'Avusturya'

“Avusturya’da İktidar ‘Siyasal İslam’ Bahanesiyle İslam’ı Hedef Alıyor“

Avusturya’da "siyasal İslam'ı" suç olarak tanımlamaya hazırlanan iktidara tepki gösteren siyasetçi ve uzmanlar, hükûmetin büyük ortağı Hıristiyan Demokrat Avusturya Halk Partisinin (ÖVP), bu girişimle İslam ve Müslümanları hedef gösterdiği görüşünü savunuyor.

Fotoğraf: Shutterstock.com

Başkentte 2 Kasım’da gerçekleşen terör saldırısı sonrasında terörizm ve aşırıcılıkla ortak mücadele çağrısı yapan ÖVP’li Başbakan Sebastian Kurz’un, “düşmanımız bir din ya da bir ırk değil, radikalleşmedir” açıklamasına rağmen saldırıdan bir hafta sonra İslam ve Müslümanları hedef alması tepkilere yol açtı. İktidarın önceki gün açıkladığı yeni “anti-terör yasa tasarısı”, başta hukukçular olmak üzere çok sayıda sivil toplum kuruluşu, aktivist ve siyasetçinin tepkisine neden oldu.

Geçen pazartesi terörle mücadele adı altında kamuoyunun yakından tanıdığı 30 siyasi aktivist ve akademisyenin gözaltına alınarak, terörist muamelesi görmesi, iktidarın terör saldırısını bahane ederek Müslümanlara yönelik baskıyı daha da şiddetlendireceği yorumlarına neden oldu.

Uzmanlar, her fırsatta Hıristiyan Demokrat bir parti olduklarını ve bundan gurur duyduklarını ifade eden Kurz ve ekibinin, uzun bir zamandır politik söylem olarak kullandığı siyasal İslam’ı hukuki bir zemine taşıyarak, Müslümanlar üzerindeki baskıları artırmayı hedeflediği görüşünde.

Yasa Tasarısına Tepkiler

Aralarında hakim ve savcılar birliği gibi önemli otoritelerin de bulunduğu hukukçular, hükûmetin açıkladığı anti-terör yasa tasarısının aceleye getirildiğini, tasarıdaki birçok maddenin anayasaya aykırı olduğunu vurguladı.

Alman Yeşiller Partisinden Avrupa Parlamentosu (AP) Milletvekili Sergey Lagodinsky, sosyal medya hesabından, Kurz’un Avusturya’da siyasal İslam’ın suç teşkil eden unsur olarak kabul edileceği yönündeki açıklamasını paylaşarak, siyasal Hristiyanlığın da suç olarak görülmesi gerektiğini belirtti. Lagodinsky, “Böylelikle Avusturya’nın bütün hapishanelerini Almanya’daki Hristiyan Demokrat Birliği (CDU) ve Hristiyan Sosyal Birlik Partisi (CSU) üyeleri doldurur.” ifadesini kullandı.

Alman hukukçu, gazeteci ve yazar Ronen Steinke, Süddeutsche Zeitung gazetesinde kaleme aldığı makalede, Kurz’un siyasal İslam’ı yasaklama girişimini Müslümanlara yönelik açık bir ayrımcılık ve nefret söylemini yayanları destekleyici bir tutum olduğunu vurguladı.

“Siyasal İslam’ın Yasaklanması Hukuka Aykırı”

Steinke, “siyasal İslamcı” olduğu ileri sürülen Müslüman Kardeşler gibi grupların şiddet ve teröre başvurmadığının altını çizerek, “Avusturya hükûmeti bir eylemi değil bir görüşü suç olarak tanımlamak istiyor. Açıkçası bu yalnız Avusturya yasalarına değil, Avrupa Birliği (AB) prensiplerine de karşı. Bir devlet insanları düşüncelerinden ötürü hapsetmek istiyor. Bu korkunç bir fikir.” değerlendirmesinde bulundu.

Avusturyalı gazeteci ve yazar Wilhelm Langthaler, iktidarın açıkladığı “yeni anti-terör yasa tasarısına” ilişkin yaptığı açıklamada, tasarının ülkede uzun bir süredir devam eden, İslam ve Müslümanları düşman olarak gören kampanyanın bir parçası olduğunu ifade etti.

Langthaler, Avusturya’da yasaların farklı birçok gruba yaşam alanı açtığını, ancak Kurz’un başında bulunduğu hükûmetin bu durumu ortadan kaldırmayı hedeflediğini öne sürdü. Açıklanan tasarının toplum içinde çatışmaya, ayrışmaya yol açtığı gibi korku ikliminin oluşturulmasına da neden olduğunu aktardı.

“İktidar, Müslümanları Düşman Olarak Tanımlıyor”

Hükûmetin topluma zarar verdiğini vurgulayan Langthaler. “İktidar, Müslümanları düşman olarak tanımlıyor ancak açıkça ifade edemiyor. Örneğin Filistin bütün Müslümanlar için önemli bir konu, Müslümanlar Filistin’i destekledikleri zaman antisemitist olarak damgalanıyorlar. Ayrıca demokrasi açısından bakıldığında din motifli siyaset esasen bir sorun teşkil etmiyor. Bu nedenle merkez sağ ÖVP Katolik partisi olarak tanımlanıyor.” görüşünü paylaştı.

Langthaler, yürürlükteki terörle mücadele yasasının sorunlu olduğunu, yeni yasa tasarısının çok daha büyük bir tehlike arz edeceğinin altını çizerek, “Bu yasa tasarısı eylemleri değil, düşünceleri cezalandırmak istiyor. Ne olduğunu kimsenin bilmediği siyasal İslam bütün Müslümanları kapsıyor olabilir. Çünkü İslam dini, siyasi bir perspektife de sahip. Böylelikle keyfi bir şekilde bütün Müslümanlar rahatlıkla suçlanabilecek.” şeklinde konuştu.

Avusturyalı aktivist Michael Pröbsting de kamuoyuyla paylaşılan tasarıyla Kurz iktidarının temel haklara yönelik çok ciddi bir darbe indirmeye çalıştığını ifade etti.

“Siyasal Hristiyanlığa İzin Veriliyor”

Pröbsting, Kurz’un başında olduğu parti başta olmak üzere Avrupa’da çok sayıda partinin ya programında ya da isminde açık bir şekilde Hristiyan ifadesinin kullanıldığına işaret ederek, “Neden siyasal Hristiyanlığa izin verilirken, siyasal İslam suç olarak tanımlanıyor?” ifadesini kullandı.

Kurz’un partisi gibi Hristiyan partilerin, Charlie Hebdo ve İslam karşıtı ırkçı yaklaşımları desteklediğini belirten Pröbsting, “Ancak aynı kişiler dinî inançlarını savunan, çirkin karikatürler ve İslam karşıtı ırkçılığa karşı çıkmak dışında hiçbir suçu bulunmayan insanlara suçlu muamelesi yapıyorlar.” değerlendirmesinde bulundu.

IGGÖ: Hükûmet Aceleyle Hareket Etti

Avusturya İslam Cemaati (IGGÖ)’ den yapılan bir açıklamada da “siyasal İslam”ın suç olarak kabul edilmesi kararının anayasaya uygunluk konusunda endişelere yol açacağı belirtildi. IGGÖ Başkanı Ümit Vural, terör saldırısından sonra harekete geçilmesi gerektiğini, ancak hükûmetin aceleyle ve muhalefet ile sivil toplumu dahil etmeden hareket etmeyi tercih etmesi karşısında hayal kırıklığına uğradıklarını dile getirdi.

“İslamcı aşırılık demokrasimizi, özgürlüklerimizi ve sosyal barışımızı hedef alıyor.” diyen Vural, IGGÖ açısından bu saldırıları savuşturmanın fakat aynı zamanda özgürlükleri muhafaza etmenin tüm toplumun görevi olduğunu savundu. Vural, bu anlamda hükûmet tarafından alınması planlanan önlemlerin güvenlikle bağdaştırılamaz olduğunu ifade etti.

Vural, hükûmetin önerdiği imam sicili önerisine de değinerek, “IGGÖ zaten bunu yapıyor. Ama bu, suikastçıyı nasıl durdurabilirdi?” diyerek bu konuda duydukları şaşkınlığı dile getirdi. Vural, “IGGÖ, her türlü aşırılığa karşı mücadelede kendisini açıkça bir müttefik olarak konumlandırdı. Ancak bir polis yardımcısı, bir güvenlik aygıtı olarak değil. Yetkililerin sağlam kanıtları varsa, doğru adımları atabilmek için yapıcı bir şekilde çalışmalıyız.” şeklinde konuştu. (AA, P)

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler