Belçika’da Aşırı Sağa Uygulanan Siyasi Tecrit Sona mı Eriyor?
Belçika'da ana akım siyasi partiler, uzun zamandır "siyasi tecrit" (cordon sanitaire) adını verdikleri bir boykotla Vlaams Belang gibi aşırı sağcı partilerin merkeze yerleşmesini engelledi. Ancak 2024'teki seçimleri takip eden süreçte bazı belediyelerde ilk kez siyasi tecrit sona erdi. Bu gelişmeler, ülke siyasetindeki yeni bir dönemin habercisi mi?

Bir ülkedeki hâkim siyasi kültür, kamusal alanı tarif ettiği gibi vatandaşlarının dünya algısına da önemli ölçüde yön verir. Tarihsel olarak Belçika’da siyasi tecrit (Fr. cordon sanitaire) uygulaması, ülkenin siyasi manzarasını ve yürütülen tartışmaları belirleyici özellikte olmuştur. Söz konusu politika aşırı sağcı grupların iktidara gelmelerini engellemek ve kamuoyundaki etkilerini azaltmak amacıyla yürütülen bir blokaj stratejisidir. Bu uygulamanın ne kadar etkili olup olmadığı tartışılsa da 30 yıldan fazla hem federal hem bölgesel düzeyde ana akım partilerin sağcı partiler ile iş birliğini engellemekte başarılı olduğu söylenebilir. Ancak 2024 yılının son ayları itibariyle bu siyasi tecrit uygulaması da delinmeye başladı. Bu önlem mekanizması nasıl oldu da bozuldu?
“Kara Pazar” ve Belçika’da Siyasi Tecrit Fikrinin Ortaya Çıkışı
Günümüz Belçika’sındaki siyasi arenayı anlamak için Belçika’nın önde gelen aşırı sağcı partisi Vlaams Belang’ın (eski adıyla Vlaams Blok) geçmişine kısaca göz atmamız isabetli olacaktır: Vlaams Blok’un kökenleri, İkinci Dünya Savaşı sonrası Flamanların Belçika’nın dilsel ve siyasi bölünmelerinden ve Frankofon elitler tarafından marjinalleştirildikleri algısından duydukları memnuniyetsizliğe dayanır. Karel Dillen tarafından 1978 yılında Vlaams Blok adıyla kurulan parti, kısa sürede Flaman milliyetçiliğini ve Belçika’dan siyasi olarak ayrılmayı savunan önde gelen Flaman aşırı sağcı grup hâline geldi.
Vlaams Blok’un büyük siyasi atılımını yapması ise 1991’de gerçekleşecekti: Flaman Bölgesinde aynı sene 24 Kasım’da “Kara Pazar” (Fr. Dimanche noir) olarak bilinen ve bu adla tarih kitaplarına geçen sarsıcı bir çıkış yaptı. 1978 yılında kurulan parti, yıllardır mecliste 2 sandalyeden fazlasını alamamıştı. “Kara Pazar”da ise Vlaams Blok toplam 12 sandalye alarak birçok kişiyi şaşırttı. Vlaams Blok’un parti programı beş soruya odaklanıyordu: Flaman bölgesinin bağımsızlığı, Avrupalı olmayan yabancılar için bir geri dönüş politikası, “siyasi mafya arasında” suç ve yolsuzluğa karşı daha sert bir yaklaşım ve toplumun temel taşı olarak aile. Parti bu program ile oylarını yükseltmişti.
Ülkenin güneyinde ise tablo oldukça farklıydı; Valon ve Başkent Brüksel Bölgesi’nde o pazar gününün “siyah” değil, “yeşil” olduğu” haberi ülke geneline yayılmıştı. Valon Bölgesi’nin Yeşiller Partisinin (Ecolo) 3 sandalyeden 7 sandalyeye yükselmesi seçim gecesine damgasını vurmuştu.
Aşırı sağcı parti, 24 Kasım Pazar akşamında sadece kalesi Anvers’te değil fakat tüm Flaman Bölgesi’nde büyük bir başarı elde etmişti. Tam da bu noktada Flaman Yeşiller’in (Groen) o dönemki lideri Jos Geysels’in girişimiyle “siyasi tecrit” uygulaması ortaya çıkmış oldu. Tüm geleneksel Flaman partileri ve Yeşiller, Vlaams Blok ile herhangi bir koalisyona veya siyasi uzlaşmadan kaçınmayı kabul ederek aşırı sağcı partiye karşı bir blokaj oluşturdu. Bu tecrit daha sonra diğer partiler (Frankofon partiler de dahil olmak üzere) arasında yapılan anlaşmalarla kurumsallaştırıldı ve Vlaams Blok’un hükûmete katılması etkili bir şekilde engellendi.
Günümüzün Flaman Bölgesi’nde siyasi tecrit sadece rutin bir siyasi uygulamadan ibarettir. Ancak Valon Bölgesi’nde uygulama medya sahnesi için de geçerlidir ve buna medya tecridi (cordon médiatique) adı verilmektedir. Valon Bölgesi’nde uygulanan medya boykotu “aşırı sağcı partilerin ya da temsilcilerin canlı televizyon ya da radyo yayınlarında serbest konuşma sürelerinin engellenmesini, dolayısıyla yayınlardan ya da canlı tartışmalardan otomatik olarak dışlanmalarını” içerir.
Siyasi Tecrit Bugüne Kadar Ne Kadar Etkili Oldu?
Belçika’da 2004 yılında Vlaams Blok, Vlaams Belang ismini aldı ve siyasi tecrite rağmen 2004 ve 2007 seçimlerini kazandı. Parti Nisan 2004’te Gent Temyiz Mahkemesi tarafından “ayrımcılığa ve ırkçılığa sürekli teşvik” suçundan suçlu bulundu ve mahkeme kararında ifade özgürlüğünün ülkenin sert ırkçılık karşıtı mevzuatı altında sınırları olduğu savunuldu. Bu karar Vlaams Blok lideri Frank Vanhecke için Belçika’ya yakışır bir karar değildi: “Bugün Brüksel’de yaşananların Batı dünyasında eşi benzeri yoktur: Hiçbir zaman sözde demokratik bir rejim ülkenin en büyük siyasi partisini yasadışı ilan etmemişti.”
Mahkeme kararına ve siyasi tecride rağmen Vlaams Blok, aynı sene yapılan bölgesel seçimlerde Flaman nüfusunun dörtte birine denk düşen bir oranla, yani yaklaşık bir milyon oyla, tarihinin en yüksek oy oranını elde etti. Partinin o sene elde ettiği yüksek oy oranı, ifade özgürlüğü konusunda mağduriyet ve eziyet söylemi kullanmasının partinin işine yaraması olarak analiz edilebilir. Aynı yıl Vlaams Blok ismini “Flaman Çıkarı” anlamına gelen Vlaams Belang ile değiştirdi.
Belçika’nın Siyasi Tarihinde Bir Dönüm Noktası
Şimdiye kadar, bu siyasi tecrit aşırı sağcı partilerin görünürlüğü ve kamuoyundaki etkisini en aza indirmekte başarılı gibi görünse de partinin son yıllarda yükselen oy oranları yeni soru işaretleri oluşturuyor. Göç, devlet kurumlarının verimsiz işleyişi ve Flaman kimliğinin zayıfladığı algısı gibi konular üzerinden seçmenlere hitap eden Vlaams Belang son yıllarda Flaman Bölgesi’ndeki seçim desteğini git gide artırdı. Kendisini “düzen karşıtı” bir güç olarak konumlandırması, özellikle karmaşık ve eleştirilen siyasi sisteme yönelik memnuniyetsizlik yaşayan seçmenler arasında karşılık buldu.
Vlaams Belang Belçika’da 2024 yılının haziran ayında yapılan federal seçimleri beklendiği kadar yüksek oyla tamamlayamamış olsa da hem federal (oyların yüzde 13,8’i ile ikinci sırada) hem de bölgesel sayımlarda (oyların yüzde 22.7’si ile yine ikinci sırada) iyi bir performans sergiledi. Vlaams Belang’ın federal seçimlerde hükûmete girmesi şu ana kadar siyasi tecrit uygulaması sayesinde engellenmiş olsa da Belçika belirgin bir şekilde daha sağcı bir siyasi manzara ile karşı karşıyaydı.
Fakat birkaç ay sonra 13 Ekim tarihinde yapılan belediye seçimleri, Belçika’nın alışılagelmiş siyasi kültürü ve aşırı sağcı partilere karşı 30 yıldır uygulanmış olan siyasi tecridin bozulması açısından bir dönüm noktası olacaktı. Belçika’da siyasi tecrit ilk olarak 2024 yerel seçimlerinde iki yerel siyasi grubun, Anvers şehrinin Ranst bölgesinde Vlaams Belang ile koalisyon kurmasıyla bozuldu. Kasım 2024’ün sonunda ise Vlaams Belang dört belediyede iktidara geldi. Parti, Anvers şehrinde bulunan Ranst ve Brecht’te ve Batı Flaman Bölgesi’nde bulunan Izegem’de iktidarı oluşturan koalisyonun parçası oldu. Doğu Flaman Bölgesi’nde bulunan Ninove’de mutlak çoğunluğa ulaşarak tarihinde ilk kez bir belediye başkanı çıkardı.
Brussels Times gazetesinde siyasi tecridin son durumunu yorumlayan siyaset bilimci Prof. Dave Sinardet’e göre Ninove’de aşırı sağ iktidara gelmiş olsa bile diğer partilerden hiçbiri onlarla çalışmayı kabul etmediği için bu şehir sathında siyasi tecrit teknik olarak bozulmuş durumda değil. Ancak diğer üç belediyede Vlaams Belang’ın girdiği koalisyonlar nedeniyle tecridin gerçekten kırıldığı bir gerçek.
“Siyasi Tecridin Yeniden Tasdik Edilmesi Gerekiyor”
Belçika’da temel haklara yönelik saldırılarla mücadele eden İnsan Hakları Ligi (Ligue des droits humains) 16 Ocak 2025 tarihinde yayınlamış olduğu bir raporda Belçika’da insan haklarının durumuna ilişkin bir dizi önemli endişenin altını çizdi. Bu endişelerin başında aşırı sağın yükseliş konusu yer alıyor: Rapor, Ranst, Iseghem, Brecht ve Ninove olmak üzere dört Flaman belediyesinde iktidarı ele geçirmeyi başaran aşırı sağcı Vlaams Belang partisinin yükselişine dikkat çekiyor. Rapora göre aşırı sağ, Belçika’nın Fransızca konuşulan kısmında daha az etkili olsa da partinin savunduğu fikir ve söylemler, siyasi tartışmalardaki etkisini artırmaya devam ediyor.
Vlaams Belang’ın yerel düzeydeki başarıları daha büyük siyasi etkiler yaratabileceği ve aşırı sağ ideolojileri ile iş birliğini meşrulaştırabileceği için ülkede ana akım partiler siyasi tecridin yeniden tasdik edilmesi çağrısında bulunuyorlar.
Peki federal hükûmetin kurulması sürecinde nasıl bir durum söz konusu? Vlaams Belang, Flaman Bölgesi’nin en büyük partilerinden biri olmasına rağmen, siyasi tecrit nedeniyle federal koalisyon görüşmelerine dahil edilmiyor. Ancak bu dışlayıcı yaklaşım, partinin desteği arttıkça sürdürülemez hâle gelebilir. Belçika’nın federal sistemi, dilsel ve ideolojik ayrımları aşan geniş koalisyonlara ihtiyaç duyduğundan, Vlaams Belang’ın yükselişi hükûmet kurmayı daha da zorlaştırabilir.
2024 yılı Belçika’nın siyasi tarihinde siyasi tecridin bozulduğu yıl olarak hatırlanacak. Vlaams Belang için ise bu sene aşırı sağın güç kazanması ve siyasette daha fazla kabul görmesi adına bir dönüm noktası. Belçika’nın kendine özgü siyasi yapısına rağmen, bu durum Avrupa’da aşırı sağın yükselmesiyle benzer bir gelişmeyi ortaya koyuyor. Bu durum, toplumların ve siyasi aktörlerin aşırı sağla nasıl başa çıkacağı konusunda önemli sorular ve zorluklar yaratıyor.