2023 Avrupa İslamofobi Raporu: Müslüman Karşıtlığı Aşırı Sağın Gölgesinde Artıyor
Avrupa İslamofobiyle Mücadele Topluluğu tarafından hazırlanan 2023 yılı raporunda Müslüman karşıtı vaka sayısında önemli bir artış gözlemlenirken, Avrupa'da aşırı sağın güçlenmesinin ve 7 Ekim sonrası atmosferin vaka sayılarındaki artışta etkili olduğu kaydedildi.
Avrupa İslamofobi ile Mücadele Topluluğu (CCIE) 2023 yılına dair hazırladığı yıllık raporu kamuoyuyla paylaştı. Avrupa geneli ve bilhassa Fransa bağlamına dair göstergelerin incelendiği raporda psikolojik şiddet kapsamına giren taciz vakalarının sayısında yüzde 300’lük bir tırmanış ve şiddet vakalarında genel bir artış görülüyor. Yaşanan bu artışta Filistin ve İsrail arasında 7 Ekim sonrası yaşanan durumun da etkili olduğu vurgulanıyor.
Daha Çok Müslüman Kadınlar Hedefte
CCIE’ye bildirilen ve hukuk departmanı tarafından kategorize edilen İslamofobik vaka sayısı 527’ten 828’e yükseldi: Bu 2022’den 2023’e yüzde 57’lik bir artışa tekabül ediyor. Rakamlar CCIE’nin yaptığı inceleme ve tasnif nedeniyle bildiren bütün vaka sayısını yansıtmıyor. Fakat CCIE ile iletişime geçen insan sayısında da benzer bir artışı görmek mümkün: 2022’de 787 kişi ihbarda bulunmak ya da tanıklıklarını anlatmak amacıyla kurumla temas kurarken, 2023’te bu sayı 1303’e yükseldi. Temasa geçenlerin büyük kısmı kurumun da bulunduğu Fransa’dan geliyor.
828 vaka içerisinde, ayrımcılık (779), kışkırtma ve nefrete teşvik (188), aşağılama veya saygısızlık (11), hakaret (64), manevi taciz (237), iftira (97), fiziksel saldırı (23), radikalizmle ve ayrılıkçılıkla mücadele (72) gibi konularla bağlantılı islamofobik olaylar yer alıyor. Önceki yıla kıyasla hakaret, ayrımcılık, nefret söylemi ve nefrete tahrikle ilgili vakalarda keskin bir artış söz konusu. Ancak en çarpıcı değişiklik, bir yıl içinde yüzde 301,7 oranında artış gösteren psikolojik tacizle ilgili. Bu kapsamdaki 237 taciz vakasından 151’i bir ortaokul veya lisede gerçekleşti.
2022’de olduğu gibi 2023’teki vakaların ezici çoğunluğunda da hedef yine kadınlar oldu. 828 vakanın 675’inde (yüzde 81,5) mağdur kadınlarken, 153’ünde (yüzde 18,5) ise mağdur erkeklerdi. Kadınlara yönelik İslamofobik olayların 2022’de 427 iken 2023’te 675’e yükselerek yüzde 58,1’lik bir artış gösterdiği görüldü. Erkeklerdeki artış ise yüzde 53 seviyesinde belirlendi.
Tüm vakaların yüzde 36,7’sindeki mağdurlar olay anında yalnızdı. Olayların çoğunluğu (516 vaka) kamuya açık yerlerde yaşandı. Bunlar arasında ilkokul, ortaokul, lise ve üniversiteler dahil olmak üzere eğitim kurumları öne çıkıyor. Vaka bildiriminin özellikle Eylül 2023’te Fransız okullarında vücudun tamamını örten abaya ve bir çeşit erkek entarisi olan kamiz giyiminin yasaklanmasından sonra arttığı raporda ifade ediliyor. Bu yasağa ilişkin 182 şikâyet bildirimi kayıtlara geçti.
Fransa’da Abaya Yasağı Sonrası Artış
Raporda Fransa’daki siyasi iklimde, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un ülkenin kamusal alanlarında dinî sembolleri yasaklama konusundaki duruşunu vurgulayan açıklamalarıyla birlikte, Müslümanların damgalanmasının giderek daha fazla kabul edilir hâle geldiği belirtiliyor. CCIE’ye bildiren tanıklıklara yer verilerek devletin bu tutumunun Müslümanlara, özellikle de Müslüman kadınlara karşı hayatın çeşitli alanlarında ayrımcılık yapılmasına zemin hazırladığı ifade ediliyor.
Laiklik ilkesi ve güvenlik gerekçesiyle okullarda abaya giyiminin yasaklanması, Müslüman kadınları orantısız bir şekilde hedef aldığı ve ayrımcılığı körüklediği gerekçesiyle eleştiriliyor. Raporda, Müslüman kız öğrencilerin kıyafet tercihleri nedeniyle taciz edildiği, sorgulandığı ve aşağılandığı, klişelerin pekiştirildiği, mahremiyetlerinin ve haysiyetlerinin ihlal edildiği vakalara dikkat çekiliyor ve örneklere yer veriliyor.
Öğrencilere yönelik gündelik okul hayatındaki ayrımcılığın yanı sıra, sistematik ayrımcılık hadiseleri de raporda aktarılıyor. Bunlar arasında görece yüksek akademik başarılarına rağmen geçtiğimiz aylarda aldığı kamu desteği Nord Valiliği tarafından kesilmek istenen Lille’deki Özel Averroès (İbn Rüşd) Lisesi’nin durumu öne çıkıyor.
Fransa’da Camilere Yönelik Saldırılar ve Aşırı Sağ Faktörü
Rapor, aşırı sağcı bireyler veya gruplar tarafından gerçekleştirilen vandalizm, kundaklama ve fiziksel saldırılar da dâhil olmak üzere Fransa genelinde camilere yönelik çok sayıda saldırıyı da detaylarıyla bildiriyor. Camilerin hedef alındığı olaylar, rapora göre, Müslüman toplulukları hedef alan daha geniş bir eğilime işaret ediyor. CCIE, Fransız yetkilileri artan şiddeti etkili bir şekilde ele almamakla suçlanmakta.
CCIE’ye göre, Fransa’da bu olaylara karışan aşırı sağcı kişilerin görece cezasız kalıyor olması, özellikle Müslüman azınlıklar için gizli bir şiddet ortamını körüklüyor: Aşırı sağın yarattığı tehdit, toplumsal huzuru bozan unsurların üzerine gitmeyi hedeflediklerini deklare eden yetkililer tarafından hâlâ büyük ölçüde göz ardı ediliyor. CCIE bu ihmalkarlık nedeniyle başta Müslümanlar olmak üzere hedef alınan grupların güvenliğine yönelik tehdidin güçlendiğini belirtiyor.
7 Ekim Sonrası Avrupa
7 Ekim 2023’ten bu yana Filistin ve İsrail’de artan şiddetin ve özellikle Gazze’deki vahim durumun Avrupa’ya yansıması nedeniyle aralarında Almanya, Fransa, Avusturya, Macaristan ve Birleşik Krallık’ın da bulunduğu Avrupa hükûmetleri gösterileri ve Filistin’le dayanışma ifadelerini bastırmak için çeşitli önlemler aldı. Bu önlemler arasında Filistin’e destek veren gösteri ve protestoların yasaklanması, polisin ağır baskıları, para cezaları, tutuklamalar, taciz ve hatta Filistin yanlısı eylemlere katılanlara yönelik sınır dışı etme tehditleri yer alıyor. Konuyla ilgili akademik araştırmalar ve sosyal medya paylaşımları da sansüre ve cezalandırıcı muamelelere maruz kaldı.
7 Ekim sonrasında yaşananlar Avrupa genelinde İslamofobik söylem ve nefret suçlarında da artışa yol açtı. CCIE yıllık raporu online nefret söyleminde, fiziksel ve sözlü saldırılarda, ifade özgürlüğüne getirilen kısıtlamalarda ve özellikle Filistin’e destek veren Müslümanlara yönelik ayrımcılıkta önemli bir artış olduğunu ortaya koyuyor.
Filistin’e destek ifadeleri Hamas’a ve terörizme destekle eş tutularak Filistinlilerin haklarını savunan kişi ve gruplara karşı ayrımcı eylemlere yol açtı. Avrupa’daki Müslümanlar, artan gözetim, damgalama ve antisemitizm suçlamaları ile özellikle hedef alındı. CCIE’ye göre, aşırı sağ İslamofobik söylemlerini arttırarak, dikkatleri Avrupa tarihindeki antisemitizmden uzaklaştırmak için bu durumu istismar ediyor.
Avrupa Genelinde Aşırı Sağ
CCIE’nin yıllık raporu, 2023’ü Avrupa genelinde aşırı sağ ideolojilerin normalleşmesi ve artan meşruiyetinin önemli endişelere yol açtığı bir yıl olarak tanımlıyor. Bu yıla özellikle azınlıkları ve Müslümanları hedef alan ırkçı, yabancı düşmanı, milliyetçi ve gerici söylemler damgasını vurdu.
CCIE, aşırı sağa yönelme eğilimini, çeşitli Avrupa ülkelerindeki seçim başarılarıyla örneklendiriyor. İtalya’da kökleri Mussolini’nin faşizmine dayanan İtalya’nın Kardeşleri Partisi hükûmete liderlik ederken, Birleşik Krallık’ta Muhafazakâr Parti ve İsveç aşırı sağı da öne çıkan diğer örnekler. Geert Wilders’ın Hollanda’daki zaferi, seçim öncesindeki katı İslamofobik duruşunun altını çizerek çağdaş ırkçılık için bir emsal oluşturuyor. Almanya, bölgesel seçimlerde önemli kazanımlar elde eden Almanya için Alternatif (AfD) partisinin daha da güçlenmesi ve gelecekte federal hükûmette yer alması ihtimaliyle karşı karşıya. İsviçre’nin popülist aşırı sağ partisi İsviçre Halk Partisi (SVP) ise, İslamofobik söylemin damgasını vurduğu parlamento hakimiyetini güvence altına almış durumda.
Avrupa ülkelerinde aşırı sağın yükselişini özetleyerek değerlendiren CCIE, bu olguyu frenlemek ve aşırı sağın sandıktaki, siyasi söylem üretmedeki ve toplum nezdindeki ilerleyişini durdurmak için yeterli önlemin alınmadığını belirtiyor. CCIE, bu olguya bir reaksiyon olarak siyasetçilerin Avrupa değerlerine dair yaptığı referansların ve niyet beyanlarının bir önlem olmadığını ve içi boş söylemler olduğunu ifade ediyor.
Çözüm Önerileri
Bu eksik minvalinde CCIE, siyasileri, karar alıcıları ve sivil toplumu İslamofobinin Avrupa’da bireysel ve münferit vakalarla sınırlı kalmadığı gerçeğini kabul ederek, ekonomik ve sosyokültürel yapısını tanımaya çağırıyor. Bu kapsamda dört ana alanda aktif hareket edilmesi gerektiği belirtiliyor. Bunlar: İslamofobiyle mücadelede kamusal farkındalığın arttırılması, aşırı sağcı söylemlerin önemsizleştirilmesiyle mücadele, Avrupa’daki Müslüman toplumlara yönelik şüpheci yaklaşımlara son verme ve eğitim ve iş hayatındaki ayrımcılık gerçeğiyle mücadele. (P)