'Hindistan'

Medya Müslümanları, Hristiyanları ve Sihleri Terörist Gibi Gösteriyor

Hindistan'da yapılan bir araştırma, ülkedeki Müslüman, Hristiyan ve Sih toplulukların günlük yaşamlarının iktidarın ayrımcı politikaları ve aşırı sağcı Hindu grupların baskıları nedeniyle her geçen gün daha da zorlaştığını ortaya koyuyor.

©Harshit Srivastava S3 / Shutterstock.com

Hindistan’da 2014’ten bu yana iktidarda bulunan Hindu milliyetçisi Hindistan Halk Partisinin (BJP) ayrımcı ve aşırı sağcı gruplara alan açan politikaları, ülkedeki dinî azınlıklara yönelik tehdit oluşturuyor. Polisin tutumu, medyadaki negatif temsiller, dinî gruplara saldırıların cezasız kalması ve nefret suçlarına karşı tedbir alınmaması, tepkilere neden oluyor.

Hindistan Azınlık Konseyinin (CMRI) hazırladığı “Hindistan’da Dinî Azınlıklar 2021 Raporu”nun editörü ve insan hakları aktivisti Sharjeel Usmani, ülkesindeki dinî azınlıkların durumuna ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Usmani, Hindistan’da Müslümanlara yönelik şiddetle ilgili saha araştırmaları yaparken Hristiyanlar ve Sihlerin de benzer saldırılara maruz kaldığını fark ettiklerini belirterek, “Hindistan’ı yalnızca Hinduların ülkesine dönüştürmek isteyen Hindutva ideolojisinin bu üç dinî grubu engel kabul ettiğini ve onları da hedef aldığını gördük.” dedi.

Raporu Müslüman, Hristiyan ve Sih araştırmacılarla mensubu oldukları dinî grupların medyadaki temsillerine odaklanarak hazırladıklarını anlatan Usmani, “Medya, Hindistan’da soykırım atmosferinin oluşmasına katkı sağlıyor. Dinî azınlıklara dair korkunç derecede yalan haber ve dezenformasyon yapılıyor. Medya, Müslümanları ‘terörist’, ‘Pakistan destekçisi’ olarak sunuyor, Sihleri de ‘terörist’ olarak lanse ediyor. Hristiyanlar da Hindu ulusunu zorla dönüştürmeye çalışmakla itham ediliyor.” diye konuştu.

“Rapora Katkı Sağlayanlar Ya Baskı Gördü Ya Da Hapsedildi”

Usmani, raporda 2021’de dinî azınlıklara yönelik 290 nefret suçu kaydettiklerini aktararak, “Bu rakam bir senede işlenen nefret suçları arasında doğrulayabildiklerimiz. Rapor için Müslüman ve Sih kuruluşlarla yürüttüğümüz araştırmaya katkı sağlayan kişiler, bu süreçte ya baskı gördü ya da hapsedildi. Bu anlamda sonuçlar da etkilenmiş oldu ama biz nefret suçlarıyla hükümet politikaları arasındaki bağlantıyı görmüş olduk.” şeklinde konuştu.

Hükûmet yetkililerinin ve kolluk kuvvetlerinin nefret söylemini beslediğine dikkati çeken Usmani, “Tek işi vatandaşı korumak olan polisin aktif olarak dinî azınlıklara yönelik şiddetin parçası olması, Hindistan’daki durumun ne kadar korkunç olduğunu gösteriyor. Raporladığımız 10’dan fazla nefret suçu vakasında polis şiddet mağdurunu tutukladı. Dinî azınlıklara önce aşırıcı Hindu gruplar, ardından da polis saldırıyor.” ifadelerini kullandı.

Usmani, dinî azınlıkların mabetlerinin de saldırıya uğradığını dile getirerek, “ev yıkım cezalarının” şimdilik sadece Müslümanlara uygulandığını söyledi.

Müslümanların evlerini yıkma politikasının, İsrail’in Filistinlilere yönelik tutumuna benzediğine dikkati çeken Usmani, şunları ifade etti:

“Müslümanların evlerini yıkma politikası önce Keşmir’de başladı. Daha sonra Hindistan’ın kalanına yayıldı. Şu anda bu, sadece Müslümanlara uygulanıyor. Hiçbir dinden bahsetmeyen ama çoğunlukla Müslüman ve Hristiyanları hedef alan din değiştirme karşıtı yasa var. Müslüman, Hristiyan ve Sih aktivistlerin hapsedilmesi için değiştirilen terör yasasını düşündüğümüzde gelecekte ev yıkımlarının diğer dini azınlıklara uygulanmayacağını söyleyemeyiz.”

“Sürecin Soykırıma Gittiğini Söyleyenler Ciddiye Alınmalı”

Hinduların demokrasi ve vatandaşlığın tüm imkanlarından faydalandığını ancak dinî azınlıkların haklarının sadece kağıt üstünde kaldığını belirten Usmani, ülkede Hindu olmayanların ikinci sınıf vatandaşa dönüştürüldüğünü söyledi.

ABD Uluslararası Din Özgürlüğü Komisyonunun, Hindistan’ı üçüncü kez Kuzey Kore ve Çin gibi “endişe verici ülkeler” listesine aldığına dikkati çeken Usmani, “Soykırım Gözlem Örgütü Başkanı Prof. Dr. Gregory Stanton, küresel aktörleri Hindistan’daki sürecin soykırıma gittiği yönünde uyardı. Müslümanlar için soykırıma giden bir süreç ve diğer dinî azınlıklar için de gerçekten yoğun baskı söz konusu.” diye konuştu.

Usmani, Gujarat eyaletinde 2002’de Bilkis Bano adlı Müslüman kadına toplu tecavüz eden ve 3 yaşındaki kızı ile ailesinden 14 kişiyi öldüren 13 kişinin ceza indirimiyle salıverildiğini hatırlatarak, şunları kaydetti:

“Bilkis Bano davası olarak bilinen toplu tecavüz ve cinayet nedeniyle ömür boyu hapis cezasına çarptırılan 13 kişi, eyalet hükümetinin ceza indirimi için başvurularını onaylamasıyla hapishaneden salıverildi. Başka bir olayda bakan, hapishaneden salınan 8 linç suçlusunu çiçeklerle karşıladı. Durum neredeyse kimin azınlıklara karşı daha barbar olacağı yarışına dönüştü. Hindistan’da kitlesel radikalleşme olduğunun anlaşılması gerekiyor. Uluslararası insan hakları örgütleri, Hindistan’da sürecin soykırıma gittiğini söyleyenleri ciddiye almalı.” (AA)

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler