'Gazze Şeridi'

BM Yöneticisi, Gazze’ye Müdahele Edilmediği Gerekçesiyle İstifa Etti

BM'nin insan hakları çalışmalarını yöneten kıdemli isimlerden Craig Mokhiber, sivillere yönelik katliamlara karşı bir şey yapılmaması nedeniyle istifa ettiğini bildirdi. Mokhiber, kurumunu, uluslararası toplumu ve medyayı çözümsüzlüğü pekiştirmekle suçladı.

Fotoğraf: UN Women - Flickr.

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiserliği New York Ofisi Direktörü Craig Mokhiber, BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk’e hitaben kaleme aldığı mektubunda, Gazze’de yaşananlar hakkında çarpıcı ifadeler kullandı. Mokhiber, Gazze’de olanlarla ilgili, “Bir kez daha, gözlerimizin önünde bir soykırımın işlendiğine şahit oluyoruz ve çalıştığımız kuruluş (BM) bunu durdurmak için aciz duruyor.” değerlendirmesinde bulundu.

Craig Mokhiber Kimdir?

1992’den beri Birleşmiş Milletler bünyesinde çalışan Mokhiber, üst düzey görevler üstlenmiş bir isim. Filistin, Afganistan ve Sudan’da insan hakları danışmanlığı olarak görev yapan Mokhiber, kalkınma hedefleri ve sürdürülebilirlik alandaki sosyoekonomik faaliyetlere “insan hakları” nosyonunu entegre etme amacıyla yapılan BM çalışmalarını da yürüttü. İnsan hakları alanında uzmanlaşmış bir uluslararası hukukçu olan Mokhiber, 90’lı yıllarda Gazze’de yaşadı.

İnsan Hakları Yüksek Komiserliği New York Ofisi Direktörü olarak görev yaptığı süre boyunca yaptığı açıklama ve yorumlar nedeniyle özellikle sosyal medya platformlarında çok defa İsrail karşıtı olmakla itham edilen uluslararası hukukçu, Filistin sivil toplumunun İsrail’e yönelik boykot çağrılarına da destek veren açıklamalar yapmıştı. Mokhiber’in Yüksek Komiser Volker Türk’e yolladığı istifa mektubu sosyal medya platformlarında paylaşıldı.

Mokhiber, BM’yi Katliamları Önlemede Aciz Kalmakla Eleştirdi

Mektubunda, bunun BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği New York Ofisi Direktörü olarak son mektubu olduğunu aktaran Mokhiber, “Bu mektubu, pek çok meslektaşımız da dâhil tüm dünya için çok büyük bir acının yaşandığı bir dönemde kaleme alıyorum. Bir kez daha gözlerimizin önünde bir soykırımın işlendiğine şahit oluyoruz ve çalıştığımız kuruluş (BM) bunu durdurmak için aciz duruyor.” ifadelerine yer verdi.

Kendisinin 1990’larda BM İnsan Hakları Danışmanı olduğu dönemde, 1980’lerden bu yana Filistin’deki insan hakları konusunu incelediğini ve bölgede birçok saha çalışması yaptığını belirten Mokhiber, bu konunun kendisi için “kişisel” olduğunu vurguladı. Mokhiber, Tutsiler, Bosnalı Müslümanlar, Yezidiler ve Arakanlı Müslümanlara yönelik “soykırımlar” konusunda da çalıştığının altını çizerek, şunları kaydetti:

“Her bir vakada, savunmasız sivillere yönelik korkunç olaylar durulduğunda, toplu vahşeti önleme, savunmasızları koruma ve suçlulardan hesap sormaya yönelik görevimizi yerine getiremediğimiz acı bir şekilde ortaya çıktı. BM’nin var olduğu dönemde, Filistinlilere yönelik art arda cinayet ve zulüm dalgalarında da bu böyle oldu. Yüksek Komiser, bir kez daha başarısız oluyoruz.”

Mokhiber, “soykırım kavramının sıklıkla siyasal istismara maruz kaldığına” dikkati çekerek, şöyle devam etti:

“(İsrail’in) Onlarca yıldır devam eden sistematik zulmünün devamında gelen ve etnik milliyetçi yerleşimci sömürge ideolojisinden kaynaklanan, Filistin halkına yönelik toplu katliam, (Filistinlilerin) tamamen Arap olmalarına dayanıyor. Bu, İsrail hükümet ve ordu yetkililerinin, Filistin’e yönelik niyetlerini açıkça belli ettikleri açıklamalarıyla birleşince (katliam konusunda) şüpheye veya tartışmaya yer bırakmıyor.

Mokhiber, Gazze’de sivillere ait evler, okullar, kiliseler, camiler ve sağlık kurumlarının “canice saldırıya uğradığını ve binlerce sivilin katledildiğini” belirtti. Irk gerekçe gösterilerek işgal altındaki Kudüs dahil Batı Şeria’daki evlerin tamamen gasbedildiğini aktaran Mokhiber, bu evlerin Yahudi yerleşimcilere yeniden tahsis edildiğini ve bu süreçte İsrail askerlerinin de “yerleşimcilerin katliamına eşlik ettiğini” bildirdi. Mokhiber, “Tüm bu topraklarda (Filistin), apartheid hüküm sürüyor.” ifadesini kullandı.  Mokhiber, Batı’nın Gazze konusundaki tutumunu da eleştirerek, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Bu, ders kitaplarına konu olacak nitelikte tipik bir soykırım örneğidir. Filistin’deki Avrupalı, etnik milliyetçi, yerleşimci sömürge projesi, ülkedeki yerli Filistin yaşamının son parçalarının hızla yok edilmesine yönelik son aşamasına girdi. Dahası ABD, İngiltere ve Avrupa’nın çoğu bu korkunç taarruzun bütünüyle suç ortağı olmuş hâldeler. Bu hükümetler, Cenevre Sözleşmeleri’ne ‘saygıyı tesis etmek’ adına anlaşma yükümlülüklerini yerine getirmeyi reddetmekle kalmayıp, taarruzu silahlandırıyor, ekonomik ve istihbarat desteği ve İsrail’in zulümleri için siyasi ve diplomatik kılıf sağlıyor.”

Mokhiber, Medya Kurumlarını da Eleştirdi

Mektubunda, medyanın Filistin konusundaki tutumunu da eleştiren Mokhiber, Batı’daki basın kuruluşlarının “Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşmesi’ni” ihlal ettiğini belirtti. Mokhiber, “Batı basını, soykırıma olanak tanımak için Filistinlileri canavarlaştırıyor, savaş propagandası ve ayrımcılığa, düşmanlığa, şiddete teşvik eden milli, ırkçı ya da dinî nefreti savunan yayınlar yapıyor.” eleştirisinde bulundu.

ABD merkezli sosyal medya şirketlerinin, insan hakları savunucularının sesini bastırırken İsrail yanlısı propagandanın önünü açtığını belirten Mokhiber, Batı’daki üniversiteler ve çalışanların, insan hakları savunucularının susturulmasında İsrail lobisi ve trollere yardım ettiğini savundu. Mokhiber, “Bu soykırım döneminde, tıpkı Ruanda’da Milles Collines radyosunda olduğu gibi, bu aktörlerin hepsinden hesap sorulmalı.” çağrısında bulundu.

BM Güvenlik Konseyinin (BMGK) sistemine de eleştiriler yönelten Mokhiber, “BMGK’nin koruyucu uygulama gücü, ABD’nin inadıyla bir kez daha engellendi. BMGK itirazların saldırısı altında ve insan hakları mekanizmamız da organize bir teşkilatın karalayıcı saldırıları altında.” yorumunu yaptı.

Filistin’de Barış İçin BM’ye Önerilerini Sundu

Filistin’de barışın sağlanması için BM’nin 10 önemli noktaya odaklanması gerektiğini ifade eden Mokhiber, bunları, net bir vizyon belirleyerek meşru eylemler çerçevesinde adımların atılmasının yanı sıra “insan hakları temelinde oluşturulacak bir devlet yapısıyla apartheid ile mücadele, Filistinlilerin işgal altındaki topraklarına geri dönüşünü sağlama, gerçekler ve adalet temelinde, güvenirliliğini yitiren Batılı güçler dışında adil arabulucular bulma, başta İsrail’in nükleer ve kimyasal silahlardan arındırılarak bölgenin silahsızlandırılması ve dayanışma içinde sivilleri koruma” olarak sıraladı.

Mokhiber, bunu başarmanın yıllar süreceğini ve Batılı güçlerin de buna karşı çıkacağını vurgulayarak, yakın gelecekte taraflar arasında ateşkes sağlanması ve Gazze’nin uzun süredir devam eden kuşatmasının sona erdirilmesi için çalışmaları gerektiğine dikkati çekti. Gazze, Kudüs ve Batı Şeria’daki “etnik temizliğe” karşı durmaları gerektiğini kaydeden Mokhiber, “Gazze’deki soykırımın belgelenmesinin” önemini vurguladı. (AA/P)

bgucin

Galatasaray Üniversitesi’nde Sosyoloji programından mezun olan Burak Gücin, sonrasında Heidelberg Üniversitesi’nde Kültürel Çalışmalar alanında yüksek lisansını tamamlamıştır. Ağırlıklı olarak ideoloji, kültür ve göç üzerine çalışan Gücin, Perspektif redaksiyon ekibinin üyesidir.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler