“Lübnan’da Barış Gücü’ne Saldırı, Savaş Hukukunun İhlali”
Lübnan-İsrail sınırındaki savaş yoğunlaşıyor. İsrail’in Lübnan’da konuşlu Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Barış Gücüne (UNIFIL) saldırması sonrasında uluslararası toplumdan tepki yağdı. Saldırı uzmanlarca savaş hukukunun ihlali olarak değerlendiriliyor.

Hizbullah’la 8 Ekim 2023’ten beri kontrollü çatışmalara devam eden İsrail ordusu, 23 Eylül’de Lübnan’ın güney kentlerinin yanı sıra Bekaa ve Baalbek bölgelerine yüzlerce hava saldırısı düzenledi. Bundan bir hafta sonra ise Lübnan’ın güneyindeki Hizbullah hedeflerine yönelik kara operasyonu başlattığını duyurdu. Bölgede insani kriz sürerken Lübnan Sağlık Bakanlığı verilerine göre şimdiye dek Lübnan’da İsrail’in saldırıları nedeniyle 2.306 kişi öldü, 10.698 kişi ise yaralandı.
Son olarak İsrail ordusu Lübnan’da Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Barış Gücü (UNIFIL) tesislerindeki bir gözlem kulesini hedef aldı ve iki barış gücü askerini yaraladı. Bunun ardından ise tesisin giriş kapısını top mermisiyle hedef alıp tahrip etti. Bu saldırının ardından uluslararası toplumdan yoğun tepki alan İsrail ordusu sosyal medya hesabında Hizbullah’ın silahlarının UNIFIL tesislerinin yakınlarında bulunduğunu gösteren bir video paylaştı.
“Güvenlik Konseyi’nin 1701 Sayılı Kararının Ciddi Bir İhlali”
Uzmanlar, İsrail’in Lübnan’da konuşlu UNIFIL’e yönelik saldırısının, uluslararası hukuka aykırı olduğunu ve Birleşmiş Milletlerin (BM) Barış Gücü görevlerine zarar vereceğini belirtiyor. İsrail’in, Lübnan’ın güneyindeki Nakura kasabasında konuşlu UNIFIL üssüne yapılan ve iki Barış Gücü askerinin yaralanmasına sebep olan saldırısı, uluslararası hukuk uzmanlarınca BM hukukunun ve savaş hukukunun ihlali olarak değerlendiriliyor.
UNIFIL, saldırının ardından yaptığı açıklamada, “İsrail ordusunu ve tüm aktörleri, BM personelinin ve mülkünün güvenliğini sağlama ve BM tesislerinin dokunulmazlığına her zaman saygı gösterme yükümlülüklerini hatırlatıyoruz. Barış Gücü’ne yönelik herhangi bir kasıtlı saldırı, uluslararası insancıl hukukun ve Güvenlik Konseyi’nin 1701 sayılı kararının ciddi bir ihlalidir.” ifadelerine yer verdi.
“Saldırı, UNIFIL’in İstikrarını Baltalamak İçin Yapıldı”
Sciences Po Paris’ten Dr. Marina Calculli, saldırının hem uluslararası insancıl hukukun hem de BM Güvenlik Konseyi’nin 1701 sayılı kararının ihlali olduğunu belirterek “Saldırı, UNIFIL’in istikrarını baltalama ve İsrail’in Güney Lübnan’da ‘kontrolün tamamını eline geçirmek’ için ülkeleri Barış Gücü askerlerini geri çekmeye davet etme amacını taşımaktadır. Litani Nehri’nin altında her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulan UNIFIL gibi bir misyonu korumak uluslararası toplumun sorumluluğudur.’ dedi.
İsrail’in UNIFIL Barış Gücü’ne yönelik saldırılarının uzun bir geçmişi olduğuna işaret eden Calculli, şöyle devam etti:
“İsrail’in, UNIFIL barış güçlerini hedef alma konusunda uzun bir geçmişi var. İsrail onları Lübnan yanlısı olmakla suçluyor: Bu, tamamen asılsız bir iddia. İsrail’in birkaç gün önce devletlerden, (UNIFIL’deki) birliklerini çekmelerini istemesi zaten kabul edilemezdi, çünkü barış güçlerinin savaş durumlarında sivilleri koruma yükümlülüğü var. Bu arada, UNIFIL’in görev yetkisini yalnızca Güvenlik Konseyi değiştirebilir, İsrail değil. İsrail, barış güçlerine saldırarak mevcut İtalyan hükümeti gibi en sadık müttefikleriyle bile gerginlik yarattı.”
İsrail Daha Önce de UNIFIL’e Saldırdı
UNIFIL’in, İsrail tarafından birden fazla kez saldırıya uğradığını anlatan Calculli, “Örneğin 1996 yılında İsrail’in ‘Gazap Üzümleri’ operasyonu sırasında 800 sivilin sığındığı Kana’daki UNIFIL yerleşkesi bombalanmış, 106 sivil ölmüş, 116 sivil ve 4 mavi miğferliyi ise yaralanmıştı. O dönemde UNIFIL bir soruşturma yürütmüş ve ‘Kana katliamı’ olarak anılan olayın kasıtlı olmadığının kuvvetle muhtemel olduğunu tespit etmişti. Ancak raporun kendisi önemsizdi. İsrail’in davranışını cezalandırmak için hiçbir önlem alınmadı. Bunun tekrarlanabileceğinden ve sonunda Barış Gücü askerlerini riske atabileceğinden şüpheleniyorum.” değerlendirmesinde bulundu.
UNIFIL’in 46 yıldır sağlam bir barışı koruma görevi ve Güvenlik Konseyi için de oldukça birleştirici bir misyon olduğunu vurgulayan Calculli, “Ancak son yıllarda güvenilirliği özellikle İsrail tarafından saldırıya uğradı. İsrail, açıkça UNIFIL’in sona ermesini istiyor. UNIFIL’in geleceği Güvenlik Konseyi’nin – ve özellikle de ABD’nin – UNIFIL’in görev süresini uzatma konusundaki uyumuna bağlı.” ifadelerini kullandı.
“BM Barış Gücüne Saldırı, Uluslararası Hukukun Ciddi İhlali Olabilir”
Sydney Üniversitesinden Dr. Tamer Morris de Barış Gücü personelinin, İsrail’e karşı açıkça silahlı mücadeleye dahil olmadığı sürece hedef alınmaması gerektiğini belirterek “BM yetkisi altındaki Barış Gücü’ne saldırmak, uluslararası hukukun ciddi bir ihlali olabilir. BM Barış Güçleri doğrudan İsrail’e karşı düşmanlıklara karışmadığı sürece, Barış Güçlerine yönelik herhangi bir saldırı, uluslararası insancıl hukukun ciddi bir ihlali olacaktır.” dedi.
Dr. Morris, saldırının BM Güvenlik Konseyi 1701 sayılı kararının da ihlali olacağını kaydederek “Güvenlik Konseyi kararlarının herhangi bir ihlali, genellikle Güvenlik Konseyi’nin tepkisini gerektirir. Bu ya İsrail’e yönelik yaptırımlar ya da 1701 sayılı kararı uygulamak için devletleri gerekli tüm araçları kullanmaya çağırmak şeklinde olabilir.” değerlendirmesinde bulundu.
Saldırının, İsrail yönetimi ve askerî yetkililerine karşı savaş suçları soruşturması ve kovuşturmasına sebebiyet verebileceğini söyleyen Dr. Morris, “BM Barış Gücü birlikleri BM komutasının bir parçasıdır ancak kendi ulusal hizmetleri içinde kalırlar. Bu nedenle, UNIFIL’e yapılan bir saldırı teknik olarak asker gönderen ülkeye yapılmış bir saldırı olmayacaktır ancak siyasi olarak devletler bunu kendi vatandaşlarına ve personeline yönelik bir saldırı olarak algılayabilir.” ifadelerini kullandı.
Saldırının Birleşmiş Milletler Üzerindeki Etkisi
Dr. Morris, Güvenlik Konseyi’nin veto yetkisi veya siyasi isteksizlik nedeniyle harekete geçmemesi durumunda bunun BM Barış Gücü misyonlarına ve bir kurum olarak BM’ye ciddi yansımaları olabileceğini aktararak, “Devletler, Güvenlik Konseyi’ni BM’ye sağlanan askerlerini korumadığı veya saygı göstermediği şeklinde algılarsa Barış Gücü sağlamayı ve konuşlandırmayı reddedeceklerdir.” değerlendirmesinde bulundu.
Son olarak, UNIFIL’e yönelik saldırı durumunda BM’nin yetkileri konusunda bilgi veren Dr. Morris, “UNIFIL’in, Birleşmiş Milletler personelini, tesislerini, kurulumlarını ve ekipmanını koruma da dahil olmak üzere, Güvenlik Konseyi’nin yetkisi altındaki görevlerini yerine getirmesini engelleme girişimlerine karşı silahlı direnme dâhil gerekli tüm tedbirleri alma yetkisi veren 1701 sayılı kararı var.” dedi.
“Saldırılar UNIFIL’in Küçülmesine Sebep Olabilir”
Uluslararası Kriz Grubu BM Direktörü Richard Gowan ise, İsrail’in UNIFIL’e yönelik saldırısı sebebiyle BM’nin ya da misyona asker gönderen ülkelerin talebiyle UNIFIL’in küçülmesine yol açabileceğine işaret ederek “İsrail ordusu UNIFIL mevzilerine ateş etmeye devam ederse kazara bile olsa, BM yetkilileri ve Güvenlik Konseyi üyeleri misyonu küçültmeyi veya tahliye etmeyi düşünmeye başlamak zorunda kalacaklar. Konsey’in barış güçlerini mümkün olduğunca yerinde tutmak isteyeceğini düşünüyorum. Misyon geçici olarak kapanırsa, yeniden ayağa kaldırmak çok zor olacaktır.” diye konuştu.
UNIFIL’i yerinde tutup daha sonra güçlendirmenin 2006’daki İsrail-Hizbullah savaşını sona erdirmede kilit rolü olduğunu söyleyen Gowan, “Bu nedenle, mümkünse Barış Gücü’nü yerinde tutmak isteyeceklerini ve ateşkesi güvence altına almak için güçlendirme seçeneğini ellerinde bulundurmak isteyeceklerini düşünüyorum. UNIFIL’in ciddi kayıplar vermeye başladığını görürseniz, bazı asker katkısı sağlayan ülkeler tedirgin olacak ve birliklerini tek taraflı olarak çekmeyi düşüneceklerdir.” ifadelerini kullandı.
Gowan, İsrail ile BM arasındaki ilişkilerin zaten “dibe vurmuş” durumda olduğunu belirterek “Netanyahu, (BM Genel Sekreteri Antonio) Guterres’in şiddeti azaltma çağrılarının tümünü görmezden gelecek. Ancak İsrailliler, UNIFIL’e büyük katkı sağlayan ülkelerin bazılarını yabancılaştırma konusunda dikkatli olmalılar. Çinliler, İsrail ordusu 2006’da Güney Lübnan’da barış güçlerinden birini öldürdüğünde çok öfkelenmişti. Buna benzer bir olay, önümüzdeki haftalarda İsrail’e çok fazla diplomatik acı yaşatabilir.” uyarısında bulundu.
Neler Olmuştu?
İsrail’in Birleşmiş Milletlere bağlı UNIFIL’e saldırılarının ardından İsrail’e yönelik uluslararası tepkiler de artmıştı. İsrail’in güvenliğinin bir “devlet aklı” (Alm. “Staatsräson”) olarak değerlendiren Almanya, İsrail’in UNIFIL’i hedef alan saldırılarını kınamış, Almanya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Sebastian Fischer, Berlin’de düzenlenen basın toplantısında, Lübnan’ın güneyindeki durumu artan büyük bir endişeyle izlediklerini belirtmişti. İsrail’den saldırı nedeniyle acilen kapsamlı bir açıklama beklediklerini vurgulayan Fischer, İsrail tarafıyla bunun için görüşmelerde bulunduklarını kaydetmişti.
İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres’e yönelik, BM Geçici Gücü’nü (UNIFIL) Lübnan’ın güneyinden çekmesi talebi ise yine tepkiyle karşılanmıştı. Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell bu konuda yetkinin BM Güvenlik Konseyi’nde olduğunu söyleyerek “Genel Sekreter Antonio Guterres’i suçlamayı bırakın!” demişti.
AB ülkelerinin dışişleri bakanları, Orta Doğu ve Ukrayna’daki gelişmeleri ele almak için Lüksemburg’da bir araya gelmiş, daha sonra yapılan açıklamada İsrail’in UNIFIL’e saldırılarından ciddi endişe duyulduğu belirtilerek, İsrail makamlarından acilen açıklama ve kapsamlı bir soruşturma beklendiği duyurulmuştu.
İsrail bombardımanı nedeniyle Lübnan’da 100 binlerce kişinin yerinden edildiği tahmin ediliyor. Ülkenin güney kesimlerinden başkent Beyrut ve kuzeye göç dalgası devam ederken, Lübnan hükümeti yerinden edilen kişilerden 430 binden fazlasının Suriye’ye göç ettiğini açıkladı. Lübnan Sağlık Bakanlığı verilerine göre, 8 Ekim 2023’ten bu yana 104’ü çocuk ve 194’ü kadın olmak üzere toplam 2 bin 306 kişi öldü, 10 bin 698 kişi yaralandı.