'Dosya: "Bağlılık ile Bağımlılık Arasında: Dijital Dünya"'

Eberhard Freitag: “İhtiyaçların ve Başarıların Yeri Artık Dijital Dünya”

Günümüzün önemli problemlerinden biri dijital bağımlılıktır. Konuya dair danışmanlık hizmetleri, ebeveynlerin sorumlulukları hakkında ve medya bağımlılığı alanında hizmet veren “Return” kurumu genel müdürü Eberhard Freitag ile konuştuk.

Eberhard Freitag

Return” kurumunda pedagog ve genel müdür olarak hizmet veriyorsunuz. Return insanlara internet bağımlılığı hakkında bilgi verme ve onlara bu bağımlılıktan kurtulmada yardımcı olmayı amaçlayan bir kurum. Almanya genelinde durumu nasıl tasvir edersiniz?

İnternet bağımlılığına yönelik danışmanlık hizmeti ihtiyacı çok açık bir şekilde ortada. Telefonlarımız hiç susmuyor, çünkü medya kullanımı ile alakalı aileler içerisinde anlaşmazlıklar çok yaygın. Görünen o ki birçok ebeveyn artık bıkmış, vazgeçmiş bir biçimde, bir şekilde işlerin düzelmesini umuyor. Bizi en çok meşgul eden alan online oyun bağımlılığı.

Almanya genelinde geniş kapsamlı uzman danışma merkezleri olmadığı gibi bütüncül konseptler veya terapi metotları da mevcut değil. Kanaatimce bağımlılık ve eğitim danışma merkezleri bu konuyla daha yoğun bir şekilde ilgilenmeli ki kısmen bu yapılıyor. Medya Bağımlılığı Derneği  (Alm. “Fachverband Medienabhängigkeit”) Almanya genelindeki tüm danışmanlık merkezlerinin bir listesini sunuyor.

Pandeminin bu hususta ne gibi etkileri oldu? Sizin danışma merkezinizdeki gözlemleriniz neler?

Pandemi başladı başlayalı, danışmanlık hizmeti almak için telefon edenlerin sayısı oldukça arttı. Eşleri bağımlı olan hanımlara gruplar hâlinde online danışmanlık hizmeti veriyoruz. İlginç bir gözlem olarak şunu aktarabilirim: Oyun bağımlılığı olan kimseler danışmanlık hizmetini bilinçli bir şekilde ekran karşısında almak istemiyorlar, bizzat danışmanlık merkezine gelerek gerçek insanlarla bir araya gelmek istiyorlar.

Medyada harcanan zaman geçtiğimiz 10 yıl içerisinde çok ciddi oranda artış gösterdi. Spor dernekleri ve diğer boş zaman aktiviteleri olmayınca çocuklar ve gençler ihtiyaçlarını giderme ve başarılarını gerçekleştirme bağlamında gerçek dünyadan dijital dünyaya geçiş yaptılar. Burada alternatif eğlence, rahatlama ve kabul görme arayışı içerisindeler. İhtiyaçlar analog olarak tatmin edilemediği zaman dijital imkânlar hem çocuklar hem de gençler için inanılmaz derecede çekici hâle geliyor. Araştırmalar, 10-17 yaş arasındakilerin dijital oyunla geçirdikleri zamanın günde 79 dakikadan 139 dakikaya, yani iki saatten fazla bir süreye çıktığını gösteriyor.

Sosyal medya kullanımı da bariz bir şekilde arttı. Bir araştırmaya göre ortalama kullanım günde 116 dakikadan 193 dakikaya yükseldi. Ancak sosyal medya kullanımı artık tamamen normalleştiği için sağlıksız bir kullanım durumunu tespit etmek artık o kadar kolay değil, akıllı telefonlar artık sürekli olarak herkesin elinde. Bu alanla alakalı da muhakkak danışmanlık ihtiyacı söz konusu ama bize bunun için gelen insan sayısı oldukça az.

Büyük artış görülen bir başka alan da online pornografi bağımlılığından kurtulmak isteyenin sanların sayısı. Geçtiğimiz yıl bu alanda danışan insan sayısında zirveyi gördük. Bu konu artık eskisi gibi tabu olarak algılanmıyor, insanlar başvurup yardım talebinde bulunuyorlar. Başvuranlar arasında farklı inanç mensupları, hatta Müslümanlar da var. Bu durumu kendi iç değerleriyle ve inançlarıyla bağdaştıramadıkları için bir çözüm arıyorlar.

Çocuk ve genç yaştaki kişilerin medya kullanımında görülen artış ne gibi tehlikeleri beraberinde getiriyor?

Akıllı telefonlar sadece teknolojik bir ürün değil, aynı zamanda tüketmeyi, pasifliği ve tembelliği öğreten gizli bir öğretici. Bu cihazlar kişiye çalışıp çabalamasına gerek olmadığı duygusunu veri yor. Çocukların internet donanımlı cihazlarla buluşma yaşı gittikçe düşüyor. Bu cihazlara hem erişim hem de çocukların bunlarla geçirdiği süre artıyor. Hatta okulların çoğunda çocuklara tablet veriliyor. Burada okul amaçlı kullanımla tüketim amaçlı kullanımın birbirinden ayırt edilememesi gibi bir problem ortaya çıkıyor. Evde oyun oynarken bir yandan film izliyorlar, aynısını okulda da yapabiliyorlar.

Danışmanlık hizmeti almak isteyen ebeveynlere nasıl yardımcı oluyorsunuz?

Ebeveynler bizi arıyorlar ve desteğe ihtiyaçları olduğunu bildiriyorlar. Kendileriyle bir randevu ayarlıyoruz ve onlara anlayış gösterme kabiliyetlerini güçlendirmelerini telkin ediyoruz, hemen öğüt vermeye başlamıyoruz. Ebeveynler çocuklarını ekran başına iten şeyin ihtiyaçlar olduğunu, neden online oyunlar oynandığını ve bundan vazgeçmenin neden bu kadar zor olduğunu anlamak zorundalar. Bunların hepsinin çocuk için ne anlam ifade ettiğini anlamak, çok daha derin bir anlayış sahibi olmakla mümkün. Bazı ebeveynlere uzun bir süre boyunca danışmanlık hizmeti verirken, bazılarıyla sadece bir görüşme yapıyoruz.

Ebeveynler çocuklarına bağımlılık teşhisi koymakta aceleci davranmaya meyilli. Biz ise bu konuda ihtiyatlı davranıyor, bağımlılıktan söz etmekte acele etmiyoruz. Bazen aşırı tüketim belli bir süre için söz konusu olabilir. Bu durumu bağımlılık olarak nitelendirmek doğru olmaz ama analog hayata etkileri olacağından bunu da takip etmek gerekir. Görüşmelerimizde problemin bağımlılık mı yoksa geçici süreliğine yaşanan bir problem mi olduğunu ya da aslında bir problem olmayıp ebeveynlerin gereksiz telaş mı yaptıklarını anlamaya çalışıyoruz. Eğer geçici süreliğine yaşanan bir durum söz konusu ise çocuğun analog hayatta bir şeylerle meşgul olmasını sağlama adına, ekrandan uzak zaman oluşturma konusunda ne yapabileceğimizi planlıyoruz. Bağımlılık söz konusu ise ayakta veya yatışlı terapi olmak gerekiyor.

Gençler bize normalde kendi iradeleriyle gelmiyorlar, gelirlerse de aileleriyle birlikte geliyorlar. Danışmanlık hizmetini normalde ailelerle başlatıyoruz. Duruma göre genç birey de katılıyor ama bu her zaman olmuyor. 16-17 yaş altındakilerde bu bilinç hemen hemen hiç yok ve tek istedikleri rahat bırakılmak. 18 yaşından sonra, okulda veya liseden mezuniyet döneminde işler yolunda gitmediği zaman bir şeylerin yanlış olduğunun farkına varıyorlar. Bu durumda kendi iradeleriyle bize danışanlar oluyor.

Ailedeki durum çocukta bağımlılık oluşmasında ne gibi bir etkiye sahip?

Dijital dünya gündelik koşuşturmacadan sıyrılma mecrası olmaya müsait bir alan. Çocuklar ve gençler bu yolu kullanarak hayatın “acı” gerçekleriyle başa çıkmaya çalışıyorlar. Aile durumunu göz önünde bulunduran yaklaşım, sorunun nerede olduğunu anlamada yardımcı olabilir. Çocuğun örneğin çatışmalardan veya ayrılıktan uzaklaşmak için bir yerlere sığınmasını gerektirecek bir durum var mı? Çocuk gerçeklikten uzaklaşma çabasında mı? Bu bağlamda davranış terapisi odaklı müdahaleler önemli. Tekerrür durumları nasıl önlenebilir ve kişi kendi dürtülerini kontrol etmeyi nasıl öğrenebilir? Danışma merkezi olarak bizler derin ailevi problemleri kısa sürede çözemeyiz ama çözüm için bir kıvılcım oluşturabilir, gerektiği durumlarda aile terapi merkezlerine yönlendirme yapabiliriz. Biz kendimizi bir medya eğitim danışmanlık merkezinden daha fazlası olarak görüyoruz. 12 yaşındaki bir çocuk kendi sınırlarını çizmeye henüz muktedir değildir. Bunu yapacak olan ebeveynlerdir.

Ebeveynler çocuklarına dijital tüketim davranışları hakkında hitap ederken nasıl bir tutum sergilemeliler?

Çocukla sağlıklı ve ona değer verildiğini gösterir tarzda iletişim kurulması önemli. Çocuklar kullandıkları medyaların onlar için ne kadar önemli olduğunu ebeveynlerinin anlamadıklarını, buna değer vermediklerini hissettiklerinde konuşma başarısız olmaya mahkûmdur. Ebeveynler yargılama değil, öğrenme odaklı bir tutum sergilemeli.  Kötüleme yoluna gitmeden, örneğin çocuğun oynadığı oyunun onun için neden bu kadar önemli olduğunu ve neden bunu terk edemediğini anlamaya çalışmalılar. Ebeveynlerin bazen bizleri kendilerine müttefik güç olarak kazanmak istediklerine şahit oluyoruz. Bizden çocuğa oyunun neden kötü olduğunu açıklamamızı istiyorlar. Ancak bu bizim görevimiz değil, ebeveynlerin görevi. Kötülemeden, yargılamadan anlamaya çalışmaları, açık bir iletişim gerçekleştirmeleri gerekiyor. Bizim yaptığımız bu konuda ailelere destek sunmak.

Kanaatimce ebeveynlerin çoğu çocuklarının hâletiruhiyesi hakkında çok az bilgiye sahip. Bir çoğunun çocuklarıyla bağı zayıf. Karşılaştığımız durumlarda genellikle eşlerin her ikisi de çalışıyor, durumu düzeltmek için çabalıyorlar ve finansal olarak da iyi durumdalar. Ancak çocuklarının gerçekte neye ihtiyaç duyduğunu, neyin özlemini çektiğini, ne gibi hayalleri olduğunu anlamak için yeterli kapasiteleri yok. Çocuklar âdeta kendi başlarının çaresine bakmaya terk edilmiş gibi. Sonuçta da “Acaba nerede yanlış yaptık?” sorusunu sormak kaçınılmaz oluyor. Ebeveynlerin çocuklarına daha fazla vakit ve alan ayırması gerekiyor.

Kübra Zorlu

Duisburg-Essen Üniversitesi’nde Medya Bilimleri alanında yüksek lisans eğitimini tamamlayan Zorlu, Perspektif yayın kurulu üyesidir.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler