Nakba’nın 76. Yılında Filistin’de Katliam, Tehcir ve Gasp Devam Ediyor
İsrail'in Mayıs 1948'de tarihi Filistin topraklarında bağımsızlığını ilan ettiği, Filistinlilerin yurtlarından sürüldüğü "Büyük Felaket" Nakba 76. yılına girerken, işgal altındaki Filistin topraklarında katliam, tehcir ve toprak gaspı devam ediyor.
Filistinliler, İsrail’in 14 Mayıs 1948’de, işgal altında tuttuğu Filistin topraklarında bağımsızlığını ilan etmesi ve Filistinlileri zorunlu göçe tabi tutması nedeniyle 15 Mayıs’ı “Nakba” yani “Büyük Felaket” olarak anıyor. İsrail güçleri Nakba sırasında yaklaşık 1 milyon Filistinliyi zorla topraklarından çıkararak sürgün etti. Filistinlilere ait 675 köy ve kasaba yok edildi, binlerce Filistinli ise öldürüldü. Nakba nedeniyle hâlihazırda Filistinlilerin yüzde 80’i dünyanın farklı yerlerinde mülteci olarak yaşıyor.
Filistin Merkezi İstatistik Kurumu, 15 Mayıs 1948’in 76’ıncı yıl dönümü münasebetiyle, Filistin‘de yaşanan ölüm, gözaltı, yerleşim birimleri inşaatları ve toprak gasplarıyla ilgili istatistiki bilgilerin yer aldığı bir rapor yayımladı. Buna göre, 1948’den bu yana (Filistin içinde ve dışında) yaklaşık 134 bin Filistinli ve Arap öldürülürken, 1967’den bu yana ise yaklaşık 1 milyon kişi gözaltına alındı.
Sadece 7 Ekim’den bu yana Gazze’de en az 14 bin 944’ü çocuk, 9 bin 849’u kadın olmak üzere 35 bin 34 Filistinli öldürüldü, çoğu kadın ve çocuk yaklaşık 7 bin kişinin cesedine ulaşılamadı. Batı Şeria’da ise 7 Ekim’den bu yana 492 Filistinli, İsrail askerleri ile Yahudi yerleşimcilerin saldırıları sonucu hayatını kaybetti.
Ayrıca bugün İsrail ordusunun, işgal altındaki Batı Şeria’da Nakba’nın 76. yıl dönümü dolayısıyla düzenlenen gösterilere müdahalesinde 20 yaşındaki bir Filistinli hayatını kaybetti. Filistin Sağlık Bakanlığından yapılan açıklamada, İsrail askerlerinin gerçek mermi kullandığı müdahalede işgal altındaki Batı Şeria’nın el-Bire kentinin kuzey girişi yakınlarında bir Filistinlinin hayatını kaybettiği duyuruldu. Filistin resmî haber ajansı WAFA, hayatını kaybeden Filistinlinin Birzeit Üniversitesi öğrencisi 20 yaşındaki Eyser Muhammed Safi olduğunu bildirdi.
Gözaltılar
Filistin Kurtuluş Örgütüne bağlı Esirler ve Serbest Bırakılanlar Heyetinin verilerine yer verilen rapora göre, 1967’den bu yana yaklaşık 1 milyon kişi gözaltına alındı. Sadece 7 Ekim’den bu yana Batı Şeria’da gözaltına alınanların sayısı 8 bin 520’ye ulaştı, bunlardan bazıları serbest kalırken bazıları tutuklandı. Nisan ayı sonu itibarıyla İsrail hapishanelerinde bulunan tutuklu sayısı 3 bin 600’ü “idari tutuklu” olmak üzere 9 bin 400’e ulaştı.
Batı Şeria’daki Gasp ve Yasa Dışı Yerleşim Faaliyetleri
Rapora göre, 2022 sonu itibarıyla Batı Şeria’daki İsrail askeri noktaları ile yerleşim bölgelerinin sayısı 483’e ulaştı. Batı Şeria’daki yerleşimci sayısı ise yine 2022 sonu itibarıyla çoğu Kudüs’te olmak üzere 745 bin 467’ye yükseldi. 2023 yılında ise yerleşim birimleri inşaatında büyük bir artış gözlendi. İsrail makamları, Kudüs de dahil olmak üzere Batı Şeria’da, 18 bini aşkın yerleşim biriminin inşaat planına onay verdi.
İsrail makamları, Batı Şeria’da 2022’de 26 bin dönümlük Filistin toprağına el koyarken, bu rakam 2023’te 50 bin 526 dönüme yükseldi.
Batı Şeria ve Gazze’deki Yıkımlar ve Saldırılar
İsrail’in, 7 Ekim 2023’ten bu yana düzenlediği saldırılarda Gazze’de 104’ü Birleşmiş Milletlere (BM) ait olmak üzere toplamda 89 bin bina tamamen yıkıldı ya da büyük zarar gördü. Alt yapı, yollar, elektrik ve su şebekeleri ile tarım arazilerinin de zarar gördüğü Gazze’de savaşın maliyetinin 30 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor.
İsrail, Batı Şeria’da ise 2023’te 659 bina ve tesisi kısmen ya da tamamen yıktı. Ruhsatsız oldukları gerekçesiyle 1333 Filistin tesisine de yıkım emri çıkardı. Yahudi yerleşimciler ve İsrail güçleri, 2023’te Filistinlilere ve mülklerine yönelik 12 bin 161 saldırı gerçekleştirdi. Bunlardan 3 bin 808’i mülklere ve dini mekanlara, 707’si arazilere ve doğal kaynaklara, 7 bin 646’sı ise bireylere yönelik gerçekleşti. Bu saldırılarda 18 bin 964’ü zeytin ağacı olmak üzere yaklaşık 21 bin 700 ağaca zarar verildi ya da yerinden söküldü.
Nakba Tanığı Ebu Avad: İsrail Bugüne Kadar Hâlâ Peşimizi Bırakmadı”
İsrail’in kurulduğu tarih olan 1948’de henüz küçük bir çocukken ailesiyle birlikte göçe zorlanan Nakba tanığı 88 yaşındaki Mustafa Ebu Avad, “Filistin halkı 2024 yılında daha kötü bir felaketi yaşıyor.” dedi. Bundan tam 76 yıl önce Hayfa yakınlarındaki Sabbarin köyünden Siyonist çeteler tarafından öldürülme korkusuyla ailesiyle birlikte göçe zorlanan 88 yaşındaki Filistinli Ebu Avad, hâlihazırda hayatına işgal altındaki Batı Şeria’nın Tulkerim kentinde yer alan Nur Şems Mülteci Kampı’nda mülteci olarak devam ediyor.
“Sabbarin köyündeki günlerimiz çok güzeldi, sonrasında mülteci durumuna düştük ve İsrail bugüne kadar hâlâ peşimizi bırakmadı.” diyen Ebu Avad, köy halkı için acıların “uğursuz gün” olarak nitelendirdiği 12 Mayıs 1948’de başladığını söyledi. Köylülerin söz konusu tarihte evlerini boşaltarak göçe mecbur bırakıldıklarını belirten Ebu Avad, o günleri şöyle anlatıyor:
“O zaman henüz 12 yaşındaydım, o günlerde Siyonist çetelerin yaptığı katliamlardan kaçmak üzere Sabbarin köyünü terk ettik. Yanımıza çok az şey alabildik, çünkü birkaç gün veya hafta sonra geri döneceğimizi düşünüyorduk ancak günler çok uzun zamanlara döndü.”
O dönem köyden kaçtıktan sonra siyonist çetelerin kendilerini yakalayabileceği korkusuyla uzaklara gittiklerini aktaran Ebu Avad, “Göçten bir ay sonra köyümüze geri dönmeye karar verdik ancak silahlı gruplar tarafından kuşatma altında olduğunu gördük. O kuşatma sırasında köylülerden 18 genci öldürdüler. Bu nedenle öldürülmemek için yeniden kaçmak zorunda kaldık.” dedi.
O zaman, ailesinin, uluslararası bir insani yardım kuruluşu tarafından Batı Şeria’nın kuzeyindeki Cenin bölgesinde kurulan çadıra yerleştirildiğini söyleyen Ebu Avad, “1951’de şiddetli yağışlar sonucu çadırlar su ve çamur altında kaldı. Bunun üzerine oradaki insanlar iki bölgeye bölündü, Cenin ve Nur Şems mülteci kampları ki hâlihazırda da burada oturuyoruz.” şeklinde konuştu.
“İngiltere, Elindeki Tüm Silah ve Cephanelikleri Siyonist Çetelere Verdi”
Nur Şems Mülteci Kampı’nda oturduğu eski taş evin “Nakba” öncesinde İngiliz ordusunun kendilerine eşlik eden İngiliz aileler için ev veya bir hapishane olarak kullandığını aktaran Ebu Avad, şunları söyledi:
“İngiltere, ABD ile anlaşmalı olarak 1948 yılında Filistin topraklarını terk ettiği sırada elindeki tüm silah ve cephanelikleri siyonist çetelere verdi. Biz Filistinliler ise savunmasız kaldık. Bizler çiftçi bir halk olarak silah ve savaş bilmiyorduk. Bu nedenle de siyonist çeteler, (Filistin) halkı öldürerek ve göçe zorlayarak topraklarını ele geçirdi. Bizler, mülteci durumuna düşeceğimizi hiç düşünmemiştik.”
Hayatının ilk yıllarını yaşadığı Sabbarin köyündeki çocukluk günlerini özlemle anan Ebu Avad, “Ailemin geniş bir evi ve zeytin ağaçlarının bulunduğu arazileri vardı. Ailemin buğday harmanları vardı, ekinlerin ve tahılların nakliyesinde kullandıkları 4 devesi vardı. Sabbarin köyünde 4 tane pınar bulunuyordu. Orada barış ve güven içinde mutlu bir hayat yaşıyorduk. […] Hayat çok basit idi. Sonrasında bir anda hayatımız allak bullak oldu.” şeklinde konuştu.
Ebu Avad, üzerinden 76 yıl geçmesine rağmen “Nekbe” sırasında yaşadıklarının zihninde ilk günkü gibi canlı olduğunu ve hayata gözlerini doğduğu köyde Sabbarin’de yummak ve oraya gömülmek istediğini dile getirdi.
“Filistin Halkı 2024 Yılında Daha Kötü Bir Felaket Yaşıyor”
İşgal altındaki Batı Şeria’nın Tulkerim kentindeki Nur Şem Mülteci Kampı’nda yaşayan Filistinli mültecilerin bugün yaşadığı hayata dikkati çeken Ebu Avad, “Kamp hayatı berbat. İsrail, günlük olarak düzenlediği baskın ve öldürme operasyonlarıyla hayatımızı kabusa dönüştürüyor.” dedi. İsrail ordusunun Gazze Şeridi’ne saldırı başlattığı 7 Ekim 2023’ten sonra Nur Şems Mülteci Kampı’na düzenlediği baskınlarda kullandığı patlayıcılar nedeniyle evinin zarar gördüğünü aktaran Ebu Avad, şöyle konuştu:
“Bugün yaşananlar, Nakba sırasında işlenen suçlardan daha korkunç. İsrail, mülteci kamplarına düzenlediği baskınlarla her şeyi yerle bir ediyor, insanları öldürüyor, gözaltına alıyor. Gazze Şeridi’nde yaşananlar ise tam bir soykırım. Filistin halkı 2024 yılında daha kötü yeni bir felaketi yaşıyor.”
Göçe zorlandıkları topraklara geri dönüş hakkından vazgeçmediklerini vurgulayan Ebu Avad, “76 yıl geçti ve bizler Allah’ın izniyle ‘kurtuluş yolu yakındır’ diyoruz. Geri dönüş hakkının gerçekleşmesi kaçınılmaz.” diye konuştu.
Ebu Avad, Osmanlı ve İngiliz manda döneminden kalma ailesine ait mülkleri belgeleyen kağıtları göstererek, “Bu belgeleri ve evin anahtarını koruyoruz ki sahip olduğumuz topraklarımıza ve evimize bir gün geri döneceğimizi dünyaya ispatlıyoruz.” dedi. Filistinli her mültecinin, çocuklarına ve torunlarına evlerini ve topraklarını unutmamasını telkin ettiğini aktaran Ebu Avad, çocuklarını topraklarına bir gün geri dönecekleri bilinciyle yetiştirdiklerini vurguladı.
Köyüne 1970’li yıllarda bir kere gidebildiğini ve evini çocuklarına uzaktan gösterebildiğini anlatan Ebu Avad, sözlerini şöyle tamamladı: “Bugün hâlâ oradaki hayatı hayal ediyorum. Benim tek temennim var o da köyüme dönmek ve orada ölüp kendi köyümde toprağa verilmek.”
85 Yaşındaki Ebu Lubde: “Topraklarımızı Terk Etmeyeceğiz”
Nakba’nın bir diğer tanığı 85 yaşındaki Filistinli Fevziye Ebu Lubde de Gazze Şeridi’ne gerçekleştirilen saldırıların Nakba’dan daha acımasız olduğunu ancak topraklarını terk etmeyeceklerini” söyledi. Ebu Lubde, Nakba’nın 76. yıldönümünde, İsrail ordusunun Gazze Şeridi’nin güneyindeki Refah kentine düzenlediği kara saldırıları üzerine ailesinin yeniden yerinden edilmesiyle birlikte eski anılarının acı ve üzüntüsünü yaşıyor.
Artan uluslararası uyarılara rağmen, İsrail ordusu, havadan bombaladığı Refah kentine karadan da saldırı başlatınca Filistinliler, Nakba felaketini de aşan şiddette trajik bir süreçle karşı karşıya kaldı. Binlerce Filistinli Refah şehrinin merkezinden Gazze Şeridi’nin batı bölgelerine zorla göç ettirilirken, birçok aile yollara ve kaldırımlara tahta ve naylon torba gibi basit malzeme ve ekipmanlardan yapılmış çadırlar kurmak zorunda kaldı.
Ebu Lubde, İsrail’in Gazze’deki mevcut saldırılarının tarif edilemez büyük acılar içeren korkunçlukta ve Nakba’dan daha şiddetli olduğuna dikkati çekti. Filistinli yaşlı kadın, Filistin topraklarına bağlılığını teyit ederek, “İsrail’in Gazze saldırıları Nakba’dan daha acımasız ancak topraklarımızı terk etmeyeceğiz.” dedi.
Ebu Lubde, tarihte Filistin’e bağlı olan Yibna şehrinde dünyaya gelmiş. 1948’de ailesiyle evlerini ve topraklarını terk etmek zorunda bıraktığında henüz 6 yaşındaymış. Gazze’de bugün yaşananları Nakba’ya benzeten Ebu Lubde, “Evlerimiz büyüktü ve babam tarım işi yapıyordu. Bahçelerimizi ektik ama Yahudiler gelip her şeyi ele geçirdi. Bizim için hayatın ta kendisi anlamına gelen tarım topraklarını bırakıp gitmek zorunda kaldık.” ifadelerini kullandı.
Ebu Lubde, topraklarını terk etmek zorunda bırakıldıktan sonra acı üstüne acı yaşadıklarını anlatarak, bir dönem Aşdod bir dönem de Mecdal kentlerinde yaşadıklarını ancak buralarda da saldırılara maruz kalmaktan kurtulamayarak Gazze Şeridi’ne yerleştiklerini ifade etti.
“1948’de bir kez yerinden edildik ve bir daha Gazze Şeridi’nden sürülmeyi kabul etmeyeceğiz. İsrail bizi bombalamalarla, korkutmalarla evlerimizden kovdu. Bu katliamları yaşayan çocukların ve kadınların suçu nedir?” diye soran Ebu Lubde, “Savaş ve saldırı anıları hafızamda hâlâ taze. Sürekli korku içinde yaşadık. Şimdi bile o anları tüm detaylarıyla hatırlıyorum.” ifadelerini kullandı.
İsrail’in genç erkekleri ve kadınları öldürdüğünü, çocukları yetim bıraktığını kaydeden Ebu Lubde, “İsrail yaşlıya da gence de merhamet etmedi. Savaşlardan yorulduk. İsrail her yıl savaş çıkarıyor ve biz daha acısını üzerimizden atmadan, başka, daha sert bir savaşı başlatıyor.” diye konuştu.
Gazze Şeridi’nde Filistinlilere karşı işlenen “soykırım” suçlarına karşı Arap ülkelerindeki ve uluslararası alandaki eylemsizliği esefle karşıladığını belirten Ebu Lubde, İsrail saldırılarının acilen durdurulmasını ve Filistinlilere yardım yapılmasını talep etti. Tüm zorluklara rağmen umudunu kaybetmeyen Fevziye Ebu Lubde, Filistin halkının kendi topraklarında barış içinde yaşama hakkını vurguladı.
84 yaşındaki Muhammed Hızır: “Nakba’da Yaşananları Dün Gibi Hatırlıyorum”
İsrail’in kurulduğu 1948’de henüz küçük bir çocukken ailesiyle birlikte göçe zorlanan bir diğer Nakba tanığı 84 yaşındaki Muhammed Hızır, o dönemde Filistinlilere karşı işlenen katliam sahnelerini hatırladığını belirtti. 1949’dan bu yana işgal altındaki Batı Şeria’daki Ramallah yakınlarında yer alan Emari Mülteci Kampında ikamet eden Hızır, “Nakba’da yaşananları dün olmuş gibi hatırlıyorum.” dedi.
Hızır, yaşadığı mülteci kampının Nakba’nın canlı tanığı; evlerine yeniden dönene kadar zaman geçirilecek bir durak ve sembol olduğunu söyledi. Memleketinin 1948’de işgal edilen Filistin’in orta kesiminde yer alan Remle kazasına bağlı Naani köyü olduğunu kaydeden Hızır, “Çocukluğumu 1949’da 8-9 yaşlarında geldiğimiz Emari Mülteci Kampında geçirdim. O zamandan bu zamana buranın dışında yaşamadım.” dedi.
Hızır, “İsrail güçleri, geride kalan eşyalarımızı getirmeye çalışırken 1951’de Kudüs’ün batısındaki Ebu Şuşe köyü yakınlarında 7 arkadaşıyla birlikte babamı öldürdü.” diye konuştu. Kendi köyünde tarımla geçinildiğini anımsatan Hızır, karpuz ve kavunuyla meşhur olan köyde portakal bahçeleri, artezyen kuyusu, okul ve tren istasyonu olduğunu aktardı.
Hızır, hatıralarında köyüyle ilgili kalan sahneleri şöyle anlattı:
“İnsanlar basit bir hayat yaşıyordu; varlıklı kimseler seviliyordu, ihtiyaç sahiplerine destek olunuyordu. Şu anda yaşadığımız mülteci kampında da hayat bugün bile hâlâ aynı özellikleri taşıyor.” Filistinli, ailesinin eskiden müstakil bir evde ikamet ettiğini, bugün ise kampta bitişik nizam yapılar arasında yaşadıklarını aktardı. Hızır, 1967’den sonra köyünü birkaç kere ziyaret ettiğini; ancak köyün moloz yığını hâline geldiğini; geride sadece bir ev, bir su kuyusu ve caminin minaresinin kaldığını aktardı. Filistinli yaşlı adam, memleketinin suyunu içtiğini, meyvesinden yediğini ifade etti.
İşkence ve Katliamlar
Nekbe döneminde Filistinlilere yönelik saldırılara da değinen Hızır, “Siyonist çetelerin baskısından kaçarak evimizi terk ettik. Önce Ramle kentinde ve daha sonra da Ramallah’a gittik.” dedi. 84 yaşındaki Hızır, göç ettikleri o günleri şu sözlerle anlattı:
“Yolda gördüklerimiz anlatılamaz, bu manzaralardan biri de boğazı kesilmiş bir kadın vardı. Siyonist çete devriyesi, göç ettiğimiz yolda bizleri durdurarak 3 genci indirdi, bunlardan ikisini gözlerimizin önünde öldürdü. Ramle kentine yakın Lid (Lod) bölgesinde yer alan Dehmeş Camisinde 40 Filistinli öldürüldü. Tüm bu olaylar dün yaşanmış gibi gözlerimin önünde duruyor.”
“O günlerde yemeden içmeden yürüdük ve çok zor anlar yaşadık. Yolda bir çocuk bulduk, Ramallah’a kadar getirdikten günlerce sonra ailesini bulabildik. Bunların tümü siyonist çetelerin işkence ve öldürme baskıları altında oluyordu.” diyen Hızır, yerinden edilen Filistinlilerin bir daha geri dönmeyi düşünmesinler diye işkence ve öldürülerek tehcir edildiklerine dikkati çekti.
“Her Gün Yeni Bir Nakba Yaşıyoruz”
Yasa dışı Yahudi yerleşimcilerin bu günlerde işgal altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs’te Filistinlere yönelik artarak devam eden saldırılarını 1948 yılında yaşanan Nakba olaylarına benzeten Hızır, “Nakba dönemindeki siyonist çetelerin destekçisi İngiltere’ydi, bugün ise ABD’nin yanı sıra Almanya, Fransa ve İngiltere gibi Avrupa ülkeleri. Her gün yeni bir Nakba yaşıyoruz.” diye konuştu. Bir süreden beri İsrail ordusunun tekrarlanan baskınlarına maruz kaldıklarını aktaran Hızır, İsrail askerlerinin baskınlarla evlerin içini dağıttığı ve çocuklarını gözaltına aldığının altını çizdi.
Zaman ne kadar uzarsa uzasın bir gün sürgün edildikleri evlerine geri döneceklerini dile getiren Hızır, “Doğduğumuz memleketimizden vazgeçmeyeceğiz, bir gün mutlaka döneceğiz.” dedi. (AA, P)