'Dosya: "Avrupa'da Okul, Çocuk ve Ramazan'

Kreş ve Anaokulunda Ramazan, Peki Nasıl?

Avrupa’da yaşayan Müslüman çocuklar için ramazan atmosferi sokaklara taşınmıyor. Fakat kreş ve anaokullarında çocuklar için ramazan atmosferi oluşturmak mümkün. Almanya’da bir anaokulu kurumu ve annelerle “kreş ve anaokulunda ramazan” hakkında konuştuk.

“Çocuklar her sene sokaklarda Noel ya da Paskalya bayramlarının izlerini görerek büyüyorlar. O büyük süslemeler, ışıklar onlar için çok ilgi çekici. Ramazan geldiğindeyse Almanya’da yaşayan Müslüman çocuklar için sokaklarda hiçbir fark yok. ’Özel zaman’ coşkusunu ancak dört duvar arasında ya da camilerde görebiliyorlar. Ben çocuğumun anaokulunda da ramazanla ilgili farkındalığın olmasını istedim ve bunun için harekete geçtim.”

28 yaşındaki Meryem Hanım, 5 yaşındaki kızının anaokuluyla iletişime geçme nedenini böyle anlatıyor. Kızı anaokuluna başlamadan önce, dinî kimliğinin gittiği eğitim kurumunda kabul ve değer görmesi en büyük isteklerinden biri olmuş: “Kızım anaokuluna başlayacağı zaman birkaç yeri araştırdık. Bir anaokulunda Ramazan Bayramı kutlayıp kutlamadıklarını sorduğumda müdür bana, ’Bütün dinî bayramları kutlamaya kalksak bu işin içinden çıkamayız.’ dedi. Böyle bir tepki alınca, çocuğumun Müslüman kimliğine özenli davranmayacaklarını düşünerek başka bir anaokulu aramaya devam ettim.”

Hanau’da yaşayan Meryem Hanım, 2020 yılının şubat ayında şehirde meydana gelen ırkçı saldırı nedeniyle kızının Müslüman kimliğiyle kabul görmesi konusunda özel bir hassasiyete sahip olduğunu vurguluyor. Nitekim Hanau saldırısında hayatlarını kaybedenleri anma programında, şimdiki anaokulunun müdiresiyle tanışmış. Bundan sonrasını şöyle anlatıyor: “Irkçılık kurbanlarını anma programına gelen bir eğitimci, başlı başına olumlu bir profildi benim için. Orada ayaküstü sohbet ederken, müdire hanım ırkçılığı lanetleyen ifadelerde bulundu. Kendi anaokulundaki çocuklardan ırkçı fikirlerin çıkmaması için çaba sarf ettiğini söyledi. Durum böyle olunca ben de kızımı oraya yazdırdım.”

Meryem Hanım, kızının anaokulu grubundaki diğer çocuklar için de ramazan bayramı hediyeleri hazırlamış: “Küçük paketlerin içinde damgalar, kurabiyeler, etiket ve balonlar var. Ayrıca bayramda anaokulunda pandemi tedbirleri izin verirse çocuklarla ufak bir kutlama da yapmak istiyoruz. Anaokulu müdiremiz, diğer bayramlar gibi ramazanın da kutlanması konusunda özel bir ilgiye sahip. Hatta kendisi bana ’Ramazan bayramını burada kutlar mısınız’ diye sordu.”

“Demek ki Ramazan Sadece Bizim Evle Sınırlı Değil”

Almanya’da birçok şehirde anaokullarındaki personel eksikliği senelerdir gündemde. Ülkede 2020 yılında 2800 kreş ve anaokulu idaresiyle yapılan temsilî bir araştırmaya göre her dört anaokulundan biri, çocuklara verilen bakım zamanının yüzde 40’ını eksik personelle gerçekleştiriyor. Anaokullarında öğretmenlerin sayısı az. Hastalık ve izin dönemlerinde bu eksiklik daha da belirginleşiyor. Almanya’da “anaokulu krizi” olarak da adlandırılan bu süreçte anaokulu çalışanları ve öğretmenler büyük bir performans baskısıyla karşı karşıya.

Bu durumda anaokulları için birçok konu da personel eksikliği gibi nedenlerle “lüks” olarak görülebiliyor. Daha ciddi sıkıntıları çözmek zorunda olan anaokulu yönetimleri, “ramazan atmosferi yaşamak” gibi önerileri öncelikli göremeyebiliyor ya da bu konudaki bilgi eksikliklerini giderecek çözümlere vakit bulamayabiliyorlar.

Köln’de yaşayan 32 yaşındaki Meltem Hanım da bu nedenle anaokullarının ramazan konusunda inisiyatif geliştirmeyeceğini, teklifin her zaman Müslüman ebeveynlerden gelmesi gerektiğini vurguluyor. Meltem Hanım bunun için uğraşma nedenini ise şöyle anlatıyor: “Ramazan geldiğinde evde bir telaş, bir hazırlık oluyor. Çocuğumun evde ramazanla ilgili sohbetlerimizi duyduktan sonra, anaokulunda da gayrimüslim öğretmenlerinden ’Bugün ramazan ayı başlıyor. Ailen oruç tutuyor. Senin de ramazanın kutlu olsun.’ gibi ufak bildirimler alması benim için çok önemliydi. O zaman çocuğumun, ’Demek ki ramazan sadece bizim evimizle sınırlı değil. Anaokulumda da bu dinî kimliğim görülüyor ve yer buluyor.’ hissine kapılacağını düşünüyorum.”

Bu “yer bulma hissi”nin gerçekleşmesi için de anaokulu yönetimiyle iletişiminin çok daha öncesinden başladığını belirtiyor Meltem Hanım: “Çocuğumun diğer dinî bayramları ya da özel günleri arkadaşlarıyla birlikte kutlamasını destekliyorum. Noel esnasında anaokulu yönetimi ile görüşmüş ve ramazan için de benzer etkinlikler yapıp yapamayacağımızı sormuştum. Anaokulu sorumlusu bu teklife çok sevinmiş ve memnuniyetle ramazan için planlama yapabileceğimizi söylemişti. Bu ramazan gelmeden önce de yöneticiyle oturup konuştuk. Çok olumlu bir yaklaşımla, ramazanın geldiğini çocuklarla konuşacaklarını, Noel ve Paskalya’nın dışında hangi dinî bayramlar olduğunu soracaklarını ve anaokulunun kapısına da ’Hoşgeldin Ramazan’ yazılı bir afiş asabileceklerini söyledi.”

Meltem Hanım’a göre bu olumlu tavrı her anaokulunda görmek mümkün olmasa da, anahtar kelime “iletişim”. Şöyle devam ediyor Meltem Hanım: “Anaokuluyla sürekli iletişimde olmak, ebeveyn çalışmalarına aktif katılmak, öğretmen ve yönetimi zor durumlarda desteklemek gerek. Anaokulu yönetimi ve öğretmenlerle iyi iletişim içindeyseniz ve çocuğunuzun dinî kimliğine saygı gösterilmesi talebinizi uygun bir biçimde dile getiriyorsanız, muhatabınız da eğer yıkıcı tutumlara sahip biri değilse, ortak bir zeminde buluşabiliyorsunuz. Çocuğunuzu sadece kapıdan içeri uğurlayıp öğretmenlerle görüşmüyor, sadece şikâyetler için yönetimin yanına uğruyorsanız, iletişim kurmak çok daha zor olabilir.”

“Anaokulu ve Kreşler Toplumdaki Çeşitliliği Yansıtıyor”

Öte yandan konunun kreş ve anaokulu yönetimi tarafında “çeşitliliği teşvik etmek” bir kurum politikası olarak göze çarpıyor. Her kreş ve anaokulu taşıyıcısının bu çeşitlilik politikasına sahip olduğu söylenemez. Almanya’da 200 kurumda yaklaşık 20.000 çocuğa kreş ve anaokulu imkânı sunan FRÖBEL Derneği ise olumlu örneklerden biri. FRÖBEL kurumlarında ramazan, dil, din ve kültür çeşitliliği ile ilgili kurumsal politikanın bir parçası hâline gelmiş.

Konuyla ilgili Perspektif’e konuşan kurum sorumlusu, oruç ayının her kurumda farklı ele alındığını vurguluyor: “Bizim için önemli olan, çocukların dürtülerini, soru ve yorumlarını ele almak ve böylece çocukların doğal ilgileri, merakları ve yaşam gerçekleri üzerinden ilerlemek. Güne başlarken yaptığımız çemberlerde çocukları ramazan ya da diğer dinî günlerin nasıl kutlandığıyla ilgili soru sormak konusunda teşvik ediyoruz. Bazı anaokullarında çocukların yaş grubuna uygun kitaplarla gelenek ve bayramların önemini işliyoruz. Böylece kurumlarımızdaki çeşitliliğe sadık kalmış oluyor ve hiçbir dinî gün ve bayramın dışlanmamasını sağlıyoruz.”

Kreş ve anaokullarının, toplumdaki çokkültürlü çeşitliliği yansıtan sosyal alanlar olduğunu söyleyen FRÖBEL, bu nedenle kreş ve anaokulları yönetimlerinde “kültürel açıdan hassas bir tavrın” merkezî olduğuna dikkat çekiyor: “Bizim kreş ve anaokullarımızda dil ve kültür çeşitliliği, hem ebeveynlerde hem de çalışma arkadaşlarımızda kendisini gösteriyor. Müslüman çalışanlarımız oruç tuttuğunda çocuklar elbette bunu fark ediyorlar. Bu nedenle Nikolaus ya da St. Martin gibi günleri, Ramazan, Hanuka ya da Yom Kipur gibi dinî günlerle eş değerde işlemek bizim için önemli. Aileleriyle ramazanı evde yaşayan çocuklar için bu büyük bir olay. Ebeveynlerinin gün boyunca yemek yememesi, akşam oruçlarını açması özel bir durum ve elbette anaokulundaki arkadaşlarına da bundan bahsediyorlar. Böylece ramazanı tanımayan çocuklar da ramazanı merak ediyor. Bu soruları kurumlarımızdaki öğretmenler çocukların yaşlarına uygun şekilde cevaplıyor. Ayrıca bu alanda bilgisi olan ebeveynleri de sürece dâhil ediyoruz.”

Pandemiden önce bazı FRÖBEL anaokullarında çocuklar, aileler ve öğretmenlerle birlikte iftar programlarının hazırlandığını, birçok kurumda ramazanın başlangıcında giriş kapısına farklı dillerde afişlerin asıldığını belirten kurum, ayrıca yaz şenliklerine Müslüman ebeveynlerin de katılması ve birlikte yemek yiyebilmek için ramazan ayının geçmesini beklediklerini ifade ediyor.

Almanya’da birçok kreş ve anaokulunda bu iyi örnekleri görmek mümkün. Çeşitliliğe hazır olmayan kurum ve yöneticilerin ikna edilmesi için ise daha fazla çaba ve zaman gerekiyor.

Elif Zehra Kandemir

Lisans eğitimini Münster Üniversitesinde Sosyoloji ve Siyaset Bilimi bölümlerinde çift anadal olarak tamamlayan Kandemir, Duisburg-Essen Üniversitesinde sosyoloji yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır. Ağırlıklı çalışma alanları göç sosyolojisi ve ırkçılık araştırmaları olan Kandemir Perspektif dergisi editörüdür.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler