'Anma Kültürü'

Christchurch ve Hanau’dan Sonra: Irkçı Saldırıların Kurbanlarını Anmak

Christchurch saldırısının üzerinden bir yıl, Hanau saldırısının üzerinden ise iki ay geçti. Irkçı saldırıların yıldönümleri geldikçe, “anma kültürü” ile ilgili sorular da artıyor. Keup Caddesi’nden Meral Şahin ve Hanau Yabancılar Meclisi’nden Selma Yılmaz-İlkhan’la ırkçı saldırıların kurbanlarını anmayı konuştuk.

15 Mart 2019 Cuma günü, Yeni Zelanda’nın Christchurch şehrindeki Al Noor Camii ve Linwood İslam Merkezi’nde, ibadet için toplanmış 51 insanın canice hayattan koparıldığı, bir o kadarının da yaralandığı aşırı sağcı terör saldırısının üzerinden bir yıl geçti. Saldırının ardından sadece Yeni Zelanda’da değil, birçok ülkede camilerin önüne çiçekler bırakıldı. Dayanışma mesajları verildi ve Müslümanlarla birlikte yas tutuldu. Saldırı Almanya’da da şiddetle kınandı ve ülkenin birçok yerinde matem yürüyüşleri düzenlendi.

Christchurch’un yıl dönümünde koronavirüs salgını önlemleri gereği etkinlikler iptal edilmiş olmasına rağmen sosyal medyada anma faaliyetleri yoğun bir şekilde gerçekleştirildi. Saldırıda ölenler, yaralananlar ve kurbanların aileleri yeniden hatırlandı, ırkçılık ve İslam düşmanlığına karşı ortak mesajlar verildi.

19 Şubat’ta Almanya’nın Hanau kentinde gerçekleşen ve 9 insanın öldürüldüğü ırkçı saldırı, bu gibi terör eylemlerinin gelecekte de mümkün olabileceğini açık bir şekilde gösterdi. Önümüzdeki sene 19 Şubat’ta, yani Hanau saldırısının yıldönümünde, yine kurbanları anan törenler düzenlenecek, saldırının gerçekleştiği yerlere çiçekler bırakılacak ve sosyal medyada paylaşımlar yapılacak. Her yeni gün ile yeni bir saldırıya uyanabileceğimiz gibi her geçen yıl da yeni bir saldırının yıldönümünü anma durumuyla karşı karşıyayız. Peki bu saldırılardan doğrudan etkilenen kişiler olarak nasıl bir anma kültürü oluşturmalıyız?

16 Yıl Sonra Keupstraße Saldırısı

Almanya’da doğup büyüyen Meral Şahin, 2003 yılından beri Almanya’nın Köln şehrinde, Türk esnafın yoğun olduğu Keup Caddesi’nde (Alm. “Keupstraße”) dükkân sahibi ve 2013 yılından beri Keup Caddesi Esnaf Birliği’nin (IG Keupstraße) başkanlığını yapıyor.

Keup Caddesi, Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) terör örgütünün düzenlediği çivi bombalı saldırıyla akıllarda. NSU örgütü 2000-2007 yıllarında işlediği cinayetlerin yanı sıra 9 Haziran 2004’te bu caddede bir kuaför dükkanının önünde bomba patlatmıştı. 800 çivinin etrafa saçıldığı saldırıda 6’sı ağır 22 kişi yaralanmıştı. Saldırının ardından polis caddedeki esnafı zan altında bırakmış, mağdurlar defalarca sorguya çekilip yıllarca polis tarafından takip edilmişti. Dönemin Federal İçişleri Bakanı Otto Schilly, saldırının Kürtlerle Türkler arasındaki çatışmanın bir sonucu olduğunu ileri sürmüştü. Böylece saldırıyla birlikte hem maddi hem manevi olarak zorlu bir dönemden geçen esnaf da seneler boyu zanlı muamelesi görmüştü. Bu durum ancak 2011 yılında NSU’nun kendisini ifşa etmesiyle son bulmuştu.

Tüm bu olaylara yakından tanıklık etmiş olan Şahin, Keup Caddesi’nin travmatik tecrübesini aşmak için yaptığı çalışmalarla 2015 yılında Demokrasi ve Hoşgörü Birliği tarafından “Hoşgörü Elçisi” ilan edildi.

“Anma Kültürü Aşılamak Hepimizin Sorumluluğu”

Keup Caddesi’ndeki saldırının, genel olarak da ırkçı saldırıların kurbanlarının anılmasıyla ilgili olarak Meral Hanım iğneyi önce kendimize batırmamız gerektiği görüşünde: “Kolektif olarak hareket etmekte, bir ağ oluşturmakta çok zayıfız. Fazla ayrıştığımızdan sesimizi duyuramıyoruz. Oysa odak noktamız burası olmalı. Burada birleşebilmeliyiz, çünkü biz artık buralıyız.” Bu durumun anma kültürümüze de yansıdığını vurgulayan Şahin, anma etkinliklerinde konfor alanımızdan yeterince çıkamadığımızı düşünüyor. Irkçı saldırıları hatırlamak ve ırkçılığa karşı güçlü bir sinyal vermek amacıyla 2014-2016 yıllarında, Köln’de düzenlenen Birlikte Festivali’nde Şahin Türk basının etkinlikleri boykot ederek haber yapmaması ve Türkler tarafından katılımın beklediklerinden daha az olmasına dikkat çekerek bu duruma örnek veriyor.

Saldırının yıldönümü olan 9 Haziran’ın son yıllarda Ramazan ayına denk gelmesiyle Esnaf Birliği Keup Caddesi’nde açık hava iftarı düzenlemeye karar vermiş. Herkesi bir sofrada toplayarak dayanışma sergilemeyi amaçladıklarını söyleyen Şahin, yıllar geçtikçe Keup Caddesi’ndeki gibi saldırıların unutulmasından endişeli. Unutulmanın ve insanlara ulaşamamanın oluşturduğu umutsuzluğun bu gibi anma faaliyetlerinde aktif olanları yılgınlığa sürükleyebileceğine dikkat çeken Meral Hanım, aktif ve bilinçli bir anma kültürü oluşturmak gerektiğini savunuyor: “Gelecek nesli bilinçlendirmek ve bir anma kültürünü aşılamak konusunda hepimize görev düşüyor.”

Şahin yıllardır Esnaf Birliği ile beraber Keup Caddesi’ndeki saldırıyı her daim hatırlatacak bir anıt projesine sahip. 10 yıl önce belediye yönetimi tarafından anıt dikilmesi konusunda söz verilmiş, fakat bu söz yerine getirilmemiş. Kendisi, anma kültürünün sürekliliğini sağlayacak bir anıtın önemini vurguluyor. Aynı zamanda bu tarz bir anıtın hayata geçmesi için de insanların yerel siyasetçilere beklentilerini kararlı bir şekilde iletmesi gerektiğini ifade ediyor.

Hanau Saldırısı ve Anma Kültürü

Siyasal ve Sosyal Bilimci Selma Yılmaz-İlkhan, Hanau Belediye Meclisi’nin bir üyesi. Yilmaz-İlkhan aynı zamanda 5 senede bir Alman vatandaşı olmayan Hanau’lular tarafından seçilen Yabancılar Meclisi’nin de başkanlığını yapıyor. Selma Hanım, Hanau saldırısının gerçekleştiği gece şehirde birçok insanla irtibata geçip, onları sakinliğe ve sükunete çağırmış. Saldırının gerçek boyutunun ortaya çıkmasıyla da Yabancılar Meclisi üyeleri maktullerin ailelerine gece-gündüz manevi destek sağlamış. Hanau Mezarlığı’na defnedilen cenazelerin ebedi istirahat hakkına sahip olması başta olmak üzere kurban yakınlarının her türlü isteğini yerine getirmeye çalışmışlar. Cenaze namazlarının şehir meydanında kılınması, cenazelerin Türkiye’ye nakli, cenaze sonrasında mevlitler için spor salonlarının tutulması, otobüslerin organize edilmesi gibi konularda Yabancılar Meclisi’ne yereldeki birçok Müslüman cemaat de destek olmuş. Yılmaz-İlkhan, 23 yaşında öldürülen Romanyalı Vili P.’nin ailesi Hanau’dan taşınmak istediğinde, ev taşımada onlara yardımcı olduklarını da anlatıyor.

Saldırı gecesinde insanların yüzlerindeki korku ve endişeyi hatırlayan Selma Hanım, Yabancılar Meclisi olarak, Almanya’nın Halle şehrinde bir sinagog önünde gerçekleşen ve iki kişinin öldüğü terör saldırısından sonra özellikle Meclis’te ırkçılık konusuna yoğunlaştıklarını anlatıyor. Halle saldırısından sonra Hanau’daki camilerin polis kontrolü talep edip, güvenlik endişelerini meclise sunduklarını belirten Selma Hanım, bazı parti mensupları tarafından yeterince ciddiye alınmadıklarını hatırlıyor: “Böyle bir uygulamanın gerekliliği siyasi alanda tartışılırken Hanau saldırısının gerçekleşmesiyle cevabı çok acı bir şekilde öğrenmiş olduk.”

“19 Şubat Yas Günü İlan Edilmeli”

Hanau saldırısından sonra koronavirüs salgınından dolayı planlanan birçok program zorunlu bir şekilde iptal edilmiş. Buna rağmen alternatif dijital yollara başvurduklarını vurgulayan Selma Hanım dernek başkanları, kiliseler ve sinagoglar ile bir araya gelerek saldırıyı konuşmak istediklerini belirtiyor. Yaşananları unutturmamak adına maktul ailelerinin desteği ve Yabancılar Meclisi üyeleriyle birlikte bir dernek kurmak istediklerini açıklayan Selma Hanım iyi bir anma kültürünün oluşması için gerekli adımların atılması gerektiğini düşünüyor: “Bir gecede ırkçı bir saldırı sonucu 9 insanın ölümünden bahsediyoruz. 19 Şubat yas günü ilan edilmeli. Bunu kurbanların ailelerine özellikle borçluyuz. Kurbanların isimleri her daim anılmalı ve unutulmamalı!”

Ölenlerin isimlerini yaşatmak ve kamuoyu hafızasının aktif bir parçası haline getirmek için Almanya çapında sokakların, meydanların adının ölenlerin adları ile değişmesi gerektiğini söylüyor Yılmaz-İlkhan. Kendisi ayrıca saldırının okullarda da işlenmesi gerektiği görüşünde: “Hanau öncesi ve sonrası şeklinde siyaset yapmalıyız. Bu gibi olayların tekerrür etmemesi için aktif bir anma kültürü geliştirmeliyiz. Ağaç yaşken eğilir ilkesiyle Hanau saldırısı okullarda işlenmeli, tarih kitaplarına girmeli.”

Saldırıdan sonra günlük hayattaki ırkçılığın durmadığını hatırlatan Selma Hanım özellikle internette nefret yorumlarına dikkat çekiyor. Hanau’da gelecek yerel seçimlerde İslam karşıtı AfD’nin meclise girme ihtimalinin altını çizen Selma Hanım, yabancıların siyasi alanda daha aktif hale gelmesi ve ırkçı söyleme platform sunarak mümkün kılan bu gibi partilerin karşısında durulması gerektiğini savunuyor: “Müslümanların anma kültürü daha dinî bir hüviyete sahip. Genelde anma törenleri mevlitlerle şekilleniyor. Müslümanlar daha sakin ve içe kapanık bir şekilde yas tutuyor. Ama Hanau saldırısından ders çıkarmak zorundayız. Irkçılıkla mücadelede anma kültürünü aktif bir şekilde yaşatarak, geleceğe yönelik daha çok çalışmalar yürütmemiz gerekecek.”

Enise Yılmaz

Bochum Ruhr Üniversitesi’nde hukuk eğitimi gören Yılmaz, Perspektif’in yayın kurulu üyesidir.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler