'İsrail-Filistin'

IGMG Genel Sekreteri Mete: “Sinagog ve Cami Saldırıları Aynı Madalyonun İki Yüzü”

İsrail ve Filistin'deki son durum Almanya'da toplumsal ve siyasi tartışmaları körüklerken, devlet yetkililerinin, dinî temsilcilerin ve diğer ilgili tarafların kamuoyuna yönelik çağrıları artıyor. Son olarak İslam Toplumu Millî Görüş Genel Sekreteri Ali Mete, ibadethaneleri hedef alan saldırılarla ilgili uyarılarda bulundu. Bu açıklamayı ve yakın dönemdeki gelişmeleri derledik.

İsrail'e destek vermek için Berlin'deki Fraenkelufer Sinagogu'nda toplanan göstericiler, 13 Ekim 2023. Fotoğraf: Mo Photography Berlin - Shutterstock.

Hamas’ın 7 Ekim tarihinde İsrailli sivillere yönelik gerçekleştirdiği saldırıların ardından İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik şiddetini artıran askeri operasyonları sadece bölgedeki sivillerin hayatını değil, uluslararası toplumu ve Avrupa ülkelerinin iç kamuoyunu da dolaylı yoldan etkiliyor. Hem İsrail’e hem de Filistin’e destek gösterilerinin düzenlendiği Almanya’da son haftalarda camilere ve sinagoglara çeşitli saldırılar gerçekleşti ve tehdit mesajları gönderildi. Almanya Federal İçişleri Bakanlığı müsteşarları, ülkedeki İslami ve dinî cemaatler ile Orta Doğu’daki son gelişmelerin Almanya’daki toplumsal yaşam ve güvenliğe olan etkilerini değerlendirmek amacıyla bir araya gelmiş ve toplantıya katılan kurumlar ortak bir bildiri yayımlamıştı.

İsrail-Filistin cephesinde yaşananlar sebebiyle Almanya’da hâkim olan hararetli atmosfer münasebetiyle 24 Ekim’de bir açıklama yapan İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Genel Sekreteri Ali Mete, IGMG’nin sağduyu ve sükûnet çağrısını kamuoyuyla paylaştı. Orta Doğu’da tırmanan şiddete paralel olarak camilere, sinagoglara ve dinî kuruluşlara yönelik saldırıların arttığını söyleyen Mete, “Düzenli olarak tehlikeli saldırı, tehdit ve saygısızlık haberleri almaktayız. Bu durumun hiçbir gerekçeyle açıklanması mümkün değildir. Ayrıca büyük bir şaşkınlık ve hayretle bu saldırıların önemsizleştirildiğini, küçümsendiğini ve hatta meşrulaştırıldığını gözlemliyoruz” şeklinde konuştu.

“Bugün Sinagoglar Yanarsa, Yarın Camiler Yanar”

Bir camiye yapılan saldırının bir sinagoga yapılan saldırıdan daha ciddi olarak değerlendirilemeyeceğini ve bunun tam tersinin de geçerli olduğunu söyleyen Mete, “Bu durum hepimizi endişelendirmelidir. Bunlar aynı çirkin madalyonun iki yüzüdür. Nefret ve şiddet hiçbir zaman çözüm olmamıştır ve Almanya’da da Orta Doğu’da da hiçbir sorunu çözmeyecek ya da hiçbir acıyı hafifletmeyecektir. Antisemitizm ve İslam düşmanlığı ırkçıların dünyasında ruh ikizidir ve bunların değirmenine su taşımaktadır” ifadelerini kullandı.

Bugün sinagoglar yanarsa, yarın camiler yanar; camiler yanarsa, bir zaman gelir kiliseler ve tapınaklar da yanar açıklamasını yapan IGMG Genel Sekreteri Mete, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu nedenle birbirimizi dinlemek, birbirimizi anlamak, birbirimizin yanında durmak ve birleşik, güçlü bir sesle barış talep etmek gibi kolektif bir sorumluluğumuz bulunmaktadır. Çünkü sadece masum çocukların, kadınların ve erkeklerin acılarının sona ermesi barışı getirebilir. Savaş ve nefret sloganları ise ister Orta Doğu’da ister Almanya sokaklarında olsun, yeni şiddet durumlarını kışkırtır.”

Ali Mete son olarak, “İslam Toplumu Millî Görüş olarak sağduyulu olmaya, sakin kalmaya ve kışkırtmalara alet olmamaya çağırıyoruz. Barış için çalışmak ancak barışçıl bir şekilde mümkün olabilir. Şimdi her zamankinden daha fazla birliktelik gösterme zamanı” diye konuştu.

Müslüman ve Yahudi Toplumları Hedef Alındı

Almanya’da özellikle başkent Berlin’deki Yahudi toplumuna yönelik antisemitik saldırıların sayısında endişe verici bir artış yaşandı. Berlin’de yaşayan Yahudilere ait bazı evlerin girişine ya da yakınında grafitiyle çizilmiş bir Davut Yıldızı bulunmuştu. Berlin’in merkezindeki bir sinagoga 18 Ekim günü erken saatlerde düzenlenen molotof kokteylli saldırı da endişelere yol açmıştı. BBC’ye konuşan Sinagogun müdürü Anna Segel, Yahudilerin kendilerini giderek daha fazla tehdit altında hissettiklerini söylemişti.

Benzer şekilde ülkedeki Müslüman toplumu hedef alan eylem ve tehditler söz konusu. 7 Ekim’de Siegburg şehrindeki DİTİB Merkez Camii, kimliği belirsiz 4 maskeli kişi tarafından taşlı saldırıya uğradı. Kuzen Ren Vestfalya eyaletindeki Bochum-Dahlhausen beldesinde DİTİB’e bağlı Sultan Ahmet Camii, saldırıya uğradı: Kapısına gamalı haç ile Davud Yıldızı sembolleri çizilerek, caminin panjurları yakılmaya çalışıldı. Son olarak 21 Ekim’de, IGMG bünyesindeki Bottrop Ulu Camiinin duvarına İslamofobik yazılar yazıldı: Caminin dış cephesine yazılan yazıda “İslam’ı öldürün” (Kill İslam) ifadesi yer aldı. 

Almanya’daki Durum: Müslümanların Zan Altında Bırakılmasına Dair Eleştiriler Artıyor

Ülkedeki İslami dinî cemaatler ve dernekler, Hamas’ın İsrail’e yönelik terör saldırılarına ve antisemitizme mesafe koymada geç kalmakla ve bu konuda tereddüt etmekle itham ediliyor. 19 Ekim’de yazılı bir açıklama yapan Almanya Müslümanları Koordinasyon Konseyi (KRM), Gazze’deki hastane saldırısının ardından bölgedeki çatışmalarla ve durumun Almanya’ya yansımalarıyla ilgili çağrıda bulunmuştu: Almanya’daki Müslümanların, toplumun bir parçası olduğunun altı çizerek, toplumun ve insanlığın ortak iyiliğine önemli bir katkıda bulundukları ve çözümün bir parçası olduklarının kamuoyuna duyurmuştu. IGMG Genel Sekreteri Mete de, DIE ZEIT’a verdiği röportajda bu suçlamalara cevaben konuşmuş ve kamuoyuna hakim olan söylemin gerçeği çarpıttığına ve İslami kurumların Yahudi cemaatiyle olan diyalogları başta olmak üzere tüm olumlu gelişmelerin göz ardı edildiğine değinmişti.

İsrail’in müttefiki olan Almanya -yakın geçmişinden kaynaklı olarak- görece daha net bir devlet tavrına sahip ve kamuoyundaki tartışmalarda daha teksesli bir ortam söz konusu. Bu ortamın toplumsal hayata en net yansımalarından biri Filistin’e destek verme amacıyla yapılan gösterilere yasaklamalar uygulanması. Farklı şehirlerdeki izin verilmeyen gösterilere için polisin yaptığı dağılma çağrısına uymayan çok sayıda kişi göz altına alındı. İdari birimlerin yasak kararlarıyla ilgili olarak, 23 Ekim’de Hamburg Eyalet Parlamentosundaki Sol Parti, Hansa kentinde Filistin yanlısı tüm toplantılara getirilen genel yasağın kaldırılması çağrısında bulundu. Filistin’le dayanışanların tamamının Hamas sempatizanlarıyla bir tutulduğuna ve böylece genel bir zan altında bırakıldıklarına dikkat çekildi.

“Antisemitizmi İsrail Devletine Yönelik Eleştiriyle Eşdeğer Görmüyoruz”

Almanya’daki Müslüman karşıtlığıyla ilgili çalışmalarıyla tanınan siyaset bilimci Saba-Nur Cheema ise, Spiegel için kaleme aldığı değerlendirmesinde, medyanın Filistin yanlısı gösterilere yaklaşımını eleştirdi ve her Filistin’e destek veren kişinin antisemit olarak yaftalanamayacağını söyledi. Ayrıca Cheema’ya göre, İsrail’le dayanışma mitinglerine çok sayıda Müslümanın katıldığı da medyanın merceğinden kaçıyor, çünkü antisemit olarak haberleştirilebilecek Müslümanlara odaklanma söz konusu.

Almanya’da yaşayan 100’ün üzerinde Yahudi sanatçı, akademisyen, yazar ve bilim insanı da, açık bir mektup yayımlayarak Filistin yanlısı gösterilerin yasaklanmasına tepki gösterdi. Hem Hamas’ın eylemlerinin, hem de İsrail ordusunun Gazze’de Filistinli sivillere yönelik saldırılarının eşit şekilde kınandığı mektupta Yahudi aydınlar, “Antisemitizmi, İsrail devletine yönelik herhangi bir eleştiriyle eşdeğer görmeyi reddediyoruz.” diyerek Almanya’yı ifade özgürlüğü ve toplanma hakkı konusundaki taahhütlerine uymaya çağırdı. Mektuba imza atanlar, Almanya’daki atmosferin, Yahudiler ve Müslümanlar için giderek daha tehlikeli hâle gelmesinden endişe duyduklarını aktararak kamuoyunu itidale davet etti.

Almanya Federal Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier, Almanya Entegrasyon Vakfının bursiyerlerine 24 Ekim’de yaptığı konuşmada “Almanya’da yaşayan herkes Auschwitz’in bize yüklediği sorumluluğu bilmeli ve anayasamızın değerlerine saygı göstermelidir.” dedi. Steinmeier, ırkçılığa ve insan düşmanlığına müsamaha gösterilmemesi gerektiğini belirterek aynı şekilde ülkedeki Müslümanların da genel bir zan altında bırakılmaması konusunda uyardı. (P)

bgucin

Galatasaray Üniversitesi’nde Sosyoloji programından mezun olan Burak Gücin, sonrasında Heidelberg Üniversitesi’nde Kültürel Çalışmalar alanında yüksek lisansını tamamlamıştır. Ağırlıklı olarak ideoloji, kültür ve göç üzerine çalışan Gücin, Perspektif redaksiyon ekibinin üyesidir.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler