'Dosya: "Kesin Dönüş Mümkün mü?'

Diasporadaki Genç Profesyonellerin Türkiye’ye Yerleşme Sebepleri

Avrupa ülkeleri ve Türkiye arasındaki göç ilişkisi farklı aşamalarda ele alınması gereken ve göç eden grupların muhtelif sosyoekonomik ve duygusal motivasyonlarını gözetilerek ele alınması gereken uzun bir süreç. Peki, diasporadaki genç profesyonellerin Türkiye’ye göçünü bu süreçte nasıl konumlandırmak gerekiyor?

©mi_viri/shutterstock.com

Ortaya çıkardığı geniş kapsamlı sosyal etkileri nedeniyle göç gerek ulusal gerekse de uluslararası literatürde oldukça fazla çalışılan bir konu. Avrupa ve Türkiye arasındaki göç hareketliliği ise farklı aşamalarda inceleniyor. İlk aşama 1961 yılında Almanya ile Türkiye arasında imzalanan ikili iş gücü anlaşması ile başlar. İkinci aşamayı 1983-1985 yılları arasında Federal Almanya Şansölyesi Helmut Kohl’ün teşvikleri sonucu para karşılığı Türkiye’ye dönen gurbetçiler oluşturmaktadır. Üçüncü aşama 2015 yılına kadar yoğun bir şekilde devam eden çalışma hayatını Avrupa ülkelerinde tamamlamış emeklilerin Türkiye’ye kesin dönüşüdür. Son aşama ise Türkiye’nin tersine beyin göçü kapsamında başlattığı programlar ve özellikle Milli Teknoloji Hamlesi nedeniyle Türkiye’ye “dönen” genç profesyonellerden oluşmaktadır.

Ancak Almanya’da doğmuş ve sosyalleşme sürecinin büyük bir kısmını orada tamamlamış bir profesyonelin Türkiye’ye “dönüşünü” kesin dönüş olarak adlandırmanın doğru olmayacağını belirtmek gerekir. Bu kişilerin Türkiye ile kurdukları duygusal bağ, aileleri ve sosyal çevrelerinden edindikleri kültürel sermayeden ve değer yargılarından kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla bu durumda azınlık psikolojisinin getirdiği ve diasporada oluşturulan bir toplumsal hafızadan söz edebilir. Almanya’da doğmuş ve orada büyümüş genç Türklerin, Türkiye’ye dönüşünden bahsederken toplumsal hafızanın dönüşünden ya da diasporalarda yaşayan kişilerin anavatanlarına dönüşü ifade eden diasporik dönüşten (diasporic return) bahsetmek daha isabetli olacaktır. Bu yazının devamında söz konusu profesyonellerle ilgili kullanılan dönüş kavramı bu minvalde kullanılacaktır.

Avrupa-Türkiye Arasındaki Göçün Aşamaları ve “Kesin Dönüş”

Şüphesiz ki 1961 yılında Türkiye ve Almanya arasında imzalanan ikili anlaşma, iş gücü göçlerine verilebilecek en sağlam örnektir. İkinci Dünya Savaşı, Soğuk Savaş ve Berlin Duvarı gibi olaylar başta Almanya olmak üzere Avrupa’nın toplumsal çöküşüne neden olmuştur. Birçok sıkıntıya neden olan olayları büyük yıkımlarla atlatan Almanya’nın bu yıkımları ortadan kaldırabilmesi ve ülkeyi toparlayabilmesi için ciddi bir iş gücüne ihtiyaç duymuştur. Ancak iş gücü ihtiyacını karşılayabilecek potansiyel erkek nüfus ya Nazi Almanya’sından kaçmış ya da II. Dünya Savaşı sırasında ölmüş ya da öldürülmüştür. Bu nedenle Almanya bu iş gücü ihtiyacını yurt dışından geçici işçi alarak karşılamaya karar vermek zorunda kalmıştır.

Bu süreçte Türkiye’de doğru bir sanayileşme politikanın izlenmemesi ve karmaşık bir kentleşme sürecinin sonucunda Türk toplumunun büyük bir kısmını son derece etkileyen ekonomik sıkıntılar meydana gelmiştir. Böylece bir yanda Almanya’nın iş gücüne muhtaç olması, diğer yanda ise Türkiye’nin tarımda modernleşmesiyle beraber ülkede ciddi bir istihdam fazlalığının mevcut olması ikili anlaşma için zemin hazırlamıştır. Bu şekilde taraflar 1961 yılında Bonn şehrinde etkileri günümüze kadar süren bir iş gücü antlaşması imzalamıştır. Başta Türkiye’den gelen işçiler olmak üzere, Almanya’ya gelen tüm işçiler Avrupa’daki iş gücü ihtiyacını ciddi bir şekilde gidermiştir. Bu nedenle bazı araştırmacılar Türkiye’den Avrupa’ya doğru olan bu göç akımını 20. yüzyılın son büyük göçü olarak tanımlamaktadır.

Nitekim anlaşmanın askıya alınmasına kadar geçen 11 senede (1973) 850.000 kişi Almanya’ya göç etmiştir. Aile birleşimi sayesinde de bu sayı 1974 yılında 1 milyona kadar yükselmiştir. Türkiye açısından ise bu göçü diğer göçlerden ayıran iki temel özellik vardır: Öncellikle bu göç tarım toplumundan son derece hızlı sanayileşen bir ülkeye doğrudur. Bu ise Türkiye’nin göç tecrübesiyle aslında uyuşmayan bir durumdur. Ayrıca bahsi geçen göç, bir Müslüman ülkeden Hristiyan bir ülkeye doğru gerçekleşmiştir. İki yıl kalmak üzere davet edilen ve misafir işçi (Gastarbeiter) olarak tanımlanan Türklere her fırsatta kalıcı olmadıkları hatırlatılmıştır. Göçmen işçilerin çoğu zaten bir miktar sermaye edinip ülkelerine geri dönme niyetindeydi. Ancak, para kazandıktan sonra memleketlerine geri dönme hevesinde olan Türk işçilerin büyük bir kısmı baştaki niyetin aksine Almanya’da kalıcı olmuştur.

Tüm dünyayı etkisi altına alan 1973 yılındaki petrol krizi küresel dünyayı zorladığı gibi Alman devletini de ciddi şekilde zorlamıştır. Bu kriz nedeniyle iş gücü anlaşması durdurulmuş ve Almanya, Avrupa dışından misafir işçi kabul etmemeye başlamıştır. Ancak bu sürece paralel bir şekilde hâlihazırda Almanya’da bulunan işçiler, Türkiye’de bulunan ailelerini davet edip göçmen olarak gittikleri topraklarda kalıcı olduklarını gösteren ilk adımı atmışlardır. Bunun üzerine ünlü Alman yazar Max Frisch, Almanya’nın çok kültürlü topluma dönüşeceği düşüncesiyle “Biz iş gücü çağırdık ama insanlar geldi” beyanında bulunmuştur.

Yıkımı gidermiş ve toplumsal çöküntüyü düzenlemiş olan Almanya’nın bunu başarmak için davet ettiği işçilere artık ihtiyacı kalmamıştır. İşçilerin ülkelerine gitmeleri için teşvik kararı alan Şansölye Helmut Kohl döneminde 300 bine yakın Türk, belli bir meblağ karşılığında Türkiye’ye dönmüştür. Gurbetçilerin büyük kısmı ise Almanya’da kalmaya karar vermiştir. Kesin dönüş olarak tanımlanabilecek ikinci aşama, 1983-1985 yılları arasında para karşılığı Türkiye’ye dönen işçilerden oluşmaktadır.

Göçün olduğu yerde kısa veya uzun vadede bir geriye göçün olması oldukça doğaldır. Ancak insanlık tarihi boyunca kitlesel göçlerin dönüşlerinin aynı büyüklükte olmadığı bilinmektedir. Buna rağmen 1961-2011 yılları arasında Almanya’dan Türkiye’ye dönen Türk göçmen sayısı 2,5 milyonu aşmaktadır. Bu sayı özellikle yukarıda bahsedilen ilk üç aşamayı kapsamaktadır. Kohl döneminde para karşılığı Türkiye’ye dönmeyen gurbetçilerin çoğu emekli olduktan sonra emekli olarak Türkiye’ye dönmüştür. Bu “gurbetçiler” çoğunlukla para kazanmak için Almanya’ya işçi olarak gelmiş, orada kalıcı olmuş ve emekli olduktan sonra Türkiye’ye dönerek “köylerine” yerleşmişlerdir. Dolayısıyla, Avrupa-Türkiye göç ilişkisinin ilk üç aşamasındaki göçmenlerin çoğunun “gurbetçi”, yani Türkiye’de doğmuş, Almanya’ya göç etmiş ve farklı yıllarda Türkiye’ye geri dönmüş kişiler olduğunu varsaymak yanlış olmayacaktır. Buna ek olarak, bu kişilerin çoğunlukla düşük sosyoekonomik statüye sahip ve traktör parası biriktirmek için Almanya’ya çalışmaya gelecek kadar ekonomik sıkıntı içinde olan kişiler olduğu da vurgulanmalıdır.

Diasporada Doğmuş Genç Profesyonellerin Türkiye’ye Dönüşü

İlk üç aşamanın aksine dördüncü ve son aşamada Türkiye’ye “dönenler”, Almanya’da doğmuş ve sosyalleşme sürecinin büyük bir kısmını orada geçirmiş sosyoekonomik düzeyi yüksek profesyoneller oluşturmaktadır. Bu profesyoneller özellikle Türkiye’nin önemli bir ekonomik iyileşme kaydettiği 2012 yılından sonra dönmeye başlamıştır.

2015-2016 yılları arasında siyasi istikrarsızlık ve ekonomik kriz nedeniyle yeniden Avrupa’ya dönme kararı alan bazı profesyoneller olsa da tersine beyin göçünün altyapısını oluşturan 10. Kalkınma Planı’nın devreye girmesiyle Avrupa’daki genç profesyoneller daha sistematik bir şekilde Türkiye’ye gelmeye başlamıştır. Türkiye’de başlatılan Milli Teknoloji Hamlesi ile özellikle mühendisler Türkiye’ye dönmektedir. Dolayısıyla Avrupa-Türkiye göç ilişkisinin dördüncü aşamasını oluşturan göçmenler, sosyoekonomik düzeyi yüksek ve diasporada doğmuş genç profesyonellerdir. Özellikle mühendisler bu profesyoneller arasında en büyük grubu oluşturmaktadır.

Bunların dışında akademisyenler, doktorlar ve avukatlar da büyük gruplar oluşturmaktadır. Bu profesyoneller Türkiye’ye döndüğünde öncelikle İstanbul ve Ankara’ya yerleşmektedir. Sosyoekonomik statüsü ve eğitim düzeyi yüksek kişilere yönelik iş olanakları düşünüldüğünde İstanbul’un ilk sırada yer alması doğaldır. Bürokrasinin merkezi olan Ankara ise profesyonellere yönelik iş olanakları açısından İstanbul’dan sonraki cazibe merkezidir. Profesyonellerin dönüş kararlarının Almanya’nın itici ve Türkiye’nin çekici faktörleri doğrultusunda alınmış kararlar olduğu vurgulanmalıdır.

Genç Profesyonellerin Geri Dönüş Sebepleri

2023’te tamamladığım “Profesyonellerin Göçü: Almanya’dan Türkiye’ye Dönen Uzman Profesyonellerin İş Piyasalarına Entegrasyonu” başlıklı yüksek lisans tezim kapsamında 187 katılımcıyla gerçekleştirdiğimiz anket çalışmasında Türkiye’ye dönmüş kişilerin dönüş sebeplerini ve iş piyasasına entegrasyon süreçlerini inceledik.

Dönüş sebeplerine dair bulgularımızın başında, katılımcıların Avrupa’da çoğu zaman “yabancı” gibi hissetmeleri ve hissettirilmesi gelmekte. Bu fikir ve hisse bağlı olarak vatan olarak kabul ettikleri Türkiye’de yaşama arzusu da Türkiye’ye dönmenin temel motivasyonu. Tabii bu noktada, Avrupa’da doğmuş ve sosyalleşme süreçlerinin çoğunu orada geçirmiş profesyonellerin Türkiye’yi anavatanları olarak kabul etmeleri nedeniyle Avrupa’da kendilerini yabancı mı hissettikleri yoksa Avrupa’da kendilerini yabancı hissetmeleri sebebiyle Türkiye’yi anavatanları olarak kabul ettikleri sorusunun henüz tam olarak cevaplanmadığını belirtmek gerekir.

Profesyonel olarak Almanya’dan Türkiye’ye dönen kişilerin bu kararı almasında, genel kabulün aksine, Türk devletinin bu yöndeki uygulamaları başat etken değil. Hülasa etmek gerekirse Türkiye’ye dönen üçüncü kuşak gençlerin motivasyonlarını üç ana başlıkta özetlemek mümkün. Bunlardan ilki, anavatan olarak Türkiye’yi kabul etmeleri ve bu nedenle hayatlarını Türkiye’de yaşama isteği. İkinci temel motivasyon, kendi mesleki alanlarında Türkiye’ye katkı verme isteği. Bu ikisini tamamlayan üçüncü unsur ise Türkiye’de daha yüksek bir sosyoekonomik statüde yaşama ve daha iyi bir kariyere sahip olma şansı.

Yeni Bir Olgu Olarak Diasporadan Köken Ülke Türkiye’ye Dönüş

Avrupa-Türkiye arasındaki göç ilişkisinin son aşamasını oluşturan Avrupa’da doğmuş ve orada büyümüş gençlerin Türkiye’ye dönmesinden bahsederken, diasporik dönüşten veya bir itici güç olarak toplumsal hafızanın tetiklediği geriye göçten bahsetmek gerekir. Avrupa’da doğup büyümüş, eğitimini orada tamamlamış ve çoğunlukla profesyonel olarak orada çalışmış nitelikli kişiler Türkiye’ye daha çok memleket özlemi ve vatanda yaşama arzusu gibi duygusal nedenlerle gelmektedir.

Buna ek olarak, Türk devletinin ülkeye gelmelerini ve iş bulmalarını kolaylaştıran uygulamaları da bir önem arz etmektedir. Dolayısıyla, son aşamayı oluşturan genç “Avrupalı Türklerin” Türkiye’ye dönüşünden bahsederken, kesin dönüşten veya geriye göçten değil, genel sosyoekonomik düzeyi yüksek olan insanların bu hareketliliğini -sadece ekonomik açıdan “ulusötesi profesyonel” göçün kapsamına almak- yukarıda değindiğimiz duygusal sebeplerini gözeterek bir diasporik dönüş (diasporic return) olarak değerlendirmek gerekmektedir.

Ahmed Faruk Ergün

İstanbul Medeniyet Üniversitesinde araştırma görevlisi olan Ahmed Faruk Ergün, sosyoloji alanında yüksek lisansına devam etmektedir.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler