“Okçuluk Kültürümüzde Köklü Bir Gelenek, Ama Ulaşması Çok Zor”
Brüksel'de “Investir to 1pact” isimli proje üç senedir okçuluk eğitimleri veriyor. Okçuluğa Belçika’da Müslüman kadın ve çocukların ilgisi büyük. Okçuluğu elit bir spor olmaktan çıkarıp herkes için erişilebilir kılmayı hedefleyen projenin yöneticisi Haya ile görüştük.
Okçuluk birçok ülkede geleneksel spor dallarından bir tanesi. Türk geleneksel kültüründe önemli bir yeri olan okçuluk, aynı zamanda Güney Kore, Çin, Mısır gibi ülkelerde de köklü bir tarihe sahip. Son zamanlarda özellikle Avrupa’da da okçuluğa büyük bir ilgi var. Bu ilginin yansımalarından bir tanesi de Brüksel’de üç yıldır eğitimler veren Investir to 1pact Derneği.
Derneğin yöneticilerinden Haya Hanım*, üniversitede sosyal çalışmalar bölümünde okurken, içinde yaşadığı topluma iyi gelecek proje fikirleri arayışına girmiş. İlk başta sporla çok ilgili olmasa da sporun sosyal sorumluluk projelerindeki yerini düşünerek, bu alana doğru yönelmiş. Okçuluk ise uzun zamandır ilgisini çeken bir spor dalıymış. Haya Hanım bu sporu seçmesini şu şekilde anlatıyor: “Okçuluğun vücuda ve zihne faydalarını inanılmaz. Bu sporu icra edenlerin verdiği görüntüyü ve sergilenen duruşu sevdiğimi söylemeliyim. Dünyada kimlerin okçuluğu yaptığıyla ilgilendikçe, bu spor dalını Brüksel’e ve Türkiye ile Fas kökenlilerin yoğun olduğu Saint Josse ve Schaerbeek belediyesine taşıma fikrini daha da ilginç buldum.”
Bunun üzerine okçuluğu öğrenmek için kursa başlayan Haya Hanım, Brüksel’de bu spora kolaylıkla ulaşamadığını fark etmiş. Özellikle tesettürlü bir Müslüman kadın olarak bu sporu icra ederken giyindiği kıyafetler nedeniyle, Belçika’daki okçuluk derneklerinde zorluk yaşayacağını düşünmüş. “Kendimi okçuluk yapan insanlar arasında yalnız hissediyordum. Gittiğim kurslarda okçuluk çok daha elitist bir spor gibi algılanıyor ve yaşanıyordu.”
Gerçekten de okçuluk, tarihi Avrupa’da çok eskilere uzansa bile, 1780 ve 1840 yılları arasında bir eğlence olarak Britanya’nın üst sınıfları sayesinde yeniden canlanmış ve yaygınlaşmış. [1] Okçuluğun dünyada bir spor dalı olarak kabul edilmesi ise 1931 yılında Uluslararası Okçuluk Federasyonu’nun (FITA) kurulması ile olmuş.
Haya Hanım, bir elit sporu olarak görülen okçuluğun kültürüne bu kadar yakın olmasına rağmen, okçuluğa erişimin neden bu kadar zor olduğu sorusunu kendisine sormuş.
“Hedefimiz Okçuluğu Daha Erişilebilir Kılmak”
Haya Hanım’ın okçuluğu Brüksel’de sadece belirli çevreler için değil, herkes için erişilebilir bir spor hâline getirmek için kolları sıvayarak kurduğu dernek, kurulduğu 2021 yılından bugüne kadar yaklaşık 230 kişiye okçuluk dersi sunmuş. “Pek çok insan evlerine yakın bir yerde okçuluk yapabileceği için mutluydu.” diyen Haya Hanım, bazı Müslüman kadınların sundukları kurslara daha çok ilgi gösterdiğini, çünkü derneklerinde Müslüman başörtülü bir öğretmenin olmasının diğer kadınları da cesaretlendirdiğini söylüyor:
“Yola çıkarken hedefimiz okçuluğu yaygınlaştırmak ve bu spora girişi kolaylaştırmaktı. Bunun için sunduğumuz kursların saatlerine de dikkat ettik. Ayrıca kadın-erkek her yaştan insanın aynı derse katılabilmesini sağladık. Böylece bir anne veya baba çocuğuyla birlikte gelip bu sporu öğrenmeye başladılar. Hatta torunlarıyla birlikte derse katılan bir dedemiz bile oldu.”
Okçuluğun ailecek yapılabilecek nadir sporlardan birisi olduğunu söyleyen Haya Hanım, bu yüzden de kurslarının yoğun ilgiyle karşılaştığını söylüyor.
Okçuluk Aracılığı ile Karakter Eğitimi
Okçuluğun tarihsel arka planının ve felsefi boyutunun da önemli olduğunu söyleyen Haya Hanım, özellikle İslam geleneğinde okçuluğun mümtaz bir yeri olduğunu belirtiyor. Bu nedenle de birçok oturumlarında bu gelenekle bağlantılar kurmuşlar:
“Eğer öğrencilerimiz Müslüman ise derslerde okçuluğun İslam tarihindeki yerine de değiniyoruz. Örneğin cennetle müjdelenen on sahabiden biri olan Sa’d Bin Ebî Vakkâs’ın ok atışlarının her zaman başarılı olduğu ve dualarının her zaman karşılık bulduğu rivayet edilir. Peygamber’in bu okçuyu çok sevdiğinden bahsedilir. Ya da Selçuklu zamanında yaşamış olan Alparslan’ın dönemin en iyi okçularından biri olduğu anlatılır. Bu karakterlere dair tarihsel anlatılarla birlikte derslerimize farklı bir boyut katmaya çalışıyoruz.”
Gerçekten de okçuluğun bilhassa Türk gelenek ve tarihindeki yeri de oldukça köklü. Selçuklu ve Osmanlı döneminde ok ve yay birer başarı öğesi, hükümdarlık ve davet amaçlı olarak kullanılmış. Osmanlı döneminde de okçuluk faaliyetleri özellikle üstatlara saygı, kişinin doğru yoldan ayrılmaması, hedefinden sapmaması, hile ve yolsuzluk yapmaması gibi değerlerle bir arada sunulmuş. [2] Osmanlı’da Yeniçeri Ocağı’na bağlı okçuların iyi bir okçu olmalarının yanı sıra ahlaki değerlere de öncelik vermeleri istenmiş, bu ahlaki değerleri paylaşmayanlar aynı zamanda okçuluk sporundan da men edilmiş. [3]
Osmanlı Dizileri Okçuluğa Olan Talebi Etkiledi Mi?
Son zamanlarda ise özellikle Türkiye’de Osmanlı dönemine dair dizilerle birlikte okçuluk sporunun da popülerleştiği herkesin malumu. 2014 yılında yayımlanan Ertuğrul Gazi, 2019 yılında yayımlanan Kuruluş Osman gibi içeriklerde karakterlerin okçulukla ilişkisi, dizi izleyicilerini de etkiliyor. Haya Hanım bu etkinin Brüksel’e kadar ulaştığını teyit ediyor. Birçok kişi bu dizilerden etkilenip Brüksel’de okçuluk sporuna başlamak istemiş. Fakat Haya Hanım yine de bu dizilerin etkilerinin çok da büyük olmadığı görüşünde. Katılımcıların çok büyük bir kısmı, okçuluğa bir spor olarak ilgi duyan insanlar.
Bir savaş aleti olarak gelişen, daha sonrasında bir eğlenme, avlanma ve spor türüne evrilen okçuluk, büyük oranda millî kimlik ve aidiyet gibi konularla yakından ilişkili olsa da özellikle Brüksel’deki okçuluk örneğinde bu aidiyet boyutu çok da ön planda değil. Haya Hanım katılımcıların kendi millî kimlikleriyle yeniden buluşmak gibi bir amaçla değil, gerçekten sadece spor yapmak ve ailece birlikte güzel vakit geçirmek gibi bir amaçla bu spora yöneldiklerini anlatıyor. Zaten katılımcıların çok farklı milletlerden olması da bunun bir yansıması. Okçuluk derslerine sadece Türk, Faslı ya da Müslüman kökenli diğer kişiler değil, gayrimüslimler ve Belçikalılar da katılıyorlar.
Bunun okçuluk sporunu diğer sporlardan ayırt eden taraflarıyla ilgili olduğunu söyleyen Haya Hanım okçuluk ile alakalı şunları ekliyor: “Karakter eğitiminde ve kişisel gelişimde okçuluk aracılığı ile öğrenebileceğimiz birçok husus var. Okçulukta önceden niyet ve hazırlık yapmak, hedefe ulaşmak kadar önemlidir. Biz okçuluğu bir hücum ya da savaş pratiği olarak görmekten uzak, yaşamın kutsallığına odaklanan bir yerden okuyoruz. Plastikten bir okunuz olsa bile, bu amaçla tasarlanmış bir oyun dışında birine nişan almak yasaktır. Tehlikeli bir nesneyi asla haksız yere birine doğrultmamalısınız. Bu nedenle okçuluk, insanları başkalarına karşı duyarlı olma konusunda eğitir. Bu vesileyle tarihimizdeki hikmet değerlerini spor aracılığıyla tekrar yaşamış oluruz.”
*İsim kendi isteği üzerine değiştirilmiştir.
Dipnotlar
[1] History of Archery – Historical Overview of Archery
[2] Gemişten günümüze Türklerde sportif ve kültürel bağlamda atlı okçuluk- İsmail Polatcan
[3] Yücel, 1999:22, 25, 35; Yönal ve Türkmen, 2017:529