'Engellerin Ötesinde'

“Rabbim Bana Görmeyi Nasip Etmedi Ama Kur’ân’ı Nasip Etti”

Perspektif, Avrupa toplumlarında sıkça görünür olmayan Müslüman engellilere platform açtığı “Engellerin Ötesinde” serisinde kendisi engelli olan ya da engelli yakını olan bireylerle görüşüyor. Fransa’nın Lyon şehrinde Kur’an eğitimi veren Deniz Meryem Bozdemir, doğuştan görme engelli. Bozdemir’le engellilerin Kur’an ile arasına örülen mesafeleri nasıl aşabileceğimizi konuştuk.

Fotoğraf: Shutterstock.com

Bize biraz kendinizi tanıtır mısınız?

Türkiye’nin İzmir şehrinde doğdum. Doğuştan görme engelliyim. Ailem beni küçük yaşta doktora götürmüş ve gözlerimin hiçbir zaman açılmayacağı teşhisiyle oradan ayrılmışlar. Türkiye’de bir sene görme engelliler okuluna gittikten sonra 8 yaşında Fransa’ya geldim, şu anda 45 yaşındayım.

Üniversitede İngilizce ve İspanyolca dillerini okudum. Bir süre tercümanlık yaptım, Valilik’te, hastanelerde çalıştım. Fakat başörtülü olduğum için Fransa’da yeminli tercüman olarak mahkemeye başvuramadım. 3 senedir Fransa İslam Toplumu Millî Görüş (CIMG) Lyon şehrindeki Eyüp Sultan Camisinde görme engelliler de dâhil olmak üzere öğrencilerime Kur’ân-ı Kerîm ve hafızlık dersleri veriyorum.

“Benim Hayalim Hafızlıktı”

Sizin Kur’an-ı Kerîm ve hafızlıkla ilişkiniz nasıl başladı?

Aslında benim tüm hayatım Kur’ân’a olan ilgimle başladı diyebilirim. Beni Kur’ân-ı Kerîm’den başka hiçbir şey motive etmedi. Bu nedenle de Kur’an’ın yeri benim kalbimde çok başka. Küçüklükten beri hafızlığa ilgim vardı. 8 yaşından beri hafız olmak istiyordum. Kimi insan ev-araba almak hayali kurar. Benim hayalim hafızlıktı. Hep o hayalle yaşadım. Çocukluğumda çevremde engellilere yönelik Kur’an eğitimi olmadığı için ne yazık ki yalnızca annemin verdiği eğitimle yetinmek zorunda kaldım.

Bir gün bir arkadaşım bana bir CD verdi, onu kopyaladım. İçinde Kur’an tilaveti vardı. O CD ile Kur’an tilavetine ve ezbere başladım. O zaman üniversite yıllarındaydım. Kur’an-ı Kerîm’e kavuşmuştum ama ezberde çok yavaş ilerleyebiliyordum. O zaman Braille yazım sistemiyle yazılmış kitapları yoktu, elimde Kur’ân-ı Kerîm yoktu, hiçbir imkân yoktu! Yine de bırakmadım. Okudukça okuyasım geldi.

2003 yılında Lyon’da görme engelli Cezayirli bir hanımla tanıştım. Ondan bana Arapça ve Braille öğretmesini istedim. O bana Elif Ba’yı öğretti. O zamanlar Braille ile yazılmış Kur’an olmadığı için sadece sesli bir şekilde ezber yapıyordum. Sonrasında da Kur’an’la ilişkim hep devam etti. Kur’an tutunmak için bir daldı benim için.

“Braille ile Yazılmış Kur’an-ı Kerîm’e Ulaştığımda Sevincimden Hıçkıra Hıçkıra Ağladım”

Materyal eksikliği karşılaştığım en büyük zorluktu. Ayetlerin başını bilmiyorsunuz, sonunu bilmiyorsunuz, hangi sayfada olduğunuzu bilmiyorsunuz. “Rabbim böyle nasip etti, ben de böyle başlayayım” dedim. Rabbim başka kapılar da açtı. Bir süre sonra Braille ile yazılmış Kur’an-ı Kerîm’e ulaşabildim. O Ku’ran’a ulaştığımda sevincimden hıçkıra hıçkıra ağladım. Nihayet ben de Kur’an okuyabilecektim. O an benim için Kur’an’la kavuşmak demekti. Birçok insan evinde Kur’an bulunduruyor, istediğinde rafından indirip okuyor. Benim için böyle değildi. Benim Braille ile yazılmış Kur’an’ı elime alıp okuyabilmem yıllarımı almıştı.

Benim hayatımı en çok Kur’an aydınlattı. Bana dayanma gücünü o verdi. Elhamdülillah. Rabbim bana görmeyi nasip etmemiş ama Kur’ân-ı Kerîm’i nasip etmiş. Ondan daha değerli bir şey yok diye düşünüyorum.

Peki görme engellilerle hafızlık çalışmaya nasıl başladınız?

Bir gün bana, oğlu görme engelli olan bir anne geldi. Oğlunun Kur’an eğitimi almasını istediğini, başka yerde hoca bulamadıklarını söyledi. Severek kabul ettim o talebeyi. O zaman elimizde hiçbir materyal yoktu. Mürekkepli Elif Ba’yı Braille alfabesine çevirerek çalışmaya gayret ediyorduk. Aradan geçen zamanda talebelerimin Kur’an’ı nasıl hıfzetmeye başladığını ve ailelerin de bu durum karşısında nasıl duygulandığını defalarca gördüm.

“Benim Yaşadıklarımı Engelli Öğrencilerim Yaşamasın İstiyorum”

Kur’an öğrenmek için bana gelen görme engelli bir çocuğu reddetmek bana çok ağır geliyor. Kur’an’la buluşmak isteyen her öğrencimi kabul etmek istiyorum. Çünkü benim zamanımda takip edecek bir hocam yoktu. Ben camiye gidemediğim, dinimi öğrenemediğim için ağlardım. Bana hiç kimse “Hafızlık için şöyle yapman, mesela bir hocaya dinletmen gerekir.” demedi. Bugün benim yaşadığım bir şehirde görme engelli herhangi birisinin diniyle, Kur’an ile buluşamadığı için hüzün içinde olmasını istemiyorum. Benim yaşadıklarımı engelli öğrencilerim yaşamasın istiyorum.

Görme engelli olan bir çocuğun, kendi dinini öğrenmesi çok da önemsenmiyor sanki Müslüman cemaat içerisinde. Ben yatılı okuldayken görme engelli Müslüman öğrencilerin çoğunun yollarını nasıl kaybettiklerine, dinle aralarına nasıl uçurumların girdiğine yakinen şahit oldum. Eğer istiyorlarsa neden dinlerini tanımasınlar ki bu çocuklarımız? Hayatın her alanında aktif olsunlar ama dinlerini de öğrensinler.

Bu sebeple bana hafızlık yapmak için gelen ilk evladımızı reddedemeyeceğimi düşündüm. Lyon’da hafızlık yaptıran hoca yoktu. Görme engelli talebelerin Kur’an’dan uzak kalmalarını ya da eğitimde geri kalmalarını istemiyorum. Bu nedenle talebe okutmaya devam ediyorum.

Şu anda görme engelli 13 öğrencim var, bunların bir kısmı hafızlıkta. Engeli olmayan 11 öğrencim ayrı bir sınıfta hafızlık yapıyor. Bunun haricinde yetişkin eğitimcilerden 11 kişilik bir sınıfla da hafızlık çalışıyoruz.

“Engellilik Toplumun Çözüm Bulamadığı Yerde Başlıyor”

“Engellilik” kelimesini nasıl tanımlarsınız? Bu sizin kullanmayı tercih ettiğiniz bir kavram mı?

Engellilik yaralanma ya da doğuştan fiziksel veya zihinsel bir rahatsızlık nedeniyle bazı hareketlerin veya işlevlerin kısıtlı kalma hâlidir. Ama hareketlerimin, duygularımın veya işlevlerimin kısıtlandığı yerlerde çözüm bulunursa “engel” kalkar ve geriye sadece “farklılık” kalır. Bu nedenle ben, engel dediğimiz şeyin toplumun çözüm bulamadığı yerde başladığını düşünüyorum.

Fransa’da görme engellilere yönelik Kur’an eğitimi ile ilgili ne tarz çalışmalar mevcut?

Fransa’da gençlere ve çocuklara ilk defa Lyon’da bizim camimizde kabartmalı Arapça-Türkçe ve dinî eğitim veriliyor. Fransa’nın değişik illerinden bu özel eğitime talebin arttığını görüyoruz. Ayrıca bu çocuklarımıza kabartma eğitiminin yanı sıra ilmihal, temel dinî bilgiler, Türkçe veya Arapça derslerini de diğer öğrencilerle birlikte alma imkânı sağlıyoruz. Amacımız buradaki engelli çocuklarımızı topluma kazandırmak. Bunun için yüz yüze eğitimin yanı sıra online eğitim de veriyoruz.

Ben velilerin ve öğrencilerin bu dersleri önemsediklerini, ne denli heyecanlı ve istekli olduklarını hissedebiliyorum. Birçok görme engelli öğrencim, engeli olmayan diğer öğrencilere kıyasla hafızlık konusunda daha azimliler.

Yapmış olduğunuz bu çalışmaların engellilerin yaşamında nasıl bir dönüşüm oluşturduğunu gözlemlediniz?

Öğrencilerim Kur’an-ı Kerîm’i seri ve güzel okumaya başladılar. Bazıları hafızlığa yöneldi. Ailelerle kurmuş olduğumuz iletişimin sonucunda öğrencilerin günlük işlerinde bağımsızlığının arttığını tespit ettik.

Materyal konusunda geçtiğimiz aylarda velilerimizin yardımıyla bir Braille yazıcısı temin ettik. Bu yazıcıya kavuşmak derslerin kalitesini de arttırdı. Dersleri Braille’ye çevirip görme engelli öğrencilerimizin de diğer öğrenciler gibi çalışmasını sağladık.

“Engellilerle İletişimi Çocuk Yaştan Başlatmamız Gerekiyor”

Bizim bu çalışmalarımız sadece görme engelli talebelerimizde bir değişime yol açmıyor. Aynı zamanda engelsiz öğrencilerimizin hayatında da değişikliğe yol açıyor. Açıkçası ben görme engelli olan talebelerimi bir süre sonra engelsiz talebelerin grubuna gönderiyorum ki bir arada olup bütünleşebilsinler ve birbirlerinden öğrenebilsinler. Çocuklar büyükler gibi değiller. Rabbim onlara o merhameti vermiş. Engelli birine yaklaşımlarından engellilere hor gözle bakmadıklarını anlıyorsunuz. Acımasız değiller, merhametliler. O yüzden de ben engellilerle iletişimi çocuk yaştan başlatmamız gerektiğine inanıyorum. Çocuklar bu şekilde alışırlarsa büyüdüklerinde engel onlara zor gelmez.

Şimdiye dek engellilik alanında çalışırken kendinizi en güçlü ve en zayıf hissettiğiniz yerler nerelerdi? Buraları nasıl dönüştürmek isterdiniz?

Bir görme engelli olarak Allah’a tevekkül edip hayatın zorluklarına rağmen başarabilmek bana güç veriyor. Engellere çözüm bulduğumda kendimi güçlü hissediyorum. Zorlandığım durumlar karşısında da elbette zayıf hissediyorum. Birlikte yaşadığımız toplumun bu engellerle ilgili çözüm üretmeye çalışmasını anlamlı buluyorum.

Engellilik konusunda Müslüman cemaatin kat etmesi gereken ne tarz bir yol var sizce?

Bu konuda bir kitap yazılabilir. Belki de en kısa yol, Müslüman cemaatin engellileri tamamen benimsemesi. Bunun için de cemaatlerimizin bilinçlendirilmesi ve hassasiyetinin arttırılması gerekiyor.

“Engelli Ya da Değil, Kur’an’la Buluşmak İsteyen Herkese Elimizi Uzatmalıyız”

Müslüman cemaatin hafızlık eğitiminde mesafe kat etmesini istiyorum. Bir camimize gelen herhangi bir kadın, genç ya da yaşlı “Ben hafızlık yapmak istiyorum” dediğinde onu yönlendirebilmemiz gerekiyor. Biz hafızlık eğitimi veremiyorsak başka bir camiye yönlendirebilmemiz, uzak bir yer de olsa kişiyi bu eğitimle mutlaka buluşturabilmemiz gerekiyor. Hafızlık yapmak isteyen insanları cevapsız bırakmanın bir vebal olduğunu düşünüyorum. Engelli ya da değil, Kur’an’la buluşmak isteyen herkese elimizi uzatmak zorundayız.

Müslüman cemaat olarak engelli ya da değil, bizim tüm muhtaçlarla ve gönlü mahzunlarla bir araya gelmemiz, onları gözetmemiz çok önemli. Camilerimiz sadece kermeslerden ve kahvaltı programlarından müteşekkil değiller. Cemaat olarak nerede bir hasta, engelli, kimsesiz, yetim varsa bu kişilere de sahip çıkmamız gerek. Cuma namazında gençlerimizin, “Şurada yalnız bir amcamız var, onu da sırtlanıp getirelim. Birlikte cuma namazı kılalım.” diyebileceği bir cemaat bağı hepimize iyi gelecektir.

Engeli olmayan bir bireyin hangi davranışı sizin için kabul edilmezdir?

Engelli bir insanı aşağılamak, hor görmek, ondan utanmak, onu küçümsemek benim açımdan kabul edilemez şeyler. Yaşadığımız toplumların her konuda engellilere güvenmesi ve onların başarılı olabileceğine inanmasını isterdim.

Peki yaşadığınız şehir Lyon’da veya Müslüman cemaat içerisinde engellilerle ilgili nelerin değişmesini isterdiniz?

Lyon engellilere yönelik adaptasyonlar konusunda gelişmiş şehirler arasında. Trafik ışıklarının kumanda ile seslendirilmesi gibi düzenlemeler var, daha fazlası da yapılabilir.

“Camilerimizde Tüm Gönüllülere Yer Olmalı”

Müslüman cemaatin ise engellilerle ilgili bakış açısını tamamen değiştirmesi gerek. Bir cemaat, herhangi bir mensubuna, üyesine hangi imkânları sunuyorsa, aynı imkânları engelliler için de sağlamalı. Bunun için şunu tavsiye ediyorum: Bir engellinin gözünden ya da bedeninden camiye gelmeye çalışın. Nerelerde zorlanırsınız? Camiye girişinizden mantonuzu asmaya kadar; merdivenlerden kıbleyi bulmaya kadar… Kur’an okumaktan tesbih çekmeye kadar… Susadığınızda içeceğiniz su, yorulduğunuzda oturacağınız koltuk… Tüm bunlar basit şeyler gibi gözükse de tekerlekli sandalyedeki bir kişi için camide dolabın üstündeki bardağa ulaşmak zor olabiliyor. Görme engelli birisi için kıbleyi tayin etmek zor olabiliyor. Müslüman cemaat olarak, aramızda sadece bazılarının kolaylıkla dâhil olduğu bir caminin hayalini mi kuruyoruz? Yoksa engelli, çocuk, yaşlı, genç herkesin kolayca yer alabileceği bir cami mi istiyoruz? Bu soruyu kendimize sormamız gerekiyor. Aynı şekilde cami cemiyetlerinde engellilere görevler verilmesi konusunda büyük bir eksiklik var. Camilerimizde tüm gönüllülere yer olmalı, aynı şekilde engelli kardeşlerimize de görevler verilebilmeli.

İnsanların engelli bireyler hakkında yanlış düşündüğü 3 şeyi söyler misiniz?

Bazen insanlar benim göremediğimi öğrendiklerinde, aynı zamanda işitemediğimi de zannediyorlar. Sanki yanımda, benim hakkımda olumsuz konuştuklarında bunları duyamayacağımı, fark edemeyeceğimi düşünüyorlar. Birçok kişi, engellilerin günlük hayattaki işleri yapamayacağını zannediyor. Mesela çocuklarına bakamayacağını, yemek hazırlayamayacağını, çalışamayacağını ya da temizlik yapamayacağını zannediyorlar. Yine aynı şekilde engelli birisini evlilikte engelli olmayan birisine “layık” göremeyebiliyorlar.

Müslüman cemaat olarak üstünlüğün ancak takvada olduğunu ve engelli ya da engelsiz kardeşlerimiz arasında bir fark olmadığını yeniden hatırlamak zorundayız.

Elif Zehra Kandemir

Lisans eğitimini Münster Üniversitesinde Sosyoloji ve Siyaset Bilimi bölümlerinde çift anadal olarak tamamlayan Kandemir, Duisburg-Essen Üniversitesinde sosyoloji yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır. Ağırlıklı çalışma alanları göç sosyolojisi ve ırkçılık araştırmaları olan Kandemir Perspektif dergisi editörüdür.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#3

*Tüm alanları doldurunuz

  • Melek OZOGUL
    2024-02-14 16:38:15

    Bu güzel ve özel inisiyatif için perspektif dergisini tebrik ediyorum. Deniz Meryem ablanın azmini mücadelesine yakinen şahit oldu olmaya devam ediyorum. Bu işler doğum gibi sancılı olsada kendisi hem Lyon bölgesinde ve hatta Fransa'da ilklere imza attı. Bundan sonrada atmaya devam edeceğine inanıyorum. Rabbim her daim yardımcı melekleriyle yar ve yardımcısı olsun. Zerre miktarı kendisine destek olanlardan, kendisinden Rabbim ebeden razı olsun 🌿🦋

  • Aysun Karakuş
    2024-02-13 09:26:03

    Kendini cok guzel ifade etmissin arkadasim Deniz🍀Rabbim seni daha guzel yerlerde olmani nasip etsin insallah 🥰Azminden dolayi seni tebrik ederim 🥰Başarilarinin devamini dilerim insallah 🥰

  • Niger Gedikoglu
    2024-02-11 10:20:44

    Çok güzel ifade etmişsiniz Allah razı olsun .Bizlerde Meryem hocahanımın hafızllık dersi yapa talebesi olarak gurur duyduk.Rabbim kendilerinden ve bu imkanı sağlayan teşkilattan ebeden razı olsun 🌹

Son Yüklenenler