Alman Hukukçular: “Netanyahu İçin UCM Kararı Uygulansın, Silah Satışı Dursun”
Almanca konuşulan ülkelerdeki 77 hukukçu, yayınladıkları bir açık mektupla Alman hükûmetini uluslararası hukuka bağlı kalmaya çağırdı. Filistin özelinde üniversitelerdeki ifade özgürlüğünün ihlal edildiği vurgulanan mektupta, Netanyahu için çıkarılan tutuklama emrinin uygulanması ve İsrail’e silah satışının durdurulması talep edildi.

Almanya, Avusturya ve İsviçre gibi Almanca konuşulan ülkelerdeki çeşitli akademik kurumlarda çalışan hukuk akademisyenleri, Alman hükûmetine ve diğer karar alıcılara uluslararası hukuka bağlı kalma çağrısında bulundu. 20 Mart günü yayınlanan ortak bildiride, Almanya’nın tarihsel sorumluluğu gereği uluslararası hukuk ilkelerini koruması gerektiği vurgulanırken, Ukrayna’ya desteğin sürdürülmesi ve İsrail’e silah satışının gözden geçirilmesi gerektiği ifade edildi.
Mektupta Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tarafından İsrail Başbakan Benjamin Netanyahu ve diğer kabine üyelerine yönelik çıkarılan tutuklama emirlerinin geçerli olduğu ve bunun Almanya tarafından herhangi bir yoruma tabi tutulmadan uygulanması gerektiği vurgulandı. Bildiride, Birleşmiş Milletler temsilcilerine yönelik kısıtlamalar ve sığınma politikalarındaki hukuki ihlaller de eleştirildi. Mektupta son olarak, Filistin konusu özelinde üniversitelerde ifade özgürlüğünün kısıtlanması eleştirildi.
77 akademisyen ve hukukçu tarafından imzalanan ve Göttingen Üniversitesinin internet sayfasında da duyurulan açık mektubun Türkçesini haberin devamında okuyabilirsiniz:
”Uluslararası Hukuka Saygı: Almanca Konuşan Uluslararası Hukuk Uzmanlarının Ortak Bildirisi”
Uluslararası hukuk eğitimi veriyoruz ve araştırmalar yapıyoruz. Belirli konular hakkında farklı görüşlere sahip olmamız ve belirli çatışmaların farklı değerlendirilmesi olmasına rağmen, aşağıdaki inançlarda bir araya geliyoruz:
Uluslararası hukuka riayet etmek, mevcut durumda dünya barışını sürdürebilmek ve yeniden tesis edebilmek için her zamankinden daha önemlidir. Bu özellikle de Almanya için geçerlidir. Bu durum özellikle de Almanya için geçerlidir. Holokost ve İkinci Dünya Savaşı’na dönüşen Alman saldırısı ve savaşı suçlarından sonra Almanya’nın dünya sahnesindeki meşruiyeti, her zaman kararlı bir şekilde Almanya’nın sadece uluslararası hukuka uyma değil, aynı zamanda onu koruma ve destekleme kararına dayanmıştır. Federal Almanya Cumhuriyeti Anayasası, önsözünden son maddesine kadar uluslararası hukuka bağlılıkla şekillenmiştir. Bu nedenle, Almanya’nın uluslararası hukuk altındaki yükümlülüklerine uyması çağrısında bulunuyoruz. Özellikle güçlü devletler tarafından uluslararası hukukun ihlal edildiği bir dönemde, karar vericilere, federal ve eyalet düzeylerinde, Almanya’nın uluslararası hukuka olan bağlılığını tehlikeye atmaktan kaçınmaları için acil bir çağrıda bulunuyoruz.
Bu nedenle, uluslararası hukuku ihlal eden bir saldırıyla başlayan savaşın mağduru olan Ukrayna’ya Almanya ve Avrupa’nın desteğini memnuniyetle karşılıyoruz. Bu desteğin, Amerika Birleşik Devletleri’nin Ukrayna’ya sırtını döndüğü göz önünde bulundurulduğunda, gelecekteki Alman hükûmeti tarafından diğer devletlerle işbirliği içinde devam ettirilmesi ve güçlendirilmesi gerektiği konusunda da hemfikiriz. Toprak değişiklikleri, savaşın mağduru devletin rızası olmadan gerçekleşemez ve halkların kendi kaderini tayin etme hakkına saygı göstermelidir. Bu bağlamda, baskı altında imzalanan ikili anlaşmaların tanınması da mümkün değildir.
“Almanya, Netanyahu’ya Dokunulmazlık Garantisi Vermemeli ve Silah Satışını Durdurmalı”
Almanya’nın, uluslararası hukuk ve Federal Almanya Cumhuriyeti Anayasası temelinde uluslararası kurumlarda yer alma taahhüdü bulunduğuna vurguda bulunuyoruz. Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tarafından çıkarılan tutuklama emirlerine, devlet tarafları tarafından saygı gösterilmeli ve uygulanmalıdır. Bu, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin için geçerli olduğu gibi İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu için de geçerlidir; Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından çıkarılan bir tutuklama emri, içeriğinin doğru olup olmadığına ve kişisel dokunulmazlık kapsamını değerlendirmemize bakılmaksızın geçerlidir. Netanyahu’yu Almanya’ya dokunulmazlık garantisi ile davet etmek, uluslararası ve Alman yasasını ihlal eder; bu yasalar, son yasama döneminden bu yana tüm demokratik partilerin onayıyla, uluslararası suçlar için işlevsel dokunulmazlığın hariç tutulmasını öngörmektedir (Gerichtsverfassungsgesetz, Madde 20(2), 2. cümle).
Ayrıca, federal hükûmetin ve Dışişleri Bakanlığının olumlu bir şekilde atıfta bulunduğu Temmuz 2024’teki Uluslararası Adalet Divanının İsrail işgalinin yasa dışı olduğuyla ilgili danışma görüşünü ve bu görüş öncesinde Uluslararası Adalet Divanı makamına verdiği taahhütleri göz önünde bulundurarak, uluslararası hukuku ihlal etmek için kullanılan silahların İsrail’e sağlanmamasının ve bunun garanti altına alınmasını elzem görüyoruz.
“Üniversitelerde İfade Özgürlüğü İhlal Ediliyor”
Birleşmiş Milletler Filistin Özel Raportörü Francesca Albanese’nin üniversitelerde konuşmasını engellemeye yönelik girişimlerde, Albanese’nin analizleri ve geçmişteki bazı tartışmalı ifadeleri hakkında hemfikir olmasak da anayasada ve uluslararası insan hakları belgelerinde yer alan ifade özgürlüğü ve akademik özgürlük ihlali gördüğümüzü ifade ediyoruz. Ayrıca, Almanya’nın anayasal olarak güvence altına alınmış Birleşmiş Milletler üyeliği, özel temsilciler de dahil olmak üzere kurumlarına saygı gösterilmesini gerektirmektedir. Bu bağlamda, Avrupa Uluslararası Hukuk Derneği ve Berlin Özgür Üniversitesindeki meslektaşlarımız tarafından dile getirilen eleştirilere katılıyoruz.
Orta Doğu’daki savaş bağlamında uluslararası hukuka yönelik bu saldırıların, sığınma hukuku tartışmasındaki paralelleri vardır. Sığınma politikaları hakkında farklı görüşlere tüm saygımızla, mültecilere yaklaşımda uluslararası ve Avrupa hukukuna olan yükümlülüklerin yerine getirilmesi gerektiğini vurgulamak gerekir. Bu, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve AB hukukuna, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarına ve Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın kararlarına uyulmasını içermektedir.”
*** Mektubun İngilizce aslına ve 19 Mart itibarıyla 77 kişiden oluşan imzacılar listesine ulaşmak için buraya tıklayabilirsiniz. (P)