"Deprem"

Deprem Sonrası Erken Dönemde Ruh Sağlığı

6 Şubat’ta Kahramanmaraş merkezli yaşanan iki deprem ve artçıları, Türkiye ve Suriye’de binlerce can kaybına neden olurken milyonlarca insanı fiziksel ve psikolojik olarak etkilemeye devam ediyor.

Fotoğraf: Shutterstock.com / Değişiklikler: Perspektif

Afetzedelerin yeme, içme, barınma, ısınma gibi temel ihtiyaçlarının karşılanmasının hemen ardından bu kişilere erken dönem psikososyal müdahale sağlanması, yaşanan felaketin yaralarını sarmak için büyük önem arz ediyor. Bu doğrultuda Türkiye’de psikolog ve psikiyatristler tarafından kurulmuş olan birçok dernek, afetzedelere psikolojik yardımda bulunmak için çalışmalara başladı. Buna ek olarak toplumun genelinde deprem sonrası gelişebilecek psikolojik sorunlar, travmatik süreçler ve travma sonrası stres bozukluğu hakkında farkındalık oluşturulması, bu büyük afetin yaralarını sarmamız için en gerekli adımların başında geliyor.

Deprem Sonrası Gelişebilecek Psikolojik Sorunlar

İnsanlar afetleri genellikle üç şekilde deneyimler: Kişiler doğrudan afete maruz kalabilir, afet sevdiklerinin ve yakınlarının başlarına gelebilir yahut bu duruma yakından veya uzaktan tanık olabilirler. Afete maruz kalan kişiler, geçici psikolojik sorunlar yaşayabileceği gibi, uzun dönemli ruhsal sorunlarla da karşılaşabilir. Geçici sorunlara örnek olarak kaygı, korku, kendini yalnız ve gerçek hayattan kopuk hissetme, sinirlilik, suçluluk, utanç, güvensizlik, yalnızlık gibi duyguların deneyimlenmesinin yanı sıra, uyku sorunları, iştah değişimleri, vücut ağrıları, titreme, bulantı gibi somatik sorunlar verilebilir. En sık gözlenen uzun dönemli sorunlar ise travma sonrası stres bozukluğu (TSSB), depresyon, kaygı ve dissosiyatif belirtiler olarak sıralanabilir.

Deprem gibi afetler veya toplumsal krizlerden sonra gerçekleştirilecek müdahale hizmetleri, olaydan sonra geçen süreye de bağlı olarak üç ayrı dönem olarak planlanabilir. Birinci aşamada, yani afetin hemen ardındaki ilk birkaç haftada psikolojik ilk yardım devreye girer. İkinci aşamada afetten sonra geçen süreyle birlikte normal rutinlerine dönemeyen bireylere psikolojik iyileşme becerileri (örneğin stres ve kaygı ile baş etme, iletişim kurma ve problem çözme becerileri) kazandırmak gerekebilir.

Afetin üzerinden uzun süre geçmesine rağmen normale dönemeyen ve günlük hayatında ciddi zorluklar yaşayan bireyler için ise travma yönelimli psikolojik danışma veya psikoterapi devreye girer. Bu noktada travma konusunda da uzmanlaşmış profesyonel ruh sağlığı uzmanları, yapılandırılmış ve uzun dönemli yardım ve terapi programları sunar.

Psikolojik İlk Yardım

Psikolojik ilk yardım büyük afetler ve toplumsal faaliyetler sonrasında yapılan bir takım erken dönem müdahaleleri tanımlamak için kullanılır. Psikolojik ilk yardım “bak, dinle, ilişkilendir ve yönlendir” temel prensibi ile çalışır. Kişilerin güvenliği ve temel ihtiyaçları, yoğun ruhsal belirtiler sergileyip sergilemedikleri gibi durumlar gözlemlenerek, ihtiyaçlar konusunda gerekli yönlendirmeler yapılır. Kişiler, kendi öykü ve duygularını aktarmak istediklerinde dinlenir; fakat öykülerini anlatmaya zorlanmazlar.

Afetzedelere yakın arkadaşları ve sevdikleri ile ilişki kurmalarında yardım edilir. Yakınlar olabildiğince bir araya getirilmeye çalışılır. Afetzedeler doğru bilgiye ve doğru kurumlara yönlendirilmeye çalışılır. Bu dönem, profesyonel, uzun soluklu terapi dönemi değildir. Acılar karşısında sükûnet sahibi olup, şefkat ve sabırla dinlemek gerekir. “Her şey iyi olacak” veya “En azından sen hayattasın” gibi basit güvenceler verilmekten kaçınılır.

Travmaya İkincil Maruziyet

Büyük doğal afetlerden sonra afetzedeler gibi afetzedelerin yakınları ile afet bölgesinde çalışan sağlık ve yardım ekipleri de ciddi psikolojik sorunlar yaşayabilir. Bununla birlikte Türkiye’de ve yurtdışında afet bölgesinden mekânsal olarak uzak olanlar sosyal medya, haber siteleri, televizyon ve diğer mecralar üzerinden birçok görsel ve habere maruz kalarak ruhsal açıdan olumsuz etkilenebilir.

Afet bölgesinden mekânsal olarak uzak olanlar depremden direkt olarak etkilenmemiş olsa bile hayata ilgisizlik, bitkinlik, iştahsızlık ya da iştah artması, karamsarlık, kararsızlık gibi sorunlar yaşayabilir. Uzakta olmanın getirdiği suçluluk, utanç, karmaşa, yetersizlik gibi hisler farklı davranışlarla sonuçlanabilir. Sosyal medya üzerinden sürekli gündem takibi, afetzedelere ait video ve haber izleme ve paylaşma, alkol, sigara ve diğer uyarıcı madde kullanımlarına yönelme, içe kapanma gibi tepkiler gösterilebilir ya da konuyla ilgili konuşmaktan kaçınabilirler.

Türkiye’de deprem bölgesinden uzakta yaşayan vatandaşlar gibi yurtdışında yaşayan Türkiye kökenli bireyler de depremin ilk anından beri büyük bir acı hissediyor ve yardım kampanyalarıyla destek olmaya çalışıyorlar. Yurt dışında yaşayan Türkler arasında depremden etkilenen illerden göç etmiş kişiler de bulunuyor. Bu kişilerden bazıları ilk uçakla memleketlerine gidip akraba ve yakınlarına ulaşmaya çalışırken bazıları bu imkâna sahip olamadı. Bu durum kimilerinde karamsarlık, çaresizlik duygularını tetikleyebileceği gibi “Dünya güvensiz ve adaletsiz bir yer. Benim gücüm hiçbir şeye yetmiyor. Hiçbir şeyi kontrol edemiyorum.” gibi düşüncelere neden olabilir.

Bunlara ek olarak depremin oluşturduğu travmaya dolaylı olarak maruz kalan kişiler yoğun bir öfke duygusu da deneyimleyebilir. Yurt dışında yaşayan Türkiye kökenli kişiler, bir yandan Türkiye’den gelen haberlerden ciddi bir şekilde etkilenirken diğer yandan etraflarındaki hayatın ve insanların hiçbir şey yokmuş gibi devam etmesi nedeniyle karmaşık duygular hissedebilirler. İşe gitmekten, yemek yemekten ya da günlük hayatlarına devam etmekten dolayı suçluluk duyabilirler. Eğer etraflarında acılarını paylaşabilecekleri insanlar yoksa kendilerini yalnız, izole edilmiş ve yabancılaşmış hissedebilirler. Üniversitedeki hocalarından, iş arkadaşlarından, komşularından beklediği desteği, hassasiyeti ve ilgiyi görmemiş olmaktan gelen hayal kırıklıkları yaşıyor olabilirler.

Afet Bölgesinden Mekânsal Olarak Uzakta Olanlar Neler Yapabilir?

Tüm boş zamanınızın olayla ilgili haberleri izleyerek veya kimseyle konuşmadan televizyon ve sosyal medyayla oyalanarak geçmesine izin vermeyin. Bu zorlayıcı duygu ve düşüncelerinizi arttırabileceği gibi zamanınızı ve enerjinizi önemsediğiniz, değer verdiğiniz şeyleri yapmaktan sizi alıkoyabilir. Yukarıda bahsedildiği gibi bu süreç içerisinde üzüntü, korku, utanç, yetersizlik, yalnızlık gibi zorlayıcı duygular deneyimleyebilirsiniz. Duygu ve düşüncelerinize izin verin, onları gözlemeyin. Bunlar yaşanılan sürecin doğal bir parçası ve bize hayatta önem verdiğimiz şeyleri işaret eder, hatırlatır. Örneğin aile, arkadaş ve yakınlarınızın sizin için önemini yeniden hatırlamış olabilirsiniz: Onlarla daha fazla vakit geçirmeye çalışın. Belki inançlarınız doğrultusunda adımlar atmanın gereğini hissetmiş olabilirsiniz: Enerjinizi buraya yönlendirin. Belki yardımlaşmak, paylaşmak, adalet ve fedakârlık gibi değerleriniz yeniden gündeminize gelmiştir: Bu konularda neler yapabileceğiniz düşünün ve kararlılık göstermeye çalışın.

Sosyal medya veya çevrenizden duyduğunuz bilgiler, eğer güvenilir bir kaynaktan gelmiyorsa, amaçlananın tersine kişilerde olaylara karşı duyarsızlaşma ve umursamama gibi tepkilere neden olabilir. Bilgilerin kaynağını sorgulayın. Depremden etkilenen insanlara ait görüntüleri ve deprem anını paylaşmaktan kaçının. Özellikle çocuk bedenlerini içeren videolar ve resimler konusunda çok dikkatli olmak gerektiğini unutmayın. Bu içeriklerin insan hakları ihlali olabileceğini ve çocukların güvenliğini tehlikeye atabileceğini unutmayın. Buna ek olarak bu çocukların ileride kendi resimleri veya videolarını görmesinin onlar için ne manaya gelebileceğini anlamaya çalışın. Sosyal medya paylaşımlarınızda nefret söylemine, ayrımcılığa yer veren ifadelerden kaçının.

Doğal afetler, toplumsal felaketler veya zorlayıcı durumlar karşısında herkesin aynı tepkiyi vermediğini hatırlayın. Kendinize ve çevrenizdekilere karşı bu konuda daha anlayışlı olmaya çalışın. Sosyal mecralar üzerinden değil, yüz yüze beraber olarak duygularınızı paylaşmaya özen gösterin. Kendinize iyi gelen faaliyetlere zaman ayırmaya çalışın. Günlük rutinlerinize geri dönmeye çalışın. Bu, “Yaşanılanları unutun, görmezden gelin” demek değil. Aksine, yaşananların farkında olarak elinize fırsat geçtikçe farklı şekillerde yardım etmeye çalışarak, depremden etkilenen yakınlarınız varsa onlarla hemhal olarak elinizdeki işlere sarılmaya çalışın. Kendi sağlığınıza ve çevrenizdekilerin sağlığına dikkat edin. Unutmayın, bu uzun dönemli bir süreç, yaraları kapatmak uzun bir zaman alacak. Afetten direkt olarak etkilenmeyenler sağlıklı ve güçlü durabilirlerse daha fazla hizmet edebilirler ve uzun soluklu yardımlar yapabilirler.

Afetler ve toplumsal faciaları yaşamak kadar, onlara şahit olmak da kişilerde farklı yaşanmışlıkları ve acıları tetikleyebilir. Kendinizi gün içinde hiç iyi hissedemiyor ve günlük hayatınızı devam ettiremiyorsanız, profesyonel destek almaktan çekinmeyin.

Kaynakça

Altun, A., Erdur Baker, Ö., & Yıldırım, Z. (2018). Afetlerde Psikolojik Destek İçin Psikolojik Danışmanlara Yönelik Çevirimiçi Eğitim Geliştirilmesi, Tübitak, Ankara.

Çelik, S. B., & Altınışık. (2021).  M. S. Adaptation of Secondary Traumatic Stress Scale to Turkish for Social Media Users: Reliability and Validity Study. Turkish Psychological Counseling and Guidance Journal, 11(60), 1-12.

Harris, R. (2021). Trauma-focused ACT: A practitioner’s guide to working with mind, body, and emotion using acceptance and commitment therapy. New Harbinger Publications.

Kahil, A., & Palabiyikoglu, N. R. (2018). İkincil travmatik stres. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, 10(1), 59-70.

Özkan, B., & Kutun, F. Ç. (2021). Afet psikolojisi. Sağlık Akademisyenleri Dergisi, 8(3), 249-256.

Ruzek, J. I., Brymer, M. J., Jacobs, A. K., Layne, C. M., Vernberg, E. M., & Watson, P. J. (2007). Psychological first aid. Journal of Mental Health Counseling, 29(1), 17-49.

World Health Organization. (2013). Psychological first aid: facilitator’s manual for orienting field workers.

Aybenur Durgun Badat

Psikolog Aybenur Durgun Badat, Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden lisans ve Almanya Tubingen Üniversitesi Tıbbi Antropoloji Bölümü’nden yüksek lisans derecelerine sahiptir. Tübingen Üniversitesinde eko-teoloji ve eko-psikoloji odağında doktora eğitimine devam eden Durgun Badat, Kabul ve Kararlılık Terapisi (ACT), Farkındalık Temelli Stres Azaltma (MBSR), Dışavurumcu Sanat Terapisi ve Geleneksel İslami Entegre Psikoterapi (TIIP) alanlarında eğitime sahiptir.

İletişim için: https://www.viriditascounselling.de/

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler