'Avrupa'da İmamlar'

Avrupa’da İmam-Hatip Eğitimi

Avrupa’da İslam ve Müslümanlarla ilgili tartışmaların merkezinde “imamlar” yer alıyor. Perspektif “Avrupa’da İmamlar” isimli yazı dizisinde Müslüman cemaatin ihtiyaçları ile siyaset ve kamuoyunun beklentileri arasında imamlara dair tartışmayı mercek altına alıyor. Serinin ikinci yazısında imam eğitimlerini inceliyoruz.

2 Nisan 2024 Abdullah Ergün
Fotoğraf: Shutterstock.com

Avrupa’da imam eğitimi, sadece bir dinî önderlik modelinin değil, aynı zamanda Müslüman cemaatlerin kendi kimliklerini nasıl şekillendirecekleri ve yönetecekleri konusundaki daha geniş bir tartışmanın da parçası. Öte yandan siyasetin de bir “vatandaş yetiştirme” şeklindeki meşru beklentisinden hareketle imam eğitimine yoğun bir ilgisi olduğu malum.

Avrupa’daki imam eğitimi tartışmalarına girmeden önce Avrupa’da imamların değişen profillerine şu yazıdan ulaşabilirsiniz. Biz farklı ülkelerde imamların eğitimine dair modelleri ele alarak başlayalım:

Avrupa Menşeli İmamların Yetişme Yolundaki Siyasi Süreç: Almanya Örneği

Almanya’da imam eğitimiyle ilgili devlet girişimleri, 2006 yılında Almanya İslam Konferansı’nın dönemin Federal İçişleri Bakanı tarafından hayata geçirilmesiyle başladı. 2009 yılına gelindiğinde, “Dinî Personel Eğitimi” başlığı altında bir ara dönem raporu hazırlanmış ve siyasetin genel olarak dinî personel eğitiminden beklentileri ve endişeleri dile getirilmiştir. Bu rapor ve rehber kılavuz ile Almanya İslam Konferansı, imam eğitimi tartışmasına doğrudan müdahil olmuştur.

Almanya’da 2011 yılında Bilim Kurulunun tavsiye kararıyla üniversitelerde İslam Din Dersi, Manevi Rehberlik ve İmam Eğitimi gibi alanların öğretileceği İslam İlahiyat Fakülteleri/Merkezleri kuruldu. Günümüzde Almanya’da 11 üniversitede bu eğitimler verilmektedir. Son olarak, pratiğe yönelik eğitim verme hedefiyle Federal İçişleri Bakanlığı destekli İslam Koleji (Alm. “Islamkolleg”) 2019 yılında kurulmuş ve -az sayıda olsa da- ilk mezunlarını vermiştir.

Devletin bu stratejisinin yanı sıra, hatta öncesinde, Müslüman cemaatlerin bazıları kendi imamlarını yetiştirme hususunda oldukça iyi bir performans sergilemiştir. İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG) ile Almanya İslam Konseyi’nin (IRD) ortak eğitim kurumları olan Mainz İlahiyat Meslek Okulu (BeMuF) ve Bergkamen Eğitim Akademisi, geleceğin imam-hatip ve hoca hanımlarını yetiştirmektedir. Zorunlu eğitimlerini tamamlayan öğrencilerin alındığı İlahiyat Meslek Okulu (Alm. “Berufsfachschule”) bu alandaki ilk ve türünün tek örneğidir. 2014 yılında eğitim hayatına başlayan okulda dört yıllık eğitimin ardından imam adayları IGMG camilerinde istihdam edilmektedir.

Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB), 2024 yılı itibariyle Türkiye’den imam getirme seçeneğini sonlandırdığını bildirip bunun yerine Uluslararası İlahiyat Programı mezunlarını Almanya’da ileri eğitime tabi tutarak istihdam etme yoluna girdiğini açıkladı. Federal İçişleri Bakanlığıyla varılan mutabakat gereği yılda 100 imam eğitilerek Diyanet İşleri Başkanlığı personeli 100 imamın yerine istihdam edilecektir. Diğer yandan DİTİB ve İslam Koleji arasında varılan kooperasyon doğrultusunda ortak ileri eğitim programları sunulacaktır.

Aynı şekilde İslam Kültür Merkezleri Birliği (VIKZ), medrese usulü eğitimlerle tabanlarına dinî eğitim sunmaktadır. 80’li yıllardan beri imam eğitimi veren VIKZ, üç senelik bir temel eğitimin ve ardından pratik eğitimin ardından imam ve hocahanımları yetiştirmektedir.

Fransa’da İmam Eğitimi

Sömürge tarihi olan Fransa’da Müslümanların toplum ve siyasette konumları diğer Avrupa ülkelerine nazaran daha eskiye dayanmaktadır. 1905 yasasıyla laikliği benimseyen Fransa’da devlet, dinî cemaatlerin organizelerinden uzak durmuştur. Ta ki 70’li yıllarda Fransa hükûmeti, ülkede yaşayan Müslüman nüfusun köken ülkelerinden destek talep edene kadar. “Konsolosluk İslam’ı” olarak anılacak olan sistemle Fransa hükûmeti Müslüman ülkelerden Fransa’da yaşayan Müslüman cemaatin dinî ibadetlerini yönetmek üzere imam ve hatipler talep etmiştir.

O dönemde hedeflenen şey, anlaşmaya varılan ülkelerden gelen imam ve hatiplerle kontrol dışı vaiz ve dinî personelin Fransa camilerinde alan bulmamasıydı. 90’lı yıllardan itibaren katı laik devlet anlayışına sahip Fransa Cumhuriyeti, siyasal ve toplumsal alanda belirgin hâle gelen Müslüman cemaatin meselelerini görüşmek adına temsilci arayışına girdi. Böylelikle farklı modellerde dinî kuruluşların bir araya gelmeleriyle İslam temsil kurumları oluşmaya başladı.

Özellikle Cezayir, Fas ve Tunus gibi Kuzey Afrika ülkeleri kökenli Müslümanların yoğunlukta yaşadığı Fransa’da İslami meseleler bir yanıyla kültürel-etnik etkilerle de tartışılır oldu. İslam dininin Cumhuriyet ilkeleri çerçevesinde kurumsal bir kimliğe büründürülmesi çabaları hiç şüphesiz ülkede görevde bulunan imamların yurt dışı finans desteği ve bağlantılarının kesilmesiyle ilişkilendirilerek farklı modeller üzerinde çalışılmaya başlandı.

1990’da Chateau-Chinon şehrinde kurulan Avrupa İnsan Bilimleri Enstitüsü (IESH) İslami cemaatler tarafından oluşturulan ilk modeldir. Cezayir kökenli Müslüman kuruluş tarafından açılan enstitüye karşı model ise 1993 senesinde Paris Büyük Cami tarafından İçişleri Bakanlığı desteğiyle El-Gazali Enstitüsü adıyla hayata geçirildi. Burada manevi rehberlik başta olmak üzere İslam bilimleri alanında eğitim verilmektedir.

Fakat kurulan bu enstitüler, Fransa’da toplum ve siyasetin imam beklentisini azaltmadı. İmamların dil yeterliliği veya Cumhuriyet ilkelerine bağlılığı tartışmaları devam etti; kültür ve aidiyet gibi konularda eleştiriler arttı. Nitekim 2000’li yılların başından itibaren laik Fransa hükûmeti üniversitelerde teolojik fakülte kurulma konusunda nötr kalsa da siyaset, din, laiklik konusunda dinî personele yönelik üniversite diploması programları sundu. Öte yandan El-Gazali Enstitüsü Paris Katolik Enstitüsüyle ortak ileri eğitim programları hazırladı.

En nihayetinde 2015 Paris saldırıları sonucu Fransa devletinin aşırılıkla mücadele kapsamında cami ve imamları mercek altına alması ve 1905 yasasını revize adımları ülkeyi dinî cemaatlerle günümüze kadar çözülmemiş bir krize soktu. 2020 senesinde “Cumhuriyet ilkelerine bağlılık ve ilkeler şartnamesi” girişimleriyle imam eğitimi ve Ulusal İmamlar Konseyi projeleri, yerel makamlarca imam eğitimini yeniden siyasi tartışmaların ortasına getirdi. Bu sürecin sonucu olarak 31 Aralık 2023 tarihi itibariyle yurt dışı finansmanlı imam görevlendirmesi durduruldu ve Fransa hükûmeti vize kısıtlaması bulunmayan dinî personel görevlendirmelerini durdurdu. İmam eğitiminin Fransa’da ne yönde ilerleyeceği ise büyük bir soru işareti olarak dinî cemaatlerin çözüm arayışlarında bulunduğu bir problem olarak kaldı.

Avusturya’da İmam Eğitimi

Avusturya’da 1912 tarihli İslam Yasası, İslam’ın kamu tüzel kişiliğine sahip dinî bir cemaat olarak tanınmasının temelini oluşturuyor. Avusturya’nın bu bağlamda özelliği ise, Balkan ülkelerine olan tarihî bağından hareketle kamu hukuku kapsamında Müslüman cemaate dinî bir statü vermesidir. Müslüman cemaatin dinî bir topluluk olarak taşıdığı bu statü, Avusturya’da yaşayan Müslümanların dinî, siyasal ve toplumsal meselelerde devlete karşı temsil kurumunun bulunması anlamına gelmektedir.

1979’dan bu yana ülkedeki Müslümanların resmî temsil organı olan Avusturya İslam Cemaati (IGGÖ), imamların istihdamı veya eğitimiyle doğrudan sorumlu değildir. Avusturya’daki imamlar genellikle IGGÖ çatısı altındaki dinî toplulukların (Kultusgemeinde) sorumluluğundadır. Avusturya’daki dinî cemaatler, kendi üyelerinin ihtiyaçlarına göre imam istihdam etme ve eğitme konusunda belirleyici rol oynarlar. Bu durum, dinî cemaatlerin kendi önceliklerine ve inançlarına uygun şekilde önderlik yapılarını oluşturmalarına olanak tanır.

Her dinî cemaat, kendi kültürel, dinî ve eğitim standartlarına göre imam adaylarını değerlendirir ve seçer. Ancak, bu durum Avusturya’da bazı eleştirilere de maruz kalmaktadır. Siyasiler, bu sistemde alanların yeterince tutarlı olmadığını ve belirli ideolojik veya dinî eğilimlerin belirleyici olduğunu savunmaktadır. Bu nedenle, Avusturya’da imam eğitimi ve istihdamı konusundaki düzenlemeler zaman zaman tartışma konusu hâline gelmiştir. 2015 senesinde İslam Yasasının güncellenmesiyle birlikte diğer Avrupa ülkelerinde olduğu gibi Avusturya’da da camiler ve imamlar siyasi gündemin merkezine yerleşmiştir. Süreçle birlikte İslam Din Dersi öğretmenlerinin yetiştirildiği İslam İlahiyatı Merkezleri Viyana ve Innsbruck şehirlerinde kurulsa da imam eğitimi konusunda yasal hak Avusturya İslam Cemaatine aittir.

İmam Eğitimine Dair Tartışmalar

Tüm bu adımlar, çağdaş Müslüman toplumuna hitap edecek imam-hatip ve hoca hanımların yetiştirilmesinin geçmişten daha da önemli hâle geldiğini göstermektedir. Temel İslami ilimler alanında uzmanlaşmış imamlar, toplumu tanıyan, ilke ve değerlerini bilen ve cemaatin ihtiyaçları doğrultusunda onlara imkân ve olanak sağlayan bireyler olmalıdırlar. Özellikle eğitim sürecine bakıldığında Avrupa üniversitelerinde sunulan İslam ilahiyatı dersleri imam-hatiplik mesleği için yeterli değildir. Bunun nedeni ise, üniversitede dinî kaynaklar üzerinden bilimsel ve akademik boyut ele alınarak çalışma yapılmasıdır. Oysa ki Müslüman cemaatin soru ve sorunlarına çözüm üretmek bu bilimselliğin ötesinde bilgi ve birikime ihtiyaç duyar.

Cemaatten birisi fetva sorduğunda kesin ve net bir cevap bekler. Bu cevabın yolu da Arapça dil bilgisi, tefsir, hadis ve fıkıh gibi alanlara normalin çok üstünde vukufiyetten geçer. Aynı şekilde vaaz ve hutbelerde dinî hitabetin, cemaatle eda edilen namazlarda da kıraat ilminin -ki buna tashih-i huruf, maharic-i huruf eğitimi dâhildir- yeri çok önemlidir. “İmam kimdir?” sorusu ilk etapta “Cemaatle kılınan namazlara önderlik eden kimse” olarak cevaplanabilir. Dolayısıyla camiye gelen cemaat ilk olarak imam-hatibin kıraatını ve vaazını dinler. İlk izlenimi de böylelikle kıraat ve dinî hitabet oluşturur.

Diğer taraftan birçok Avrupa ülkesinde siyasetin imam profili ve beklentisi sosyal hizmetler alanına indirgenen bir meslek dalı olarak çizilmektedir. Teolojik alana vukufiyetin yanı sıra imamlara ileri eğitim olarak kriz yönetimi, sosyal pedagoji, aile danışmanlığı, manevi rehberlik, siyasi eğitim ve cemaat pedagojisi alanlarında ihtisas yapma fırsatları sunulmalıdır. Hiç şüphesiz ki Müslüman cemaatin DNA’sını iyi bilenler sadece bahsi geçen bu sosyolojik ve politik alanların imam eğitimi olarak anılmasının ne denli tutarsız olduğunu anlayacaktır.

Ez cümle olarak bir önceki yazıda profilini çizdiğimiz genç imam-hatibe dönelim: Avrupa’da yetişen genç imamlarımız, klasik ilimlere vakıf, sosyalizasyonu ve eğitim seviyesiyle cemaatin nabzını tutan ve gerektiği takdirde hem dinî hem de beşerî ilim alanında kabiliyetlerini sunan aktörler olmalıdırlar. Bunun en sağlıklı çözümü ise dinî cemaatler tarafından hazırlanan, resmî üniversite veya enstitülerle varılan kooperasyon anlaşmaları doğrultusunda, klasik ve modern ilimlerin harmonisiyle hazırlanan Avrupa’da imam eğitimi modelleri olacaktır.

Kaynakça:

  • Imame – made in Europe? Ausbildung und Beschäftigung von islamischen Geistlichen in Deutschland und Frankreich. Andreas Jacobs, Janosch Lipovsky.
  • Imams in Western Europe. Developments, Transformations and Institutional Challenges. Mohammed Hashas, Jan Jaap de Ruiter, Niels Valdemar Vinding.
  • Imamausbildung in Deutschland. Perspektiven aus Gemeinden und Theologie. Rauf Ceylan. Bestandserhebung zur Ausbildung religiösen Personals islamischer Gemeinden. BAMF, Deutsche Islamkonferenz.

Abdullah Ergün

Frankfurt Goethe Üniversitesinde İslam İlahiyatı ve Din Bilimleri eğitimini tamamlayan Ergün, 2020 senesinden bu yana imam-hatip eğitimi ve ileri eğitim programları bağlamında Menar Enstitüsü Müdürlüğünü ve Almanya İslam Konseyi bünyesinde dindarlararası iletişim çalışmalarını yürütmektedir.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler