“Burada Çocukların Dinî Kimlikleri Onlara Yük Olmuyor”
Hollanda’da devlete bağlı yaklaşık 53 İslami ilkokul bulunuyor. Diğer okullar ile aynı müfredata sahip olmalarına rağmen bu okullarda dinî öğreti merkezde yer alıyor. Yaklaşık 600 öğrencisi olan Schiedam şehrindeki Ababil ilkokulunda öğretmenlik yapan Zehra Erik-Bal ile okulda yapılan Ramazan programını konuşuyoruz.
Hollanda’da İslami bir ilkokulda Ramazan nasıl geçiyor?
Normal şartlarda Ramazan programımız her sene açılış programı ile başlıyor. Bu seneki açılışta bir tiyatro grubu davul ve develer eşliğinde gösteri yaptı. Bu şekilde çocukların zihninde kalacak anların olmasına özen gösterdik. Ramazan boyunca çocuklara, velilere ve öğretmenlere iftar düzenliyoruz. Fakat koronavirüs sebebiyle bu sene iftarları iptal etmek zorunda kaldık. Onun haricinde başta din dersleri olmak üzere derslere ramazan ayını dâhil ediyoruz. Örneğin çocuklarla daha sık mescide gidiliyor, sınıfları ve okulu beraber süslüyoruz. Hollanda’da ilkokullar 4 ila 13 yaş arası öğrencilerden oluşuyor. Son sınıf öğrencilerimiz için bir itikaf programı planlamıştık; fakat onu da bir sonraki seneye ertelemek zorunda kaldık.
Diğer okullarda çocuklar “öteki” veya “azınlık” olduklarını erken yaşta fark ediyorlar. İslami ilkokula gelen çocukların avantajı kendilerini dışarıya, yani sınıf arkadaşlarına veya öğretmenlere ispat etmek zorunda kalmıyorlar. Açıkçası dinî kimlikleri onlara yük olmuyor. Okulda dış görünüşlerinden bağımsız ortak bir noktaları oluyor. Henüz erken yaşta kendilerini açıklama veya hesap verme ihtiyaçları olmuyor ve bu da onlar için güvenli bir ortam sağlıyor.
Değişik yaş gruplarında öğrencileriniz var. Yapılan etkinliklerin çocuklarda etkisi nasıl oluyor? Hangi konulara özellikle dikkat ediyorsunuz?
Çocukların küçük yaşta biriktirdikleri hatıralar dinî kimliklerinde etken oluyor. Müslüman olarak çocuklara güzel örnek oluyoruz ki onlar da bunu içselleştirsin. Böyle olunca ramazan ayı bu hatıralara katkı sağlamamız için büyük bir fırsata dönüşüyor.
Okullar değişik yaş gruplarından oluşsa da görünmez ayrımlar var. Sınıflar, alt, orta ve üst olarak ayırılıyor. Alt sınıflar anaokulu yaşındaki çocuklardan oluşuyor ve onların algıları elbette somut örnekler üzerinde oluşuyor. Örneğin, çocuklar ramazan ayını hurma, kuran ve cami gibi nesneler ile anlamlandırıyor. Bu bağlamda, boyama ve el işlerine ağırlık veriyoruz. Bu şekilde gelişimlerine uygun şekilde etkinlikler düzenliyoruz. Çocuklar ise normalden daha farklı ve özel bir dönemin olduğunu fark ediyorlar.
Orta sınıflar 6 ila 9 yaşındaki çocuklardan oluşuyor. Onlar ise ramazan ayını daha fazla kavrıyorlar. Bu şekilde bizim de imkânlarımız artıyor. Örneğin, mescitte namaz kılıyoruz ve okulu beraber süslüyoruz. Bu şekilde toplum ve cemaat olma ruhunu aşılamaya gayret ediyoruz. Aynı zamanda bu yaşlardaki öğrencilerimizde ramazan ayının yalnızca oruçtan ibaret olmadığını ve kuranın önemini de aktarabiliyoruz.
Üst sınıflar ise 10-13 yaş öğrencilerden oluşuyor. Onlarla ramazan ayının hikmetlerini konuşabiliyoruz ve şuurlandırma aşamasına geçmiş oluyoruz. Bu yaşlardaki öğrencilerimiz için normal şartlarda itikaf programı düzenlemek isterdik. Kısaca taklit, talim ve şuur aşamalarını dikkate alıyoruz.
Okulunuz değişik uluslardan gelen Müslüman öğrencilerden oluşuyor. Bu bağlamda ramazan ayında farklılıklarla karşılaşıyor musunuz?
Farklı uluslardan çocuklar olduğunda “Faslı arkadaşım neden benden bir gün önce veya sonra oruç tutmaya başlıyor” sorularıyla karşılaşıyorsunuz. Eskiden fıkhî farklılıkların üzerinde çok durulmuyordu. Fakat, bu konuda artık daha cesur davranıyoruz. Orta sınıflardan itibaren âlimlerimizin farklı görüşleri olabildiğini ve farklı görüşlerimizin olduğunu aktarıyoruz.
Çocuklarla “ihtilaf nedir” üzerine konuşuyoruz. Çocuklara bunun kötü bir şey olmadığını ve farklılıkların da olabileceğini aktardığımızda onlar da bu duruma bir çekişme veya bir yarış olarak bakmadıklarını görüyoruz. Okul olarak da böyle bir gerilimin olmaması için özen gösteriyoruz. Örneğin, ramazan ayına özel hazırladığımız panoda o günün iftar ve sahur vaktini sembolize eden ay ve güneş mevcut. İftar saatini yazıyoruz, fakat sahur vakti için yalnızca güneş sembolü kullanıyoruz. Önemli olan çocukların, saati ve dakikasından önce sahur kavramını iyi anlamaları.
Ailelerin katılımı nasıl? Onlar için bu program yeni bir konsept mi yoksa alışkınlar mı?
Veli komisyonumuz ramazan ayı hazırlıklarımıza her zaman dahildi; fakat pandemiden dolayı onların hazırlıktaki paylarında azalma oldu elbette. Çocuklardaki farklıklar velilerde de mevcut. Kültür, mezhep ve dinî uygulamalarda farklılıklar var. Okuldaki ramazan etkinliklerine Nasreddin Hoca ve davulcu öğeleri eklendiğinde bunu mutlaka tam olarak anlayamayan veliler de oluyor. Fakat şimdiye kadar velilerden bu konuyla ilgili olumsuz bir geri dönüş almadık.
Bunun yanı sıra okuldaki faaliyetlerin evde de devam etmesi için bu programlara evlerini de dâhil etmeye çalışıyoruz. Velilerle sürekli irtibat hâlindeyiz. İlk gün ramazan paketleri hazırladık. İçine hurma, zemzem ve misvak koyduk. Ayrıca, geçen seneki gibi “Ramadan Challenges” adlı bir aktivite başlattık. Çocuklar video çekerek sınıf arkadaşına “bir hafta boyunca şikâyet etmeden tabağındaki yemeğini ye”, “anneni kucakla” veya “komşuna kek götür” ve benzeri görevlerle meydan okuyor. Bu vesileyle birbirlerini hayra teşvik ediyorlar ve ramazan ayının oruçtan öte bir ibadet olduğunu öğreniyorlar. Aileler ise bu etkinliklere bir şekilde dâhil olmuş oluyorlar.
Son senelerde ailelerin de özellikle sosyal medyada ramazan etkinlikleri yaptıkları görülüyor. Bu gelişmeye nasıl bakıyorsunuz?
Böyle rahmetli bir zamanın çocuklara yaşatılması ve zihinlerinde güzel bir yer edinmesi güzel bir şey. Fakat aynı zamanda bu durum bir tehlike de barındırıyor. Ramazan ayı bu şekilde bazen dinî bir tecrübeden ziyade o anlık bir faaliyetten oluşabiliyor. Önemli olan şey bu dengeyi koruyabilmek. Aslında ramazan ayı çocukların hayatını anlamlandırması ve çocukların gelişimleri için çok güzel bir fırsat. Faaliyetler sadece eğlenceden oluştuğunda çocuk anlamlandırma aşamasına geçemiyor. Bu şekilde sadece ramazan ayında tekerrür eden ve sonrasında devamı gelmeyen anılar ve hatıralar kalıyor. Bu durum veliler için de zor. Özellikle Avrupa’daki ailelerin belirli dillerde kitaplara erişimi kolay olmuyor. Bu konuda üzerimize iş düşüyor ve bunun için de elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz.