'Gelir Dağımı'

Almanya’da Adalet Algısı: “Zenginler Varlıklarının Bir Kısmını Paylaşmalı”

Yapılan bir ankete göre Almanya'da insanların büyük kısmı adaletsizliğin toplumda giderek yaygınlaştığına inansa da, çok az bir kısmı toplumda eşitliğin sağlanması için kişisel katkıda bulunmayı göze alıyor.

Fotoğraf: @Amorn P - Shutterstock.

Yoksullara yardım etmek için kendi paranızdan fedakârlık eder misiniz? Almanya’da yapılan bir anket, bu soruya cevap aradı ve toplumdaki adalet algısını araştırdı. Birçok kişi bu soruya evet yanıtı verse de, bu cevabı verenlerin çok küçük bir kısmı kendi varlıklarını paylaşmaya istekli. Bertelsmann Vakfının gerçekleştirdiği anket çalışması, ayrıca, nesiller arasındaki farklılıkları da konu ediniyor.

Adalet İçin Kimler Daha İstekli?

Kamuoyu araştırmaları yapan Gütersloh merkezli Bertelsmann Vakfı, Almanya’daki adalet ve eşitlik algısına ilişkin gerçekleştirdiği temsili nitelikteki çalışmanın sonuçlarını 10 Eylül’de kamuoyuyla paylaştı. Anket sonuçlarına göre, insanların büyük bir çoğunluğu zenginlerin servetlerinin daha fazlasını dağıtmaları gerektiğini düşünüyor. Bu çalışma için Almanya’da 18 ila 69 yaş arası 4 bin 900 kişiyle çevrimiçi anket yapıldı.

Ankete katılanlar arasında insanlar arasında ekonomik dengenin sağlanması için büyük bir istek olduğu göze çarpıyor: Katılımcıların yüzde 75’i zengin ve yoksul arasındaki farkın azaltılmasından yana. Öte yandan, sadece yüzde 37’lik bir kesim daha yüksek vergi ödemeye hazır olduğunu beyan ediyor. Verilen cevaplara göre; daha az para kazananlar insanlar, daha fazla varlıklı olanlara göre bir şeyler vermeye daha istekli.

Araştırmanın Bulguları: Almanya’da Hayat Ne Kadar Adil?

Birçok katılımcıya göre, insanların algıladığı gelir dağılım adaletsizliğine performansla orantılı olmayan ücretler neden oluyor. Katılımcıların yaklaşık yüzde 24’ü “Almanya’da insanlara performanslarına göre ödeme yapılır.” beyanına katılıyor.

Ankete katılanların sadece yüzde 17’si, Alman toplumunda paylaştırabilir olan maddi varlıkların kişilere toplumsal statülerine ya da yetkinliklerine göre bölüştürüldüğüne yani dağıtıcı adaletin ülkede var olduğuna inanıyor. 

Katılımcılar arasında sahip oldukları varlıkların ve gelirlerin hakkaniyetli olduğunu düşünenleri oranları yüzde 34 (varlık) ve yüzde 35 (gelir). Fakat gelir gruplarına ve eğitim düzeyine göre bakıldığında nüfus grupları arasında farklılıklar göze çarpıyor. Daha yüksek gelire sahip olanlar, daha yüksek eğitim seviyesindekiler ve erkekler arasında mevcut durumun adil olduğunu düşününlerin oranı, daha düşük gelirlilere, eğitim düzeyi daha düşük olanlara ve kadınlara kıyasla daha yüksek.

Toplumsal Bütünlüğe Dair Bulgular

Bertelsmann Vakfında sosyal uyum uzmanı olan Kai Unzicker, siyasete ve devlet kurumlarına duyulan güvenin algılanan adaletle ilişkili olması nedeniyle bulguların siyasetçiler için endişe verici olduğunu belirtiyor. Benzer bir sorun, kuşaklar arasındaki adalet algısına bakıldığında da ortaya çıkıyor. Katılımcıların sadece yüzde 27’si kuşaklar arasında adaletin var olduğunu söylüyor. Katılımcıların yarısından fazlası ise genç neslin ebeveynlerine kıyasla refah kaybı yaşayacağı fikrinde. Ancak bu inanca karşın; katılımcıların sadece yaklaşık yüzde 20’si, emeklilik sisteminde ya da oy haklarında genç nesiller lehine farklı düzenlemeler yapılmasını ya da yeni borçlardan vazgeçilmesini talep ediyor. Katılımcıların yüzde 62’lik bir kesimi Almanya’da zenginliğin şansa ya da ebeveynlerin varlıklı olmasına bağlı olduğuna inanıyor.

Devlet Ne Yapmalı?

Öte yandan, insanların kendi hayatlarına yön verebilmeleri adil ve hakkaniyetli olarak görülüyor. Dolayısıyla, devletin insanların kendi hayatlarını şekillendirebilmesi için gerekli şartları oluşturulmasında rol oynaması gerektiği düşünülüyor. Ekonominin nasıl işlemesi gerektiğine dair verilen cevaplara bakıldığında ise katılımcıların büyük bir çoğunluğu sosyal piyasa ekonomisinin iki temel ilkesini destekliyor: Performans ilkesi (yüzde 85) ve ihtiyaçlar ilkesi (yüzde 95). Performans ilkesine göre daha iyi performans gösterenlerin daha fazla kazanması adilken, ihtiyaçlar ilkesine göre bir toplum zayıf ve muhtaç olanlarla ilgilendiğinde adalet sağlanmış oluyor.

Her dört katılımcıdan üçü devletin “zengin ve yoksul arasındaki farkın azalmasını sağlaması” gerektiği görüşüne katılıyor. “Zenginlere” yönelik bir varlık vergisinin (Alm. Vörmögensteuer) uygulanmasıyla ilgili soruya verilen cevapların yaklaşık yüzde 76,5’i bunun iyi olacağını belirtiyor. Fakat bu soruda kimin “zengin” sayılacağı ve varlıkların ne kadarının vergilendirileceği belirtilmiyor. (P)

bgucin

Galatasaray Üniversitesi’nde Sosyoloji programından mezun olan Burak Gücin, sonrasında Heidelberg Üniversitesi’nde Kültürel Çalışmalar alanında yüksek lisansını tamamlamıştır. Ağırlıklı olarak ideoloji, kültür ve göç üzerine çalışan Gücin, Perspektif redaksiyon ekibinin üyesidir.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler