'İslam Karşıtlığı'

“Almanya’daki İslam Düşmanlığı Acil Bir Sorun”

Almanya'da haziran ayında ülkedeki Müslüman düşmanlığını inceleyen bağımsız heyet raporu yayımlanmıştı. Çalışmaya gelen tepkilerde, malumun ilanı olarak değerlendirilen raporun tarihî önemi kabul edilse de devletin daha fazlasını yapması gerektiği vurgulanmıştı. Heyetteki uzmanlardan biri olan Prof. Dr. Mathias Rohe'ye göre, ülkedeki Müslüman düşmanlığı acil olarak çözüm bulunması gereken bir problem.

Fotoğraf: David Greitzer - Shutterstock.

Erlangen-Nürnberg Friedrich-Alexander Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mathias Rohe, uzman grubunun haziran ayında kamuoyuyla paylaştığı “Müslüman Düşmanlığı – Almanya Bilançosu” başlığını taşıyan rapor hakkında değerlendirmelerde bulundu. Rohe, raporda, eğitim alanında, iş ve konut piyasasında ve benzer başka alanlarda Müslümanlara yönelik düşmanlığı, Almanya’da çok sayıda Müslümanın her gün tecrübe ettiğine ilişkin bulguların ortaya çıktığını anlattı.

“Müslümanlar Dışlanmayı Hak Etmiyor”

Uzman grubunun ilk kez, daha önce incelenmeyen alanları da araştırdığını aktaran Rohe, Müslüman düşmanlığının her alanda görüldüğünü ifade etti.

Prof. Dr. Rohe, “Yani bu acil olan bir sorun. Bunun tüm toplum için bir sorun olduğunu kabul etmeliyiz. Müslümanları bu konuda yalnız bırakmamalıyız. Bilakis bu hepimizin sorunu. Çünkü tüm insanların bu ülkede eşit katılım sağlaması bizim yaşam temelimizdir.” değerlendirmesinde bulundu.

Ülkede her insanın, hukuk sistemi çerçevesinde kaldığı sürece dinini özgürce yaşama ve kendi değerlerini takip etme hakkına sahip olduğunu vurgulayan Rohe, “Müslümanların büyük çoğunluğu bunu destekliyor ve dışlanmayı hak etmiyor.” diye konuştu.

Dışlanma Somut Olarak Nasıl Gerçekleşiyor?

Rohe, “Bu dışlanma somut olarak hangi alanlarda oluyor?” sorusunu ise şöyle yanıtladı:

“Bunu birçok alanda görüyoruz. Kısmen eğitim alanında başlıyor. Örneğin, şimdi tekrar duyuyoruz, Müslüman öğrencilere İsrail ve Filistin’deki bu korkunç olayla ilgili tavır almaları sorulduğunda. Burada onların başından beri bir tutuma sahip oldukları varsayılıyor. Bunu şu anda çok çeşitli alanlarda yaşıyoruz. Bu dalga şu an yüksek. Halkın bir grubunun, halkın tamamına karşı olma eğiliminde olduğu mottosuyla (Müslümanlara yönelik) genel şüphenin arttığına dair bir miktar endişe var. Bu doğru değil. Bu yüzden Müslüman düşmanlığı konusunun gündemde kalmasına dikkat etmemiz lazım, antisemitizm gibi başka önemli konuların da olmasına rağmen. Bu sorunlar toplanıyor, birbirini ortadan kaldırmıyor.”

Fotoğraf: Erbil Başay – AA.

“Mağdur Olan Müslümanlar, Medyada Failmiş Gibi Gösteriliyor”

Rohe, Müslüman düşmanlığı konusunun arka plana itilmesinden endişesi duyup duymadığının sorulması üzerine de “Evet gerçekten endişem var, şimdi birileri ‘Tamamen başka sorunlarımız var.’ diyerek konuyu önemsizmiş gibi göstermeye çalıştığında. Evet sorunlarımız var. Almanya’da antisemitizmle ilgili sorunlarımız var ve bu Holokost’tan beri var. Gerçekten de bazı Müslüman çevrelerde antisemitizmle ilgili sorunlarımız da var ve bunu belirtmemiz gerekiyor. Şimdi birini silip sadece diğerine konsantre olunmamalı.” dedi.

Medyanın önemine işaret eden Rohe, “Medyanın çok büyük bir sorumluluğu var. Bazıları bunu hakkıyla yerine getiriyor. Ancak genel olarak Alman medyasında, gazetelerden çok televizyonda, Müslümanlar hakkında özellikle sorun odaklı haber yapma yönünde güçlü bir eğilim var.” şeklinde konuştu.

Müslüman bir kişi saldırı düzenlediğinde çok sayıda haber yapıldığına dikkati çeken Rohe, “Müslümanlara ve Müslüman kurumlara yönelik saldırılara ilişkin çok az haber var. Müslümanlar fail olmaktan çok mağdur olmasına rağmen, Müslümanlar mağdur yerine daha fazla fail olarak gösteriliyor.” ifadelerini kullandı.

“Malumu İlan Eden Rapor” Önemli Bulunsa da Devletten Daha Fazlası Bekleniyor

Müslüman Düşmanlığı Bağımsız Uzman Grubunun haziran ayında sunduğu raporda, Müslüman düşmanlığının, toplumda marjinal bir durum değil, Alman halkının büyük bir bölümünde yaygın olduğu ve yıllardan beri yüksek seviyede kaldığının görüldüğü belirtilmişti. Raporda, Müslümanların yoğun şekilde sosyal ayrımcılığa maruz kaldığı aktarılarak, bunların eğitim, istihdam ve konut piyasası ile medya ve siyaset alanlarında da yaşandığı vurgulanmıştı.

İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Genel Sekreteri Ali Mete, rapor hakkında yayımladığı değerlendirmede, raporun -devletin bu problemi resmen tespiti ve kamuoyunun olumlu karşılaması açısından- tarihî öneminin altını çizse de tespit edilen bulguların büyük kısmının zaten sağ duyu sahibi kamuoyu ve Müslüman toplum tarafından hâlihazırda bilinen olgular olduğunu vurgulamıştı. Mete, sivil toplumun parçası olan bir dinî cemaat olarak, bundan sonra ilgili bakanlıklar ve devlet mercileri tarafından raporun incelenip gereken adımların atılmasını dilediklerini paylaşmıştı. 

21-22 Kasım tarihlerinde başkent Berlin’de toplanan Alman İslam Konferansında bu beklentilerle örtüşmeyen bir süreç yaşandı. Orta Doğu’daki savaşın gölgesinde geçen zirvede İslamofobinin yanı sıra Müslümanlar arasındaki antisemitizm konusunu da geniş yer tutarken, büyük Müslüman derneklerin temsilcilerine konuşma imkânı verilmedi. (AA/P)

bgucin

Galatasaray Üniversitesi’nde Sosyoloji programından mezun olan Burak Gücin, sonrasında Heidelberg Üniversitesi’nde Kültürel Çalışmalar alanında yüksek lisansını tamamlamıştır. Ağırlıklı olarak ideoloji, kültür ve göç üzerine çalışan Gücin, Perspektif redaksiyon ekibinin üyesidir.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler