'Birleşmiş Milletler'

İsrail’in UNRWA Yasağının Filistinliler Üzerindeki Yıkıcı Etkileri

İsrail’in UNRWA’yı yasaklayan yasaları yürürlüğe girerken Filistinliler için temel hizmetlerin geleceği tehlikede. Bu adım, yalnızca insani bir krizi değil, uluslararası hukuk ve temel haklar açısından da bir dönüm noktasını işaret ediyor. Peki, bu yasağın etkileri ne olacak?

Fotoğraf: Anas-Mohammed/Shutterstock

28 Ekim’de İsrail Parlamentosu (Knesset), Filistinli mültecilere hizmet veren Birleşmiş Milletler Yardım ve Çalışma Ajansının (UNRWA) İsrail ve işgal altındaki Filistin topraklarında (Doğu Kudüs, Batı Şeria ve Gazze) faaliyet göstermesini imkânsız hâle getirecek iki yasa tasarısını kabul etti. 90 günlük bir geçiş sürecinin ardından bugün, yani 28 Ocak 2025 tarihinde yürürlüğe girecek olan bu yasalar UNRWA’nın Filistinlilere yönelik temel hizmetlerini ciddi şekilde kısıtlayarak, uluslararası hukuka dayalı geri dönüş hakkı gibi Filistinlilerin temel taleplerini de baltalayabilir. Peki, bu yasaklama girişiminin Filistinliler üzerindeki olası sonuçları nelerdir ve uluslararası toplumu nasıl bir sorumluluk bekliyor?

UNRWA Nedir ve Ne Yapar?

UNRWA, 1949 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından, Filistinliler için “Nakba” (Büyük Felaket) olarak anılan 1948 Arap-İsrail savaşının hemen ardından, yüz binlerce Filistinlinin zorla yerlerinden edilmesi ve köylerinin yok edilmesiyle ortaya çıkan insani krize yanıt olarak kuruldu. Bu ajans, yerlerinden edilen Filistinli mültecilerin temel insani ihtiyaçlarını karşılamak ve yaşam koşullarını iyileştirmek amacı taşımaktadır. Ajansın temel hizmetleri arasında eğitim, sağlık, gıda yardımı, barınma ve altyapı desteği yer alıyor.

UNRWA, özellikle Doğu Kudüs, Gazze ve Batı Şeria’daki mülteci kamplarında milyonlarca Filistinliye destek sağlayarak, yıllar boyunca 300’den fazla okul, onlarca sağlık merkezi ve yardım noktası ile hizmet verdi. Bu merkezler, sadece insani yardım sağlamakla kalmadı; aynı zamanda Filistinli toplulukların dayanıklılığını artırdı ve onların eğitim ve sağlık gibi temel haklara erişimlerini mümkün kıldı.

UNRWA’nın Doğu Kudüs’teki varlığı da oldukça önemlidir. 1950’lerden bu yana Doğu Kudüs’te faaliyet gösteren ajans, burada 70 bin hastaya birinci basamak sağlık hizmeti sunmuş ve 1.150 öğrenciye eğitim vermiştir . UNRWA’nın Doğu Kudüs’teki merkezi, Şeyh Cerrah mahallesinde bulunmakta olup, ajansın Batı Şeria ve Doğu Kudüs’teki çalışmalarının yönetim merkezi olarak hizmet vermektedir. Bunun yanı sıra, Kalandia bölgesinde Ürdün hükûmeti tarafından tahsis edilen bir arazi üzerinde 350 öğrenciye mesleki eğitim sunan bir merkez işletmektedir.

UNRWA’nın Varlığının Sembolik Anlamı

İsrail’deki aşırılık yanlısı gruplar tarafından yıllar içinde, özellikle Şeyh Cerrah’taki UNRWA tesislerine yönelik birçok saldırı, gerçekleştirilmiştir. Bunlar arasında kundaklama girişimleri, protestolar ve tahliye mektupları bulunmaktadır. UNRWA çalışanları defalarca şiddete maruz kalmış ve tutuklanmıştır. Ajans, İsrail Dışişleri Bakanlığına bu saldırılara karşı pek çok kez protestoda bulunmuş, ancak bu saldırılar ajansın bölgedeki kritik varlığını daha da zorlamıştır. Bu durum, ajansın sağladığı hizmetlerin ne kadar vazgeçilmez olduğunu ve uluslararası toplumun bu hizmetleri korumak için harekete geçmesi gerektiğini açıkça göstermektedir.

Bunun yanında, ajansın varlığı uluslararası toplumun Filistinli mültecilerin geri dönüş hakkını kabul ettiğine dair bir sembol niteliği taşıyor. Bu hakkın temeli, BM Genel Kurulu’nun 1949 tarihli 194 sayılı kararına dayanıyor. Geri dönüş hakkı, Filistinliler için hem tarihsel hem de hukuki bir dayanaktan beslenen temel bir talep olarak varlığını sürdürmektedir.

UNRWA Neden İsrail Tarafından Hedef Alınıyor?

UNRWA’ya yönelik eleştiriler, İsrail’deki aşırıcı gruplar tarafından şiddetle dile getirilmektedir. Bu gruplar, ajansın Filistinli mültecilerin geri dönüş hakkını diri tuttuğu ve bu nedenle İsrail’in Batı Şeria ve Gazze üzerindeki kontrolünü zayıflattığı görüşünüdedir. Ayrıca İsrail, ajansın sembolik anlamından rahatsızlık duymanın yanı sıra, UNRWA’nın faaliyetlerinin Hamas gibi gruplarla bağlantılı olduğunu iddia etmektedir.

7 Ekim’in ardından, İsrail, UNRWA’nın 13 bin çalışanından 19’unun Hamas’la ilişkili olduğunu ileri sürdü. BM tarafından yapılan incelemelerde bu iddialardan 9’unun kanıtlarla desteklendiği, 10’unun ise yetersiz delil nedeniyle reddedildiği açıklandı. Bununla birlikte, İsrail, UNRWA tesislerinin Hamas tarafından tünel ve askeri faaliyetler için kullanıldığını iddia ederek ajansa yönelik eleştirilerini yoğunlaştırdı. UNRWA ise, bu tür iddiaları araştıracak ekipman ve yetkiye sahip olmadığını belirterek bu suçlamalara karşı çıktı.

Özellikle Aksa Tufan’ından sonra İsrail hükûmetinin UNRWA’nın çalışma yetkisini ortadan kaldırmaya yönelik adımlarını hızlandırdı. Böylece 28 Ekim 2024’te İsrail Parlamentosu (Knesset) tarafından kabul edilen iki yasa, ajansın İsrail topraklarında ve İsrail kontrolü altındaki bölgelerde faaliyetlerini sonlandırma amacı taşıyordu. Yasalar, 90 günlük bir geçiş sürecinin sonunda, 28 Ocak 2025 itibariyle yürürlüğe girecek ve bu durum, UNRWA personelinin İsrail otoriteleriyle koordine olmadan faaliyet göstermesini fiilen imkânsız kılacaktı.

Yasaklama Kararının Filistinlilere Etkisi ve Alternatiflerin Yetersizliği

UNRWA’nın yasaklanması, Filistinliler üzerinde derin ve uzun vadeli insani, sosyal ve ekonomik yıkımlara yol açacaktır. Bu karar, temel insani yardım hizmetlerinden yoksun kalacak milyonlarca kişinin günlük hayatında devasa bir boşluğa neden olacaktır. Eğitimden sağlığa, barınmadan altyapıya kadar pek çok hayati hizmeti kaybedecek olan Filistinli topluluklar, sosyal dayanışmanın çökmesi ve artan huzursuzluklarla karşı karşıya kalabilir.

Şu anda Gazze ve Batı Şeria’daki 2 milyondan fazla Filistinli, ajansın sunduğu temel hizmetlere bağlı yaşamaktadır. UNRWA okullarında eğitim alan yüz binlerce öğrenci, bir anda eğitimden mahrum kalabilir. Bu durum, eğitimden yoksun bir nesil oluşmasına ve toplumsal kalkınmanın daha da zorlaşmasına yol açacak. Gazze ve Batı Şeria gibi hassas bölgelerde sosyal dokunun çökmesine ve toplumsal dayanışmanın zayıflamasına neden olabilecek sebepleri beraberinde getiren bu yasalar, okuldan mahrum kalan binlerce çocuğun, uzun vadede eğitimsizlik ve iş olanaklarının daralması sonucu derinleşen bir yoksulluk döngüsüne sürüklenmesi anlamına gelmektedir.

Aynı şekilde, UNRWA’nın işlettiği sağlık merkezleri, birinci basamak sağlık hizmetlerinin ana sağlayıcısı olduğundan bu merkezlerin kapanması, salgın hastalıkların yayılması ve ölümleri artıracak ciddi sağlık krizlerine yol açması demek olacak. Kronik hastalar, hamileler ve çocuklar gibi savunmasız gruplar, hizmet eksikliğinden en fazla etkilenecek kesimler arasında yer alıyor.

UNRWA, ayrıca Filistinli mülteciler için en büyük işverenlerden biri olarak da kritik bir role sahiptir. Ajansın kapanması, 18 binin üzerindeki personelin birden işsiz kalmasına yol açarak zaten kırılgan olan iş piyasasının çökmesine neden olabilir. Bu işsizlik dalgası, yoksulluğun derinleşmesiyle birlikte, bölgede sosyal istikrarsızlığın, şiddet ve huzursuzluğun daha da körüklenmesine yol açabilir.

Üstelik gıda yardımlarının kesilmesi ise halihazırda yetersiz beslenmeyle mücadele eden yüz binlerce ailenin durumunu daha da kötüleştirecek ve bu durum büyük ihtimalle insani bir felaketi tetikleyecek.

UNRWA’nın Hizmetlerini Başka Kuruluşlar Sürdürebilir mi?

İsrail, UNRWA’nın yerine diğer BM ajanslarının veya bağımsız hayır kurumlarının geçebileceğini öne sürse de uzmanlar bu alternatiflerin yeterli olmadığı konusunda hemfikir. UNRWA, şu ana kadar Gazze ve Batı Şeria’da eğitim, sağlık hizmetleri, altyapı desteği ve gıda yardımı gibi geniş bir yelpazede hizmet sunan tek kurum olmuştur.

Bu ajansın kapsamlı hizmetleri, sadece kriz anlarında değil, uzun vadeli kalkınma ve istikrarı sağlama açısından da kritik önem taşımakta. Esasında, UNRWA’nın yerine geçmesi önerilen diğer BM ajansları ve hayır kurumları, bu çeşitlilikteki hizmetleri sunma kapasitesinden yoksun. Örneğin, BM Dünya Gıda Programı (WFP) sadece gıda yardımı sağlarken, UNRWA bu yardımı eğitim ve sağlıkla entegre bir şekilde sunmaktadır.

Ayrıca, bağımsız hayır kurumlarının lojistik kapasitesi, bölgeyi tanıma ve hızlı harekete geçme yetenekleri sınırlı olmakla beraber, UNRWA, yerel personel istihdam ederek hem bölgede şüphe duyulmadan çalışabilen hem de toplulukların hassasiyetlerini anlama kapasitesine sahip olan tek kurumdur. Bu, büyük ve organize bir yapıyı gerektirir ki, başka bir kurumun bu rolü üstlenmesi yıllar alabilir.

UNRWA’nın ortadan kaldırılması durumunda, gündeme getirilen alternatifler sadece teknik olarak yetersiz kalmayacak; aynı zamanda Filistinlilerin haklarını savunma konusunda sembolik bir boşluğun oluşmasına yol açacaktır. UNRWA’nın varlığı, uluslararası toplumun Filistinli mültecilere olan sorumluluğunu, Filistinlilerin geri dönüş hakkını ve yaşam koşulları konusundaki sorumluluklarını hatırlatma işlevi görürken, ajansın kapanması bu sorumluluğun zayıflaması anlamına gelecektir. Bu senaryo da özellikle uluslararası toplumun Filistin meselesine dair sorumluluklarını göz ardı etmesine zemin hazırlayabilir. UNRWA’nın sağladığı sembolik koruma, komşu ülkelerde yaşayan Filistinli mülteciler için de uluslararası bir güvence niteliğindedir. Bu güvence ortadan kalktığında, mültecilerin yaşam koşulları daha da kötüleşebilir ve maruz kaldıkları ayrımcılık da artma riskiyle karşı karşıya.

UNRWA’nın varlığı, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 194 sayılı kararı doğrultusunda Filistinli mültecilerin geri dönüş hakkını temsil ediyor ve bu hakkın uluslararası toplum tarafından tanınmasını sağlıyordu. Bu ajansın kapatılması, yukarıda da bahsettiğim gibi yalnızca insani yardımların kesilmesi anlamına gelmez; aynı zamanda, Filistinli mültecilerin temel haklarını uluslararası alanda savunan bir platformun ortadan kalkmasına yol açar.

Filistin meselesi bu bağlamda uluslararası toplumun gündeminden düşme riski taşır ve mültecilerin yıllardır süregelen hak talepleri görmezden gelinebilir. Ayrıca, Ajansın yokluğu, Filistinli mültecilerin mücadelelerini görünmez kılabilir ve bu da toplumsal hafızanın zayıflamasına ve tarihsel hak taleplerinin unutulmasına neden olabilir. Bu sembol ortadan kalktığında, Filistin meselesinin uluslararası gündemden dışlanmasına ve mültecilerin haklarının zayıflamasına yol açabilir. Sonuç olarak, UNRWA’nın yasaklanması, Filistinliler için ikinci bir Nakba’nın psikolojik, sosyal ve ekonomik etkilerini beraberinde getirecek büyük bir felaketin habercisi olarak görülebilir.

Büşra Öztürk

Londra Üniversitesi Hukuk bölümünden mezun olan Büşra Öztürk, Viyana Üniversitesi Siyaset Bilimi bölümünde lisans ve yüksek lisansını tamamladı. İkinci yüksek lisansını aynı üniversitede İletişim alanında tamamlayan Öztürk, Birleşmiş Milletler Viyana Ofisi (VIC) Orta Doğu Masasında ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatında (AGİT) araştırmacı olarak çalıştı.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler