyor. Manevi destek sunan görevliler mahkûmlara bu noktada dinî açıdan affın her zaman mümkün olduğunu hatırlatıyor, aileleri hususunda ise ümitsizliğe düşmemelerini telkin ediyorlar. Not alınmayan ve rapor tutulmayan bu görüşmelerde herhangi bir nesne veya mektup getirilip götürülmesine ise müsaade edilmiyor.

Mülteci Yurtlarında Manevi Destek

2020 yılında İsviçre’ye iltica eden kişi sayısı 11 bin civarında. Bunların birçoğu Müslüman ülkeler olan Afganistan, Suriye, Cezayir ve Türkiye’den geldi. Müracaatların işlem süresi 140 gün olduğu için desteğin uzun süreli olması mümkün olmamakla birlikte sürekli yeni durumular ortaya çıkıyor. Son birkaç seneye kadar mültecilere manevi destek hizmeti kiliseler tarafından verilmekteydi ancak 2017 yılında Zürih’te pilot bir uygulama start aldıktan sonra Müslümanlar tarafından yönetilen QUAMS grubu ile ortak çalışıyor. Görev kapsamında mültecilere manevi desteğin yanında herhangi bir sorun karşısında hangi kişi veya kurum ile irtibata geçilmesi gerektiği açıklanıyor.

Uzun ve zorlu yolları aşarak İsviçre’ye sığınan mülteciler çoğu zaman derin travmalardan geçiyor ve dertlerini paylaştıklarında şiddetli duygu patlamaları yaşıyorlar. Bu esnada en önemli yaklaşım şekli onları samimi şekilde dinlemek ve kişiye göre ihtiyaç hâlinde dinî açıdan tavsiyelerin iletilmesi. Görevliler iltica süresince hukuki destek sunmuyorlar, ancak konuların ve açıklamaların anlaşılmasına katkıda bulunuyorlar. İsviçre’ye yeni gelen mülteciler çoğu zaman kimlik endişesi yaşıyorlar ve dinî veya geleneksel kıyafetlerine müsaade edilip edilmeyeceği konusunda endişe duyuyorlar. Destek sunan görevliler ise onlara İsviçre’de bu konuda hukuki bir engelin olmadığını bildiriyorlar. Mülteciler İsviçre’de güvenli bir limana ulaşıp hayatlarının artık güvende olduğunu anladıktan sonra, artık ülkelerine dönemeyeceklerini ve ailelerini belki bir daha hiç göremeyeceklerini idrak ettiklerinde tekrar ruhi bunalıma girebiliyorlar. Görevlilerin bu kişilere oldukça hassas ve profesyonel yaklaşmaları gerekiyor.

Ordu İçinde Manevi Destek

Yakın geçmişe kadar ordu içindeki manevi destek kiliseler tarafından yürütülüyordu. Diğer dinlere mensup olan askerlerin ihtiyaçlarına cevap verebilmek için geçen seneler içinde Müslüman ve Yahudi kuruluşlar ile imzalanan protokoller neticesinde bu dinlere mensup görevliler de artık ordu içinde manevi destek sunabilecekler.

Bu noktada dikkat çeken husus ise bu görevlilerin asker seçme imkânına sahip olmamaları ve kendi dinlerine mensup olmayan askerlere de destek verme mecburiyetlerinin olması. Ayrıca manevi destek veren kişilerin hizmetlerini kesinlikle dinî bir tebliğ görevi ile karıştırmamaları ve sadece ihtiyaç ve talep olduğunda dinî sorulara ve uygulamalara yardımcı olmaları gerekiyor.  Manevi destek sunan görevliler bu hizmetlerin kesinlikle devam etmesinin önemini vurgularken, insanların hayatlarına olumlu anlamda dokunabilmenin ve onlara az da olsa yardımcı olabilmenin paha biçilmez olduğunu belirtiyorlar. Manevi destek hizmetinin amacının kesinlikle maddi bir kazanım olmadığını, bu işte temel motivasyonun zor bir imtihandan geçen insanlara bir nebze de olsa ışık tutabilmek olduğunu ifade ediyorlar.

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#1

*Tüm alanları doldurunuz

  • Arzu isik
    2023-01-18 15:14:59

    Merhaba Ben Hapishaner de yatan Türk vatandaşlara gönülü manevi destek vermek isterim . Bu konuda kurs almaya da hazırım. Bilgi vermenizi rica ederim Selamlar Saygılar

Son Yüklenenler