'Dünya'

Tunus’ta Göçmen Karşıtlığının Yükselişinde Cumhurbaşkanı Kays Said’in Rolü

Sahra Altı Afrika ülkelerinden Tunus’a gelen göçün ülkenin “demografik yapısını değiştirmeyi hedeflediğini” söyleyerek ülkesindeki siyahi göçmenleri hedef gösteren Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said’in bu çıkışı, arka arkaya siyasi krizlerin yaşandığı Said iktidarı için ne ifade ediyor?

Fotoğraf: © Hasan Mrad/shutterstock.com

Arap dünyasında gerçekleşen halk ayaklanmalarının fitilinin ateşlendiği, Zeynel Abidin bin Ali’nin ülkeyi terk etmesiyle otoriter rejime son verilen ve sonrasındaki geçiş sürecinde tüm taraflar arasındaki uzlaşı ile tüm dünyada demokratikleşme iradesine dair ciddi mesajların verildiği Tunus’ta son iki yılda yaşananlar, ülkenin demokratik yönetim anlayışından günden güne daha da uzaklaştığını gösteriyor.
2019’da Cumhurbaşkanı Baci Kaid es-Sibsi’nin ölümünün ardından seçimlerden zaferle çıkan Kays Said, genel perspektifini devrimin kazanımlarını siyasilerin yok ettiği söylemi üzerine bina ederek, Tunus’un halk devrimine sahip çıkacağına ve ülkedeki istikrarsızlığı sona erdireceğine dair olumlu mesajlar vermişti. Bununla birlikte cumhurbaşkanlığının ilk dönemlerindeki ılımlı tavrını ilerleyen dönemlerde muhafaza edemeyen Said, anayasa hukukçusu kimliğiyle Tunus anayasasını anlama, yorumlama ve uygulama hakkını kendi tekeline alan bir görünüm çizmeye başladı. Bu süre zarfında hayata geçirdiği kararlarla demokratik yönetim anlayışından iyiden iyiye uzaklaşan Said, yasama, yürütme ve yargı erklerine müdahalesiyle ülkede yeni bir otoriterleşme sürecinin önünü açtı.

Demokratikleşme sürecini inşa eden siyasi aktörler arasında zaman içinde ihtilafların artması ve Tunus toplumunda ülkenin önde gelen siyasi hareketlerine ve figürlerine yönelik güven kaybı, 2019’daki cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sonucunu derinden etkileyerek beklentilerin ötesinde bir adayın seçimi kazanmasına yol açtı. Said, demokratik ilkelere ve devrimin korunmasına yönelik vurguları ile mevcut siyasiler karşısında alternatif arayan kitleler için bir umut hâline dönüştü. Ülkede iktisadi sorunların derinleştiği, protesto ve grevlerin arttığı bir dönemde hukuk devleti, adalet, istikrar, devrime sahip çıkmak ya da demokrasinin güçlendirilmesi gibi söylemleri öne çıkarması, Kays Said’in seçimi kazanmasındaki başlıca faktörlerdendi. Elbette seçime katılan aday sayısının fazlalığı ya da ikinci turda yarıştığı Nebil el-Karavi’nin yolsuzluk suçlaması ile hapiste oluşu gibi etmenler de Said’in zafere ulaşmasında önemli rol oynadı. Böyle bir atmosferde yüzde 70’in üzerinde oy alarak seçimi kazanması, bir bakıma illüzyona sebebiyet vererek cumhurbaşkanının kendisini ülkenin en meşru siyasi figürü olarak görmesini sağlarken, aldığı radikal kararlar yoluyla da yönetimi istediği şekilde dönüştürme arzusunu tetikledi. Temmuz 2021’de başbakan dâhil bazı bakanları görevden azleden ve meclisi askıya alan Said, sonraki aylarda yargı üzerindeki kontrolünü artırdı. Böylece Said, ülkenin demokratikleşme yolundaki seyrini ters yüz ederek Tunus’ta yeni bir tek adam rejiminin temelleri attı.

Said’in Göçmen Karşıtı Söyleminin Nedenleri

Tunus’u içinde bulunduğu girdaptan çıkarmak ve daha fazla demokratikleştirmek için yola çıkan Kays Said, attığı adımlar ve ürettiği popülist söylemlerle otoriter bir sistemin ötesine geçerek ülkeyi uçurumun eşiğine doğru sürüklüyor. Sistem krizinin derinleşmesi ve muhalif parti ve isimlere yönelik baskının artması, halk devrimleri sonrasında en yüksek katılımlı ve başarılı seçimlerin yapıldığı ülkede toplumun sandıktan uzaklaşmasını da beraberinde getirdi. 2022 Temmuz’unda Said’in kontrolünde hazırlanan anayasa referandumunun yapılması ve sonrasında yürürlüğe girmesi cumhurbaşkanının yetki alanını ciddi şekilde artırdı. Bunun akabinde değiştirilen seçim kanunu ile muhalif partilerin meclisteki temsilinin sınırlandırılması nedeniyle 17 Aralık 2022’deki genel seçimler geniş çaplı bir boykotun gölgesinde gerçekleşti. Seçimlere katılımın yüzde 11 düzeyinde gerçekleşmesi, sadece Tunus’ta değil Orta Doğu’daki tüm otoriter rejimlerde bugüne kadar kaydedilen seçimlere katılım oranı ortalamasının çok altında kalındığını gösteriyordu. Toplum nezdindeki meşruiyetini kaybeden ve sınırlı bir grup dışında destekçi bulamayan Kays Said, pozisyonunu güçlendirmek ve üzerindeki baskıyı azaltmak için yeni stratejileri hayata geçirmeye başladı.

Göçmenler genel itibarıyla iktisadi krizlerin olduğu ülkelerde ilk hedef alınan ve çabucak günah keçisi ilan edilen kitlelerdir. Bu bağlamda Tunus’ta uzun yıllardır aşılamayan siyasal ve ekonomik krizin toplumsal fay hatlarını ciddi şekilde sarsması, Said’i “Araplık” üzerinden yeni bir söylem inşa ederek Tunus kimliğinin muhafazası bağlamında bir toplumsal meşruiyet arayışına yönlendirdi. 22 Şubat’taki konuşmasında “Tunus’un demografik yapısının değiştirilmesinin hedeflendiği” yönünde bir ifade kullanan Said, özellikle ülkedeki Sahra Altı Afrika’dan gelen göçmenleri hedefe koydu. Ayrıca Tunus’ta düzensiz göçmen sayısındaki artışı, ülkesini “Arap ve İslam uluslarıyla bağlantısı olmayan, tamamen Afrika ülkesi olarak görmek isteyenlerin projesi” olarak değerlendirdi. Açıklamanın diline bakıldığında Said’in dış odaklar eksenli bir yaklaşımla konumunu pekiştirmeye çalıştığı görülmektedir. Böylece Arap ve İslam vurgusuyla ülkede daha fazla karşılık bulma amacıyla muhalefetin etkinliğinin de halk nezdinde zayıflatılması Cumhurbaşkanı Said’in göçmenler üzerinden yürüttüğü stratejinin arka planını açıklayan bir husustur.

Kays Said siyasal alandaki krizi kimlik vurgusu üzerinden aşmaya çalışırken bir yandan da derinleşen ekonomik sorunlar karşısında yönetimin çaresizliğini itiraf etmek yerine, sorunun kaynağı olarak toplumun önüne göçmenleri sürüyor. İktisadi dengenin bozulması, enflasyon ya da işsizlik gibi temel başlıklarda düzensiz göçmenlerin olumsuz etkisi Said tarafından mütemadiyen vurgulanan bir husus. Bir bakıma Said’in 22 Şubat’taki konuşması hem Sahra Altı Afrika ülkeleri hem de uluslararası toplum nezdinde büyük bir rahatsızlığa sebebiyet verse de bu konuşma cumhurbaşkanının bu meyanda yaptığı ilk açıklamalar değil. 2021’de verdiği bir mülakatta da düzensiz göçmen trafiği üzerinden bir alan oluşturmaya çalışarak, Tunus’un kendi işgücü kaybında düzensiz göçmenleri gerekçe göstermişti. Bu çerçevede ülkede ekonominin kötü yönetiminin bedelini ödemek istemeyen Said, toplumdaki öfkeyi Afrikalı göçmenlere yönelterek kendisine bir manevra alanı oluşturmayı amaçlıyor.

Said’in göçmenlere yönelik artan sert söylemlerinde dikkatlerden kaçmayan bir diğer husus ise sürekli Avrupa’ya satır arası verilen mesajlar. Yine ekonomik sorunlarla ilintili bir biçimde Tunus cumhurbaşkanı ülkesinin sert bir mücadele vermeye başladığını ileri sürerek Avrupa ülkelerinden daha fazla destek beklediğini ima ediyor. Seçim süreçlerine müdahale yoluyla mecliste muhalefeti bir şekilde baskılamayı başarsa dahi gelecek cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Said’in işinin oldukça zor olacağı savından hareketle, Avrupa ülkelerinden alacağı maddi yardımlarla ekonomiye can suyu verme isteği, Said’in iktidarda kalma stratejisinin önemli bir sac ayağı şeklinde yorumlanabilir.

Kays Said’in Sözlerine Gelen Tepkiler

Kays Said’in konuşmasından sonra Tunus genelinde göçmen karşıtı saldırılarda artış gözlemlendi ve birçok Afrikalı ülkesine geri dönmek için elçiliklerine müracaatta bulundu. Bununla birlikte, Tunuslu insan hakları savunucularının da Said’e karşı aktif bir muhalefet izleyerek, göçmenlere yönelik saldırgan bir tutum benimseyenlere karşı net bir tavır sergiledikleri görülüyor. Uzun zamandır otoriter müdahaleleriyle toplumla bağını büyük oranda koparan cumhurbaşkanına karşı yükselen öfke Said’in son açıklamalarıyla daha da arttı. Tunus tarihinin daha önceki dönemlerinde görülmeyen bir otoriterlik örneğine şahit olunduğuna dair eleştiriler yükselmeye başladı. Özellikle sivil toplum kuruluşları ile Gazeteciler Sendikası’nın organize ettiği yoğun katılımlı yürüyüş, Said’in göçmen karşıtlığına Tunus toplumundan gelen tepkiyi göstermesi bakımından kayda değer bir örnek.

Tunus halkının yanı sıra uluslararası alanda da Said’e yönelik ciddi eleştiriler söz konusu. Afrika Birliği’nden gelen kınamanın yanı sıra birçok uluslararası kuruluş ve sivil toplum örgütü Tunus Cumhurbaşkanını kınayan ve eleştiren açıklamalarda bulundu. Bunlara ek olarak Said’e karşı en ciddi tepkinin Dünya Bankası’ndan geldiğini belirtmek gerekiyor. Başkan David Malpass, Said’in konuşmasının “ırkçı taciz ve hatta şiddeti tetiklediğini” gerekçe göstererek Dünya Bankası ile Tunus arasındaki toplantının bir sonraki duyuruya kadar ertelendiğini açıkladı. Bu bağlamda Tunus ile iş birliğinin geçici süreliğine olsa da Dünya Bankası tarafından askıya alınması Said’in söylemlerinin uluslararası alanda karşılık bulmadığına ve yürüttüğü stratejiden umduğu sonucu yeteri kadar elde edemeyeceğine işaret ediyor.

2021 yazından beri türlü hamlelerle ülkedeki demokratikleşme iradesine büyük darbe vuran ve devrim sonrasındaki süreci birlikte idare eden tarafların arasındaki derinleşen ihtilaflardan yararlanarak tek adam rejimi inşa etmeye çalışan Said, siyasi ve ekonomik krize çözüm üretememesinden ötürü yüzleştiği toplumsal meşruiyet sorununu aşmak için demokrasi dışı yeni yolları denemeye çalışıyor. Bu minvalde hem kimlik vurgusu üzerinden hem de ekonomik sorunlara dair bir günah keçisi ilan ederek toplumsal muhalefeti baskılamayı düşünen Said, aynı zamanda Avrupa Birliği’nden de göçmen karşıtı mücadelesi nedeniyle ödüllendirilmeye bekliyor. Dünya genelinde göçmen karşıtlığı ve göçmenlere yönelik saldırıların arttığı bir dönemde Tunus cumhurbaşkanının da benzer bir tavrı sergilemesinin yansımalarının bir süre daha devam edeceği ve özellikle de Tunus siyasetini önümüzdeki zaman diliminde daha fazla meşgul edeceği öngörülüyor. Meşruiyetini yitirmiş bir otoriter liderin demokrasiyi pekiştirmek için çıktığı yolda demokratik teamülleri tamamen yıkmasının sonuçlarının Tunus’un gelecek cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ne şekilde tezahür edeceği ise cevabı merak edilen soruların başında geliyor.

Dr. Muhammed Hüseyin Mercan

Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümünde öğretim üyesi olarak görev yapan Mercan, Orta Doğu Siyaseti, İslami Hareketler ve İslamcılık alanlarında akademik çalışmalarını sürdürmektedir.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler