'Dosya: "Avrupa'da Yoksulluk"'

Yaşlı ve Çocuk Yoksulluğuyla Mücadelede Güvenli Liman: Aile

Yoksulluk üzerine yapılan çalışmalar artan yalnızlaşma ve bozulan aile yapısının bilhassa yaşlı ve çocuk yoksulluğu üzerinde etkili olduğunu ortaya koyuyor. Peki aileyi kurtarmak yoksulluğa çözüm sunabilir mi?

Fotoğraf: Shutterstock.com | Değişiklikler: Perspektif

Yalnızlık, içerisinde yaşadığımız çağın en önemli konularından biri. Bochum Üniversitesinin 2016’da yaptığı bir çalışmaya göre Almanya’da yaşayan insanların yüzde 10 ila 15’i yalnızlıktan mustarip. Bu oran 85 yaş üstü yaşlılar arasında yüzde 20’ye ulaşıyor. Birleşik Krallık’ta da 9 milyondan fazla insan (toplam nüfusun yüzde 14’ü) kendisini her zaman veya sıklıkla yalnız hissettiğini belirtiyor. 2018’de ülkenin ilk “Yalnızlık Bakanı” olarak atanan Tracey Crouch görevlendirilme sonrası yaptığı konuşmada Birleşik Krallık’taki toplumsal sıkıntıların toplumun depresif yalnızlık hisleriyle yakından ilgili olduğunu belirtti.

ABD’de ise kendisini yalnız hissedenlerin oranı toplam nüfusun 3’te 1’ine tekabül ediyor. Japonya’da da yaşlılar arasında çokça rastlanan intihar vakaları toplumdaki yalnızlaşmanın vahim sonuçlarına dikkat çekiyor.

Aşırı Bireycilik ve Birine Muhtaç Olma Durumu

Uzmanlar yalnızlık vakalarının artışında bilhassa Batılı ülkelerde hızla yaygınlaşan “aşırı bireycilik” (excessive individualism) anlayışının etkili olduğu görüşünde. Bu anlayışa göre “kişisel sorumluluk” her insanın iyi bir yaşam sürmesi için olmazsa olmaz bir gereklilik ve bir insanın başarılı ve tatmin edici bir hayat sürmesi kişisel sorumluluk dürtülerine bağlı. Buna karşılık “bağımlılık” ise insanın düşebileceği en büyük başarısızlık ve bir çeşit “ölüm” olarak nitelendiriliyor. Bağımlı, yani birine muhtaç olma durumu tamamıyla olumsuz bir durum olarak görülürken bağımlı kişi insani özelliklerinden soyutlanarak “işlevi olmayan”, dolayısıyla arzu edilmeyen ve sıkıntı veren bir külfete dönüşüyor. Bu yaklaşıma göre çocuk veya engelli olmadıktan sonra bir başkasına bağımlı olmak tamamen kişisel bir başarısızlık göstergesi olarak kabul ediliyor.

Yaşadığımız çağda, bilhassa post modern toplumlarda güçlü bir şekilde hissedilen bu anlayış, yoksulluğu da kişisel başarısızlıkların bir sonucu olarak okuyor. Buna bağlı olarak aşırı bireycilikle şekillenen yoksulluk söyleminde sıklıkla kullanılan bu iki terim, yoksullukla ilgili sosyo-ekonomik sorunları görmezden gelerek sorunu gerçekçi olmayan ve ön yargılı bir bakış açısıyla yorumluyor.

Yaşlı Yoksulluğu En Çok Kadınları Tehdit Ediyor

Dünyada milyonlarca insanın yoksullukla mücadele ettiği biliniyor. Özellikle yaşlıların çalışma kapasitelerinin azalması nedeniyle yoksullukla baş edebilmeleri oldukça güç. Peki yaşlı yoksulluğunun ardında ne gibi nedenler var?
Hans-Böckler Vakfının Ekonomi ve Sosyal Bilimler Enstitüsüne (WSI) göre aylık net kazancı 1.126 avroyu geçmeyen biri Almanya’da yoksul kabul ediliyor. Buna göre 1 Temmuz 2021 tarihi itibarıyla 988 avro olan ortalama emeklilik maaşı Almanya’daki birçok emeklinin yoksulluk sınırının altında kaldığını gösteriyor.

Emeklilik sigortasında kazanılan haklar tüm çalışma hayatını yansıtıyor, dolayısıyla çok ödeyenler yüksek, az ödeyenler düşük bir emekli maaşı alıyor. Buna göre aralıksız ve tam zamanlı çalışanlar emeklilik kasasına daha fazla ödeme yaparken, uzun süren hastalık veya işsizlik dönemlerinin yanı sıra, düşük ücretli işlerde çalışanların, psikolojik veya fizyolojik rahatsızlıklar dolayısıyla erken emekliliğe ayrılmak zorunda kalan kişilerin veya örneğin çocuk yetiştirme ve bakımı için kariyerine ara vermiş olanların emekli olduklarında aldıkları maaş da daha düşük oluyor.

Dünyanın pek çok yerinde yapılan araştırmalar kadınların özellikle yaşlılıkta erkeklere nazaran yoksulluğa düşme riskinin daha yüksek olduğunu ortaya koyuyor. Bunun sebepleri arasında genellikle aynı iş için erkek meslektaşlarından daha az kazanmaları, hamilelik ve daha sonra çocuk yetiştirme nedeniyle iş hayatına bir süre ara vermeleri veya yarı zamanlı işlerde çalışmaları gösteriliyor. Çocuklarını tek başına büyüten annelerin tüm bu nedenlerle yaşlılıklarında yoksul düşme riskinin çok daha yüksek olduğu belirtiliyor.

Almanya özelinde kişinin medeni durumuna göre yapılan değerlendirmelerde ise, dul kişilerde yoksulluk riskinin evlilere göre önemli ölçüde daha yüksek olduğu görülürken, aynı şekilde boşanmış bireylerde de her üç kişiden birinin yaşlılıkta yoksulluk riski altında olduğu belirtiliyor.

Bozulan Aile Yapısı ve Çocuk Yoksulluğu

Yaşlıların yanı sıra en çok yoksulluk tehdidi altında bulunan ikinci grup ise çocuklar. Yakın zamanda yapılan bir araştırma, Avrupa’da her beş çocuktan birinin yoksulluk riski altında olduğunu ortaya koyuyor. Çeşitli disiplinlerden elde edilen veriler ise, düşük gelirli hanelerde büyüyen çocukların gelecekte eğitim, istihdam ve davranış problemleri yaşamalarına neden olacak olumsuz koşullara maruz kaldıklarını gösteriyor.

Çocuk yoksulluğunun birincil nedeni olarak evlilik dışı ve plansız doğumlar gösteriliyor. Eurostat 2018 yılı için Avrupa Birliği (AB) içerisinde evlilik dışı doğum oranını ortalama yüzde 42 olarak tespit etmişti. Aynı yıl için evlilik dışı doğum oranlarının Fransa (yüzde 60), Bulgaristan (yüzde 59), Slovenya (yüzde 58), Portekiz (yüzde 56), İsveç (yüzde 55), Danimarka ve Estonya (yüzde 54) ve Hollanda (yüzde 52) gibi bazı AB ülkelerinde ise evlilik içi doğum oranlarını geçtiği görülüyor.

Evlilik dışı ve plansız doğumların birkaç on yılda dramatik bir şekilde arttığı Amerika’da da doğan çocukların yaklaşık yüzde 40’ının evlilik dışı doğduğu ve bu durumun azınlık toplumuna mensup ve eğitim düzeyi düşük çiftler arasında daha yaygın görüldüğü belirtiliyor. ABD’de evlilik dışı doğum yapan 30 yaş altı kadınların yaklaşık yüzde 70’i ise gebeliklerinin planlanmamış olduğunu bildiriyor. Bu veriler Amerikan düşünce kuruluşu Brookings Enstitüsü tarafından 2015’te yayımlanan “Yoksulluğun azaltılması ve Amerikan rüyasının gerçekleştirilmesi için bir uzlaşma planı” başlıklı raporda yer alıyor. Aile birliğinin bilhassa çocuk yoksulluğunu azaltmada başlı başına önemli bir faktör olduğu tespitine yer verilen raporda, evlenmeden birlikte yaşayan çiftlerin çocukları beş yaşına geldiğinde ayrılma olasılıklarının, evli çiftlerin aynı süre içinde ayrılma olasılığından yaklaşık üç kat daha fazla olduğu kaydediliyor.

Rapor ayrıca tek ebeveynle büyüyen çocukların yoksul olma olasılığının, her iki ebeveynin de mevcut olduğu ailelerdeki çocukların yoksul düşme olasılığına göre yaklaşık beş kat daha yüksek olduğuna dikkat çekerek yoksullukla mücadelede evlilik kurumunun, ailenin birlikteliği ve kaynakların istikrarını güvence altına alan en güvenilir yol olarak teşvik edilmesini, çiftlerin ebeveynlik becerilerini ve sorumluluk bilincini destekleyici politikalar geliştirilmesini öneriyor. Yoksullukla ilgili sorunları çözmek için istihdam ve eğitim politikalarında da köklü değişikliklere ihtiyaç olduğunu vurgulayan rapor, ancak tüm bu değişikliklerin güçlü aileler olmadan kişiyi istenilen sonuca ulaştırmayacağını belirtiyor.

Çok Kuşaklı Haneler Çözüm Olabilir mi?

Batılı toplumlarda bilhassa genç kuşaklar arasında artarak kabul gören bireycilik ve bağımsızlık kavramları geleneksel aile anlayışında da çeşitli değişiklikleri beraberinde getirdi. En az iki jenerasyonun (ebeveyn ve çocuklar) bir arada yaşadığı çok kuşaklı hanelere bugün refah düzeyi yüksek Batı ve Kuzey Avrupa ülkelerinde çok az rastlanırken, aynı refah düzeyine sahip olmayan Güney ve özellikle Doğu Avrupa ülkelerinde bir dayanışma mekanizması olarak bir arada yaşama kültürünün nispeten daha yaygın olduğu gözlemleniyor.

Bu tür bir aile düzeninin oluşumunda bireysel tercih ve ihtiyaçların yanı sıra sosyo-ekonomik şartlar veya kültürel kodlar belirleyici oluyor. Örneğin Avrupa ve ABD’deki çok kuşaklı hanelerin yaşlı ve çocuk yoksulluğuyla mücadeledeki rolü üzerine yapılan çalışmalar, bu coğrafyalarda çok kuşaklı hanelerin varlığının esasen yaşlıların genç kuşaklara ekonomik olarak destek olma fonksiyonu taşıdığını belirtiyor.

Buna karşılık örneğin Orta Doğu toplumları gibi ailenin hayatın her alanında önemli bir işleve sahip olduğu kültürlerde, çok kuşaklı haneler çocuk yoksulluğuyla mücadeleden ziyade yaşlanan ebeveynin maddi-manevi bakım ihtiyacının karşılanması amacıyla kuruluyor. İhtiyaç sahibi anne-babanın bakımının çocukları tarafından üstlenilmesini teşvik eden dinî ve kültürel gelenek bu toplumlarda yaşlı refahı için hayati önem taşıyor.

Aynı zamanda araştırmalar asıl amaç bu olmasa da ebeveyn, yetişkin çocuk ve torun olmak üzere üç kuşağın bir arada yaşadığı ailelerde haneye giren emekli maaşının çocuk yoksulluğu ile mücadelede de önemli bir işlev gördüğünü ortaya koyuyor. Bilhassa daha önce bahsettiğimiz sadece anne ve çocuktan oluşan tek ebeveynli aileler için çok kuşaklı haneler çocuk yoksulluğunu önlemede önemli bir işlev görüyor.

Bilimsel veriler, istikrarlı ve güvenli ailelerde büyüyen çocukların sağlıklı gelişme şansının daha yüksek olduğunu ortaya koyuyor. Bu nedenle çocukların içinde büyüdüğü aile ortamının iyileştirilmesi, yoksulluğun azaltılması ve fırsatların genişletilmesine yönelik çabalar için hayati önem taşıyor. Araştırmalara göre aile desteği ve sıcak aile ilişkilerinin yaşlı aile fertlerinin yaşam süresi, bağışıklık sistemi ve akıl sağlığı üzerinde de çok sayıda olumlu etkisi var.

Sosyo-ekonomik tedbirlerin yetersiz kaldığı durumlarda aileleri yoksulluğa karşı koruyabilecek en kısa vadeli ve pratik çıkış yolu aile içi dayanışmadan geçiyor. Bu nedenle aile içi bağlılık ve dayanışmayı geliştirici ve teşvik edici politikaların hayata geçirilmesi yoksulluğun önüne geçmede en az alınacak ekonomik tedbirler kadar gerekli.

Kaynaklar

  • Claudia Vogel, Harald Künemund (2022): Einkommen und Armut im Alter
  • Rentenbescheid 24: 1126 Euro Rente.
  • Brookings (2015): Oppontunity, Responsibility and Security. A Consensus Plan for Reducing Poverty and Restroring the American Dream.
  • Caroline Hamp (2015): Excessive Individualism and the Rhetoric of Poverty:How Personal Responsibility and Dependency Do Not Teach a Man to Fish
  • Matthias Horx, Oona Horx-Strathern: Das Monster der Moderne: Einsamkeit. Zukunftsinstitut.
  • Gerlinde Verbist, Ron Diris, Frank Vandenbroucke (2020): Solidarity between Generations in Extended Families: Old-Age Income as a Way Out of Child Poverty? European Sociological Review 36(2):317–332
  • Eurostat (2020): 42% of births in the EU are outside marriage.
  • Liberty Home Care (2021): Why a Family Support System is Important for the Elderly.

Meltem Kural

Lisans eğitimini Martin Luther Üniversitesinde Tarih ve İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümlerinde tamamlayan Kural, Londra Üniversitesi SOAS’ta (School of Oriental and African Studies) Yakın Doğu Çalışmaları alanında yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır. Kural, Perspektif dergisinin online editörlüğünü yapmaktadır.
Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler