Giderek Azalan Bir Topluluk: Lübnan’daki Hristiyanlar
Lübnan’da yaşayan Hristiyan nüfusun sayısında giderek azalma olsa da ülkedeki Hristiyanlar ayrıcalıklı bir konumda. Ülkedeki Hristiyan hassasiyetlerinin korunması konusunda ise Lübnan, komşu ülkelerine göre daha duyarlı.
Lübnan halkı azınlık toplumlardan oluşmaktadır. Ancak Lübnan’da Hristiyanların azınlık olarak görülmelerinin temel sebebi, nüfuslarının giderek azalması olarak gösterilebilir.Ülkede yaşayan diğer toplumlarla kıyaslandığında Lübnan’ın Hristiyanları daha fazla göç ediyor; ayrıca aileler giderek küçülüyor. Dolayısıyla Müslümanlara oranla sayıları da giderek azalıyor.
Lübnan’da daha önceleri toplumun büyük çoğunluğunu Hristiyanlar oluşturuyordu. Lübnan toplumu, komşu Arap ülkelerinin aksine birçok yönden Hristiyan hassasiyetlerini yansıtmaya devam ediyor. Hristiyan bayramları hâlâ kutlanmaya devam ediyor ve ülkede hafta sonu tatilleri cumartesi ve pazar günlerinden oluşuyor.
Lübnan’da Hristiyan ibadetlerine yönelik pek az kısıtlama var. Ülkede alkol tüketimi serbest, giyim kuralı kısıtlaması yok ve cinsiyetler arasında daha serbest bir etkileşim söz konusu. Diğer taraftan Lübnan’da bulunan Hristiyanlar, çeşitli dinî topluluklardan oluşan çoğulcu bir toplumun parçası durumundalar.
“Hristiyan Lübnan”ın Kalbi
Lübnan’ın başkenti Beyrut’tan kuzeye doğru seyahat ettiğinizde “Hristiyan Lübnan”ın kalbine erişiyorsunuz. Burada Jounieh kentinde ve Kesrouan bölgesinin yamaçlarında, ülkenin en yoğun Hristiyan nüfusu yaşıyor. Şehre nazır büyük Notre Dame du Liban Katedrali ve St. Mary Heykeli Akdeniz’e doğru bakıyor.
Bir cumartesi öğleden sonra, katedral ve anıtın etrafında yürürseniz, genç Lübnanlı Hristiyanların manzaranın ve denizden gelen meltemin tadını çıkardıklarına şahit olabilirsiniz. Yamacın aşağısında Roma Katolik Kilisesi ruhani lideri Papa’nın otoritesini tanıyan bir doğu ayin kilisesi olan Maruni Kilisesi patriğinin ofisleri var. Burada ufuk, kiliselerle benek benek ve kilise çanları genellikle Pazar günleri ve tatillerde çalınır. Ezan sesleri ise burada duyulmaz.
Lübnanlı Hristiyanların Tarihi
1970’lerde ve 1980’lerde süren iç çatışmalar, ülkedeki pek çok Hristiyan’ı ülkenin kuzey bölgesine sürükledi. O zamandan bu yana, bu bölge Hristiyanların güvenli alanı olageldi. Başkent Beyrut’tan Beka Vadisi’ne ve Güney Lübnan’a kadar Lübnan’ın başka yerlerinde Hristiyanlar, küçük yerleşim kasabalarında ve şehirlerinde, çoğunlukla Şii, Sünni ve Dürzî gibi diğer inanç ve mezhep mensubu vatandaşlarla birlikte yaşıyorlar.
Lübnanlı Hristiyanlardan tek bir topluluk olarak söz etmek kolay olsa da arada birçok önemli ayrımı belirtmek gerekir. Hristiyanların en geniş grubu, kökenleri Orta Çağ’a dayanan Marunilerden oluşur. Haçlı seferleri döneminde, Maruniler Roma Katolik Kilisesi ile yeniden temasa geçtiler. Roma Papa’sının otoritesini tanıyan; ancak kendi doğu ayinlerini devam ettiren bağımsız bir kilise kurdular.
Maruniler yüzyıllarca önce sığındıkları Lübnan devletine karşı büyük bir aidiyet hissi duyarlar. Manastır sistemi, Maruni halkının tarihinde merkezi bir yere sahiptir. Rahipler kilise liderleri olarak ve kilise geleneklerinin korunması açısından önemli bir rol oynamışlardır ve büyük tehditlerin ortasında inançlarına bağlı kalmışlardır. Lübnan’daki manastırlar, Hristiyanların hac yaptığı önemli tarihî türbelerdir.
Lübnan’daki Hristiyan Gruplar
Lübnan’da Maruniler haricinde başka Hristiyan gruplar da temsil edilmektedir. Diğer Hristiyanlar, Yunan Katolikleri, Doğu Ortodoksları ve Süryaniler gibi doğu ayin kiliselerinin müdavimleridir. Batılı Hristiyan misyonerlik faaliyetlerinin bir sonucu olarak, Lübnan’da 1800’lerden beridir farklı Protestan grupları dağınık hâlde mevcuttur. Ayrıca bölgede 1900’lerin başından beri Beyrut’ta önemli bir topluluk olan Ermeni grupları da bulunuyor.
Lübnan’da Hristiyan nüfusunun sürekli biçimde azalıyor olması uzun vadeli bir endişe kaynağı. 1970’lerde ülkeye gelen Filistinli mültecilerle ortaya çıkan demografik sıkıntılar, 1975 ve 76’daki iç savaşın patlak vermesinde etkili olmuştu. O zamandan bu yana Hristiyanların ülkedeki özel statülerinin muhafazası için, sonucunda yenilginin kaçınılmaz olduğu bir mücadelenin içinde oldukları hissiyatı hâkim.
Siyasi Aktörler ve Eylemler
Her ne kadar geleneksel olarak Lübnan’ın en zenginleri arasında yer alsalar da ülkedeki Hristiyanların sosyoekonomik hareketliliği ve nüfuzlarında azalma görülüyor. Siyasi açıdan Hristiyanlar bu güçlüğe iki şekilde yanıt veriyor: Bir grup Arap milliyetçiliği, siyasal İslamcılık ve Suriye etkisinin getirdiği zorluklara karşı, kendi topluluğunun tarihsel olarak ayrışmasına ve azmine vurgu yapıyor. Suriye’nin Lübnan siyaseti üzerindeki etkisine karşı çıkıyor ve Lübnan’ı Batı ile uyumlu hâle getirecek bir dış siyaseti destekliyorlar. Bu 1980’lerin sonundan bu yana Samir Geagea öncülüğündeki Hristiyan Lübnan Güçleri’nin (İng. “Lebanese Forces” -LB) benimsediği bir yaklaşım. Nitekim 2005 yılındaki Bağımsızlık İntifadası’ndan ya da diğer adıyla Sedir Devrimi’nden bu yana Hristiyan Lübnan Güçleri, eski Başbakan Saad Hariri liderliğindeki çeşitli hükümetlere katılım gösteren 14 Mart İttifakı’nın önemli birer aktörü.
İkinci grupta ise Lübnan’da Suriye hakimiyetini kabul eden çeşitli hizipler yer alıyor. Bunların arasında mevcut Cumhurbaşkanı Mişel Avn liderliğindeki Özgür Vatansever Hareketi (İng. “Free Patriotic Movement”) ile Süleyman Franci ailesinin yönettiği Marada Hareketi var. Bu kesim, aralarında Hizbullah güçlerinin de bulunduğu 8 Mart İttifakı’ndaki diğer grupların da desteğini almak için Suriye ile olan ilişkiler konusunda pazarlık yapıyorlar.
Mevcut Durum ve Beklentiler
Bugün, Lübnan’ın Hristiyanları pek çok zorlukla karşı karşıya. Ülke birden fazla krizle uğraşmak durumunda. Suriye İç Savaşı, birçoğu zor koşullarda geçici baraka kamplarda yaşamak zorunda kalan yüz binlerce Suriyeli mülteciyi Lübnan’a getirdi. Bu da enflasyonu hızla yükselterek Lübnan devletinin altyapısını sarstı. Lübnan’ın son derece kutuplaşmış siyasetiyle iktidar paylaşımı sistemi çöktü. Hükümetin bütçeyi dengeleyememesi ve yoksulluktaki artışla baş edememesi nedeniyle siyasiler suçlandı.
Hükümetin işlev bozukluğuna karşı düzenlenen kitlesel protestolar, 2019’un sonlarından bu yana Lübnan’ı kuşatmış durumda. Bu protestolara Lübnan’ın tüm mezhep grupları katıldı. Ancak Hristiyan nüfusundaki ısrarcı azalmaya dair endişeler, Hristiyanlarda değişimi destekleme konusunda özel bir istek oluşturuyor. Bu protestoların hedefinde etnik-dinî kökenli seçkinlere Lübnan’ı yönetmede başrolü veren mezhepsel iktidar paylaşım sistemi var.
Protestocuların tek isteği Lübnan devlet yönetim sisteminde zaim’lik (zuama) olarak bilinen geleneksel mezhep liderlerinin devre dışı bırakılması ve devletin, halkın tümünün katılımına açık olacak biçimde değişmesi. Hristiyanlar açısından halk ayaklanmaları riskli bir kumar niteliğinde. Yozlaşmış iktidar simsarları ve çetecilik kuralları alt üst edilse bile Hristiyanların hizip sistemi altındaki yüksek statülerini kaybetme olasılıkları yüksek.
Hristiyanlar gelecekte Lübnan’da göreceli özgürlük ve korunaklı alandan faydalanmaya devam edebilecekler mi? Bunun gerçekleşmesi için bölgedeki İslami çoğulculuk, İran ve diğer devletler arasındaki bölgesel rekabet ve devam eden ekonomik kriz gibi ciddi değişimlerin üstesinden gelmeleri gerekecek.