'İsrail-Filistin'

Frankfurt Kitap Fuarı’nın Olaylı Açılışı: Žižek’in Konuşması ve Tepkiler

Dünyanın en büyük kitap fuarı olan Frankfurt Kitap Fuarı, 18 Ekim’de kapılarını olaylı bir törenle ziyaretçilere açtı. İsrail-Filistin çatışmalarının gölgesinde gerçekleşen açılışa filozof Slavoj Žižek’in konuşması damga vurdu.

Fotoğraf: Marc Jacquemin / Frankfurter Buchmesse

Dünyanın en büyük kitap fuarı olan Frankfurt Kitap Fuarı, salı akşamı ev sahibi komite ve fuarın bu seneki onur konuğu Slovenya’nın katılımıyla açıldı. 7 Ekim’de Hamas’ın saldırısı sonrası, İsrail’e tam desteğini açıklayan fuar yönetiminin tavrı, açılış töreninin gündemini değiştirdi. Slovenya adına törene katılan, çağımızın önemli filozoflarından Slavoj Žižek’in konuşması salonda tartışmalara neden oldu. Žižek, sadece İsrail’in acılarının konuşulup kimsenin Filistin’den bahsetmemesini bir “analiz yasağı” olarak değerlendirdi. Alman basını ise açılış törenini  “sansasyon” ve “skandal” başlıklarıyla duyurdu.

“Bekleyin, Belki de Sonunda Alkışlamayacaksınız”

Açılış her sene olduğu gibi resmî bir tavırla, öncelikle bir açık oturum, ardından ev sahibi kurumların konuşmalarıyla başladı. İsrail’e destek ziyaretine giden Şansölye Olaf Scholz yerine sahneye çıkan Kültür Bakanı Claudia Roth, Almanya’nın politik tutumuyla uyumlu bir konuşma yaptı. İsrail’e yapılan saldırıyı kutlamaya varan protestoları eleştiren Roth, konuşmasının ikinci kısmındaysa edebiyatın rolü üzerinde durdu. Kültürler arası ilişki kurulmasını sağlayan tercümelerin rolünden ve empatiden bahsederken ise Filistin’den söz etmedi.

Ardından söz olan Slovenya Başkanı Nataša Pirc Musar, saldırıyı kınadıktan sonra, İsrail’in Gazze’ye sert müdahalesini eleştirdi: “Gazze şeridinde gördüğümüz, insanlık onuruna yapılan bir saldırıdır. Aralarında çocukların da olduğu şiddet kurbanlarının sayısının artışı kabul edilemez. Bu nedenle şiddete bir son verme, uluslararası hukuk ve insan haklarına uyulması çağrısında bulunuyorum.” Edebiyatın rolünden bahsederken ise sözü tekrar Filistin’e getirdi: “Kitaplar Almanya ve Slovenya’yı yakınlaştırdığı gibi umarım İsrailli ve Filistinli çocukları da birbirine yaklaştırır.”

Sırada Slovenya edebiyatını temsilen davet edilen iki konuşmacı vardı: Çağdaş şair Miljana Cunta ve filozof Slavoj Žižek. Cunta’nın şiir ve estetik temalı konuşmasına karşın Žižek gündemle ilgili politik bir konuşma yapmayı tercih etti. Provakatif üslubuyla tanınan felsefeci, alkışlarla sahneye çıktı ve hemen seyirciyi uyardı: “Bekleyin, belki de sonunda alkışlamayacaksınız.”

Burada durmaktan gurur duyuyorum, çünkü kitaplara her şeyden daha çok ihtiyacımız var. Onlar olmadan dehşet verici Gazze savaşına bir çözüm olmayacak.” Slavoj Žižek

Frankfurt Kitap Fuarı’nın Açılışında Filistinlilerden Hiç Bahsedilmemesini Eleştirdi

Konuşmasına, Hamas’ın terör saldırısını ama’sız fakat’sız kınayarak ve İsrail’in kendini savunma hakkını tanıdığını belirterek başlayan Žižek, çatışmanın arka planını analiz etmeyi engelleyen politik atmosferi eleştirerek devam etti. Žižek’e göre bu karmaşık arka planı konuşmak isteyen herkes Hamas terörizmini haklı çıkarmak veya desteklemekle suçlanıyordu. Böyle bir atmosfer ancak totaliter toplumlarda görülebilirdi. Aynı Slovenya’nın arıcılık geleneğine vurgu yapan fuar sloganında olduğu gibi: “Kelimelerin Balpeteği”. Kim arılar gibi totaliter bir toplumda yaşamak isterdi ki?

Žižek’in bu esprisi salonda kahkahalarla kesilirken, seyirciler biraz sonra gelecek sert eleştirilerden habersizdi. Filistinlilerden tek bahseden konuşmacının, Slovenya Başkanı Musar olduğuna dikkat çeken Žižek, Hamas ve İsrail’den bahsedilirken, milyonlarca Filistinlinin durumunu kimsenin konuşmadığını belirtti. Konuşmasının bir sonraki bölümünü İsrail-Filistin çatışmasının tarihsel arka planını tanıklıklar ve dönemin politik bağlantılarıyla açıklamaya ayırdı. Konuşmasındaki içerikler ise şöyleydi:

Birbirlerinin varlığını toptan reddeden Hamas lideri Haniye veya İsrail Başbakanı Netanyahu’nun aksine, İsrail’in kurucu babaları Filistin topraklarının işgali ve Filistinlilerin haklarının ellerinden alındığı süreci açıklıkla anlatıyordu. Filistin devleti 193 Birleşmiş Milletler üyesi devletin 139’u tarafından resmî olarak tanınmasına rağmen Filistinliler on yıllardır, her gün yerleşimcilerin baskısını hissettikleri bir araf durumunda yaşıyordu. Batı Şeria’yı çevreleyen duvarın yapımıyla giderek sertleşen süreç, İsrail hükûmeti aşırı sağ politikaları nedeniyle son yıllarda içerden de eleştirilmeye başlandı. Netanyahu hükûmeti geçtiğimiz yaz sert protestolarla karşılaştı ve İsrailli entelektüel Hariri tarafından “İsrail bir diktatörlük olma yolunda ilerliyor” sözleriyle eleştirildi.

Žižek’e göre bu şartlarda gerçekleşen Hamas saldırısı, ulusal aşırıcılar ve onların yarattığı tehdide karşı çıkan sivil toplum arasında bölünmüş İsrail toplumunu bir araya getirme işlevi gördü. Žižek konuşmasını “dışarıdaki ortak bir düşmanın her zaman böyle bir araya getirici etkisi olduğu” tespitiyle sürdürdü.

Fotoğraf: Marc Jacquemin / Frankfurter Buchmesse

“Filistin Sorunu Çözülmedikçe Ortadoğu’da Barış Mümkün Olmayacak”

Žižek’in konuşması bu noktada seyirciler tarafından kesilmeye, bazen destek, bazen protesto alkışlarıyla bölünmeye başladı. Frankfurt’un içinde bulunduğu Hessen Eyaleti Antisemitizm Sorumlusu Uwe Becker’in sahneye doğru “Hamas‘ın saldırılarını meşrulaştırıyorsunuz!” diye bağırdığı duyuldu: “Hamas’ın saldırıları ile İsrail’in yaptıklarını karşılaştıramazsınız. Bu olayı göreceleştirir ve önemsizleştirir!”

Becker, birkaç kez salonu terk ettikten sonra yerel siyasetçilerin eşliğinde geri döndü. Döndüğünde bu sefer sahneye çıkıp Žižek’e karşılık verdi: “İnsanların katledildiği bir günde bu utanç verici.”

Žižek, “Gazze’de de insanlar katlediliyor.” diye cevap verdi. Seyircilerden gelmeye devam eden tepkiler sonrası, Hamas’ı zaten kınadığını ve İsrail’in kendini savunma hakkını tanıdığını tekrar tekrar belirtmek zorunda kalan filozof, olayı meşrulaştırmadığını ama mevcut tartışma koşullarının Filistinlileri konuşamaz hâle getirdiğinin altını çizdi.

Hem Filistinlilerin haklarını savunmalı hem de antisemitizmle mücadele etmeliyiz. Aynı anda iki taraf için de savaşamayacağınızı kabul ettiğiniz an, işte o an ruhunuzu kaybetmişsiniz demektir.” Slavoj Žižek

Konuşması defalarca bölündüğü için yazılı metnin dışına çıkan Žižek son kısımda ise, çoğulculuk ve “iptal kültürü”ne vurgu yaptı. Ona göre mevcut çoğulculuk anlayışı, öncelikle kimlerin tartışmadan dışlanacağını belirleyerek başlıyor, farklı anlayıştakiler iptal ediliyordu. İşte bu da iptal kültürünün yarattığı bir paradokstu.

Frankfurt Kitap Fuarı direktörü Juergen Boss, 7 Ekim saldırısından sonra, “İsrail’e yapılan saldırı Frankfurt Kitap Fuarı’nın tüm değerlerine karşıdır. Fuar tüm desteğiyle İsrail’in yanındadır.” açıklamasını yayınlamıştı. Bu bağlamda İsrailli Yahudi sesleri daha görünür kılmak için fuar programına yeni etkinlikler de eklendi. Bu açıklamadan birkaç gün önce Alman Litpom Vakfı, Filistinli yazar Adania Shibli’nin romanı Küçük Bir Ayrıntı’ya verilecek olan LiBeratur Ödül Töreni’nin saldırılar nedeniyle ertelendiğini açıklamıştı. 2013’ten beri her yıl güneyden kadın yazarlara verilen bu ödülün töreni, Frankfurt Kitap Fuarı döneminde düzenleniyordu.

Žižek, bu kararı skandal olarak nitelendirdi: “İsrail’e yönelik saldırı Frankfurt Kitap Fuarı’nın değerleriyle çelişir, ama milyonlarca insanın Gazze’de kolektif cezalandırılması da, Adania Shibli’nin ödül töreninin iptali de…” Žižek bu nedenle açılışa katılmaktan gurur duysa da biraz utanç da hissettiğini belirtti.

Žižek konuşmasını bitirip sahneden inerken, karşısında protesto için boşalan koltuklar ve gergin bir ev sahibi komite vardı. Ardından donuk bir yüz ifadesiyle sahneye çıkan fuar direktörü Boos bir konuşmayı bölmenin mümkün olduğunu ama sonuna kadar dinlendiği için memnun olduğunu söyledi: “Bu sözün özgürlüğüdür. Birbirimizi dinlememiz önemlidir. En azından terörü kınama noktasında hemfikir olabildik.”

Fuar bu hafta devam ederken getirdiği tartışmalar hem etkinliklerde hem de fuar dışında devam ediyor. Fuarın İsrail’i destek açıklamasını “taraf tutma” olarak değerlendiren Endonezya, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır gibi Müslüman çoğunluklu ülkeler fuardan çekildiğini açıkladı. Adana Shibli’nin ödül töreninin ertelenmesine karşı çıkan, aralarında Nobel Ödülü sahibi Annie Ernaux, Abdulrazak Gurnah ve Olga Tokarczuk’un da bulunduğu dünyanın dört bir yanından binden fazla yazar Pazartesi günü bir mektup yayınladı. Mektupta, fuarın İsrailli sesleri özellikle görünür kılmak isterken, Filistinli yazarların seslerini, düşüncelerini, duygularını paylaşabilecekleri alanları kapattığına dikkat çekiliyordu. Ödül töreninin iptal edilmesiyle böyle önemli bir dönemde fikirlerini paylaşabilecek Shibli’nin konuşma yapma şansı elinden alınmış oluyordu.

Fotoğraf: Marc Jacquemin / Frankfurter Buchmesse

Žižek’in Tepkisinin Zamanlaması Doğru Muydu?

Salonda gösterilen tepkiden sonra Žižek’in konuşması salon dışında da tartışılmaya devam etti. Anne Frank Eğitim Vakfı Başkanı, Alman-İsrailli akademisyen Meron Mendel, Žižek’in konuşmasının zamanlamasını yanlış bulduğunu belirtti. SAT3’te katıldığı Kulturzeit programında konuşan Mendel, İsrail’in yerleşim siyasetinin eleştirilmesine alan açılması gerektiğini savunsa da Frankfurt Kitap Fuarı’nın açılışının bunun için doğru bir yer olduğundan emin olmadığını söyledi. 7 Ekim’in insanlık onuruna dönük bir saldırı olduğunu belirten Mendel, şu an siyasi analiz yerine kurbanlarla dayanışma ve empati kurulmasına ihtiyaç duyulduğundan bahsetti.

Süddeutsche Zeitung’ta açılış törenini değerlendiren Jens-Christian Rabe ise, Žižek’in böyle bir durumda objektif kalma ayrıcalığına sahip “havalı analizci” olma isteğinin fazlasıyla naif kaçtığını söyledi. Hamas saldırısı, sembolik ve politik olarak İsrail’e tam destek gerektiren bir durumken, Žižek’in inatçı tavrının altında “Batı’daki solcular arasında ne yazık ki nadir olmayan antisemitik bir hıncı dışa vurmak olduğu”ndan şüphelendiğini yazdı.

Almanya’nın Ortadoğu Politikası Kültür Alanını Etkiliyor

Filistin-İsrail çatışmasının Almanya’daki kültür alanındaki tartışmaları kısıtlamasına Frankfurt Kitap Fuarı ilk örnek değil. Geçtiğimiz sene çağdaş sanat festivali documenta’daki antisemitizm tartışması Endonezyalı küratör ekibin ve Filistinli sanatçıların baskı altında kalmasına neden olmuştu. 2019 yılında Alman parlamentosundan geçen BDS kararı sonrası, Filistinli sesleri davet etmek isteyen kültür kurumları finansman kesintisi tehdidi yaşıyor.

Dünyada Filistin sorunu daha geniş çerçevede tartışılabilse de Almanya’da İsrail’e yönelik eleştirel yaklaşımlar çoğu zaman antisemitizm kapsamında değerlendiriliyor. Almanya tarihî sorumluluğunu gerekçe göstererek, İsrail’in güvenliğinin “Almanya’nın ulusal çıkarı” olduğunu kabul ediyor.

Zeynep Doğusan

Lisans eğitimini Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji bölümünde, yüksek lisans eğitimini ise İstanbul Şehir Üniversitesinde tamamlayan Doğusan, Berlin Humboldt Üniversitesinde toplumsal hafıza konusunda doktora eğitimine devam etmektedir.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#1

*Tüm alanları doldurunuz

  • Mehmet Kani Polat
    2023-10-20 23:32:05

    Gerçekten çok güzel bir yazı olmuş. Emeğinize sağlık demeden geçmek istemedim.

Son Yüklenenler