Prof. Dr. Klaus Wolf: “Ebeveynin Çocuğuna Uygun Koruyucu Aileyi Seçmeye Hakkı Vardır”
Yoğun göç alan ülkelerin göçe ve farklı kültürlere duyarlı bir koruyucu ailelik sistemine sahip olması bekleniyor. Siegen Üniversitesi’nden Eğitim Bilimcisi Prof. Klaus Wolf ile Almanya’daki koruyucu ailelik sistemini, din ve kültürün rolünü ve koruyucu aile bakımına kıyasla çocuğun akraba yanındaki ve yurtlardaki bakımı hakkında konuştuk.
Almanya gibi yoğun göç alan bir ülkenin göçe duyarlı, farklı kültürlere saygılı bir koruyucu ailelik sistemine sahip olması bekleniyor. Sizce çocuğun korunmasında göçe duyarlılığın yeri nedir?
Koruyucu ailelik tartışmalarında göçe duyarlılık konusu gündeme oldukça az gelir. Çok uzun süreden beri göç alan bir toplum olduğumuzu düşününce, bu konuyu konuşmak için geç kaldığımız açık. Ancak ben göç geçmişine sahip insanlara karşı samimi, ilgili ve özverili bir tutum gözlemliyorum. İyi bir iletişim kurmak istiyorsak bu tutum iki taraf için de önemli ve faydalı olur. Göçmen topluluklarında göç duyarlılığı oldukça erken dönemlerde ortaya çıktı.
Örneğin, koruyucu ailelik konusunda göç duyarlılığı gündeme 15 yıl önce geldi. Ancak şartlar sabit kalmıyor. 2015’te göç eden mültecilerin sayısı hızla artınca durumlar bir kez daha değişti. Göçmen dernekleri bana, şimdiye kadar kendilerine kapalı olan kapıların 2015’te artan mülteci göçü ile birlikte bizzat resmî makamlar tarafından açıldığını anlatıyorlar. Bazıları bu duruma olumlu yaklaşırken bazıları da şüphe ile yaklaşıyor. Nitekim tartışmalar 2015’ten beri yeniden ivme kazandı.
Peki bu süreçte değişen nedir?
Mesela göç geçmişi olan nitelikli insanların sisteme dâhil edilmeleri durumu değiştirdi. Hâlihazırda Almanya’da sosyal hizmetler alanında çalışan insanlar özel hayatlarında göç arka planına sahip insanlarla bir şekilde iletişim kurdular ya da bir şeyler yaşadılar. Bu pek çok şeyi kolaylaştırdı. Daha da önemlisi, giderek daha ve daha çok vasıflı insan, örneğin sosyal hizmet okuyan Müslüman kadınlar artık sahaya inip Gençlik Daireleri gibi çeşitli kurumlarda çalışmaya başladılar. Böylece insanlar yardıma ihtiyaç duyduklarında, karşılarında gönül rahatlığıyla yardım talep edebilecekleri Müslüman bir çalışan bulabildiler. Bu uzmanlar iki kültür arasında köprü oldular ve olmaya da devam ediyorlar.
Köprüler neden bu kadar gerekli?
Çocuğun doğru aileyle eşleştirilmesi sürecinde örneğin bu kişilerin aracı rolü çok önemli. Sosyal hizmetlere, Gençlik Dairelerine ve bağımsız çalışan kilise, dernek, uzmanlar birliği gibi kurumlara göre çocuk için en uygun koruyucu ailenin seçilmesi şarttır. Aile koruma altındaki çocuğa sevgiyle yaklaşabilmeli, çocuğun bakımı sırasında ortaya çıkan zorluklarla doğru bir şekilde başa çıkabilmeli ve yaşamını çocuğa göre değiştirmeye hazırlıklı olmalıdır. Koruyucu ailenin, çocuğun kök ailesi ile uyumlu bir dünya görüşüne sahip olup olmaması gerektiği konusuna geldiğimizde ise sorun çetrefilleşir. Aslında hukuki açıdan açık bir şekilde düzenlenmiş olmasına rağmen bu konuda çok tartışma dönüyor. Ebeveynin çocuğuna uygun koruyucu aileyi talep etme ve seçmeye hakkı vardır. Bu hak bakım hizmetlerinin sürekliliği açısından çok önemli bir faktördür. Örneğin Müslüman bir anne-baba Müslüman bir koruyucu aile talep ediyorsa, bu uç değil tam tersine ciddiye alınması gereken bir taleptir.
Fakat süreçler burada çok farklı işliyor. Sizce bunun nedeni nedir?
Bunun sebebi bağlayıcı ve genel geçer standartların olmayışıdır. Pratikte bu talebi kabul ederek çok güzel ilerleme kaydetmiş örnekler var. Fakat bu talebin tamamen görmezden gelindiği, devre dışı bırakıldığı örnekler de var. Temelde süreç şöyle işler: Gençlik Dairesi aldığı başvuruları koruyucu aile hizmetlerine iletir. Koruyucu aile hizmetleri de çocuk için uygun bir koruyucu aile olup olmadığını araştırır. Bir sonraki aşamada koruyucu ailenin göç hikâyesi incelenir ve koruyucu ailenin, kök ailenin çocuk yetiştirme tasavvuruna uygun toplumsal gruplar ve ortamlara erişiminin olup olmadığına bakılır. Bazı Gençlik Daireleri bu işi çok sıkı tutar. Diğerleri ise ebeveynlerin tasavvuruna uygun arama yapma konusuna diğerleri kadar ehemmiyet vermezler.
İslami cemaatleri ile iletişime geçen Gençlik Daireleri buralarda bilgilendirme programları düzenleyerek mevcut hukuki ve dinî sorulara cevaplar getirmeye, olası ön yargıları yıkmaya çalışır. Bu programlardan sonra konuya ilgi duyan ve koruyucu aile olmak için başvuran birkaç aile illaki olur. Bu şekilde aktif iletişim kurmanın karşılığı her zaman alınır; bu iletişim bir şeyleri harekete geçirir ve büyütür.
Pratik böyle. Peki konuyla ilgili araştırmalar ne söylüyor?
Büyük resme baktığımızda araştırmaların ve pratiğin iyileştirilmesi ve geliştirilmesine yönelik girişimlerin henüz yolun başında olduğunu görüyoruz. Aynı durum, pratikten beslenen koruyucu ailelik tartışmaları için de geçerli. Bochum’da çocuk ve genç refahı alanlarında faaliyet gösteren Interkulturelle Kinder-und Ju gendhilfe PLANB (Tr. Kültürlerarası Çocuk ve Gençlik Yardımı PLANB) isimli dernek bu konu da ilginç bir proje hazırladı. Diakonie Düsseldorf da yine aynı konuyla ilgili bir proje düzenledi. Bunlardan başka Aile Bakanlığı’nın da büyük bir çalışma grubu vardı.
Göç geçmişi olan ailelerin göç geçmişi olan çocuklara daha iyi baktığını gösteren araştırma sonuçları var mı?
Böyle araştırmalar Almanya’da yok. Ancak göç ülkesi olduğunun idrakine uzun zaman önce varmış diğer ülkelerde, örneğin İngiltere’de bu konuyla ilgili araştırmalar ciddi ilerleme kaydetmiş durumda. Ancak bu sonuçların Almanya’da da geçerli olduğunu düşünemeyiz elbette.
Koruyucu ailelerde büyüyen ve göç geçmişi olan genç yetişkinlerle tanıştım. Bu gençler koruyucu aileleri tarafından her zaman olmasa da çoğunlukla çok iyi muamele görmüş çocuklar olmalarına rağmen ailelerini, yakınlarını aramak için gençlik çağlarında Türkiye’ye gitmişler. Çünkü koruyucu aileleri ile kök ailelerinin dinî ve kültürel değerleri arasında sıkışıp kalmışlık duygularını böyle aşabileceklerine inanmışlar. Fakat bu girişim koruyucu aileler tarafından yine de rahatsızlık ve huzursuzlukla karşılanmış.
Göç geçmişine sahip Müslümanların ya da insanların koruyucu aile olmak istemeleri neden hoş karşılanmıyor?
İncelemelerimize göre iki tarafın da aşması gereken birtakım engeller var. Sosyal hizmet çalışanları, kısmen ırkçı tutumları nedeniyle Müslüman ailelere karşı önyargı besleyebiliyorlar. Bu yüzden evlerinde ve çevrelerinde açıkça dinî eğilimlere sahip olan insanlara diğer insanlara nazaran daha eleştirel yaklaşıyorlar. Bu madalyonun bir yüzü.
Madalyonun diğer yüzünde ise Müslüman cemaatler arasında Gençlik Daireleri hakkında anlatılan, bu kurumları düşman olarak gösteren hikâyeler var. Fakat olumlu tecrübelerin de paylaşıldığını düşünüyorum. Kanaatimce iletişimi ne kadar artırırsak önyargılar da o ölçüde azalıyor. Siegen’de İslami cemaatler beni birçok kez mekânlarına davet ettiler ve bu mekânlarda çok iyi niyetli ve misafirperver bir şekilde karşılandım.
Din koruyucu ailelik sisteminde destekleyici bir faktör mü yoksa daha ziyade bir engel mi oluşturuyor?
Müslüman aileler ya da Rusya’dan göç eden Almanlar açısından bence çok fazla engel yok. Ancak zaman zaman ortaya çıkan sorular ve tartışmalar da oluyor. Örneğin koruyucu Müslüman aileyle akrabalık ilişkisi bulunmayan yaşı büyük genç bir kızın bakımının üstlenilmesi dinî açıdan caiz midir, bu sorulardan birisi. Bunun dışında engellerin çok fazla olduğunu düşünmüyorum.
Kök aileden farklı bir dinî aidiyeti olup kök aileye karşı açık ve dürüst olan koruyucu aileler var. Fakat aynı zamanda çocuğu kendi dinî aidiyetine göre yetiştirmek isteyen aileler de var. Sosyal hizmetlerin göçe duyarlı fikir dünyasında ise bu durum kabul edilemez. Müslüman aidiyeti kesin bir şekilde belli olan bir çocuk, çocuğu kendi dinî aidiyetine göre yetiştirmek isteyen bir aileye verilemez. Aksi şekilde bir girişimin işe yaraması, ortaya güzel bir sonuç çıkarması; çocuğun böyle gergin bir ortamda kendini iyi bir şekilde yetiştirmesi mümkün olmaz.
Göç arka planına sahip çocuk ve gençlerin genel olarak akrabaları tarafından bakıldığını ve nadiren koruyucu ailelere verildiğini iddia eden çalışmalar var. Bunun nedenleri nelerdir?
İstatistikler bu bilgiyi doğrulamakta. Çocuğa akrabaları tarafından bakılması işi çoğunlukla Gençlik Daireleri tarafından değil, ebeveyn ya da büyük aile tarafından organize edilir. Böylece kötü durumda olan ailelerin çocuklarına Gençlik Dairesi tarafından değil aile üyeleri tarafından bakılır. Bu resmî olmayan bakım işlerine alanda “gayriresmî akraba bakımı” denir.
Bu gençlerden bazıları daha sonra Gençlik Dairelerine gelip yardım talep ederler. Bu durumda bu akrabaların koruyucu aile olarak tanınmaları ve diğer koruyucu aileler gibi inceleme, deneme ve öğrenme süreçlerinden geçmeleri gerekir.
İstatistikler aynı zamanda göç geçmişine sahip çocukların tam zamanlı bakımdan ziyade yurtlara verildiğini gösteriyor. Yurtlardaki durumu nasıl görüyorsunuz?
Yaşı büyük çocuklar ve gençler iyi bir yurtta iyi bir bakım aldıkları takdirde çoğunlukla olumlu duygular geliştiriyorlar. Ayrıca mesleki ve profesyonel eğitim olanaklarına da sahip oluyorlar. Yurtlar korkunç şartların hâkim olduğu, zavallı çocukların yetiştirildiği bir yer değil. Küçük çocuklara koruyucu aile konusunda öncelik tanınması, bu çocukların daha uzun bir bakım sürecine ihtiyaç duymalarından kaynaklanıyor. Yurtlar, küçük çocuklar için uygun bir aile bulunamadığı durumlarda B planı ya da daha nahoş bir ihtimal olarak kenarda duruyor.
Eğer Gençlik Dairelerine ve göç geçmişine sahip koruyucu ailelere karşı önyargıları yıkmayı başarır ve mevcut engelleri minimize edebilirsek, çocukların koruyucu ailelerde yetiştirilmesi için çok daha fazla imkânımız olacak.
Koruyucu ailelerde ve yurtlarda yetişen çocuklar arasında ne gibi farklar bulunuyor?
Bazı araştırmalar çocukların koruyucu ailelerdeki bakımının yurtlara nazaran çok daha hesaplı olduğunu söylüyor. Fakat elmalarla armutları kıyaslamak anlamsız. Çünkü yurtta büyüyen çocuklar arasında, kök aileleri tarafından uzun süre baskı gören ve istismara maruz kalan çocuklar mevcut. Ayrıca yurtta kalan çocukların yaş ortalamaları da evde kalan çocuklara göre açık bir şekilde daha yüksek. Bu yüzden ben en iyi bakım şeklinin çocuğa göre değiştiği fikrinden yanayım. İyi bir koruyucu ailede yaşamak da bu iyi bakım şekillerinden bir tanesi.