Hapishanede Ramazan – II: “Biz Din Polisi Değiliz”
Bu sene ramazan birçok Müslüman için ev hapsiyle geçiyor. Peki ya hapishanede ramazan nasıl? Perspektif Batı Avrupa’daki hapishane imamlarıyla konuştu. Serinin ikinci yazısı Hollanda’dan.
Hollanda, hapishanelerde manevi rehberlik hizmeti konusunda Avrupa içerisinde örnek bir sisteme sahip. Hapishanelerde 7 farklı dinî akıma yönelik manevi rehberlik hizmeti var. Bunlardan birisi de Müslüman mahkumlara yönelik manevi rehberlik hizmetleri. Hapishane manevi rehberliği ile ilgili tüm çalışmalar, Hollanda Adalet Bakanlığı’na bağlı birimler tarafından yürütülüyor ve hapishanede görevli imamların maaşları da Adalet Bakanlığı tarafından ödeniyor. Sefa Bağcı, Hollanda Adalet Bakanlığı’na bağlı Manevi Rehberlik Hizmeti bölümünün yöneticilerinden biri.
Bağcı Hollanda’daki sistemi anlatmaya “Maalesef” diyerek başlıyor. “Maalesef şu an Hollanda’da manevi rehberliğin sunulduğu 7 farklı dinî akım arasında en büyük pay Müslümanlara ait.” Bu, Hollanda’da Müslüman mahkumların sayısının oldukça yüksek olması demek. Ülke genelindeki mahkumların manevi rehberlik tercihleriyle ile ilgili veriler Adalet Bakanlığı tarafından tutuluyor. Buna göre 17 milyonluk Hollanda nüfusunun yaklaşık yüzde 7’si Müslüman olmasına karşın Hollanda’daki hapishanelerde mahkumların yüzde 30’u Müslüman. Hollanda’da Adalet Bakanlığı’na bağlı olarak hapishanelerde çalışan kadrolu 50 kadar imam var.
“Mahkumlar İçin En Zoru, Bayramda Cezaevinde Olmak”
Bağcı Hollanda hapishanelerinde ramazanı şöyle anlatıyor: “Hollanda’da mahkumların ramazan orucunu tutabilmeleri için bir takım imkânlar sağlanır. Örneğin bazı hapishanelerde yemek iftar vakti ısıtılarak dağıtılır ya da ramazana ve oruç tutanlara mahsus olmak üzere hücrelere mikrodalga fırın verilir. Bunun haricinde mahkumlara hurma dağıtılır, Müslümanlara hazır çorba paketleri verilir.”
Bu hizmetlerin tamamı hapishane bütçesinden karşılanıyor. Fakat Bağcı, dışarıdaki gönüllülerin mahkumlar için ek projeler yaptığından da bahsediyor: “Bazı camiler ve sivil toplum örgütleri cezaevi imamları vasıtasıyla ramazanda mahkumlara iftar yemeği ve bayramda ikramlar getiriyor. Salgın tedbirleri nedeniyle durum değişse de, bu ramazan iki hapishanede mahkumlara iftar programı yaptık.”
Özellikle ramazanın yaz aylarına denk geldiği senelerde cezaevinde iftar organizasyonları daha da zorlaşıyor. Çünkü uzun günlerde hapishanede iftar demek, mesai saatleri dışında ek personelin ayarlanması anlamına geliyor. Fakat hapishanelerde çalışan imamlar, ramazan için farklı uygulamalara da öncülük ediyor. Bağcı bu durumu şöyle anlatıyor: “Hapishanede mahkumların izleyebileceği televizyon kanalları var. O kanallara ramazan programlarını ekleyen ya da mukabele programlarını izleten imamlarımız var.”
Bağcı’ya göre hapishanede ramazanın en zor kısmı bayram: “Bir mahkum açısından en zor an, bayramda evinde olmamaktır. Ben imam olarak görevliyken mahkumlar şöyle diyorlardı: ‘Hocam hapisteyiz, bununla başa çıkabiliriz belki; ama bayramda evde olmamak çok ağır.’ Biz de bu nedenle hapishanelerde mutlaka bayram namazı kıldırıyor; bayram yemekleri veriyoruz.”
Bağcı, Hollanda hapishanelerinde ramazan atmosferinin yaşanması konusunda manevi rehberlerin çabalarına dikkat çekiyor: “Hocalarımızın gayreti takdire şayan. Birçok hapishanede günlük sohbet grupları ve mukabeleler ile ramazandaki manevi havayı mahkumlara yaşatmaya çalışıyorlar.”
Zekeriya Budak: “İlk Görevimiz Mahkumla Tanışmak”
Zekeriya Budak, Adalet Bakanlığı’na bağlı manevi rehber olarak çalışıyor ve belki de Hollanda’da bu işi yapan en tecrübeli isimlerden biri. Budak tam 23 senedir hapishanelerde manevi rehberlik yaptığını anlatırken gülümsüyor: “Çeyrek asırdır sabah 8.30’dan akşam 5’e kadar hapishanedeyim. Emekli olana kadar ben de müebbet mahkum sayılırım.”
Hollanda’da doğup büyüyen, Suriye’de okuyan Budak mahkumlara Arapça, Hollandaca ve Türkçe sohbet yapıyor. Şimdiye kadar sekiz farklı tutukevi ya da hapishanede çalışmış. Şu an görev yaptığı üç hapishane ise Hollanda’daki en sıra dışı hapishaneler: Lahey’de uluslararası mahkumların tutulduğu hapishane, ağır hasta mahkumların sevk edildiği hastane bölümü ve ağır psikiyatri hastalarının tutulduğu cezaevi. Budak bu durumu şöyle anlatıyor: “Lahey’de uluslararası terör suçlarından tutuklu Müslüman mahkumlarla görüşüyorum. Ağır hasta olup hastanede tedavi gören mahkumlarla çalıştığım bir bölüm var. Bir de şizofren, ağır depresyonlu ya da uyuşturucu nedeniyle beyin hasarı olan mahkumlarla çalıştığım bir hapishane var.” Budak, uyuşturucu krizindeyken annesini ya da arkadaşını öldürmüş, krizden çıktığında kendisini hapiste bulan ve bu sefer de depresyona giren ya da intihar edip felç kalan mahkumlarla ilgilendiğinden bahsediyor. Özellikle bu mahkumlar için manevi rehberlik özel bir öneme sahip.
Bu mahkumlarla çalışmak oldukça zor olsa da Budak, görevini tabii bir şekilde icra ettiğini anlatıyor: “İlk görevimiz mahkumlarla tanışmak. Bir Müslüman mahkum geldiği zaman kendimizi tanıtıyoruz ve bizimle görüşme hakkının olduğunu söylüyoruz. Eğer mahkum bizimle irtibatta kalmak isterse listemize alıyoruz. Bu listedekilerle sohbet grupları yapıyoruz. Birlikte namaz kılıyoruz, sorularını cevaplıyoruz, onları dinliyoruz.” Şu an korona nedeniyle sohbet grupları durdurulmuş olsa da, mahkumlarla manevi rehberlerin iletişimi sürüyor.
“Mahkumlarla Aramızda Güven Bağı Var”
Hapishane manevi rehberleri, mahkumlarla yaptıkları görüşmeleri gizli tutmak zorunda. Budak bu durumu şöyle anlatıyor: “Mahkumların kendilerini hür hissettikleri tek yer bizim yanımız. Bir mahkum kendisini hapishanedeki gardiyan, doktor ya da psikoloğun yanında rahat hissedemeyebiliyor. Mahkumların kendilerini ‘mahkum’ değil, ‘insan’ olarak hissedebildikleri insanlar biziz. Mahkemeden gelince sıkıntılarını bize anlatırlar. Diğer mahkumlarla, hatta avukatlarıyla paylaşamadıkları her şeyi bizimle paylaşıyorlar. Çünkü bizim mahkumla konuştuğumuz şeyi ikimiz dışında bir tek Allah bilir. Cinayet işlemiş bir mahkum bize itiraf eder, ama bu bilgiyi hiçbir yerde paylaşamayız. Bizimle görüşen mahkum, kanunun koruması altındadır. Bu durum da onlarda güven oluşturuyor. Hapishanede idarenin ya da gardiyanların çözemediği krizleri biz çözebiliyoruz, çünkü mahkumlarla aramızda çok büyük bir güven bağı var.”
Budak’a göre bir manevi rehberin görevi, mahkumun hislerine tercüman olabilmek, onun sıkıntılarına derman olabilmek. “Biz mahkumu dinleyip, empati gösteriyoruz. Amacımız onu yargılamak değil, onun dinî duygularını ortaya çıkarabilecek bir ortam sağlamak.”
Budak’ın ilgilendiği mahkumlar ağır hasta olduğu için, birçoğu ramazan orucunu kullandığı ilaçlar nedeniyle tutamıyor. Fakat hapishanede oruç konusunda Budak’ın bakış açısı oldukça net: “Biz din polisi değiliz. Bir hapishanede Müslüman mahkumun dinini yaşayıp yaşamadığını kontrol etmek gibi bir görevimiz yok. Bizim görevimiz, oruç tutmak isteyen mahkumun ihtiyaçlarını gidermek, oruç için kumanya paketi dağıtmak veya imsakiye vermek, ayrıca onları irşad etmek.”
Hollanda’da Müslüman mahkumların din özgürlüğünü sağlamak konusunda özel bir çaba söz konusu. Cuma namazı kılmak isteyen her mahkumun bir imam isteme hakkı var. Bunun dışında Müslüman mahkumlar için Cuma günleri avukatlarla görüş planlanmıyor ve Cuma vaktinde Müslüman mahkumlara cezaevinde herhangi bir iş verilmiyor. Budak, başka bir hapishanede bu ramazanda mahkumlarla Cuma namazı kıldıklarından bahsediyor: “Başka bir imam arkadaşın yerine gittiğim cezaevinde spor salonunda üç kere Cuma namazı kıldırdım. Her seferinde en fazla 30 mahkumla, aramızda 1,5 metre mesafe ile art arda üç grupla Cuma namazı kıldık.”
Budak bu bayram, cezaevi yönetiminin talebi doğrultusunda sadece Müslümanlara değil, bütün mahkumlara bayram yemeği vereceklerini anlatıyor: “Mahkumlar bayramda evlerini, birlikte yaşanan o güzel aile atmosferini özlüyorlar. Biz de destek sağlamak için mahkumların yanında duruyoruz.”