Okul Öncesi Dönemindeki Çocuklarla Ramazan
Avrupa’da ikinci defa ramazan ayını pandemi sürecinde geçiriyoruz. Özellikle okul öncesi çocuklar bu süreçten yoğun bir şekilde etkilendiği gibi ebeveynler ramazan etkinliklerinin tamamını eve taşımak zorunda kaldı. Peki ramazanı okul öncesi bir çocuk için nasıl değerlendirebiliriz? Bu sorunun cevabını anne ve pedagog olan Hilal Mert ile görüştük.
Hilal Mert, iki çocuk annesi. Yüksek lisans eğitimini Frankfurt Goethe Üniversitesi pedagoji bölümünde tamamladı. Aynı anda İslam din bilimlerinde lisans eğitimini tamamladı, kendini manevi rehberlik ve İslam’da eğitim alanlarında geliştirdi. Şu anda ELEFUN! adlı YouTube kanalında çocuk eğitimi hakkında içerik üretiyor.
YouTube’da geçen seneden beri çocuk eğitimi ile ilgili bilgilendirici videolar yayınlıyorsunuz. Bu videolarınızda özellikle dinî eğitimi de konu ediyorsunuz. Neden YouTuber olmaya karar verdiniz ve videolarınız ile neyi hedefliyorsunuz?
Toplumdaki gidişatı göz önünde bulundurduğumuzda insanların artık internet mecralarında daha fazla vakit geçirdiğini biliyoruz. İnternet ortamında geçirilen bu vakti ebeveynler için faydalı kılmak istedik. Ayrıca bir ebeveyn olarak fazla araştırmadan, kalın kitaplar okumadan çocuk eğitimi ile ilgili bilgiye en iyi şekilde videolar aracılığı ile ulaşılabildiğini düşündük ve YouTube’a başlamaya karar verdik.
En başta bir anne olarak mesleğimden de edindiğim tecrübe ve bilgiler ile çeşitli konular hakkında içerikler hazırlıyorum. Burada ana hedef, anne babaların internette geçirdiği vakti onları çocuk eğitimi konusunda bilinçlendirerek değerlendirmesini sağlamak.
“Pandemi Evde Yapabileceğimiz İbadetlere ve Birçok Faaliyete Engel Değil”
Pandemide ikinci kez ramazan ayını geçirmekteyiz. Toplu iftarlar yapılamıyor, aileyle bir araya gelinemiyor ve camilere gitmek bir hayli zorlaştı. Bir pedagog ve anne olarak bu mevcut durumu çocuklar için nasıl değerlendiriyorsunuz?
Pandemi evde yapabileceğimiz ibadetlere ve birçok faaliyete engel değil. Toplu iftarlar, cemaatle kılınan teravih namazları vs. eksik olsa da ramazan ayı çocuklarımıza dinî değerleri aşılamak ve hissettirmek için hâlâ güzel bir fırsat. Pandemi sürecinde kalabalıklardan uzaklaşarak çekirdek aileyle vakit geçirmeyi öğrenmiş olduk. Özellikle evden çalışan babalar çocuklarıyla daha çok ilgilenmeye başladık. Ramazan ayının manevi atmosferini ibadetlerle, etkinliklerle evimizde yaşatabilir ve böylelikle çocukların dinî eğitimine de katkı sağlayabiliriz. Yani bir yandan eksikler olsa da dezavantajları, avantaja çevirmek bizim elimizde.
Ramazan Ayına Dair Kalıcı Anıların Oluşması
Bir videonuzda ebeveynlere çocuklara ramazanı beş duyu ile yaşatmaktan bahsetmiştiniz. Bunu kısaca açıklayabilir misiniz?
Ramazan ayını çocuklar için öğretici ve unutulmaz kılmak adına bu ayı her duyu organına hitap ederek şekillendirmek gerekiyor. Böylelikle ramazan ayına dair kalıcı anıların oluşmasını elde edebiliriz. Bunun için çocuklar bu ayı tüm duyuları ile yani görerek, işiterek, dokunarak, tadarak ve koku alarak deneyimlemeliler.
Görme duyusu için evin içinde bir ramazan köşesi oluşturabiliriz. Bunun için fener, ay, yıldızlar, cami gibi klasik motifler kullanabiliriz. Böylelikle ramazan ayını görseller yoluyla çocuklar için somutlaştırmış oluruz. Dinî içerikli kitaplar ile bir ramazan kütüphanesi kurabilir ve görselliği eğitici oyunlarla destekleyebiliriz. Bunun için Kur’an kıssalarında geçen fil, hüthüt kuşu, deve, karınca gibi hayvan figürlerini kullanarak işlenen hikâyeleri destekleyebilir ve çocukların Kur’an ile daha kişisel bir ilişki kurmalarını sağlayabilirsiniz. Bunun dışında çocuklarla birlikte bir ramazan takvimi oluşturabiliriz. Bu takvimi küçük hediyeler veya görevlerle doldurabilirsiniz.
Çocukların işitme duyusuna da her şeye inanç perspektifinden bakarak ve çocuklara uygun bir dilde anlatarak, soru sorarak hitap edebiliriz. Biz anlattıkça çocuklar bağlantı kurabilir, şükrün ne olduğunu öğrenebilirler. Çocuklara ilahiler dinletebilir ve Kur’an’a kulak verebilirler.
Dokunma duyusuna hitap ederken de en az bir vakit namazı birlikte kılmaya özen gösterelim. Çocukları, özel küçük seccadeler yardımıyla namaz kılmaya teşvik edelim ve daha öncesinde namazın önemini açıklayalım. Namazın şekli veya kıyafet gibi meselelerde de çocuğu fazla zorlamayalım. İftar hazırlıklarına da çocuklarımızı dâhil edelim. Paylaşmayı öğretmek için de bir kumbara hazırlayabilir ve her gün küçük bir miktar para bağışında bulunmalarına teşvik edebiliriz.
Tatmak denilince ilk akla iftar yemekleri geliyor. “ramazana özgü” yemekleri soframızda bulundurabilir, hurma veya şu ile oruç açarak bunun bir sünnet olduğunu açıklayabiliriz. Tabii yemekten önce veya sonra ya da yatmadan önce çocuklarla beraber dua da edebiliriz. Çocuklara bu kurduğumuz ramazan kütüphanesindeki kitaplardan okutturabilir ve yukarıda bahsettiğimiz aktivitelerde öğrendiklerini de anlattırabiliriz.
Koklama duyumuzu küçümsememeliyiz. Beynimiz ramazan pidesinin kokusu gibi aldığımız kokuları anılarımızla birleştirerek daha güçlü bir şekilde hafızamıza yerleştirir. Bu durum çocuklar için de geçerli. Evde ramazana özgü yemek kokuları, anılarında yer edinecektir. Yemek kokusunun dışında gül kokusu kullanabiliriz.
“Dinî Vecibeleri Açıklarken Somutlaştırarak İfade Etmeliyiz”
Okul öncesi yaşlarındaki bir çocuğun “Neden oruç tutuyorsun?” sorusuna nasıl cevap verebiliriz?
Bu soruyu cevaplarken çok basit düşünmeliyiz. Çocuklara, “Allah bizden oruç tutmamızı istiyor. O bizi sevdiği ve çok iyi tanıdığı için biz de ona güveniyor ve onun buyurduklarını yapıyoruz. Bedenin ihtiyaçları olduğu gibi kalbin de ihtiyaçları var ve Allah kalbimiz için orucun iyi geldiğini bize bildiriyor. Midemiz çok yoruluyor ve ramazan ayında biraz tatil yapmalı, daha iyi çalışması için enerji toplamalı. Çok yemek yemeye ihtiyacımız yok ve bu kalan yemeği başkaları ile paylaşabiliriz.” şeklinde açıklamalar sunabiliriz. Aslında büyüklerin oruç tutması gerektiğini; fakat küçükken başlamanın daha iyi olduğunu ifade edebiliriz.
Bu gibi dinî vecibeleri açıklarken çocukların bakış açısıyla bakmaya, somutlaştırarak ifade etmeye gayret etmeliyiz. Bizler birçok şeye artık kalıplaşmış düşünceler ile bakıyoruz. Bu kalıplar, çocuğun dünyasında kolay erişilebilir bilgiler değil. Çocuğa bir şey açıklarken kolay cümleler kurmaya dikkat edebiliriz.
Çocuklara ramazan ayını yaşatmaya yönelik faaliyet ve hazırlıklara en erken ne zaman başlamalı?
Dinî eğitim veya genel olarak eğitim söz konusu olduğunda belirli bir yaş olmadığını düşünüyorum. Burada çocuğun kapasitesine, becerilerine ve yaşına uygun etkinlikler, içerikler hazırlamaya özen göstermeli. Ebeveynler özellikle iki yaşından itibaren belirli etkinliklere aktif bir şekilde yoğunlaşmaya başlayabilir.
“Hazırlıklarda Abartıya ve İsrafa Kaçmamalı”
Son yıllarda birçok ebeveynin ramazanda çocuklara yönelik hazırlıklara eskiye nazaran daha fazla önem vermeye başladığını görüyoruz. Bu hazırlıklara baktığınızda bir pedagog olarak sakınılması gereken tutum sizce ne?
Hazırlıklarda abartıya ve israfa kaçmamalı ve mütevazı bir şekilde yapılmalı diye düşünüyorum. Çocuklar bu hazırlık sürecine dâhil edilmeli ve bu süreç onlar için eğlenceli kılınmalı. Çocuk kendi yaptığı ile daha çok özdeşleşiyor ve bağ kuruyor. Dikkat edilmesi gereken başka bir husus da şu: Her çocuk aynı aktivitelerden hoşlanmayabilir. Dinî eğitim verirken küçük yaştaki çocukların ana faaliyetinin oyun oynamak olduğunu göz önünde bulundurmalı ve buna göre uygun metotlara başvurmalı. Bu süreçte çocuğun seviyesine göre farklı materyaller kullanmalı. İstekli olmayan bir çocuğu zorlamamalı ve bu süreci çocuk için keyif alacağı şekilde biçimlendirmeli.
Ramazan takvimleri ile ilgili Hristiyanların Noel kutlamasının taklit edildiğine yönelik eleştiriler mevcut. Bu gibi eleştirileri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu gibi takvimleri hazırlarken niyetin ve takvimlerin uyarlanış biçiminin önemli olduğunu düşünüyorum. Ramazan takvimleri genellikle dinimize has motifler kullanarak uyarlanıyor. İçerisinde şeker veya hadis öğretisinin olduğu farklı versiyonlar mevcut. Bundan dolayı bu gibi takvimlerin Noel kutlamasının bir taklidi olduğunu düşünmüyorum.
Takvim çocukları sevindiriyor ve onlarda zaman kavramını oluşturuyor. Çocuklara göre bu ayda sürekli oruç tutuluyor. Ne kadar sürdüğünü anlamayabiliyorlar. Ben de çocuklarımla birlikte bir takvim hazırladım ve kızım günler geçtikçe takvimle beraber az veya çok kaldı gibi kavramlar öğrenmeye başladı. Aynı şekilde hediyeleri istediği vakitte açamayacağını bildiği için sabretmeyi de öğrenmiş oldu. Takvimle bir tür irade kontrolünü edindi. Ben bu gibi takvimlerin güzel bir metot olarak değerlendiriyorum. Önemli olan içeriği nasıl doldurduğumuz ve çocuğa bunu nasıl aktardığımız.
“Ebeveynlik Yapılan Etkinliklerin Fazlalığı ile Ölçülebilen Bir Şey Değil”
Sosyal medyadaki süsleme ve etkinlik paylaşımlarından dolayı kendisini baskı altında hisseden ebeveynler mevcut. Bu gibi ebeveynlerin hissiyatı ile ilgili ne düşünüyorsunuz?
Herkes iyi ebeveyn olmak ister. Ebeveynlik yapılan etkinliklerin fazlalığı ile ölçülebilen bir şey değil. Herkesin aile şartları, enerjisi, vakti farklı olabilir. Bu durum göz önünde bulundurulmalı, herkes kendi ailesine has aktiviteler bulup kendi durumuna göre hedefler belirlemeli. Hiç aktivite yapamasanız bile, önemli olan çocuğunuzla kaliteli vakit geçirmeniz.
Ebeveynlere son tavsiyeleriniz neler?
Öncelikle annelere şu tavsiyede bulunmak istiyorum: Babaları da çocukların eğitimine dâhil etmeye gayret edelim. Çocuğun dinî eğitimi ile ilgili sorumluluğu tamamen üzerimize almayalım ve bunu eşlerimize karşı daha açık bir şekilde ifade edelim. Özellikle bu pandemi sürecinde kendimizi fazla ihmal etmeyelim. Ve şunu unutmayalım: Çocuk eğitiminde elimizden geleni yapmamız, fırsatları en iyi şekilde değerlendirmeye gayret etmemiz yeterli olacaktır.
Ebeveynlere ve ebeveyn adaylarına, dinî olarak önemli bulduğum son tavsiyem ise öncelikle kendi hayatlarıyla ilgili. Biz dinimizi sağlam bir şekilde yaşarsak, çocuklar bu ortama doğacak ve bizleri örnek alacaktır. Dinî eğitimi, belirli saatlere indirgemeyelim, her an her vakit, onlara anlatacak şeyler bulalım.