'Srebrenitsa'

Yeni Sağcı Hareketin İlham Kaynağı: Srebrenitsa Soykırımı

Christchurch ya da Norveç. Bosna Savaşı dünya üzerindeki tüm sağcı terör saldırılarına ilham kaynağı olmaya devam ediyor.

15 Mart 2019’da, Yeni Zelanda’da sağcı bir terörist iki camiye silahlı saldırıda bulundu ve 51 insanı katletti. Öldürülen insanlar; erkekler ve kadınlar cuma namazı kılmaktaydılar. Saldırgan eylemini Facebook üzerinden canlı yayımladı. İlk olay yeri Nur Cami’nde 42 kişiyi; ikinci olay yeri Linwood İslam Merkezi’nde 7 kişiyi öldürdükten sonra polis tarafından tutuklandı. Mahkemeye çıkarılan suikastçı ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Nur Cami’ne giderken aldığı kamera kayıtlarında, Srebrenitsa Soykırımı sorumlularından savaş suçlusu Radovan Karadzic’i desteklemek için yazılmış bir şarkı duyuluyordu.

Vahşeti Herkes Lanetlemiyor

Bosna Savaşı 1995’de sona erdiğinde, ardında bıraktığı vahşeti herkes lanetlemiyor; soykırımı gerçekleştirenlere duydukları hayranlıklarını dile getirmekten imtina etmiyorlardı. Dünya toplumlarının soykırımı gerçekleştirenlere haksızlık ettiğini düşünen en tanınmış isimlerden  biri, sonradan kendisine Nobel Edebiyat Ödülü verilecek olan Peter Handke’ydi. Daha 1996 yılında yayımladığı, “Tuna, Sava, Morava ve Drina Nehirlerine Bir Kış Gezisi” isimli gezi notlarından oluşan kitabında bu konudaki düşünce dünyasını açıkça ortaya koyuyordu. Zira kitabı “Sırbistan için Adalet” alt başlığını taşıyordu.

Peter Handke kitabında Bosna Savaşı ile ilgili mahkemece tespit edilmiş gerçekleri sorguluyordu. Kitabının yayımlanmasından sonra verdiği bir röportajda Saraybosna’nın “Markale” pazarında gerçekleştirilen iki katliam hakkında, “Orada gerçekten ne yaşandı, bunu soruyorum ben” açıklamasını yapacaktı. Handke verdiği bu cevapta Şubat 1994’de 68 ve Ağustos 1995’de 37 sivilin ölümüyle sonuçlanan Markale pazarına düzenlenen bombalı saldırılardan bahsediyordu. Saldırıdan sorumlu Stanislav Galić ve Dragomir Milošević isimli iki Sırp general Jogoslavya eski Uluslararası Suç Mahkemesi tarafından bu saldırılar nedeniyle sırasıyla 20 ve 33 yıllık hapse mahkûm edildi. Buna rağmen Handke’nin katliamın gerçekliğini sorgulayan bu cevabı, “Müslüman düşmanlara karşı kahramanca mücadele” mitinin savaşın hemen ardından nasıl yaratıldığını ve Handke’nin bu girişime nasıl destek verdiğini açıkça gösteriyor.

Boşnak Soykırımı Saldırganlara İlham Veriyor

15 Mart 2019’da Free Europe Radyosu Christchurch suikastçısının eylemini kayıt altına aldığı videosunun araba sürerken başladığını ve bu sırada şu şarkıyı dinlediğini aktardı: “Karadžić, sür Sırpları savaş meydanına”. Şarkı 1995’de bir video çekiminde kayda alınmış; ilk kez 2006’da “Serbia Strong” ve “Remove Kebab” Youtube kanallarında yayımlanmış ve “radikal beyaz nasyonalistler” arasında çok popüler olmuştu. Orijinal video kaydında akordeon çalan askerî üniformalı müzisyen ise 14 Müslümanın katledilmesine dahil olan, savaş suçundan hüküm giymiş Novislav Dajić‘di. Dajić‘in düğün şahidi ise daha sonra Nobel Ödülü alacak olan Peter Handke’den başkası değildir. Dajić’in yüz ifadesi ise radikal sağcı çevrelerde “dat face soldier” adı ile meşhurdur.

Christchurch suikastçısı “Remove Kebab” ifadesini silahına kazımış, manifestosuna da “bir süredir yarı zamanlı Remove Kebab hareketi için çalışıyorum” yazmıştı. The Economist dergisinin haberine göre manifestosunda Kosova’yı 143, Sırbistan’ı 341, Bosna’yı 323 ve Arnavutluk’u 208 kere zikreden suikastçı Breivik’den de ilham aldığını gizlemiyordu. Christchurch suikastçısı ve diğer suikastçıların savaş suçundan hüküm giymiş Sırp askerlerini kendilerine örnek almalarının temelinde “Sırpların” Bosna, Kosova ve Avrupa’yı Müslümanlar’dan temizlemek için “Müslümanlara” karşı savaştıkları düşüncesi yatıyor.

Peter Handke’nin Balkan Savaşları konusunda sergilediği tutumun normalleştirildiğini belki de en açıkça ortaya koyan örnek 2019’da kendisine verilen Nobel Edebiyat Ödülü oldu.  Bu ödülün Handke’ye verilmesi Balkanlar’daki nasyonalistler için adeta bir PR ödülü oldu. Bosna-Hersek’deki halkçı-nasyonalist Bağımsız Sosyal Demokratlar Birliği’nin (SNSD) Sırp Başkanı Milorad Dodik’e göre Handke “büyük bir hümanist ve adalet-hakikat savaşçısı”.

Nobel Ödülü Komitesi Handke’ye verdiği ödül yüzünden ciddi eleştiriler aldı. Bosna-Vişegrad kökenli yazar Saša Stanišić 2019 Alman Kitap Ödülü’nün kendisine verilmesi sebebiyle yaptığı konuşmada Handke’yi Bosna savaşındaki Sırp milislerin suçlarını görmezden gelmek, bu suçları inkâr etmek ve gerçekleri çarpıtmakla suçladı. Ayrıca “Peter Handke’nin yazılarında anlatmadığı şeylerden sağ salim çıkıp kurtulduğum için şanslıyım” dedi. Mağdur hakları derneği olan “Srebrenitsa Anneleri” İsveç Akademisi’nden Handke’ye verilen ödülün geri çekilmesi talebinde bulundu. Dernek sözcüsü Munira Subašić şunları söyledi: “Srebrenitsa’da neler olup bittiği herkesin malumu iken bu kadar önemli bir ödülün Srebrenitsa Soykırımı’nı inkâr eden bir yazara verilmesi çok üzücü”

“Avrupa’nın İslamlaşmasına Karşı Savaşan Kahramanlar”

“Compact” isimli derginin başyazarı gazeteci Jürgen Elsässer bu konunun Almanya’daki en önemli temsilcilerinden. “Compact” 2015’den beri Almanya için Alternatif (AfD) isimli sağcı popülist parti ile bariz İslam düşmanlığı güden Pegida’nın sözcüsü gibi  hareket ediyor ve bu doğrultuda yayın yapıyor. Anayasayı Koruma Teşkilatı dergiyi 2020’nin Mart ayından  itibaren şüpheli listesine aldı. Asıl ilginç olan ise Elsässer’in geçmişte bir süreliğine solcu “junge Welt” gazetesinin başyazarı ve Brandenburg Anayasayı Koruma Dairesi’nin 2005’de radikal solculuk alanında en önemli Alman karşıtı yayınlardan biri olarak sınıflandırdığı “Jungle Word” isimli gazetenin de kurucusu olmasıdır. Dolayısıyla Elsässer hem radikal sağcılık hem de radikal solculuk yayınlarının yönetici konumlarında görev almış tek Alman gazeteci olma özelliğine sahip.

Srebrenitsa Soykırımı ile ilgili olarak Elsässer yalanlara, nefret söylemlerine ve mitlere başvurduğu gibi Haag mahkemelerini de Sırp düşmanlığı ile suçluyor. Elsässer’a göre 1995’de Srebrenitsa’da soykırım olmamış; “ağır silahlara sahip bir İslamcı kalesi göz alıcı bir askerî operasyon” ile dağıtılmıştır, ki bu operasyon “Hristiyan Avrupa’nın yeniden yayılmaya başlayan İslam’a karşı son askerî zaferidir”. Bu düşüncenin bir sonucu olarak da Elsässer savaş suçlusu Ratko Mladić’i “Avrupa’nın İslamlaşmasını önleyen bir savaşçı” olarak göklere çıkarır.

Srebrenitsa Soykırımı’nın kamuoyuna inatla “Avrupa’nın İslamlaşması’na” karşı bir kahramanlık hikâyesi gibi sunulması yeni sağcıların ağız birliği ettiği bir konu olup bunun öncüleri Elsässer ve suç ortaklarından başkası değildir. Yeni sağcılar George Orwell’in “1984” isimli romanındaki gibi geçmiş olayları çarpıtır ve bugüne uydurur; dünya üzerinde pek çok ülkenin mahkeme kayıtlarına katliam olarak geçmiş bir vahşetten kahramanlık destanı çıkartmaktan vazgeçmezler.

“Sırpların Kahramanca Savaşı”

Avrupa’da “Müslüman işgalcilere” karşı “Sırpların kahramanca savaşını” savunmayan sağcı popülist bir partiye rastlamak neredeyse imkânsız. Balkanlardaki Müslümanların yerli halklar olduğu gerçeği sürekli göz ardı ediliyor. Daniel Bax, “Şark Korkusu. Neden Müslümanlardan Değil de İslam Düşmanlarından Korkmalıyız” isimli kitabında FPÖ ve SVP gibi sağcı popülist partilerin katliamı nasıl reddettiklerini ve Avusturya ve İsveç’teki Sırp azınlıklarla nasıl dayanışma içerisinde olduklarını ayrıntılı bir şekilde ele alıyor.

22 Temmuz 2011’de, Norveç’de 77 insanı ateş açarak öldüren terörist Anders Breivik’i harekete geçiren düşüncelerin kaynağı da sağcı popülizmden başka bir şey değildi. Kuzey Karolina’daki  Elon Üniversitesi’nde araştırmacı olan Jasmin Mujanović, Breivik’in 1000 sayfalık manifestosunu incelediği araştırmasında şu sonuca varıyordu: “Breivik, Karadžić’in Bosna Savaşı’nı batı medyasına pazarladığı argümanlardan ilginç bir şekilde oldukça etkilenmiş görünüyordu. Karadžić Bosna’yı çok kültürlü yapısı nedeniyle dayanıksız, gayri meşru ve Sırpların baskı altında tutulduğu bir toplum olarak lanse ediyordu. Hem Karadžić‘in hem de Mladic’in savaşı ve katliamı haklı çıkarmak üzerine kurulu ideolojilerinde Bosnalı Müslümanlar, Avrupa’nın davetsiz misafirleri ve yabancılarıydı. Kendilerini ise Hristiyanlık ve İslam arasındaki bir medeniyetler savaşında görüyorlardı.”

Srebrenitsa Soykırım Anıtları Müdürü Emir Suljagić’e göre Bosna “dünyadaki radikal sağcıların ilk deneme tahtası” idi. “92 ve 95 yılları arasında gönüllü yüzlerce Rus buraya Müslümanları öldürmeye geldi. (…) Bu radikallerin çoğu daha hâlâ Türklere karşı savaştıklarını düşünüyorlar. Dolayısıyla Avrupa’daki antifaşist konsensüsün zayıflamasıyla daha fazla güç bulan daha büyük bir savaş var.” Suljagić ayrıca Ratko Mladić gibi hüküm giymiş savaş suçlularının, Anders Breivik gibi radikal sağcı suikastçıların gözünde birer “kahraman” olduğunu vurguluyor.

İslam Tartışmalarına Evrilen Entegrasyon Tartışmaları

Her geçen gün İslam ile daha çok ilişkilendirilen entegrasyon tartışmaları söylem dünyasında İslam’ı Batı’nın karşı kutbu olarak konumlandırmaya; İslam’ın Batı ile sözde uyumsuzluğunu aşmak için farklı tedbirlerin zorunluluğunu vurgulamaya devam ediyor. Müslümanlar’ın yüzyıllardır Avrupa’da yaşadığı gerçeği görmezden gelinirken, mevcut varlıkları da Avrupa için bir “tehlike” ve kendileri de “yabancı unsur” olarak kurgulanıyor.

“Normalleşme” sürecinde sağcı fikirler kendilerine toplumun merkezinde yer edinirken, bu fikir geçmişi çarpıtarak yeniden kurmaya çalışan ve Müslüman Boşnakların katlini batılı toplumların “Müslüman sorunun” bir çözümü olduğunu az çok ima eden gazeteciler tarafından coşkuyla karşılanıyor.

Sağcı teröristlerin şiddet eylemlerindeki artış da bu fikirlerin farazi olarak sadece düşünce boyutunda kalmadığını, aynı zamanda batı toplumlarının gündelik hayatında kendine kanlı bir yol kurduğunu gösteriyor.

 

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler