Avusturya’da 29 Yıllık Ramazan Geleneği: Yüzlerce Mülteciye İftar
Avusturya’nın Traiskirchen şehrinde bulunan Selimiye Camii, her gün yüzlerce mülteciye iftar yemeği veriyor. Senelerdir süren geleneğin arkasında acı hikâyeler de var.
Avrupa’daki birçok cami özellikle ramazan ayında ihtiyaç sahibi insanlar için sıcak bir yuva olsa da camilerin ortaya koyduğu bu olağanüstü çaba çoğu zaman kamuoyunda görünür değil. Avusturya’daki Traiskirchen Selimiye Camisi de onlardan birisi.
Avusturya’nın en büyük mülteci kabul merkezine 200 metre uzaklıkta yer alan cami, ülkeye sığınan Müslüman mültecilere ramazan ayında her gün iftar sunuyor. Caminin açıldığı 1994 yılından beri devam eden gelenek bu sene de değişmemiş.
Mülteciler Arasında Çok Fazla Müslüman Var
Caminin 1994 yılında gerçekleşen açılışından 2012 yılına kadar yaklaşık 12,5 yıl başkanlık yapan ve 2023 yılında tekrar başkan seçilen Selimiye Camii Başkanı Bayram Karagöz, biz konuşurken “İşte şuradaki beyaz bina.” diye bir yeri işaret ediyor. Caminin penceresinden bakıldığında görülen bu çok pencereli bina şu anda 700 kadar mülteciye ev sahipliği yapıyor.
Bayram Bey, “Ben kendimi bildim bileli burası mülteci kampı.” diye ekliyor. Ardından binaya doğru birlikte yürüyoruz ve birkaç dakika içinde mülteci kampının yeşil çitlerine varıyoruz: “İşte bu bina bize bu kadar yakın. Burası avlusu. Şurası da bahçesi.”
Aslen askerî okul olarak inşa edilen bu bina gerçekten de ilk defa 1956 yılında mülteci yurdu olarak kullanılmış. Macar isyanını bastırmaya çalışan Sovyet güçlerinden Avusturya’ya kaçan binlerce insan burada konaklamış. O zamandan beri küresel savaş ve krizler nedeniyle oluşan göç dalgaları insanları Traiskirchen’e getirmiş: 1968’de Çekoslavakya, 1973’te Şili, 1982’de Polonya, 1989’da Romanya, 90’lı yıllarda Balkan, 1999’da ise Afganistan, Irak ve Suriye’den mültecilerin geldiği bu mülteci yurdu 2015 yılında en üst kapasiteye ulaşmış.
Zaman zaman 4.500 mültecinin yer aldığı bu mülteci yurdu Avusturya’nın en büyük ve en tanınan iltica merkezi. Avusturya’ya iltica başvurusunda bulunan herkesin yolu mutlaka Traiskirchen’den geçiyor. İltica başvurusunun ilk günlerinde sığınmacılar Traiskirchen’deki bu büyük beyaz binaya yerleştiriliyorlar. Daha sonrası ise ülkenin diğer bölgelerine dağıtılıyorlar. Traiskirchen’de bir mültecinin ortalama konaklama süresi 3 ay.
Traiskirchen’de geçtiğimiz 6 yıl içerisinde 1 milyondan fazla insan kendisine geçici barınma imkânı bulmuş. Bu aynı zamanda Selimiye Camisi’nin de şimdiye kadar on binlerce Müslüman’a kapısını açtığı anlamına geliyor. Zira Traiskirchen’e gelen mültecilerin büyük kısmı Müslümanlar.
“Ramazan’da Yiyebildikleri Tek Sıcak Yemek Bu”
Camiye girdiğimizde girişte asılı bir listeyi gösteriyor Bayram Bey. Listede bu sene ramazan ayı için günlük iftar bedelleri var. Bu sene her gün 600 mülteciyi ağırlayan camide bir günlük iftar yemeğinin bedeli 1.750 Euro. Malzemeler cami cemaatinin ve hayırseverlerin bağışlarıyla alınıyor. Viyana’dan gelen aşçı Necla Hanım’a cemaatin kadın, erkek ve gençleri yardım ediyor. Biz konuşurken lokalde patates soyan cemaat mensupları, bir yandan da televizyondan haberleri izliyorlar.
Kapıda asılı duran listede bu sene için 13 gün açıkta. Bayram Bey, “Bu sene deprem felaketine bağışlar çok yoğun olduğu için buradaki iftarı finanse etmekte zorlanıyoruz.” diyor. Ardından caminin avlusundaki çadır kurma çalışmalarını işaret ediyor: “Birkaç gün önceki fırtınada, iftar çadırlarımız yırtıldı. Şimdi hızlıca yeni çadırlar sipariş ettik. Onlar kuruluyor.” diye anlatıyor.
Mülteci kampında akşam verilen yemekler, Avusturyalıların “akşam yemeği” formatında: Bir dilim ekmek, üzerinde de belki bir dilim peynir. Kampta sadece Müslümanlar olmadığı için sahur ve iftar zamanlarında yemek düzenlemeleri de yok. Bu nedenle kampta kalan Müslümanlar için Selimiye Camii’nin iftar yemekleri, özellikle ramazanda büyük öneme sahip.
Aşçı Necla Şimşek, 4 senedir burada yemek pişiren bir hayırsever. Büyük tencerelerin arasında yemek pişirirken mutfağı gösteriyor: “Bu mutfak her sene cıvıl cıvıl olur. İnsanlar yardıma gelirler. Hep birlikte yemek pişiririz. Pandemi döneminde de mültecilere ramazanda yemek vermeye devam ettik. O süreçte yemekleri burada paketleyip iftar için mülteci kardeşlerimize gönderiyorduk. Pandemiden sonra ilk defa bu sene camide iftarlara başladık.”
Viyana’dan Traiskirchen’e her gün 1 saatlik yoldan gelen Necla Hanım, ramazanda mutlaka burada aşçılık yapmak istemiş. Bunu şöyle anlatıyor: “Buradaki insanların gerçekten ihtiyacı olduğunu biliyorum. Bazen mülteci gençler mutfağa yardıma geliyorlar. Sahur yapmadan oruç tuttuklarını anlatıyorlar. Mülteci yurdunda akşamları da sıcak yemek çıkmıyor. Yani Ramazan ayında yiyebilecekleri tek sıcak yemek bizim burada yaptığımız yemek. O nedenle burada her sene severek yemek pişiriyorum.”
“Cami Bu İnsanların Duasıyla Ayakta Kalıyor”
Selimiye Camisi özellikle 2016 yılında 3.000 kişiye verdiği iftar yemeğiyle Avusturya’da gündem olmuştu. O dönem mülteci sayısı da tepe noktaya ulaşmıştı. Bayram Bey bu sene yurtta toplamda 450 mülteci olduğunu, bunlardan 250’sinin Müslüman olduğunu söylüyor: “Burası bir dağıtım merkezi olduğu için her iki haftada bir sayılar değişiyor. Bunun dışında başka mülteci yurtlarından gelenler ya da bu civara yerleşmiş yeni mülteciler var. Bu sayıyla birlikte bu ramazan 600 mülteciye iftar yemeği sunuyoruz.”
Cami İmam Hatibi Hakan Yıldız, Avusturya’da üniversite eğitimi alıp camide görev yapan imamlardan biri. Yıldız, camide mülteci Müslümanlarla iletişimi en yoğun sürdürenlerden birisi aynı zamanda: “Buradakiler sınır boylarında yakalanıp buraya getirilmiş olan insanlar. Bu dağıtım merkezinde 1 hafta kalıp başka yerlere dağıtılıyorlar. Yurt yöneticileri de ramazan ayında yurtta kaç Müslüman olacağını bilmedikleri için yiyecek farklılıklarını dikkate alamayacağını söylüyor. Çünkü gelenler arasında Romanya’dan ya da Sırbistan’dan insanlar da var. Yurttaki Müslümanlara özel helal yemek çıkmıyor. Bu kişiler etsiz yemekleri tercih etmek zorundalar.”
Birçok mülteci, zorlu göç yolculuğu sonunda ayak bastıkları yabancı bir ülkede hemen yanı başlarında bir caminin olmasından büyük mutluluk duyuyormuş. Hakan Bey bu durumu şöyle anlatıyor: “Bu dağıtım merkezinden ayrılan mülteci kardeşlerimiz, gittikleri yerde en çok camiyi özleyeceklerini söylüyorlar. Makedonya sınırından geçerken polis tarafından yakalanan ve birbirinden ayrılmak zorunda kalan insanlar var. Aileler parçalanmış, çok zorlu bir yoldan buraya kadar gelmişler. Biz de cami olarak bu kardeşlerimize destek olmak istiyoruz. Ben 3 senedir burada görev yapıyorum. Bu cami gerçekten de bu insanların dualarıyla, cemaatin manevi himmetiyle ayakta duran bir cami.”
Camiye Sığınan Mülteciden Prestijli Mühendisliğe
Bayram Bey ise cami imamı Hakan Bey’in anlattıklarını tasdikliyor. Selimiye Camisi şimdiye kadar hep göç dalgalarının da merkezinde olmuş.
2001 yılında “terörizme karşı küresel savaş” adıyla ortaya çıkan göç dalgası Traiskirchen camisine de yansımış. O dönem Afganistan ve Irak’taki savaştan kaçan binlerce insan Avrupa’ya yönelmiş. Tam da bu dönem için şöyle bir anekdottan bahsediyor Bayram Bey:
“11 Eylül’ün ardından insanlar ülkelerinden kaçtılar ve çoğu Traiskirchen’deki kampa geldi. Kampa kabul edilmeyen insanlar camimize sığınmaya çalışıyorlardı. Biz de tam o dönemde Avusturya polisinden resmî bir yazı aldık. Yazıda Avusturya’da oturma izni olmayan insanların camide barındırılması durumunda yasal işlem yapılacağı belirtiliyordu.
Aralık ayında bir gece ısrarla telefonum çaldı. O sırada Traiskirchen’de hava aşırı soğuk, geceleri eksi 40 dereceye kadar düşüyor. Cami hocamız beni hemen camiye çağırdı. Camiye gittiğimde kapıda bir aileyle karşılaştım. Baba, anne ve iki kız çocuğu. Ayaklarında lastik ayakkabılar. Soğuktan ayakları mosmor olmuş, perişan bir hâldeler. Kadın ağlayarak ‘Ne olur, Allah aşkına bize yardım edin’ dedi. Bu 4 kişilik aile iltica kampına varmışlar ama kabul edilmemişler. Günlerdir aç yolculuk etmişlerdi. Hemen onlara camide bir şeyler ikram ettik. Kadın Türkmen, eşi ise Arap’tı.
Aileyi camiye almamız mümkün değildi. Yan sokaktaki polis karakoluna götürdüm onları. Oradaki görevli nöbetçi polise aileyi gösterip, ‘Benim bir vicdanım var. Bu aileyi sokağa nasıl atayım?’ diye sordum. Nöbetçi polis de o gece için aileyi misafir etmek zorunda olduğumuzu anladı. Bunun üzerine o aileye barınabilecekleri bir yer ayarladık, onları misafir ettik. 2 yıl sonra Viyana’da yürürken o gün yardımcı olduğumuz o ailenin babasına rastladım. Meğer geldiği ülkede mühendismiş. Avusturya’nın en büyük inşaat firmalarından birinde mühendis olarak işe başlamış. Ayrıca bu kardeşimiz, her ramazan camimizde iftar yemeği verdiren, listeye de adını ‘bir Müslüman’ diye yazdıran, bir oda dolusu ayakkabıyı camimize mültecilere dağıtılsın diye gönderen kardeşimizmiş. Sonradan anladık.”
Bayram Bey, konuşmamızın başında gösterdiği mülteci kabul yurdunu yeniden göstererek devam ediyor: “Allah kimseyi savaştan kaçan bu insanların durumuna düşürmesin.”
Biz konuşurken birkaç gün önce fırtınada uçan çadırların kurulumu da tamamlanıyor. İftar vakti yaklaşıyor. Traiskirchen’de her sene olduğu gibi bu ramazan da dünyanın diğer ucundan gelmiş insanlara sıcak bir yuva oluyor.