AB’nin Göç Reformu: “Parayı Ödeyen Sığınmacı Kabul Etmez”
Avrupa Parlamentosu ve AB Konseyi göç konusunda anlaştı: Üye ülkeler mali destek verme karşılığında göçmenlere dair sorumluluklarını başka ülkelere devredebilecek. Göçmen hakları alanında çalışan STK'lar, bu planı "denizde daha fazla ölüme neden olacak tarihî bir başarısızlık" olarak kınıyor.
Avrupa Birliği (AB) Konseyi ile Avrupa Parlamentosu (AP), AB’nin sığınmacı ve göç konusundaki hukuki çerçevesini tamamen gözden geçirecek temel düzenlemelerin siyasi noktaları konusunda anlaşmaya vardı. AB Konseyinden yapılan yazılı açıklamaya göre, AB Konseyinin dönem başkanı İspanya, AP ile sığınmacı ve göçmen reformu konusundaki görüşmelerinde sonuç aldı.
Taraflar, sığınmacı ve göç konusundaki hukuki çerçeveyi tamamen gözden geçirecek temel düzenlemeler üzerine mutabık kaldı. İspanya İçişleri Bakanı Fernando Grande-Marlaska Gomez, yaptığı yazılı açıklamada, anlaşma çerçevesinde uzlaşılan başlıkların sığınmacı ve göçmen yönetiminin tüm aşamalarına değindiğini belirtti.
AB 2015’ten beri Çözüm Arayışında
AB, 2015’teki göç krizinden bu yana sığınmacıların üye ülkeler arasında nasıl dağıtılacağına ve iltica başvuruları reddedilenlerin nasıl geri gönderileceğine çözüm arıyor. AB Komisyonunun bu hedefle hazırladığı “Göç ve İltica Anlaşması”, üye ülkelerin farklı tutumları nedeniyle kabul edilemiyordu.
Fransa’nın AB Dönem Başkanlığı sürecinde paket üzerinde ilerleme sağlanabilmesi için “adım adım yaklaşımı”nı benimsemesi üzerine, bakanlar 8-9 Haziran’daki toplantılarında anlaşmanın “zorunlu dayanışma mekanizması” gereğince göçmenlerin AB ülkelerine adil dağıtımı, göçmen kabul etmeyen ülkelerin her bir kişi başına, ev sahipliği yapan ülkeye 20 bin avro ödemesini öngören kuralların üzerinde anlaşma sağlamıştı.
4 Ekim’de üye ülkelerin temsilcileri Brüksel’de büyükelçiler düzeyinde yaptıkları toplantıda, Göç ve İltica Anlaşması’nın son unsuru olan göç krizlerinin yönetimi hususu üzerinde anlaşmıştı. Ardından metnin üzerinde AP ve AB Konseyi arasında müzakereler başlamıştı. Bugün, AB’nin yeni göç ve iltica kuralları üzerinde üçlü müzakerelerin (AB Konseyi, Avrupa Komisyonu ve AP) sonucunda uzlaşıya varılmış oldu.
Müzakerelerin olumlu sonuçlanmasının ardından AP Başkanı Roberta Metsola şunları söyledi: “Bugün gerçekten tarihi bir gün, çünkü bu yasama döneminin muhtemelen en kapsamlı yasama paketi ve en önemlisi olan Göç ve İltica Paktını uygulamaya koyduk. Göç konusu, 2019 seçimleri sırasında Birlik genelindeki vatandaşların ana endişesiydi.”
Müzakerelerin Avrupa seçimlerinden sadece altı ay önce sonuca varması, anketlerde Almanya ve Hollanda’nın da aralarında bulunduğu ülkelerde aşırı sağ ve göçmenlik karşıtı partilere verilen desteğin arttığının görülmesi gibi durumlar göç tartışmasının Avrupa’nın 2024 seçimlerinde belirleyici bir unsur olacağını haber veriyor.
Sığınmacı Almayan Ülkeler Para Ödemek Zorunda
Parlamentodan geçtiği takdirde yürülüğe girecek olan yeni düzenleme, göçe en fazla maruz kalan AB ülkeleriyle zorunlu “dayanışma” sağlıyor ve sığınmacı kabul etmek istemeyen üye devletlere sığınmacı kabul edden ülkelerde kullanılacak olan mali yardımlara katılma zorunluluğu getiriyor. Henüz resmî olarak onaylanmayan anlaşmaya göre, Güney Avrupa’daki kıyı ülkeler, AB dış sınırlarında daha sıkı bir sığınma prosedürü uygulayacak. Daha iç bölgelerdeki ülkeler belirli sayıda göçmeni kabul etme veya ortak bir AB fonuna ödeme yapma seçeneğine sahip olacak. Metin aynı zamanda bir AB üyesi ülkenin uluslararası koruma başvurularını incelemekten sorumlu olduğu yeni kriterleri de belirlemektedir (eski Dublin Tüzüğü).
AB, Sorumluluklarını Diğer Ülkeleri Para Karşılığında Devredecek
AB Konseyi ve AP arasında varılan anlaşmada öngörülen düzenleme yürürlüğe girdiği takdirde AB denizlerinde arama kurtarma çalışmaları yapan Akdeniz kıyısındaki Avrupa ülkelerine dayanışma havuzundan kaynaklar aktarılacak.
Bununla beraber, AB üyesi olmayan ülkelere mali yardımlar yaparak göçmenlerin bu ülkelerden AB’ye gelmesinin engellenmesi amaçlanıyor. Gönüllü geri dönüş ve yeniden entegrasyon programları da dahil olmak üzere, ilgili AB üyesi olmayan ülkelerin sığınma, kabul ve göç sistemlerinin iyileştirilmesi için mali destek verilmesi amaçlanıyor.
Sığınma Başvurusunun Yapıldığı Üye Ülkeye Dair Değişiklikler
Üzerinde mutabakata varılan metin, uluslararası koruma başvurusunu işleme koymaktan hangi üye devletin sorumlu olduğunu belirlemeye yönelik ek kriterleri (Dublin kuralları) de içeriyor. Dublin Kurallarına göre bir sığınmacı AB2ye ayak bastığı ilk ülkede uluslararası koruma başvurusu yapmak zorunda ve bu durum Yunanistan, İspanya, İtalya gibi kıyı ülkeler üzerinde baskı oluşturmaktadır. Varılan mutabakat sonucu sorumlu ülkenin belirlenmesine yardımcı olmak için aile birleşimi vakalarına öncelik verilmesi ve olası aile bağları mümkün olan en kısa sürede tespit edilmesi planlanıyor. Ayrıca getirilmesi planlanan ek kriterlere göre bir üye ülkede alınan diplomalar veya bir ülkenin dilini bilmek gibi durumlar da başvurudan hangi ülkenin sorumlu olacağına dair belirleyici olacak. Başka hiçbir kriter geçerli değilse, yine uluslararası koruma başvurusunu kaydeden ilk üye devlet, başvurunun incelenmesinden sorumlu olacak.
Sivil Toplum Kuruluşları Endişeli:
Uluslararası Af Örgütü (Amsnesty International) anlaşmanın yerinden edilmiş insanların “acılarını artıracağını” dile getirirken, Oxfam ise varılan mutabakatı “insan hakları ve mülteci hukukunun temel ilkelerinin tehlikeli bir şekilde parçalanması” olarak nitelendirdi. Sınır Tanımayan Doktorlar (Médecins Sans Frontières) yayınladıkları açıklama metninde hayatlarını tehlikeye atarak Avrupa’ya ulaşmaya çalışan insanların durumunu iyileştiren herhangi bir şey yapılmadığına dikkat çekti:
“Anlaşma, Orta Akdeniz’de insanların ölmesini engelleyecek hiçbir şey yapmıyor. Tam tersine, AB liderleri muğlak ifadelerin arkasına saklanarak, sivil toplumun arama kurtarma faaliyetlerini sabote etmeye ve kriminalize etmeye devam ediyor.”
Elliden fazla STK, yayınladıkları ortak bir bildiride üzerinde ittifaka varılan bu metni eleştirerek AB’yi kaynakları tıpkı Ukraynalı sığınmacılar için kullandığı gibi diğer sinemacılar için de koruma ve yardıma dayalı etkili çözümler üretmek için kullanmaya davet etti. STK’lar yayınladıkları açık mektupta sonucunda gözaltına, geri itmelere ve ırkçı fişlemeye yeşil ışık yakan bir anlaşma olduğunu dile getirerek AB Konseyi ve AP’nin vardığı anlaşmanın “insanların haklarını yok ettiğini ve göçü her zamankinden daha tehlikeli hale getirdiğini” belirttiler.
“Mevcut durumdan daha kötü bir metinle çıkıyoruz […]. Avrupa’nın her yerindeki duvarları, dikenli telleri, koruma sistemlerini finanse edeceğiz.” diyen AP Milletvekili Damien Carême (Yeşiller), “Avrupa’nın en güzel değerlerini utandıran” bu anlaşmayı kınadı.
Bundan Sonraki Süreç
Geçici anlaşmanın yürürlüğe girebilmesi için Parlamento ve Konsey tarafından resmi olarak kabul edilmesi gerekiyor. AB kurumları, AP seçimlerinin Haziran 2024’te yapılacak olması dolayısıyla mevcut yasama yılının bitimine aylar kala ilgili metnin onaylanarak yürürlüğe girmesini istiyor. Ardından yeni kuralların yasallaşması için üç AB kurumu; Konsey, Komisyon ve Parlamento arasında üçlü müzakerelere geçilecek. Düzenleme, tüm Parlamento ve Konsey tarafından kabul edildikten sonra, yürürlüğe girdikten 2 yıl sonra kaydedilen uluslararası koruma başvuruları için geçerli olacak. (AA,P)