Dosya: "İktidarın Kavramları Kavramların İktidarı"

Kamusal Alandaki Tartışmalar İslami Kavramları Nasıl Şekillendiriyor?

Almanya’da İslam hakkında yürütülen tartışmaların politik bir veche kazanması İslam’ı kamusal söylemde bir din olma gerçekliğinden uzaklaştırıyor. Bu durum İslami kavramlara da asıl anlamlarının dışında farklı anlamlar yüklenmesine sebep oluyor.

İslam’ın kamusal alandaki tartışmalara konu edilmesi özellikle son on yılda neredeyse bir kural hâlini aldı. Almanya’da, Avrupa’da ve bu coğrafyanın dışında da her gün medyadaki tartışmalarda İslam ve Müslümanlar hakkında bir konuyla karşılaşılıyor. İslam’ın kamusal alanda dilsel bağlamda ele alınması ise bazen “İslam” kelimesinden bahsedilmeksizin gerçekleşebiliyor. Burada kamusal alandaki tartışma konusunun sadece “İslam” kavramı olmadığı dikkat çekiyor. Tam da bu noktada İslami kavramlar olarak adlandırılan İslam’ın merkezî kavramları ortaya çıkıyor. Burada “İslami kavram” tanımlaması ile İslami terminolojiye ait olan, İslam hakkında bilgi veren veya İslam’ı temsil eden ifadeler kastediliyor.

“İslami kavramlar” tanımı ile İslam ilahiyatının farklı ihtisas alanlarında kullanılan terimler değil, gündelik dile yerleşmiş olan ve “İslam” konusunda sıkça dile getirilen genel dil kavramları kastediliyor. Nihayetinde “şeriat”, “cihat”, “Kur’an”, “başörtüsü”, “cami”, “Müslümanlar” vb. kavramlar İslam ile ilgili. Bu kavramların İslam’ı temsil ettiği kabul edilir ve bunlar beraberce İslam tartışmalarının konusunu oluşturur.

Din Hakkında Yürütülen Politik Tartışmalar

İslami kavramların karakteristik özelliği, bunların ifade ettiği içeriğin sınırları açık bir şekilde belirlenmeksizin kamusal alanda kullanılmalarıdır. Bu sebeple belirli bağlamlarda kullanılmaları dolayısıyla İslami kavramlara farklı anlamlar yükleniyor. İslami ifadelerin içi güncel Almancada, asıl temel manalarının dışında yeni semantik anlamlarla dolduruluyor.

Ayrıca İslami kavramların kamusal alandaki imajı, İslami kavramların, “siyasal İslam”, “Almanya’daki Müslümanlar”, “Selefiler”, “Almanya’da İslam din dersi”, “Almanya’da İslami teşkilatlar”, “başörtüsü tartışması”, “cami inşası” gibi daha çok sosyopolitik meselelerle ilgili bağlamlarda kullanılması ile karakterize. Buna “Müslüman ülkelerdeki durum”, “terör saldırıları” ve “terör örgütü IŞİD” gibi dış politikayla ve buna bağlı olarak Avrupa ve Almanya’dan birçok gencin bu örgüte katılması gibi sorunlarla ilgili konular da ekleniyor. Dolayısıyla İslami kavramlar dinî anlamda İslam’la ilgili olan konulardan çok sosyopolitik bağlamlarda dile getiriliyor. Bu nedenle İslami kavramlara ilişkin tablo Alman toplumunda din alanında değil, daha çok sosyopolitik alanda çiziliyor.

Almanya’da İslam hakkında yürütülen tartışmalar büyük ölçüde politik. Bu, bir tartışma konusu olarak İslam’ın bir din olma gerçekliğinden uzaklaşarak daha çok sosyopolitik bir özellik kazandığı anlamına geliyor. Bu durum dinî bir perspektiften değil, siyasi ve toplumsal perspektiften bakılan İslami kavramların kullanımını da etkiliyor.

<

İran Devriminden Günümüze Çeşitli Tarihî Olayların Dil Kullanımına Etkisi

Son yıllarda yaşanan tarihî ve politik olaylar da dil kullanımını önemli ölçüde şekillendirdi. Sosyopolitik anlaşmazlıklar sebebi ile birçok kavram yeniden gün yüzüne çıkarıldı ve bu kavramların kullanımı büyük ölçüde farklılaştı. İslam söylemine kelime düzeyinde bakıldığında politik olaylar ya da politik anlaşmazlıklar ile İslam’la ilgili tartışmalarda kullanılan kavramlar arasında bir bağlantı olduğu görülüyor. Günümüzde ve geçmişte İslam terminolojisinde yer alan ve kamusal alanda sık kullanılan kavramlar ya ülkedeki sosyopolitik anlaşmazlıklarla ya da yurt dışında yaşanan büyük olaylarla ilişkili olmuştur. 1979 İran Devrimi bu anlamda açık bir örnek teşkil eder. Bu olayın konu edilmesi ile daha önceden sadece uzmanlık alanında kullanılan birçok kavram ön plana çıkmıştır. Bunların arasında “molla”, “yeniden İslamileştirme”, “İslami rönesans”, “İslami uyanış”, “İslami fundamentalizm”, “İslamcılık” gibi kavramlar yer alıyor.

Sovyetler Birliği’ne karşı verilen Afganistan savaşı sürecinde Alman toplumu “mücahit” kavramı ile tanıştı. 11 Eylül 2001 toplumsal dil kullanımı üzerinde derin izler bıraktı ve İslam’a dair tahrip edici kelimelerin yaygın olarak kullanılmasına yol açtı. Daha sonra bu kelimeler slogan veya anahtar kelime olarak toplumda kendine yer edindi. Bunların arasında yer alan en önemli kavramlardan biri, bugün bile İslam konusundaki tartışmalarda önemli bir unsur olarak görülen “cihat” kelimesidir. 11 Eylül’den sonra İslam’ı “terörizm” kelimesiyle ilişkilendirme eğilimi ortaya çıktı. “İslami terörizm” gibi ifadeler, metinlerde “İslami terörün tehlikeleri”, “İslami terörizmle mücadele”, “terörcü İslam” veya “İslami teröristler” gibi ifadelerle ilişkilendirilerek sık sık karşımıza çıkıyor. Ayrıca “terör” kelimesinden türetilen çeşitli sıfatlar da bu bağlamda kullanılıyor. Bunların arasında “militan”, “mücadeleci”, “savaşçı”, “radikal”, “köktendinci” gibi sıfatlar yer alıyor. Almanya’da son zamanlarda yaşanan toplumsal politik anlaşmazlıklardan farklı kelime alanları ortaya çıkmış durumda.

Almanya’da yaşayan Müslümanlar için ibadethanelerin inşa edilmesine yönelik tartışmalarla birlikte “cami” kelimesi oldukça yaygın olarak duyulmaya başlandı. Aynı şekilde İsviçre’deki minare yasağı dolayısıyla “minare” kelimesi de ön plana çıktı. Başörtüsü tartışmaları “baş örtüsü“ ve “peçe”nin yanı sıra “burka” ve “çarşaf” gibi kelimelerin ön plana çıkmasına yol açtı. Bugün Almanya’daki bazı Müslümanların dinî yönelimleri tanımlanırken “selefi”, “selefiler”, “selefilik” gibi ifadeler kullanılıyor. IŞİD milislerinin medyada yer almasıyla Alman toplumunda “cihadist” veya “inanç savaşçıları” gibi kavramlar da ortaya çıkmış durumda.

Kavramların Sosyopolitik Meseleler Tarafından Şekillendirilmesi

İslami kavramların politik dil kullanımında sorunsallaştırılması ve bunların belirli olaylarla ilişkilendirilmesi, bir ifadenin çağrışımlarının hitap edilen kişilerin zihninde kavramın asıl anlamından çok bu kavrama yüklenen anlamın daha önemli ve belirleyici olarak yer etmesine yol açıyor. İslam tartışmalarında kullanılan “cihat” kelimesini örnek alırsak, toplumda “cihat” kelimesinin zihinlerde uyandırdığı olumsuz düşüncenin kelimenin asıl anlamından değil, çağrışımlarından kaynaklandığı görülür. Bu durumda kelimelerin sözlüklerden öğrenilen içerikleri çok daha az etkileyicidir.

Bu durumda “İslam”, “cihat”, “şeriat”, “Kur‘an” gibi kavramlara hangi çağrışımların yüklendiği sorusu gündeme geliyor. Allensbach Enstitüsü’nün 2004 yılında gerçekleştirdiği bir anket, halkın %83’ünün İslam kelimesini doğrudan fanatizm ve radikalizmle ilişkilendirdiğini ortaya koyuyor. %81’lik bir kesim bu kelimeyi geleneksel inanç ilkelerine sabit bir şekilde bağlılıkla, %70’e yakın bir kesim İslam kavramını şiddete eğilim, intikam ve öç almak ile ilişkilendiriyor (bkz. Bölts 2011, sf. 112). Aynı durumun “cihat” ve “şeriat” gibi kavramlar için de geçerli olduğu düşünülüyor. “Cihat” kavramı kişilerde otomatik olarak şiddet, güç kullanımı, savaş veya inanmayanların öldürülmesi gibi çağrışımlar uyandırıyor: “İnanmayanlara karşı kutsal savaş”, “İman ve küfür mücadelesi”, “İnançsız haçlılara karşı kutsal savaş”, “inanç savaşı” gibi. Benzer şekilde şeriat bazen taşlama, başın ve ellerin kesilmesi gibi cezalarla ilişkilendiriliyor.

Sosyopolitik anlaşmazlıklar sadece belirli ifade biçimlerinin baskın olarak kullanılmasına yol açmakla kalmadı, aynı zamanda kullanılan kavramları anlam bakımından şekillendirdi ve anlam bakımından şekillenen bu kavramların kamusal alandaki dil kullanımında da benimsenmesi üzerinde etkili oldu. İslami kelimelerin sosyopolitik konularda kullanılış şekli, “cihat”, “şeriat”, “Kur’an” gibi İslam’ın merkezî kavramlarının ve doğrudan İslam kavramının kendisinin olumsuz çağrışımlarla bağdaştırılmasına yol açtı. Sonuç olarak Müslüman ülkelerde anahtar kelimeler olarak görülen İslam’ın ana kavramlarına olumsuz çağrışımlar atfediliyor ve bu kavramlar Batı ülkelerindeki tartışmalarda damgalayıcı ifadelere dönüşüyor.

Politik Kullanıma Dayanmayan Kavramlar Olumsuz Bir Çağrışım Uyandırmıyor

İslam’ın aynı kelime hazinesinde yer alan fakat kamusal dil kullanımının bir parçası kabul edilmeyen ve olumsuz bir mana yüklenmemiş başka kavram gruplarının olduğu varsayımı dikkat çekicidir. İslam terminolojisinden “salât” (namaz), “savm” (oruç) gibi olumsuz çağrışımları olmayan kelimeleri düşünelim. Kanaatimce bu durum kavramların kamudaki politik kullanımına dayanıyor. Eğer bir kavram kamuda sık kullanılmıyorsa, yani kamuoyunda tartışma konusu edilmiyor ve ele alınmıyorsa bu kavrama yüklenen olumsuz çağrışım çok az oluyor veya hiç olmuyor. Son yıllarda Almanya’daki “cami inşası” ve İsviçre’de “minare inisiyatifi” ile oldukça sık olarak kamusal tartışmalarda yer alan ve bu sebeple “politik İslam”, “İslam’ın politik çabaları”, “Avrupa’nın İslamlaşması” gibi olumsuz çağrışımlarla ilişkilendirilen “cami” ve “minare” kelimeleri bu anlamda canlı birer örnektir. Ancak “cami” ve “minare” kavramları kamusal alanda kullanılmaya başlanmadan önce durum böyle değildi.

Kamusal alanda baskın olan ifadelerin sadece sosyopolitik bağlamda ve enflasyonist bir biçimde kullanılmaları durumunda ilgi çekici olduğu varsayılabilir. Bu sebeple “cihat”, “şeriat” ve “Kur’an” gibi kelimeler oldukça baskın olarak kullanılırken, “ihsan”, “takva” gibi kelimeler sadece branşa özgü tartışmalarda gün yüzüne çıkıyor.

 

Müslümanlar Kendi Kavramlarını Nasıl Tanımlayabilir?

İslami kavramların kamusal alandaki imajının değiştirilmesi ve iyileştirilmesi için çok çeşitli yolların kullanılması ve farklı düzeyde çalışmaların yapılması gerekiyor. Zira İslami kavramların tartışmalarda nasıl temsil edildiği sadece dile değil, siyasete ve topluma da bağlı. Buna rağmen, Müslümanların kendi kavramlarını kendilerinin tanımlaması ve bunu kamuya sunması şart. Zira İslami kavramlar genellikle gayrimüslim bir perspektiften şekillendiriliyor. Kanaatimce bu diskura katılım, Müslüman toplumun, İslam’ın ve İslam’ın ana kavramlarının Müslüman bakış açısıyla aslında ne anlama geldiğini açıklayabileceği medya organlarına sahip olması ile sağlanabilir.

Buna ek olarak dil kullanımı hakkında bilinçli olunması da önem taşıyor. Zira belirli bir kavramın kullanılması veya bundan kaçınılması, dilin bilinçli bir şekilde kullanılmasına ve medyadaki tartışmalarda ortaya atılanların doğrudan kabul edilmemesine ve tekrarlanmamasına katkı sağlar. Bununla birlikte tüm bu çabalarımızın ve çalışmalarımızın Müslümanların yaşadığı ülkelerdeki dillerde gerçekleşmesi, sadece Müslümanlara değil çoğunluk toplumuna da hitap etmenin gerekliliği ve etkisi düşünüldüğünde büyük önem arz eder.

Dr. Mohammed Saif

Dil bilimci olan Dr. Mohammed Saif, İslami kavramların Alman dilindeki kullanımı ve bu kullanımın kültürlerarası iletişime etkisini araştırmaktadır.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler