'Almanya'

Günlük Yaşamda “Klan” Kimliği

Klan kriminalitesi, Almanya'daki kamusal tartışmalarda sıkça yer alan ve çoğunlukla göçmen kökenli grupların etnik kimlikleriyle ilişkilendirilen bir konu. Yapılan bir saha araştırmasının bulguları, bu konuya dair yaygın fikirlerin gerçeği yansıtmadığını ortaya koyuyor.

Fotoğraf: Motortion Films - Shutterstock.

Almanya’daki Arap ülkeleri ve Türkiye kökenli geniş ailelerin günlük yaşamı hakkında etnografik bir saha çalışması yürüten siyaset bilimci Mahmoud Jaraba, göç ve entegrasyon temalı habercilik yapan Mediendienst Integration için bir uzman raporu hazırladı. Çalışması kapsamında polis yetkilileri, resmî makamlar ve sosyal hizmet temsilcileriyle de görüşen Jaraba, ülke medyasında sıkça gündeme gelen “klan” kavramına dair yaygın görüşlerin birçoğunun doğru olmadığını ve tek tip bir “klan” yapısı tasavvuruyla söz konusu aile yapılarının genellenemeyeceğini ifade ediyor.

Raporun Ana Bulguları

Jaraba’nın raporunda yer verdiği ana bulgulardan aşağıdakiler öne çıkıyor:

  • Geniş ailelerin başlangıçtaki yakın ilişkileri on yıllar içinde farklılaşmıştır. Günümüzde aile üyelerinin çoğu birbirini tanımıyor. Bu geniş aileler birbirlerine bağlı, homojen gruplar değiller. Ayrıca söz konusu “klanın” merkezi bir lideri de yoktur.
  • Medyada ve polis tarafından yansıtılanın aksine, suç geniş aile içinde değil, “alt klanlar” içinde işlenmektedir. Bu alt düzeye gelindiğinde, güçlü bir dayanışma, birliktelik duygusu ve merkezi lider figürünün var olduğundan söz edilebilir.
  • Geniş ailelerin sadece birkaç üyesi suç işlemesine karşın “klan” olarak değerlendirilen gruplar medya ve siyasetten orantısız miktarda ilgi görmekte. Bazı gruplar ve üyeleri ise, bu ilgiyi aktif olarak üzerlerine çekmeye çalışmakta.
  • Almanya’da aile üyeleri günlük yaşamda, okulda, işte, eğitimde, konut piyasasında ve polis tarafından çok fazla dışlanmaya ve önemli ölçüde ayrımcılığa maruz kalmaktadır.

Geniş Aile ve Alt Düzeyler Arasındaki Farklar

Jaraba’ya göre, “klanlar” olarak adlandırılan gruplar büyük ölçüde değişti. Yüz yıl önce “klanlar” daha anlaşılır ve merkezi bir lider figürüne sahipti. Günümüzdekiler ise çok sayıda alt grup ve (beyt adı verilen) onların da altındaki seviyedeki daha küçük gruplara ayrılmış durumda.

Kamu tartışmalarında “klanlar” denildiğinde genellikle yüzlerce veya binlerce kişiden oluşan gruplar anlaşılıyor. Oysa; bu kişiler aynı soyadını taşıyor olsa da birçoğu birbirini tanımaz, birlikte çalışmaz ve bir dayanışmaya sahip değillerdir. Jaraba’ya göre, bu eksikliklerden ötürü merkezi bir liderlik söz konusu değildir. Eğer bir dayanışma yapısı varsa -ki bu bazen suç da içerebilir-, bu daha ziyade beyt (Ar. ev, hane, mesken) adındaki küçük grupların olduğu en alt seviyede gerçekleşiyor. Bu en alt seviyede güçlü bir dayanışma bulunurken, beyt üyelerinden olası çatışmalarda birbirlerine destek olmaları bekleniyor. Jabara, bu ufak grupların büyük klan yapılarından ayrı ve bağımsız olduğunun altını çiziyor.

Birlikte suç işlediğinde, bu genellikle “klan” yerine çekirdek aile ya da beyt içinde gerçekleşiyor. Jaraba, sadece bazı beyt üyelerinin diğer aile üyelerinin faaliyetlerini örtbas ettiğini, suç işlediğini ve bazı durumlarda bu faaliyetleri “meslekleri” olarak gördüğünü vurguluyor. Aile üyelerinin ekseriyetinin ise, suç işlemekle, iştirak etmekle ya da örtbas etmediğini ve hatta bu yasa dışı faaliyetlere karşı olduğunu ifade ediyor.

“Klan” Kimliği ve Gündelik Hayatta Suç İşlemek

Devlet kurumlarına yönelir şüphe ve güvensizlik ve ayrımcılık deneyimlerinden hareketle, grup üyeleri kamu güvenliği birimlerine güvenmez: Polis teşkilatının ve adalet sisteminin kendilerine karşı ön yargılı olduğu fikrine sahiptir. Jaraba, mensup oldukları grubun sahip olduğu itibar ve diğer üyelerin işlediği suçlar nedeniyle haksız muameleye maruz kalan bireyleri hatırlatıyor ve özellikle ev pazarı ve eğitim hayatında reddedilme deneyimleri yaşadıklarının altını çizer.

Bu olumsuz getirilere rağmen Jabara, grup kimliğini edinmeye dair bir heves olduğunu gözlemlemekte. Kolektif olarak hareket etmeyi tercih eden ve benimseyen bazı grup üyeler ise, bir “klan” kimliği yaratmaya çalışıyor. Bu çabaya ihtiyatla yaklaşan Jaraba’ya göre, bu çaba daha çok sembolik bir nitelik taşıyor. Özellikle, bazı üyelerin medyanın yoğun ilgisinden hoşlandığını ve bu alakayı sürdürmesini istediklerini tespit ediyor.

Jaraba, medya ve siyasetin sıkça başvurduğu “klan kriminalitesi” teriminin farklı bir şekilde kullanılmasını gerektiğini belirtiyor: Organize suç olgusu, trafik suçları veya pandemi önlemlerinin ihlalleri gibi gündelik hayatta sıkça işlenen cezai suçlarla ilişkilendirilmemeli. Jaraba, ayrıca, sadece geniş aile yapısına odaklanmanın yanıltıcı olduğunu ifade ediyor çünkü suçlar aslen beyt düzeyinde işleniyor. Bu fikri düzeltmelere ek olarak, pratik hayatta daha fazla önlemin alınmasına ihtiyaç var: Jaraba’ya göre, şu ana kadar stratejik bir önleme projesi bulunmamaktadır. Özellikle okul ortamını ve aileleri odak alan önleyici programların uygulanması gerektiğini hatırlatıyor. (P)

bgucin

Galatasaray Üniversitesi’nde Sosyoloji programından mezun olan Burak Gücin, sonrasında Heidelberg Üniversitesi’nde Kültürel Çalışmalar alanında yüksek lisansını tamamlamıştır. Ağırlıklı olarak ideoloji, kültür ve göç üzerine çalışan Gücin, Perspektif redaksiyon ekibinin üyesidir.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler