'Vatan Nedir?'

İnsan Nerenin Yerlisidir?

Vatan Nedir serisinin bu yazısında Münire Eslem Bozkurt bize aidiyet ve hasret arasında vatanın nereler ya da neler olduğunu anlatıyor.

Görsel: Anton Vierietin/Shutterstock. Değişiklikler: Perspektif.

Vatan nedir? Aidiyetimizi, evimizi, çiçek açtığımız toprakları nasıl tanımlarız? Yahut şöyle sorayım: Biz ne diye tahammül ediyoruz bu hayata? Ne diye bıkmadan usanmadan çatlıyor her bahar öncesi tomurcuklar? Bu uslanmaz döngüde yerimizi nasıl tayin edebiliriz? Hayat nasıl oluyor da hem kavuşamayacak kadar kısa hem de özleyecek kadar uzun olabiliyor? Her gidişin niye bir de dönüşü var? Hadi gitmeyi anladım, dönmek nedir? Dönmek ne(reye)dir? Bu soruların birbirleriyle ne alakası var, öyle değil mi? Müsaade edin, anlatmaya çalışayım.

Aidiyet ve Hasretin Buluştuğu Nokta

Postmodern diye isimlendirdiğimiz bu hicret çağında geldiğimiz nokta itibariyle vatan nedir sorusuna kolayca aslında aidiyetimizin yattığı, fakat şu anda hasretini çektiğimiz şey diye cevap verilebilir. Zira günümüzde ana vatanında ikamet etmeyenlerin sayısı edenleri geçmiş durumda. Tabii bu durum ana vatan mefhumunun tanımına göre değişiklik gösterecektir. Ana vatan denildiğinde genel kanı itibariyle anlaşılan şey, kişinin ailesinin, atalarının, köklerinin bulunduğu, neşet ettiği topraklardır. Çeşitli sebeplerden dolayı başka bir yere hicret etmiş kimseler ise mevzubahis ülke yahut şehri ikinci vatan olarak görüp, bu şekilde tanımlayabilirler. Bu bağlamdan doğan “bir insanın iki vatanı olabilir mi?” sorusunu göçmenler ve göçmen çocukları olarak yıllardır tartışıyoruz. Ben sorunun kendisinden ziyade bu soruyu sorduran hissiyatla, vatan denince akla gelen mekândan ziyade o mekâna bağlılık duygusunun neşet ettiği hâl ile ilgileniyorum.

Zira kanımca vatan mefhumunun karşılığı yalnızca muhtelif mekânlardan ibaret olamaz. Vatan kelimesinin özünde aidiyet duygusu ve kök arayışından yola çıkıyorsak eğer, bazılarımız bir ülke, şehir, toprak, yani bir mekâna ait hissederken, köklerini annesi, babası, sevdiceği, evladı, yani bir kimsede bulanımız da vardır. Bir babanın kocaman avuçlarında kaybolan evladın elleri, vatanındadır mesela. Anne kokusu kimin vatanı değildir ki? Ben pekâlâ annemin bana Salat-ı Tefriciye öğreten sesinde vatanımı bulabilirim.

Yahut bir diğerimiz belirli bir zaman diliminde aidiyetini hissediyor, köklerini buluyor olabilir. “Nerede o eski Ramazanlar, bayramlar, sofralar…” denilen budur belki de. Hatıralara tutunmak tam da bu yüzden vazgeçilmezdir. Çocukluğumuzu geçirdiğimiz sokaklar, anneannemizin semsert divanı, gıcırdayan kapıları, ankesörlü telefonları yahut o gün evde pişmiş olan yemeği peştamalının kokusundan anlaşılan, dünyanın en rahat yastığını solda sıfır bırakan yorgun dizleri… İnsanın vatanı geçmişte de kalmış olabilir.

Vatan Dönebildiğimiz Yer mi?

Göç dinamiğini incelediğimizde karşımıza genelde şöyle bir tablo çıkar: Birinci, yer yer ikinci kuşak göçmenler için vatan kelimesinin karşılığı dönülecek yer niteliğindedir. Gurbetçiler kesin dönüş yapana kadar her sene en az bir kez dönerler memleketlerine. Bir klasiktir; sene boyunca bir göz odaya sıkışan hayatlarımız, yaz gelince memlekete taşar. Ve ben, annemle babamın nefes alışını izlerim. Her sene bir, bilemedin bir buçuk ay boyunca nasıl da nefes aldıklarını. Demek ki vatan, aynı zamanda nefes demekmiş. İnsanın vatanı, nefes aldığı yer yahut ona nefes olan kişiymiş, daha çocukken öğrenmiştik bunu.

Fakat o kesin dönüş fikri her daim filizlenmeye hazır bir tohum, vaktini bekleyen B planı, acil durum butonu gibi bir şeydir. “Çocuklar büyüsün, en ufağı da okulu bitirsin, borçlar hele bir kapansın…” Eninde sonunda geri döneceklerdir. Ta ki göç etmiş birinci kuşağın vatanındaki, yani köyündeki annesi, babası, eşi dostu -onun vatanı her kimse- bu âlemden göç edene kadar… Bir yere dönmek aslında oradaki bekleyenine dönmektir. Birinci kuşak artık köklerini bir zamanlar vatan olarak gördüğü o mekânda değil, evlatlarında görür. İnsanın vatanı bazen geleceğidir.

“Eksik Parçamızı Bıraktığımız Yer”

Savaşta memleketi tarumar edilmiş, soykırıma uğramış, ailesi katledilmiş bir kimse için vatan, o -kâğıt üstünde haritalardan silinmeye çalışılan- topraklar kadar, vefa duygusudur. Onlar için vatan haysiyettir, nereye gitse bir rozet gibi taşıyacağı kimliktir, hiçbir geleceğin değiştiremeyeceği geçmiş, hiçbir betonun kurutamayacağı köktür. Vatan bazen vefadır, unutmamak, unutturmamaktır. Kimi zaman bir zalime karşı yüz memleket bir vatanda buluşur. Ne mekânın önemi vardır ne de kim olduğunun: Vicdanlı kimse için mazlumun yanı vatandır.

Peki günümüzde “dünya vatandaşı” olma modasının özüne, mahiyetine, aslına yüzyıllar önce ulaşmış dervişin, seyyahın vatanı ne(resi)dir? Bu sorunun cevabı kanımca elest bezmine kadar uzanacaktır. Sadece derviş değil, her canlı -ruhunda O’ndan bir parça taşıması hasebiyle, cüdada olması, bu dünyada gurbette olması hasebiyle- eksiktir ve arayıştadır. O eksik parçamızı bıraktığımız yerdir belki de vatan dediğimiz şey. O yüzden dönüp dolaşıp geleceğimiz yer orasıdır.

Dallanıp budaklanan bir ağaç misali, köklerine ihtiyaç duyar insan. İster aynı hatıraları paylaştığı bir kimse olsun, ister hikayesini tamamlayan topraklar, isterse anlam dünyasını taşıyan inancı. İnsanın vatanı anlatmadan anlaşıldığı yer, onu konuşmadan duyan kimsedir. Bir kimsenin vatanı bu dünyaya tahammül etme sebebinde yatar. Karakoç’un “ancak bu inanç uğruna göze alabilirim” demesi bundandır, asıl vatanına kavuşmak için “zaman ve mekânla diyalog kuruyor”, vuslata dek tahammül ediyordur.

Bir kimsenin vatanı onun anlam dünyasına zemin sağlayan hâldir. Bu hâli nerede, kimde yahut ne zaman bulduysa her daim oraya, ona yahut o zamana dönmek isteyecektir. “Zira dönüş ancak O’nadır.”

Münire Eslem Bozkurt

1996’da Almanya’nın Sindelfingen şehrinde dünyaya gelen Münire Eslem Bozkurt, ilk ve orta öğrenimini bu şehirde tamamladı. 2016 yılından bu yana Julius-Maximilians-Universität Würzburg Üniversitesi Tıp Fakültesinde öğrenimine devam etmektedir. Almanya’da yaşamını sürdürmektedir. Yazar edebiyata, özellikle de öykü yazarlığına ilgi duymaktadır. “Bul Beni Doktor” isimli yayınlanmış bir öykü kitabı bulunmaktadır.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#1

*Tüm alanları doldurunuz

  • Birden F.Yaşar
    2024-04-01 09:26:45

    Harika bir yazı olmuş, kalemine yüreğine sağlık Münire ..

Son Yüklenenler