'UNRWA'

UNRWA: “İsrail’in Yardımı Engellediği Gazze’de Hiçbir Şey Kalmadı”

İsrail’in insani yardımlara kapıları kapatmasıyla Gazze'de açlık alarm veriyor. UNRWA, temel gıda stoklarının tükendiğini ve kıtlığın ilk aşamasına girildiğini duyurdu. BM yetkilileri, yaşanan insanlık dramını “tanımlanması güç bir felaket” olarak nitelendiriyor.

©Christopher Penler / Shutterstock.com

İsrail yaklaşık iki aydır Gazze Şeridi’ne bütün insani yardım girişlerini engellerken Birleşmiş Milletler Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA), Gazze Şeridi’ndeki ihtiyaç sahibi Filistinlilere daha önce ulaştırılan yardım malzemelerinin tükendiğini ve açlığın daha da derinleştiğini belirtti.

İsrail, Hamas ile sağlanan ateşkes ve esir takası anlaşmasının 42 günlük birinci aşamasının sona ermesinin ardından 2 Mart’tan itibaren Kerem Ebu Salim, Erez ve Zikim olmak üzere 3 sınır kapısından Gazze Şeridi’ne insani yardımların girişini durdurma kararı alırken, bölgeye yardım malzemesi ve yakıt girişini engelliyor. İsrail’in yaklaşık 19 aydır bölgede yürüttüğü soykırım nedeniyle yoksullaşan, dışarıdan verilecek yardımlara bağlı hâle gelen Filistin halkının maruz kaldığı şartlar, sınır kapılarının kapanmasıyla daha da kötüleşirken Gazze Şeridi’ndeki Filistin hükûmeti, “kıtlığın ilk aşamalarına” girildiğini bildirdi.

UNRWA’nın X hesabından yapılan paylaşımda, Gazze’ye ulaştırılmaya hazır hâlde bekleyen yardımların önündeki tek engelin sınır kapılarının açılması olduğu kaydedildi. Paylaşımda, ihtiyaç sahiplerine ulaştırılan temel yardım malzemeleri tükenirken, diğer yandan açlığın daha da derinleştiğine işaret edildi. UNRWA’nın yaklaşık 3 bin insani yardım yüklü tırının Gazze’ye girmeyi beklediğine dikkat çekilen paylaşımda İsrail yönetimi tarafından uygulanan kuşatmanın kaldırılması gerektiği belirtildi.

Kriz Her Geçen Gün Derinleşiyor

İsrail ordusunun 7 Ekim 2023’ten bu yana düzenlediği saldırılarda 2,3 milyon nüfusa sahip Gazze Şeridi’nde yaklaşık 2 milyon kişi yerinden edildi. Sivil altyapıyı ve hastaneleri de hedef alan İsrail, Gazze’de insani bir felakete neden oldu. Bölgeye su ve elektrik tedarikinin kesilmesi ve sınır kapılarının kapalı tutulması Gazze’deki Filistinlilerin yaşadığı zor şartları daha da derinleştiriyor.

İsrail ordusu, Gazze Şeridi’nde 19 Ocak’ta yürürlüğe giren ateşkesin ardından 18 Mart sabahı şiddetli saldırılarına yeniden başladı. İsrail ordusunun saldırıları yeniden başlatmasından itibaren çoğunluğu yaşlı, kadın ve çocuk olmak üzere 2 bin 273 Filistinli hayatını kaybetti, 5 bin 864 kişi yaralandı. İsrail’in Gazze Şeridi’ne 7 Ekim 2023’ten bu yana düzenlediği saldırılarda ise yaşamını yitiren Filistinlilerin sayısı 52 bin 365’e, yaralıların sayısının da 117 bin 905’e yükseldi.

“Durumu Tarif Eden Kelime Bulmak Zor”

Birleşmiş Milletler Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) Kıdemli İletişim Yöneticisi Jonathan Fowler, ellerinde hiç gıda maddesi kalmadığını belirterek Gazze’deki mevcut durum için, “Durumu tarif eden kelime bulmak çok zor. Kıyamet gibi. İnsanlık dışı. Bu, Ekim 2023’te başlayan bu savaştan beri Gazze Şeridi’nde gördüğümüz insani krizin en kötü aşaması.” dedi. Fowler, durumun aslında karmaşık olmadığını belirterek, “Kıtlık hayaleti Gazze Şeridi’ni takip ediyor. Dünyanın herhangi bir yerinde, orada yaşayan herkesin kıtlıkla karşı karşıya kaldığı bir durum olmamıştır. Eğer 50 günden fazla bir süredir gıda yardımı getirmeniz ve ticari tedarikler yasaklanırsa, kaçınılmaz olarak insanların hiçbir şeyi kalmadığı bir aşamaya doğru ilerlersiniz.” diye konuştu.

Ateşkes sırasında yardım miktarını önemli ölçüde artırabildiklerini ancak kesinlikle gerekli olan seviyeye ulaşamadıklarını kaydeden Fowler, bu süreçte bir miktar stoklarının kaldığını ve insanların da bir ölçüde gıda stoklarına sahip olduğunu ancak geçen 50 günden fazla süre zarfında bunların kademeli olarak tükendiğini aktardı.

“Dağıtacak Gıda Kalmadı”

Fowler, “Dünya Gıda Programı artık dağıtacak gıda malzemesi kalmadığını açıkladı. Bizim un stoklarımız da bundan birkaç gün önce tükendi. Elimizde sadece birkaç yüz gıda kutusu kalmıştı. Bu malzemeler de birkaç gün önce tükendi, bu yüzden verecek gıdamız kalmadı. Dünya Gıda Programı’nın da verecek gıdası kalmadı. İnsanlar giderek umutlarını yitiriyor. Hiçbir şey yok. Yakında yiyecek hiçbir şey kalmayacak.” ifadelerini kullandı.

Bu durumun Gazze’deki insan sağlığı üzerinde ciddi sonuçları olacağını vurgulayan Fowler, ateşkesten önce de çocuklar arasında akut yetersiz beslenme oranlarında artış görmeye başladıklarını şimdi ise çok daha kötü bir durumla karşı karşıya olduklarına dikkati çekti. Gazze’deki kıtlığın tamamen insan yapımı siyasi bir karar olduğunu dile getiren Fowler, “Eğer yardım akışına izin verilmesi yönünde bir tercih yapılırsa, yardım akabilir. İsrailli yetkililer sıkı bir abluka uyguladı ve hiçbir şey geçmiyor. Dünya çapında çağrılar var: ‘Ablukayı kaldırın, yardımın akmasına izin verin.’ Bunların hiçbir etkisi yok. Bu tamamen skandal bir durum.” değerlendirmesinde bulundu.

UNRWA Faliyetlerine Yasak

İsrail Parlamentosu’nun UNRWA’ya yönelik yasağı hakkında da bilgi veren Fowler, yasağın iki yönlü olduğunu söyleyerek şunları kaydetti: “Yasağın bir kısmı, İsrail’in egemen toprakları olarak gördüğü yerlerde UNRWA faaliyetlerine yönelik özel bir yasak. Bu, özellikle uluslararası hukuka göre işgal altındaki kabul edilen Doğu Kudüs’te faaliyet göstermemizi engelliyor. Doğu Kudüs’te eğitim, sağlık hizmeti, sokak temizliği gibi hizmetler sunuyoruz. Doğu Kudüs’teki okullarımızda yaklaşık 800 çocuğumuz var. Büyük yaştaki gençler için mesleki eğitim merkezimizde yaklaşık 350 stajyerimiz var ve yılda yaklaşık 70 bin kişi ücretsiz tıbbi hizmetlerimizden yararlanıyor.”

Fowler, yasağın diğer kısmının ise İsrail devleti ile UNRWA arasındaki tüm temasları yasakladığını belirterek bunun, işgal altındaki bir bölgede işgal gücüyle diyalog kurma imkanına dayanan insani yardım gibi birçok hizmeti ve operasyonları giderek zorlaştırdığına işaret etti.

UNRWA’nın Gazze’deki Rolü

Gazze’deki insani yardım ve temel hizmetlere yönelik UNRWA faaliyetlerinin risk altında olduğunu ancak kurumun faaliyetlerini sürdürmeye çalıştığını vurgulayan Fowler, “Gazze Şeridi’ndeki uluslararası insani operasyonun bel kemiğiyiz çünkü orada faaliyet gösteren en büyük BM kuruluşuyuz. 12 bin operasyonel personelimiz var. Birleşmiş Milletler sisteminin geri kalanının, ulusal ve uluslararası toplam 400’den fazla personeli yoktur.” diye konuştu.

Gazze’de görevli UNRWA personelin tamamının Filistinli olduğunu, uluslararası personelin burada kalmasına izin verilmediği için ayrılmak zorunda kaldığını anlatan Fowler, şu bilgileri paylaştı:

“Gazze Şeridi’nde her gün 15 bin kişiye tıbbi bakım sağlamaya devam ediyoruz. İkinci okul yılı olan, yüz binlerce çocuğun okula gidemediği bir dönemde, çocuklar için bazı öğrenme faaliyetleri sağlamaya devam ediyoruz. Şu anda 12 bin çocuğa öğrenme faaliyetleri sağlayabiliyoruz. Su mühendislerimiz, on binlerce kişiye hizmet veren su kuyularını yeniden kurmak için çalışıyor. Hurdadan yedek parçalar yaparak su kuyularını tamir ediyor, tekrar çalışır hale getiriyorlar.”

Ancak tüm bu çalışmaların, İsrail yetkililerinin Gazze Şeridi’nin üçte ikisini “yasak bölge” ilan etmesi veya tahliye emirlerine tabi tutması nedeniyle büyük risk altında olduğunu söyleyen Fowler, nüfusun Gazze Şeridi’nin çok daha küçük bir alanına sıkıştırıldığını, bunun insani yardım çalışanlarının işlerini yapabilmelerine büyük baskı oluşturduğunu ve hareket etmeyi çok daha zorlaştırdığını ifade etti.

UNRWA’nın benzersiz olarak Filistin mültecilerine doğrudan hizmet sağlayan tek BM kuruluşu olduğunu dile getiren Fowler, görevlerinin her üç yılda bir BM Genel Kurulu tarafından yenilendiğini ve uluslararası toplumun desteğini aldıklarını kaydetti. BM üyesi olan İsrail’in bir BM kuruluşu olan UNRWA’yı hedef almasının ileride başka ülkelerin de BM kuruluşlarına yönelik benzer saldırılar düzenlenmesine sebebiyet verebileceği uyarısında bulunan Fowler, şöyle devam etti:

“BM Genel Kurulu kararını veya BM Genel Kurulu kararıyla oluşturulan bir kuruluşun yetkisini bir üye devletin geçersiz kılabileceğinin düşünülmesi bile hukuken kabul edilemez. Uluslararası insancıl hukuka göre, işgal altındaki bir nüfusun refahını sağlamak işgal gücünün sorumluluğuna girer. İsrailli, hedef aldıkları UNRWA’nın yokluğunda, bu insani yardımların sağlanmasından hukuken sorumlu olacaklarını çok dikkatli şekilde düşünmelidir.”

UNRWA’nın finansal olarak da zorlandığını, ABD finansmanının sona erdiğini ancak diğer BM’ye üye devletlerden destek geldiğini belirten Fowler, “İşimizi yapmaya devam ediyoruz ama aşırı zorluk içinde çalışıyoruz.” dedi.

İsrail’in UNRWA Yasağı UAD’de Görüşülüyor

Öte yandan Uluslararası Adalet Divanı’nın (UAD), İsrail’in Birleşmiş Milletler (BM) kuruluşlarına yönelik kısıtlamalarının hukuki sonuçlarını değerlendiren danışma görüşü duruşmaları Hollanda’nın Lahey kentinde Barış Sarayı’nda devam ediyor. 5 gün boyunca devam edecek olan duruşmalarda aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 39 devlet ve 4 uluslararası kuruluş, İsrail’in BM kuruluşlarına yönelik kısıtlamalarına ilişkin kanaatlerini sunuyor.

Duruşmaların üçüncü gününde Fransa adına sunum yapan Fransa Dışişleri Bakanlığı Hukuk İşleri Müdürü Colas, egemenlik hakkı kapsamında İsrail’in UNRWA’nın kendi topraklarındaki faaliyetlerini engelleyebileceğine, ancak işgali altındaki Filistin topraklarında bu egemenlik yetkisinin olmadığına işaret etti. İsrail’in her halükarda kendi topraklarında dahi UNRWA’nın yasaklanmasını BM ile müzakere etmesi gerektiğini kaydeden Colas, “Bu yükümlülüklere uygun olarak İsrail, UNRWA’nın faaliyetlerini ülke dışına aktarma koşullarını iyi niyetle müzakere etmeli ve ajansa (ülkeden) ayrılmasına hazırlık için makul bir bildirim süresi vermeli ve son olarak personeline sorunsuz bir geçiş dönemi için gerekli ayrıcalıkları, dokunulmazlıkları ve kolaylıkları sağlamalıdır.” ifadelerini kullandı.

Colas, buna karşılık İsrail’in işgal ettiği topraklardaki BM personeline karşı koruma yükümlülüklerinin devam ettiğini, Cenevre Sözleşmesi kapsamında insancıl hukuka uyma yükümlülüklerinin olduğunu ve bu yükümlülükler kapsamında İsrail’in Filistin’de sivil nüfusun hayatta kalması için gerekli malzemelerin engelsiz şekilde tedarik edilmesini sağlaması gerektiğini dile getirdi. İsrail’in işgalci güç olarak işgal altındaki topraklara yardım yapacak kuruluşların seçiminde “takdir yetkisine” sahip olduğunu anlatan Colas, ancak bunu yaparken yerel halka yeterli yardımın sağlandığından emin olacak şekilde işgal bölgelerinin özel koşullarını göz önünde bulundurması gerektiğini savundu.

Amnesty: İsrail, Gazze’de “Canlı Yayınlanan Bir Soykırım” İşliyor

Amnesty International, İsrail’in Gazze’de Filistin halkını yok etmeye yönelik “özel bir niyetle” yasa dışı eylemler gerçekleştirdiğini ve Birleşmiş Milletler Soykırımı Önleme Sözleşmesi’ni ihlal ettiğini belirtti. Kuruluşun Pazartesi günü yayımladığı yıllık raporunda, İsrail’in işlediği suçlar arasında “sivillere ciddi fiziksel veya zihinsel zarar vermek” ve “onları fiziksel olarak yok edecek yaşam koşullarını bilinçli olarak dayatmak” gibi eylemler yer aldı.

Raporda, İsrail’in Gazze’ye insani yardımı “sürekli olarak engellediği, reddettiği ya da kolaylaştırmadığı” ve uluslararası toplum ile Uluslararası Adalet Divanı’nın sivil halk üzerindeki yıkıcı etkisi hakkında kendisini uyardığı hâlde güneydeki Refah kentine kara harekâtı düzenlediği vurgulandı. Amnesty ayrıca, İsrail hava saldırılarının, sıklıkla tahliye çağrılarına uyan sivilleri hedef aldığını ve İsrail güçlerinin birçok Filistinliyi keyfi olarak gözaltına aldığını, bazı durumlarda zorla kaybettiğini de rapor etti.

Amnesty International Genel Sekreteri Agnès Callamard, 7 Ekim 2023’ten beri dünyanın canlı yayında gerçekleşen bir soykırıma tanıklık ettiğini, devletlerin ise sanki ellerinden hiçbir şey gelmiyormuş gibi izlediğini kaydederek, “İsrail on binlerce Filistinliyi öldürdü, çok kuşaklı aileleri yok etti, evleri, geçim kaynaklarını, hastaneleri ve okulları yerle bir etti.” dedi. Callamard, İsrail’in ve “başta ABD olmak üzere güçlü müttefiklerinin” uluslararası hukukun kendileri için geçerli olmadığını ya savunduğunu ya da öyle davrandığını ifade etti.

Amnesty raporunda ayrıca, başta ABD Başkanı Donald Trump yönetimi olmak üzere “benzeri görülmemiş güçlerin” küresel ölçekte insan haklarına tehdit oluşturduğuna dair de uyarıda bulunuldu. (AA, P)

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler