Avrupa’da Ramazan Dostu Okullar Ütopya Mı?
Çoğunluk toplumu gayrimüslim olan Avrupa ülkelerinde Müslüman öğrencileri ve ailelerini her sene ramazan ayında farklı bir imtihan bekliyor. Peki Avrupa’da öğrencilerin okul saatleri dâhilinde oruç tutması okul yönetimleri tarafından nasıl karşılanıyor?
Bilhassa ramazan ayının sıcak ve uzun yaz aylarına denk geldiği son birkaç yılda medyaya yansıyan ekseriyeti olumsuz haber içerikleriyle okulda oruç konusu hararetli tartışmalara neden oluyor. Bundan birkaç sene önce Almanya’nın Kassel şehrindeki bir okulun mezuniyet balosu davetiyesine, “Açık büfe ikramı ramazan dolayısıyla güneş battıktan sonra başlayacak.” şeklinde düşülen not, uzun süre gündemi meşgul etmişti. Aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) Partisinin Kassel Facebook hesabından paylaşılan davetiye “Almanya’nın İslamlaştığının” bir kanıtı olarak lanse edilmişti.
Siyasi kariyerini Müslüman karşıtı söylemler üzerine inşa eden kimi politikacıların meseleye bakışını bir kenara bırakacak olursak, konunun doğrudan muhatabı olan okul yönetimlerinin okulda ramazan orucu hususundaki yaklaşımları büyük önem arz ediyor. Öğrencilerin okul saatlerinde oruçlu olması okul yönetimleri için ne ifade ediyor?
“Tek Sorun Öğrencilerin Susuzluk ve Konsantrasyon Sıkıntıları Yaşamaları”
Duisburg-Hamborn’da bulunan Gottfried-Wilhelm-Leibniz-Gesamtschule Okul Müdürü Karl Hußmann okul yönetimi olarak okulda oruç mevzusuna nasıl yaklaştıkları sorusuna cevaben oruç tutmanın kişisel bir karar olduğunu vurgulayarak, okulda kimin oruç tutup kimin tutmadığını sormadıklarını belirtiyor. Bu anlamda okul yönetiminin genel olarak öğrencilerin oruç tutmasıyla hiçbir problemi olmadığını ifade ediyor. Öğrencilerin oruç tutmasına bağlı olarak okulda yaşanan tek sorun olarak ise susuzluk nedeniyle öğrencilerin baş ağrısı gibi şikâyetler yaşayabilmelerini gösteriyor.
Köln’deki Henry-Ford-Realschule Okul Müdürü Markus Jansen de aynı soruya cevaben “Esasen okulumuzda bu konuyla ilgili yüksek bir tolerans mevcut.” diyor. Okul yönetimi olarak, her sene ramazan ayında düzenlenen çok kültürlü iftar programlarının düzenli katılımcısı olduklarını vurgulayan Jansen, ramazan ayında okulda yaşanan tek problemin hava sıcaklıklarına bağlı olarak bazı öğrencilerin yaşayabildiği verimlilik ve konsantrasyon sıkıntıları olduğunu söylüyor.
Her iki okul müdürü de Ramazan Bayramı’nın ilk günü Müslüman öğrencilerin izin alabilmelerini mümkün kılan düzenlemelere gittiklerini belirtiyor. Ramazan Bayramı’na sınav tarihi konulmadığını vurgulayan Hußmann, Müslüman öğrencilerin bayramın birinci günü için önceden izin alabildiklerini söylüyor. Ayrıca genellikle o gün öğretmenlere yönelik okul içi mesleki geliştirme eğitim programlarının konduğunu ve bir günlüğüne okulda eğitime ara verildiğini ifade ediyor. Jansen de performans değerlendirme sınavlarının tarihini belirlerken bayramın ilk gününü dikkate aldıklarını, “bewegliche Feiertage” olarak adlandırılan değiştirilebilir tatil günlerini ise bayrama denk gelecek şekilde planladıklarını vurguluyor.
Okulda oruç tutan öğrencilere dair okul müdürlerinin aktardığı bu görece toleranslı yaklaşımın belirleyicisi, her iki okul için de geçerli olan yüksek Müslüman öğrenci sayısı olabilir. Hußmann okullarında 1500 öğrencinin eğitim gördüğünü ve bu öğrencilerden yaklaşık binini Müslüman öğrencilerin teşkil ettiğini belirtiyor. Jansen ise öğrencilerinin yüzde 50 ila 60’ının Müslüman öğrencilerden oluştuğunu aktarıyor. Pekâlâ bu iki yaklaşım Almanya genelinde okullardaki ramazana dair umumi havayı ne derece yansıtıyor?
Ramazanda Oruç Tutan Öğrenciler Okul Bakanlıklarının Gündeminde Mi?
Almanya’da federal düzeyde okulların ramazan boyunca oruç tutan çocuklar ve gençlerle sorunsuz bir eğitim-öğretim hayatına devam edebilmelerine yönelik bir tavsiyeler kılavuzu bulunmuyor. Eyalet okul bakanlıklarının da ramazana özel bu tarz bir çalışması yok. Ancak kimi eyaletlerin Müslüman öğrencilerle ilgili öğretmen ve okul yöneticilerini bilgilendirme amaçlı hazırladıkları broşürlerde ramazan ile ilgili bir iki tavsiyeye rastlamak mümkün.
Örneğin Rheinland-Pfalz Okul Bakanlığı tarafından hazırlanan ve okullardaki Müslüman öğrencilerle ilgili bilgilendirme ve tavsiyelerin yer aldığı broşürde, okul yönetimlerinden staj, okul gezileri ve okul festivalleri gibi etkinlik ve faaliyetleri planlarken ramazan ayı ve diğer İslami özel günlerin dikkate alınması talep ediliyor.
Bunlar dışında okulda ramazan konusu okul bakanlıklarının sadece dinî tatiller bağlamında değindiği bir konu gibi görünüyor. Birkaç istisna hariç eyalet okul bakanlıkları “dinî gün ve bayramlar” kapsamında okul yönetimlerinden Müslüman öğrencilerin Ramazan Bayramı gibi dinî tatillerin birinci günü için yapacakları izin başvurularının kabul edilmesini talep ediyor. Bremen, Hamburg ve Berlin eyaletlerindeyse, İslami tatil günleri Hristiyan tatil günleri ile eşit statüye sahip olduğundan Müslüman öğrencilerin ilgili günlerde dersten muaf tutulmak için yazılı bir dilekçe vermesi gerekmiyor; sözlü bildirim yeterli oluyor.
Öte yandan, İslami bayramların dinî tatil günleri olarak tanınmadığı Mecklenburg-Vorpommern ve Thüringen gibi eyaletlerde ise öğrencilerin bu haktan anayasanın din ve vicdan hürriyetini güvence altına alan 4. maddesi kapsamında yararlanabileceğine işaret ediliyor. Ancak bu eyaletlerde verilecek nihai karar okul yönetiminin inisiyatifine bırakılıyor.
“Öğrencilerin Okulda Oruç Tutması Konusu Her Sene Yeniden Tartışılıyor”
Avusturya da Müslüman öğrencilerin oruç tutmasına ilişkin tartışmaların yoğun olarak yaşandığı bir diğer Avrupa ülkesi. Kısa adı IRGW olan “Islamisches Realgymnasium Wien”, Avusturya’nın başkenti Viyana’da faaliyet gösteren İslami bir özel lise. Okulda 265 öğrenci öğrenim görüyor. Öğrencilerin köken ülkeleri arasında Türkiye başta olmak üzere Bosna, Mısır, Çeçenistan, Pakistan, İran, Suriye, Tunus gibi 10’dan fazla ülke yer alıyor.
Okul Müdürü Muhammed Tosun ders programında ramazan ayına özel bir değişiklik yapmadıklarını, ancak performans değerlendirme sınavlarının ramazan ayı için planlanmadığını söylüyor. Tosun ders içeriklerinde ramazana has tek istisnai değişimin ise spor derslerinde yapıldığını ve buna göre ramazan boyunca dairesel antrenman çalışmalarına yer verilmediğini açıklıyor. Bunlar dışında dersler ve sınavların her zamanki gibi ramazanda da devam ettiğini vurgulayan Tosun, sorumluluğu öğrenci ve ailelere bıraktıklarını belirtiyor.
Tosun İslami bir okul olmaları hasebiyle, diğer devlet okullarından farklı olarak her yıl ramazan ayına özel birtakım etkinlik ve faaliyetler yürüttüklerini belirtiyor. Bu etkinliklerden biri olan IRGW iftar ve sahur programlarını pandemi nedeniyle bu sene çevrimiçi olarak gerçekleştireceklerini vurguluyor.
Avusturya geneline bakıldığında, devlet okullarında ramazanda oruç tutan Müslüman öğrencilere yaklaşımın nasıl olduğu konusundaki soruya cevaben ise Tosun, bu konuda farklı yaklaşımların olduğunu belirtiyor. Bilhassa ramazanın uzun yaz günlerine denk geldiği birkaç sene önce, öğrencilerin okul saatlerinde oruç tutması konusuna gösterilen anlayışın çok az olduğunu hatırlatıyor. Çocuklardan oruç tutmamalarının istendiğine dair haberlerin çıktığına da değinen Tosun, özellikle ilkokul çocuklarının oruç tutması konusunda yaşanan tartışmaların her sene yeniden yaşandığını ifade ediyor.
Siyasetin Olumsuz Etkisi
Bu tartışmaların en çok ses getireni 2018’de yaşanmıştı. O dönem Avusturya Halk Partisi (ÖVP) Genel Sekreteri olan ve bugün İçişleri Bakanlığı görevini yürüten Karl Nehammer, okula giden çocukların oruç tutmasının yasaklanması çağrısında bulunmuş, gerekçe olarak ise oruç tutan öğrencilerin zayıf düşerek dersleri takip edemediklerini öne sürmüştü. Bu çağrı, başta Avusturya İslam Cemaati (IGGÖ) olmak üzere ülkede yaşayan Müslümanların tepkisini çekmişti.
Avusturya Federal Eğitim ve Araştırma Bakanlığı (Alm. “Bundesministerium für Bildung, Wissenschaft und Forschung”) okul yönetimlerine 1985 tarihli okul günleri yasası uyarınca İslami bayramlarda ve günlerde Müslüman öğrencilerin izin taleplerinin kabul edilmesini salık veriyor. Aşırı sağcı Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ) ise bu uygulamanın Müslüman öğrencilere tanınan katlanılamaz bir ayrıcalık olduğunu savunarak, iptalini talep ediyor. Oysa ülkede hâlihazırda Yahudi ve Protestan öğrencilere yönelik hususi tatil günleri bulunuyor. Üstelik bu tatiller okul günleri yasasında açıkça belirtildiği için, Müslüman öğrencilerin aksine Yahudi ve Protestan öğrencilerin okul yönetiminden o günlerde dersten muaf olmak için yazılı izin talep etmesi de gerekmiyor.
Siyasilerin tüm bu olumsuz yaklaşımlarına rağmen IRGW Müdürü Tosun oldukça umutlu bir tablo çiziyor ve “Şahsi fikrimi soracak olursanız, çok da uzak olmayan bir gelecekte ramazan ayı her alanda kabul görecek ve tartışmalar azalacak.” değerlendirmesini yapıyor.
En Olumlu Örnek İngiltere mi?
Okul yönetimlerinin ramazana yaklaşımları açısından İngiltere belki de görece en fazla çeşitlilik ve kucaklayıcılığın görüldüğü ülke olarak değerlendirilebilir. Bazı şehir yönetimleri sınırları içerisinde kalan okullara ramazanda gözetilebilecek hususlarla ilgili tavsiyelerde bulunurken, okulların da bağımsız olarak belirledikleri ramazan düzenlemelerinin olduğu görülüyor. Kimi okullar ise ramazanda öğrencileri etkileyebilecek faktörler hakkında okul personeline yönelik farkındalık eğitimleri sunuyor. Eğitim Bakanlığı ise okul yönetimlerinden dinî gerekçelerle talep edilen izinlerin onaylanmasını talep ediyor.
İngiltere’de ayrıca kimi okullar öğretmenlerin oruç tutan öğrencileri nasıl destekleyebileceklerine ve ailelerin dikkat etmesi gereken hususlara dair bir tavsiyeler broşürü hazırlıyor. Öğrencilerinin ekseriyeti İslam inancına mensup kimi okulların ise ramazan süresince farklı düzenlemelere gittikleri görülüyor. Örneğin, öğrencilerinin büyük çoğunluğu Bangladeş kökenli Müslümanlardan oluşan Londra’nın doğusundaki Stepney Green Maths, Computing & Science College, internet sayfasında yaptığı duyuru ile ramazan ayı boyunca öğle arasının yarım saat kısaltılarak sabah 8:35 olan derse başlama saatinin 9’a çekildiğini ilan ediyor.
Kısaca NAHT olarak bilinen National Association of Head Teachers (Ulusal Okul Müdürleri Birliği) de ramazan ayında okul yönetimlerine oruç tutan öğrencilere daha kolay bir eğitim ortamı sağlamak için çeşitli tavsiyelerde bulunuyor. Bunlar arasında, bilhassa öğle yemeği arasında oruç tutan öğrenciler için dinlenebilecekleri bir alan oluşturulması, fiziksel aktiviteyi minimuma indirmek için ihtiyaç duyduklarında öğrencilere özellikle spor derslerinde müsamaha gösterilip alternatif aktiviteler sunulması, okul gezi ve festivallerinde ramazan takviminin gözetilmesi, oruçlu öğrencilere sadece sağlığını veya güvenliğini tehdit eden bir durum olduğunda müdahale edilmesi, sınıfların oda sıcaklığına ve havalandırılmasına, ayrıca sınıflarda ihtiyaç olduğunda kullanılmak üzere su bulundurulmasına dikkat edilmesi gibi öneriler bulunuyor.
Ancak İngiltere’de de okula devam eden öğrencilerin oruç tutması konusunda farklı yaklaşım ve tartışmalar mevcut. 2015’te Londra’nın doğusundaki bir ilkokulun öğrencilerine ramazan ayında oruç tutmayı yasakladığı haberi medyada genişçe yer almıştı. Okul yönetimi “uzun oruç süreleri ve öğrencilerin rahatsızlanmaları” gerekçesiyle alınan kararı ailelere yolladığı bir mektupla bildirmişti. Okulun mensup olduğu vakfa bağlı diğer okullarda da söz konusu yasağın hayata geçirileceği açıklanmış, karara ülkedeki Müslüman toplum tarafından sert eleştiriler gelmişti.
Anlaşıldığı üzere her üç ülkede de okul yönetimlerinin ramazan konusuna yaklaşımları okuldan okula farklılık gösterirken, bu yaklaşımların şekillenmesinde ilgili ülkelerdeki Müslümanlar ve İslami kültüre dair var olan hâkim algı belirleyici rol oynuyor. Bununla birlikte medyaya yansıyan “okulda oruç” tartışmalarının çoğunun siyasi menşeli olduğu da görülüyor. Bu açıdan bakıldığında, Müslüman veliler ve okul yönetimleri arasındaki iletişim ve anlayışı güçlendirecek çalışma ve ortak çabayla mevcut problemlerin bertaraf edilmesi bir ütopya olmaktan çıkıyor.