'Almanya'da İltica'

Almanya Sınır Kontrollerine Başlıyor: “Avrupa Birliği’nin Yavaş Çöküşü”

Almanya’nın Solingen şehrinde meydana gelen aşırıcı terör saldırısının ardından ülke, Schengen bölgesinde krize yol açan sınır kontrollerine başlıyor. Uzmanlar AB’nin yavaş çöküşü hakkında uyarıyor.

Almanya’nın Solingen şehrinde, 3 kişinin hayatını kaybettiği terör saldırısının ardından iktidarda yer alan trafik lambası koalisyonu, yasadışı göçle yeteri kadar mücadele etmediği ithamlarıyla karşı karşıya. Daha sonra Daeş’in üstlendiği Solingen’deki saldırıyı düzenleyen teröristin, ülkeden sınır dışı edilmesi gereken bir mülteci olması, Almanya’da iltica politikasıyla ilgili yeni bir tartışmayı da alevlendirdi. Saldırının ardından ülke güvenliğini yeteri kadar sağlayamamakla eleştirilen SPD, Yeşiller ve FDP’den oluşan koalisyon hükûmeti bir “Güvenlik Paketi” üzerinde uzlaştı. Bu güvenlik paketinde mültecilerin sınır dışı edilmesinin hızlandırılması karara bağlandı. Fakat muhalefetteki Hristiyan Birlik Partileri (CDU/CSU) ve ülke genelinde siyasi nüfuzunu arttırmasından korkulan aşırı sağcı AfD için bu yeterli olmadı.

AB Hukukunun Altını Oyan Kontroller

İltica konusunun, Almanya gündemini özellikle 2015 tarihinde ülkeye ağırlıkla Suriyeli mültecilerin kitlesel olarak girişinden itibaren meşgul ettiğini ve siyasi coğrafyayı büyük oranda bu konunun şekillendirdiğini söyleyebiliriz. Solingen saldırısından sonra tek bir failin eyleminin tüm mülteci gruplarına kesilmesiyle birlikte bu tartışma yeni bir safhaya giriş yaptı. Koalisyon iktidarının zaten uzun zamandır kırılgan olan ve her an birisinin terk etmeye meylettiği karar masasına bir de muhalefetteki Hristiyan Birlik’in “mültecilere yönelik en sert politikalar devreye konulana kadar konunun takipçisi olacağız” baskısıyla oturması eklendi.

Hristiyan Birlik, özellikle Solingen’in ardından mültecilerin ülkeden sınır dışı edilmesinin yeterli olmayacağını, mültecilerin Almanya sınırlarına zaten baştan giremiyor olması gerektiğini bu masaya güçlü ama hukuka mugayyir bir sesle getirdi. Önümüzdeki sene düzenlenecek Federal Seçimler öncesinde ve Saksonya ile Thüringen eyalet seçimlerinden aşırı sağın “daha az göçmen” vaadiyle ezici bir zafer elde etmesinin ardından, federal hükûmet muhalefet ve eyaletlerle birlikte göç konulu bir toplantı düzenledi. Toplantıdan “Almanya sınır kontrollerinin genişletilmesi” kararı çıktı. Ve böylece Almanya, Schengen fikrinin ve AB hukukunun altını oyacak sınır kontrollerini genişletmeye adım atmış oldu.

Karara Almanya’nın Sınır Komşuları Ne Tepki Veriyor?

Federal İçişleri Bakanı Nancy Faeser’in (SPD) pazartesi günü yaptığı açıklamada, sınır kontrollerinin genişletilmesiyle “düzensiz göçün daha da kısıtlanması ve İslamcı terörün ve ağır suçların aktif tehlikelerine karşı Almanya’nın korunması” vaadediliyordu. 16 Eylül itibariyle yürürlüğe girecek ve 6 ay geçerli olması beklenen sınır kontrollerine Almanya’nın komşu ülkelerinden de tepkiler gecikmedi.

Eylül ayının sonunda Ulusal Meclis Seçimleri’nin düzenleneceği Avusturya için, Almanya’nın sınır kontrollerini arttırması ve Avusturya-Almanya sınırında geri çevrilen kişilerin Avusturya’ya gönderilme ihtimali siyasi olarak oldukça gergin bir konu. Avusturya hükûmeti, Almanya sınırından geri çevrilenleri ülkeye asla kabul etmeyeceğini duyurdu ve bir esneklik de uygulamayacağını açıkladı. Zira Almanya’da merkez siyaseti kendi popülist gündemiyle kilitleyen AfD’nin başarısına benzer şekilde Avusturya’da da aşırı sağcı FPÖ’den gümbür gümbür bir zafer bekleniyor. Bu nedenle Avusturya’nın özellikle bu dönemde isteyebileceği en son şey, Almanya’nın sınırdan geri çevirdiği mültecileri (ya da iltica başvurusunda bulunabilecek kişileri) kabul ederek ülkede aşırı sağcı popülistlerin ekmeğine yağ sürmek.

Hollanda Göç Bakanı Faber’in ZDF’e yaptığı açıklama ise, aşırı sağın ulusaşırı dayanışmasını gösterir nitelikte. Almanya’nın sınır kontrollerine “anlayışla” yaklaştığını açıklayan ve aşırı sağcı Geert Wilders’in hükûmetinde yer alan Göç Bakanı her ne kadar mültecilerin geri çevrilmesine dair tartışmada Almanya tarafında yer alıyor gibi görünse de, Hollanda da sınır kontrolleriyle tespit edilebilecek “yasa dışı göçmenleri” kabul etmeye hevesli değil.

Almanya’nın Polonya sınırında ise sınır kontrollerine tepki büyük. Polonya Başbakanı Donald Tusk’a göre sınır kontrolleri pratikte Schengen Anlaşması’nı askıya alıyor.

Öte yandan Almanya’nın sınır kontrollerinin yepyeni bir fenomen olmadığını da hatırlamak gerek. Almanya, Avusturya sınırlarında 2015’ten beri, Polonya ve Çekya sınırlarında ise 2023 Ekim’inden beri sınır kontrolleri yapsa da, yeni sınır kontrollerinin iltica başvurusunda bulunabilecek kimselerin geri gönderilmesini merkeze aldığı biliniyor. Dolayısıyla yeni olan şey, mültecilerin artık Solingen gibi acı bir terör saldırısının ardından, sözde siyaseten “daha meşru” bir zemin olduğu zannıyla pinpon topu gibi bir ülkeden diğerine fırlatılmasının, merkez partiler nezdinde de artık hiçbir rahatsızlık doğurmuyor olması. Ve Federal Hükûmet nezdinde ülkeye insani sığınma talebinde bulunacak her bir bireyin kriminel ve terörist olarak görülmesinin kontrollerle teyit edilmesi. Ayrıca insani sığınma sisteminin Almanya için ulusal güvenliğe dair bir tehdit olarak konumlandırılması.

Olağanüstü Hâl ile AB Hukukunu Aşma Denemesi

Almanya’nın genişleteceği sınır kontrollerine tepkiler sadece komşularından gelmiyor. Ülkede göç ve iltica alanında çalışan uzmanlar da sınır kontrollerinin devasa bir politik hata olduğu görüşünde.

Göç Konseyi (Rat für Migration) yaptığı açıklamada, Almanya’nın sınır kontrolleriyle birlikte “Avrupa’da yeni bir göç politikası krizinden endişe ettiğini” açıkladı.
Almanya’nın sınırlarında korunma talep eden kişilerin geri çevrilmesinin, “göç politikası tartışmalarında tehlikeli bir popülizmi temsil ettiğini” söyleyen Konsey, sınır kontrollerinin ardından insani korunma talep eden kişilerin geri çevrilmesinin hukuka aykırı olduğunu ifade ediyor. Konsey’e göre AB’nin önemli bir başarısı olan Schengen serbest dolaşım alanı tehlikeye atılıyor, Avrupa sığınma sistemi ve bireysel sığınma hakkı köklü bir şekilde sorgulanıyor ve popülist bir tartışma yürütülüyor.

Almanya’nın yürürlüğe koymayı açıkladığı sınır kontrolleri ve bununla bağlantılı olarak muhtemel mültecilerin geri gönderilmesi, temelde AB hukukuna aykırı. Zira iltica başvurusunda bulunan kişilerin sınırdan içeriye alınmaması sadece insani değil, aynı zamanda hukuki bir sorun. Almanya, geçerli AB hukukuna göre iltica başvurusunda bulunacak kişileri geri gönderme hakkına sahip değil. Almanya’da muhalefette olan Hristiyan Demokratlar ise, geri göndermeleri mümkün kılan Dublin kurallarının zaten hâlihazırda çalışmadığı ya da hiçbir ülkenin bu kurallara uymadığını iddia ederek hukuki bir açık bulmaya çalışıyor. Muhalefet ikinci bir yol olarak Almanya’da bir “olağanüstü hâl kuralı” uygulamasını hayata geçirerek, AB kurallarını ikinci plana atabilecek bir atmosfer yaratmayı öneriyor.

“Avrupa Birliği’nin Acı Verici Çöküşü”

German Foreign Policy’de yayınlanan bir değerlendirmeye göre Avrupa Hukuku Profesörü Alberto Alemanno, Almanya’nın sınır kontrollerinin Schengen bölgesinde serbest dolaşım ilkesinin açıkça ve orantısız bir ihlali olduğu görüşünde. Viyana Üniversitesi’nde Devlet Bilimleri Profesörü olan Christopher Wratil ise, Almanya’nın AB kurallarını göz ardı ederek artık başkalarına AB hukukuna uyma vaazı veremeyeceğini öngörüyor ve Berlin’in “sanki AfD iktidardaymış gibi davrandığını” ifade ediyor.

Avrupa Merkez Başkanı eski başkanı Mario Draghi ise AB’nin “acı verici bir düşüş” yaşamaması için yatırım yapılması gerektiğini ifade ediyor.

Tüm bunlara karşın uluslararası mülteci hukuku ve AB normları açık: İnsanı sığınma başvurusunda bulunmak isteyen insanlara sınırda bu fırsatın tanınması gerek! Dublin Tüzüğü’ne göre sığınma başvurusu yapmış olan kişi daha önce bir başka AB ülkesine giriş yapmışsa o ülkeye iade edilebilir; ancak öncelikle mültecinin hangi ülkeden AB’ye girdiğinin tespit edilmesi ve ilgili ülkenin yetkilileriyle anlaşma sağlanması gerekiyor. Zaman alan bu süre zarfında ise mültecilere bakılması şart.

Buna rağmen Almanya’nın 2023 yılında sınırda 35.618 kişiyi geri çevirdiği, 2024 yılında ise bu sayının artacağı biliniyor. İnsani korumanın bir lütuf değil, uluslararası bir sorumluluk olduğu gerçeği ise şu sıralar Federal Hükûmetin duyabileceği bir gerçek değil. Federal Hükûmet şu sıralar, merkez sağdaki Hristiyan Demokratların görünür ve aşırı sağdaki AfD’nin örtülü muhalefeti karşısında, işlevini yitirmiş iki merkez sol parti ile bir liberal partiyi uyum içerisine sokmaya çalışırken, beceriksiz bir jonglöre benziyor. Sınırlarda geri çevrilen ve kaderi bir teröristin yaptığı akıl almaz bıçak saldırısına bağlı kılınan mülteciler ise, bu jonglörün dert edeceği en son şey.

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler