17. Yüzyıldan Beri İslamla Tanışık Şehir: Amsterdam
Şehrin Müslümanları serisinin bu yazısında Hollanda'nın 17. Yüzyıldan beri İslam'la tanışık olan Amsterdam şehrinde Müslümanların ve İslam'ın izini sürüyoruz.
Amsterdam; dar sokakları, tarihî binaları ve dikkat çekici anıtlarının yanında su kanalları, özgür ruhu ve hoşgörülü olması ile bilinir. Amsterdam aslında ilk başlarda “Amstel” isimli bir köydü. Daha sonraları köye kurulan su bendi ile Amsterdam adını almıştır. Nitekim Amsterdam, “Amstel nehri üzerindeki baraj” anlamına gelir. Şehrin herkesi kapsayan bir özelliği olmasından kaynaklı olacak ki şehirdeki birçok Müslüman kendisini Hollandalı veya Türk olarak tanımlamak yerine “Amsterdamlıyım” olarak tanımlar.
Arif Bey de kendisini “Amsterdamlı” olarak tanımlayan Müslümanlardan birisi. Kendisi mahalledeki basket takımından bahsederken “takımdaki tek Türk ve Müslüman benim ama buna rağmen hepimizin Amsterdamlı olduğunu düşünüyorum” diyor. Avrupa’daki Müslümanlar üzerine yapılan bir araştırma da bu aidiyet duygusunun ona özel olmadığını gösterir nitelikte. Bu araştırmaya göre, Müslümanlar için yerel ve şehir düzeyindeki aidiyet ulusal aidiyetten çok daha güçlü. Müslüman olmayanlarda ise durum biraz daha farklı. Gayrimüslimlerde ulusal aidiyet, şehir veya yerel aidiyetten daha yüksek durumda. Yani Arif Bey’in kendisini bir Hollandalı olmaktan ziyade Amsterdamlı olarak hissetmesi Avrupa’da yaşayan birçok Müslüman için de geçerli. Bu da Müslümanların yaşadıkları şehir ile kendilerini özdeşleştirdikleri, yani “şehrin Müslümanları” oldukları iddiamızı güçlendiriyor.
Amsterdam’da 90.000 Müslüman Yaşıyor
Hollanda’da yaklaşık bir milyon Müslüman yaşıyor. Bu rakam ülke nüfusunun yüzde 5,8’ini oluşturuyor. Amsterdam’da yaşayan şehir sakinlerinin yaklaşık yüzde 12’si ise Müslüman. Yani Amsterdam’da yaklaşık olarak 90.000 Müslüman var. Şehirdeki Müslümanların çoğu Faslı ve Türk kökenli. Türkler, Amsterdam’daki Müslüman nüfusun yüzde 25’ini oluşturuyorlar.
Müslümanların Amsterdam’ın neredeyse her bölgesinde yaşadığı söylenebilir. Ancak De Pijp ve De Baarsjes gibi şehir merkezine yakın eski mahallelerde ve şehrin batısında yer alan Slotervaart’ta yoğun bir Müslüman nüfustan bahsedebiliriz. Slotervaart’taki Müslümanlar üzerine yapılan bir araştırmaya göre Müslümanlar Amsterdam’a güçlü bir aidiyet duygusu besliyor ve yüzde 80’inden fazlası kendisini bu mahallede evinde hissediyor. Amsterdam’a ait olmadıklarını veya kendilerini burada evlerinde hissetmediklerini belirten 59 Müslüman’dan 13’ü ırkçılık ve ayrımcılık nedeniyle kendilerini evlerinde hissetmediklerini gerekçe olarak gösteriyorlar.
Hollanda’da Müslümanların Tarihi
Hollanda’da Müslüman izleri 1600 başlarında, İspanya’da Hristiyanlığa geçmeye zorlanan Müslüman Moriskoların ülkeye gelmeleriyle başlar. Sonra farklı ilişkilerle devam eden bu süreç özellikle 1960’lı yıllarda yaşanan iş gücü anlaşmaları sonucunda Türk, Faslı ve Surinamlıların Amsterdam’a gelmesiyle farklı bir boyut kazanır. Son otuz yıldır da dünyada yaşanan siyasi ve toplumsal nedenlerle İran, Bosna, Afganistan, Irak ve Somali’den Müslümanlar Hollanda’ya iltica etmiş ve tüm bunlar zamanla şehirde önemli bir Müslüman nüfusunun gelişmesine katkı sunmuş.
Hollanda’da İslam kültürünün kurumsallaşma süreci, Müslümanların yoğun olarak yaşadıkları şehir ve mahallelerde çoğu minareli olmak üzere, inşa edilen camiler ile görünür bir hâl alır. Hollanda’daki 450 caminin 52’si Amsterdam’dadır. Hollanda’da ilk cami, 1935 yılında, Hollanda’nın Doğu Hint Adaları’ndan gelen Müslüman öğrenciler, denizciler ve hizmetçiler tarafından Den Haag’da kurulmuş olarak literatüre geçse de 1600’li yılların başlarında İspanya’dan Amsterdam’a sığınan Endülüs’ün sürgün Müslümanları Moriskolara, ibadet edebilmeleri için bir mescit izni verildiği, Katolik bir tarihçi tarafından ifade edilir. 1970’lerden bu yana Hollanda genelinde açılan camilerin bir bölümü, cemaati kalmamış kilise ve havralardan oluşur.
Amsterdam’ın Müslümanları
Amsterdam’da 1960’lı yıllarda Türkiye ve Fas’tan gelen Müslüman işçiler, âtıl hâlde ve kullanım amacı dışında olan binaların camiye dönüştürülmesinde etkin rol alırlar. İlk kuşak işçilerden olan Niyazi Amca, Amsterdam’daki Fatih Camisi’nin tarihini anlatırken, biraz da övünerek, kendisinin de içerisinde yer aldığı bir grubun kiliseyi camiye dönüştürdüğünü anlatıyor.
O dönem kulaktan dolma bilgiyle on yıl âtıl kalan bir binanın başka birine devredilebileceği dedikodusu üzerine arkadaşlarıyla birlikte o dönem bir süre o kilisede yatıp kalktıklarını, kiliseden bir an olsun bile ayrılmadıklarını bundan dolayı eşlerinin kendilerine her gün yemek getirdiğini ve binayı camiye dönüştürme mücadelesini anlatıyor. Bu çabaların sonunda 1981 yılında da Amsterdam Rozengracht’da bulunan eski Rum-Katolik Sint Ignatius Kilisesi, Fatih Camii olarak ibadete açılmıştır. Niyazi Amca’nın torunu Fatıma Hanım da şimdi bu camide rehber olarak gönüllü görev alıp, ilkokul ve ortaokul seviyesindeki öğrencilere camiyi gezdirmektedir.
Fatih Camii’nin ev sahipliğini yapan binanın tarihine baktığımızda buranın ilk başlarda Hollandalı sosyalistlerin gizli toplantılarını gerçekleştirmek için 1890’da inşa edildiğini görürüz. Bir süre sonra Cizvit Tarikatı tarafından satın alınıp 1927 yılında yeniden inşa edilen ve neo-Rönesans tarzına sahip olan bu kilise, 1971’e kadar cemaatsiz kalmış ve âtıl duruma düşmüştür. Binanın 10 yıl süren amaç dışı kullanımının ardından 1980 yılında cami arayışında olan Niyazi Amca ve arkadaşlarının emeği sonucunda Hollandalı yetkililer tarafından bu yapı Türklere tahsis edilir.
Orijinal kilisenin unsurları caminin iç kısmında dikkatlice korunur ve restore edilir. Ayrıca camiye dönüştürülmeden önce bina halı ve müzik dükkânı olarak da bir süre hizmet verir. Fatih Camii 1986’da Hollanda Diyanet Vakfı’na bağlanır. Fatih Camii görevlisi Kemal Gözütok, yapıyla ilgili yaptığı açıklamada, binanın yeniden dinî bir amaca hizmet etmesinin bir zamanlar burada rahip olarak görev yapan Katolik din adamlarını da mutlu ettiğini, caminin kentin anıt yapılarından biri olduğunu ve kültür-sanat organizasyonlarına da ev sahipliği yaptığını belirtir.
Amsterdam Ayasofya Camii
Amsterdam şehrinin Müslümanları için bir diğer önemli cami de Amsterdam’ın Baarsjes semtinde bulunan Wester Moskee, diğer adıyla Ayasofya Camii’dir. O dönem caminin temel atma törenine Hollanda hükûmetini temsilen Adalet Bakanı, Belediye Başkanı, Milletvekili Çoşkun Çörüz, IGMG’den yetkililer ile medya temsilcileri katılmıştır. Dönemin Adalet Bakanı Piet Hein yapmış olduğu konuşmasında “İnanç insana mahsus, sosyal ve toplumsal hayatın bir parçasıdır. İnsanları inançlarından uzaklaştırmaya zorlamak çok yanlış bir tutumdur. İnanç hürriyeti, inananların kendi ibadet yerlerini yapma hürriyetine sahip olmaları demektir.” demiştir.
Yapımı, toprak alım ve hukuki süreci yirmi yıla yakın süren yapı, Amsterdam’da Osmanlı ve Hollanda mimari tarzında tasarlanan, tek minareli kubbeli cami olması özelliğiyle şehrin Müslümanlarını temsil etmesi açısından önemlidir. 2016’da ibadete açılan ve 2.500 kişinin aynı anda namaz kılabildiği cami, şadırvanı, kütüphanesi, oyun alanı ile birçok fonksiyona sahiptir. Ayasofya Cemiyeti Başkanı Gazi Cırık, caminin sadece dinî eğitimle sınırlı kalmadığını, aynı zamanda el becerileri gibi dersler de sunduklarını söyleyerek şehirdeki toplumsal kaynaşmaya katkılarını belirtir.
Amsterdam’daki Diğer Camiler
Bunların dışında Amsterdam’da çeşitli Müslüman topluluklara hizmet veren birçok cami vardır. Bunlara örnek olarak; 1970’lerde kurulan, Amsterdam’ın ilk büyük camilerinden biri olan ve daha çok Fas kökenli Müslümanlara hizmet veren Al Kabir Camii, Endonezya kökenli Müslümanlara hitap eden Moskee Taqwa ve 2008 yılında açılan, modern mimarisi ile dikkat çeken ve daha çok kültürlü bir cemaate sahip olan Blue Mosque (Mavi Cami) gösterilebilir.
Fatima Hanım ile Amsterdam’daki Müslümanların geleceği üzerine konuşurken özellikle Hollanda’da siyaseten sağın yükselişte olduğuna dikkat çekiyor. Fatima Hanım’ın bu kaygısı haksız da sayılmaz. Nitekim gayrimüslimler Amsterdam’da 1980 ve 1990’lı yıllarda cemaati kalmamış kiliselerin satın alınarak camilere dönüşmesine sıcak bakarken 2000’li yıllardan sonra bu bakış hızla değişmiş. Örneğin Hollanda’nın günlük gazetelerinden Trouw’ın haberine göre, Hollanda’da kiliseden camiye dönüşen toplam 25 yapının 23’ü 2000 yılından önce. Son yirmi yılda, sadece iki kilise cami olmuş.
Amsterdam’da yeni cami inşaatları veya mevcut camilerin genişletilmesi ile ilgili imar ve inşaat izinleri konusunda da sorunlar yaşanıyor. Örneğin BovenIJ Cami projesinde olduğu gibi, yeni cami projeleri bazen uzun onay süreçlerinden geçiyor ve mahalle sakinlerinden gelen itirazlarla karşılaşıyor. Benzer şekilde belediye ve güvenlik birimleri, camilerin “radikalleşme” faaliyetlerine karşı önlem almak gibi gerekçelerle camileri sık sık takipte ediyor. Örnek olarak El-Tawheed Camii, radikalleşme iddialarıyla zaman zaman gündeme geliyor ve bu durum belediye ile cami yönetimi arasında gerginlik yaratıyor. Bu durum da cami cemaatleri ile yetkililer arasında güven sorunlarına yol açabiliyor.
Amsterdam Üniversitesi’nden Ineke van der Valk’ın araştırmasına göre, Hollanda’daki camilerin üçte biri son 10 yılda en az bir kez vandalizm, tehdit mektupları, kundaklama girişimi veya diğer saldırgan eylemlere maruz kalmış. Örneğin Şubat 2016’da beş kişi bir camiye iki molotof kokteyli attı. Olay sırasında caminin içinde çocuklar da dâhil olmak üzere yaklaşık 30 kişi olmasına rağmen kimsenin yaralanmamış olması bir şans.
Gerek 11 Eylül 2001 terör saldırıları, gerek Hollanda’da oluşan siyasi hava (örneğin İslam karşıtlığı ile bilinen Geert Wilders’in siyasi yükselişi) Müslümanların suçlu görülmesi ve gösterilmesine sebep olabiliyor. Son seçimlerde Wilders’in en yüksek oyu aldığına dikkat çeken Fatıma Hanım, buna rağmen Hollanda’nın anayasası ve yasalarına güvendiğini belirterek Müslümanların geleceğe umutla bakması gerektiğini vurguluyor.