'Almanya'

Almanya’da Çeşitlilik Toplumsal Hayatta Ne Kadar Normal Karşılanıyor?

Alman Vakıfları Uyum ve Göç Bilirkişi Konseyi’nin (SVR) hazırladığı yıllık rapor, Almanya'da siyasi katılımın nasıl güçlendirilebileceği ve işgücü piyasasına katılımın nasıl geliştirilebileceği konusunda önerilerde bulunuyor.

Fotoğraf: Shutterstock | Değişiklikler: Perspektif

Eylül 2021’de Almanya’da gerçekleşecek federal seçimler öncesi, yoğun göçle birlikte daha da çeşitlenen Alman toplumunda eşit fırsatlar ve siyasi katılımın nasıl daha iyi bir hâle getirilebileceği sorusu gündemi meşgul ediyor. SVR, Almanya’da toplumsal yaşamın temel alanlarında çeşitliliğin nasıl ele alındığını ve nüfusun çeşitlilik hakkında ne düşündüğünü araştırdı.  

Kurumun Başkanı Dr. Petra Bendel, 2021 yıllık raporunun sunumunda, “kökeni ne olursa olsun birçok insan Alman toplumunun gelişmesine katkıda bulunuyor, yine de halen siyasette, kültürel alanda ve işgücü piyasasında katılım haklarının ve fırsatlarının kullanımını uyumlu hâle getirmeye ihtiyaç var.” görüşünü paylaştı. 

Siyasi Katılımı Kuvvetlendirmek

SVR bünyesindeki uzmanların önerisi kesin ve net: Politikacılar, köken farklılıklarının katılımda eşitsizliklere dönüşmesinden kaçınmalılar. 2021 seçim yılında bu, siyasi katılım alanında da geçerli. Zira seçim yasası, oy kullanabilmek için Alman vatandaşlığını, belediye seçimleri düzeyinde ise AB vatandaşlığını öngörüyor.

Bu durumda göçmenlerin siyasi sürece katılımları, Alman vatandaşlığa kabul edilmelerine veya bunu istemelerine bağlı. Bununla birlikte, göç alan diğer ülkelere kıyasla, Almanya’da az sayıda göçmen bu adımı atıyor. Örneğin 2019’da vatandaşlık başvurusu için gerekli şartları karşılayanların sadece yüzde 2,5’i vatandaşlık başvurusunda bulundu. SVR’ye göre, yasal olarak verilen vatandaşlığa kabul seçenekleri, bu oran göz önünde bulundurularak pratikte daha fazla kullanılmalı. Kurumun Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Daniel Thym, birçok federal eyalet ve belediyenin vatandaşlık bilgilendirme kampanyaları ve vatandaşlığa kabul törenleri düzenleyerek, vatandaşlığa geçiş sayılarını artırdıklarını ve yeni vatandaşlara Almanya’ya ait olduklarını gösterdiklerini ifade etti.

SVR ayrıca partilerin göçmen geçmişi olan kişilerle daha yakından ilgilenmeleri ve örneğin seçimlerde adaylık çalışmalarında onları süreçlere daha etkin bir şekilde dahil etmeleri için çağrıda bulunuyor. Kurum ayrıca, üçüncü ülke vatandaşlarına belediye seçimlerinde oy hakkı verilip verilemeyeceği konusunun anayasa hukuku kapsamında incelenmesi gerektiği görüşünü paylaşıyor. SVR Başkanı Bendel, “Birinci nesil göçmenler genellikle siyasi süreçlere katılım konusunda isteksiz olsalar da, çocukları hâlihazırda Alman toplumunun şekillenmesine belirleyici bir katkı sağlıyor” değerlendirmesini yaptı.

İşgücü Piyasasında Çeşitlilik 

Son yıllarda işgücü piyasasındaki göçmenlerin oranı arttı. En son korona salgını ile birlikte sağlık sistemi gibi kilit önem taşıyan sektörlerde göçmen kökenli çalışanların oynadığı vazgeçilemez rol bir kez daha anlaşıldı. Almanya’da her dört çalışandan birinin veya ailesinin göçmenlik geçmişi bulunyor.

Bendel, “Yine de, çoğu hâlâ dezavantajlı durumda. Alışılmadık çalışma şartlarında ve ortalamadan daha düşük maaşla çalışıyorlar. Eğitimleri veya karmaşık denklik prosedürleri nedeniyle, genellikle daha yüksek resmî niteliklere ilişkin kanıt sunamıyorlar.” Bunlara ek olarak Bendel, göçmen kökenli çalışanların çalışma hayatında ayrımcılık, mesleki ve sosyal bağlantı eksikliği ve dil yetersizliği gibi sorunlarla da mücadele ettiğine dikkat çekiyor.

SVR, özellikle uluslararası özel sektör şirketleri gibi bazı firmaların işgücünde daha fazla çeşitlilik sağlamaya çalışırken, kamu hizmet sektörünün bu konuda geri kaldığını vurguluyor. Göç geçmişi olan kişilere yönelik pratisyenlik programları, stajlar ve benzeri uygun eğitim imkanlarının oluşturulması ve  devlet tarafından finanse edilen kültür ve eğitim faaliyetlerinin yaygınlaştırılması tavsiye ediliyor. Eğitim kurumları ve sivil toplumdan gelen ek tekliflere daha fazla mali destek verilerek, böylece köken farkı olmaksızın bu hizmetlere erişimin herkese eşit şekilde açılabileceğine işaret ediliyor.

Irkçılığın Etraflıca İncelenmesi Gerekiyor

Almanya’nın bir göç ülkesi olduğu artık genel olarak kabul edilen bir gerçek. Prof. Dr. Claudia Diehl, “Göç, giderek bir zenginleştirme olarak algılanıyor. İnsanlar, kökene bağlı adaletsiz muameleyi giderek daha fazla reddediyorlar.” sözleriyle araştırma sonuçlarını özetliyor. Yine de bu konuda yapılan araştırmalar, konut ve eğitim piyasası gibi alanlarda ayrımcı uygulamaların devam ettiğini gösteriyor.

Bazı insanların doğası gereği aşağı olduğu fikri gibi klasik ırkçı tavırlar artık kabul görmese de, kültürel özelliklere atfedilen üstü kapalı ırkçı ifadeler hâlâ kabul görüyor. SVR, bu konuda araştırma ve eyleme bariz bir ihtiyaç olduğunun altını çizerek, devletin bir rol model olarak kendi kurumları bünyesinde eğitim yoluyla ırkçılık ve ayrımcılık konusunda duyarlılık oluşturması gerektiğini belirtiyor. (P)

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler