'Dosya: "Katılım Bankacılığı"'

İslami Bankacılığın Temel Kavramları

Katılım bankalarını diğer bankalardan ayıran temel işlemler hangileri? “İslami bankacılık” hangi kavramlarla çalışıyor? Karmaşık sorulara kısa cevaplar.

Dünyada İslami bankacılık, Türkiye’de katılım bankacılığı olarak bilinen kurumlar dünyada 1960’lardan itibaren ortaya çıkmaya başladı. Bu bankaların temel özelliği, diğer bankalar gibi faizle (riba) para toplayıp para kullandırmamaları. İlaveten, İslamiyet’in temel ilkelerine de riayet ederek çalışan bu bankalara dair temel kavramlara bakmakta fayda var. İslami bankaların dikkat ettiği temel İslami hükümler neler ve bu bankalar hangi işlemleri yapıyorlar?

Riba Nedir?

Bugün tüm dünyada “faiz” adıyla bilinen yapının daha geniş kapsamlı karşılığı Arapçada “riba” kelimesidir. Riba, “artmak, çoğalmak” gibi anlamlara gelmektedir. Kur’an’da açık ayetlerle yasaklanmıştır. Buna dair son inen ayetlerden olan Bakara 275’te şöyle denmektedir:

“Faiz yiyenler (kabirlerinden), şeytan çarpmış kimselerin cinnet nöbetinden kalktığı gibi kalkarlar. Bu hal onların ‘Alım-satım tıpkı faiz gibidir’ demeleri yüzündendir. Halbuki Allah, alım-satımı helâl, faizi haram kılmıştır.” (Bakara 2:275)

Fark edileceği üzere bu ayet riba yasağı hakkında gayet açıktır. Ribalı işlemlerin alışverişten (Arapça “bey”) tamamen farklı olduğu açıkça vurgulanmaktadır. Son olarak da ribalı işlemlere dalanların kötü akıbetinin altı çizilmektedir. Hem bu kötü akıbete dair hem de genel anlamda ribaya dair farklı hadisler de mevcuttur. Bu doğrultuda âlimlerin genel kanaatine göre banka faizleri riba kapsamına girmektedir. Fakat riba sadece bununla sınırlı değildir. Banka faizinden kasıt ise kısaca şudur:

• Bir bankaya örneğin 10.000 TL yatırdığınızda 1 sene sonra o paranın örneğin 15.000 TL olması.

• Bir bankadan örneğin 10.000 TL kredi aldığınızda 1 sene sonra örneğin 15.000 TL ödemeniz. Bu ödemeyi taksitli yapıyor olmanız da durumu değiştirmemektedir.

İşte İslami bankalar bu bahsi geçen banka faizinden uzak durarak çalışmayı amaç edinen kurumlardır. Bunu yaparken de faizsiz ve İslam’a uygun bir şekilde para toplayıp para kullandırırlar. Aşağıda bu para toplama ve kullandırma yöntemlerinden bahsedilecektir.

İslami Bankalar Nasıl Fon Toplar?

Öncelikle İslami bankalar da tıpkı diğer bankalar gibi temelde fon/para toplayıp bu parayı çeşitli şekillerde kullandırma mantığı üzerine kuruludur. Fakat paranın toplanma ve kullandırılma şekilleri açısından diğer bankalardan farklılaşırlar. Buna göre İslami bankalar bugün dünyada iki temel yöntemle para toplar:

• Cari hesaplar

• Yatırım (katılım) hesapları

Bunlardan ilki yani cari hesaplar vadesiz mevduatlar gibi para yatırma karşılığında herhangi bir fazlalık vermemektedir. Yalnızca müşteriye bazı bankacılık işlemlerinde kolaylıklar sağlanır. Dolayısıyla müşteri bu hesaba ne kadar para yatırıyorsa istediği zaman o paranın bir kısmını veya tamamını çekme hakkına sahiptir. Cari hesaplar her ne kadar faizli bankalardaki vadesiz mevduatlara benzese de faizli bankaların kendilerine yatırılan paraları faiz elde etmek amacıyla kullanmaları sebebiyle müşterilerin bu bankanın vadesiz hesabına yatırdıkları paralar bir nevi faiz kazanmasına yardım etmektedir. Bu ise çok uygun karşılanmamakta, dolayısıyla vadesiz yani faiz ödemeyen mevduat hesapları yerine doğrudan İslami bankalardaki cari hesaba para yatırılması önerilmektedir.

Yatırım hesaplarına gelecek olursak, bunlar müdarebe adı verilen emek-sermaye ortaklığına dayalı bir ortaklık türüne dayanmaktadır. Buna göre banka, kendisine para yatıran müşterinin parasını çeşitli yatırımlarda değerlendirip elde edilen kârdan, başta anlaşılan kâr paylaşım oranlarına göre paylaşım yapar. Diyelim ki bir müşteri yatırım hesabına yüzde 90 müşteriye, yüzde 10 bankaya olmak üzere kâr payı belirlenen bir sözleşme üzerinden 10.000 tl yatırdı. 3 aylık hesaba yatırılan para üzerindeki kâr 1.000 tl olduysa bunun 900 tl’si müşteriye kalacaktır. Bu noktada şu akla gelebilir: Banka yatırım yaptığı için kâr da elde edebilir, zarar da. Zarar olduğunda ne olmaktadır? Sözleşmede zarar olması durumunda sermayedarın (müşterinin) sermayeyi, emek tarafının da (bankanın) emeğini kaybedeceği belirtilmektedir. Bankanın açık suistimali olması durumunda banka zarardan sorumlu tutulmaktadır. Fakat günlük uygulamalarda İslami bankalar bu zarar riskini en aza indirmek için çeşitli önlemler almaktadır. Bu önlemler temelde şunlardır: Olabildiğince az riskli yatırımlara para yatırılması ve zarar ihtimaline karşı önceki senelerin getirilerinden rezerv ayrılması.

İslami Bankalar Nasıl Fon Kullandırır?

İslami bankaların ne şekilde fon kullandırdığına geçecek olursak, günümüzde en öne çıkan yöntem murabahadır, yani taksitli-kârlı satış. Bundan kasıt şudur: İslami bankalar, faizli bankalardan farklı olarak doğrudan para vermeyip müşterinin istediği mal veya hizmeti önce satın alıp ardından müşteriye taksitle satarlar. Örneğin, 500.000 tl değerinde bir araba almak istiyorsunuz. Banka satıcıya ödeme yapıp arabayı size 24 ay taksitle satar. Tabii bu arada taksitli satış söz konusu olduğu için fiyat artık 500.000 tl değil, daha yüksek bir meblağdır. Örneğin 520.000 tl gibi. Bu aradaki farkın faizden ne farkı olduğu çokça sorulan bir sorudur. Aradaki fark açıktır: Bankalar doğrudan para verip karşılığında ilave faizle parayı geri alırken burada arada alınıp satılan şey para değil maldır. Malın ise peşin ve taksitli fiyatının farklı olabileceği herkesçe kabul edilen bir olgudur. Özetle, paradan para artışı faiz iken mal üzerinden fiyat artışı kâr olmaktadır.

İslami bankalar -özellikle Malezya’dakiler- bugün için sıkça bir başka ürün daha kullanmaktadır: Teverruk. Bundan kasıt kısaca, bankanın bir malı piyasadan peşin alıp müşteriye vadeli satmasıdır. Bunun murabahadan farkı şudur; banka daha sonra bu malı piyasada tekrar nakite satıp parayı müşteriye öder. Müşteri ise borcunu taksitler hâlinde öder. Bu tarz karmaşık bir işleme girilmesinin temel sebebi, müşterinin murabahadaki gibi malın kendisine ihtiyaç duymaması, bilakis doğrudan para istemesidir. Fakat paranın para karşılığı satımı faizli işleme gireceği için İslami bankalar bunu yapamaz ve bunun yerine müşterinin istediği meblağ kadar bir mal piyasadan alınıp müşteriye taksitlendirme yapılır. Hızlıca tekrar piyasada satılan malın geliri de müşteriye ödenmiş olur. Dolayısıyla müşteri paraya kavuşur. Mal piyasaya döner, banka da taksitler hâlinde ödemelerini alır. Fakat bu uygulama suistimale açık olduğu için Türkiye’de katılım bankalarının şemsiye kuruluşu olan TKBB (Türkiye Katılım Bankaları Birliği) tarafından uygulamasına bazı sınırlar getirilmiştir. Buna göre bu yöntemin uygulanmasına cevaz verilen iki durumdan biri, müşterinin borçlarının yeniden yapılandırmaya ihtiyaç duyması, diğeri ise bankanın merkez bankası ile olan ilişkileridir.

İslami bankaların bir başka fon kullandırma yöntemi “leasing”e karşılık gelen kiralama, yani icaredir. Burada da bir müşteri İslami bankadan ihtiyaç duyduğu bir makine veya ekipmanın satın alınıp kendisine kiralanmasını talep eder. Örneğin CNC tezgahına ihtiyaç duyan bir firma satın almanın çok maliyetli olmasından dolayı kiralamak isteyebilir. İslami banka söz konusu makineyi alıp müşteriye kiralar. Genelde kiralama süresi sonunda (örneğin 5 yıl gibi) mal cüz’i bir karşılıkla müşteriye devredilir.

Zeyneb Hafsa Orhan

İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi, İşletme ve Yönetim Bilimleri Fakültesi, İslam İktisadı ve Finans Bölümü’nde Doç. Dr. olarak görev yapan Orhan, mukayeseli finans ve bankacılık ile İslami finans ve bankacılığın İslam ekonomisi ile bağlantısı konularında çalışmaktadır.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler