Avusturya’da Irkçılık ve Müslüman Düşmanlığında Artış
Avusturya'da aşırı sağcı hükümetin yabancı ve Müslüman karşıtlığı, yabancı düşmanlığı ve ırkçılığın artmasına zemin sağlıyor.
Avusturya‘da bir yılı aşkın süredir iktidarda olan aşırı sağcı hükümetin ayrıştırıcı, göçmen ve Müslüman karşıtı politikalarının, ülkede ırkçı tutumları hissedilir oranda arttığı kaydedildi.
Irkçılık karşıtı sivil toplum örgütü SOS Mitmensch tarafından geçen ay yapılan, Avusturya siyasetinde İslam karşıtlığının ciddi oranda arttığını gösteren çalışmada, 2018’de başbakan yardımcısı, bakan gibi üst düzey siyasilerin, Müslümanlara yönelik ayrıştırıcı ve aşağılayıcı içeriklerin yer aldığı 20 siyasi kampanya ve vakanın içinde bulunduğu, söz konusu İslamofobik kampanyaların ciddi mağduriyetlere yol açtığı belirtiliyor.
Çalışma düne kadar marjinal gruplar tarafından dillendirilen İslam düşmanlığının siyasetin ön sıralarına taşındığını göstermesi açısından önemli bir veri olarak kabul ediliyor. Ülkedeki herhangi bir resmi kurum tarafından tanımı yapılmamış, kimsenin ne olduğunu bilmediği “siyasal İslam’la mücadele” bahanesiyle Müslümanlara yönelik ayrıştırıcı “özel kanunlar çıkartan” hükümet, dini özgürlükler başta olmak üzere sosyal yaşamı kısıtlayıcı adımlar atıyor.
Nazi Propagandasında Ciddi Artış
Mültecileri ülkeyi tehdit eden potansiyel tehlike olarak gören aşırı sağcı koalisyon, Cumhurbaşkanı Alexander Van der Bellen başta olmak üzere Avusturya Hristiyan cemaatinin önemli temsilcileri, muhalefet ve çok sayıda sivil toplum kuruluşunun sert tepkilerine rağmen henüz mülteci statüsü elde edememiş kişilerin mahkeme kararı olmaksızın hapsedilmelerini sağlayacak “güvenlik hapsi” düzenlemesini meclisten geçirmek için büyük kararlılık sergiliyor.
İçişleri Bakanlığının geçen hafta paylaştığı verilerde ise, ülkede Nazi propagandasındaki ciddi artışı açıkça gün yüzüne çıkartıyor. Buna göre, 2018’de Nazi propagandası nedeniyle 138 kişiye cezai işlem yapılırken, bir önceki yıla oranla bu suçu işleyen kişilerin oranında yüzde 16’lık artış yaşandığı belirtiliyor.
“Meydanı Irkçılara Bırakmamak Gerekiyor”
21 Mart Uluslararası Irk Ayrımı ile Mücadele Günü öncesi Avusturya’da artış gösteren Müslüman karşıtlığı ve ayrımcılığa ilişkin açıklamalarda bulunan Linkswende sivil toplum kuruluşu sözcüsü Karin Wilflingseder, demokrasi ve insan haklarını savunan herkesin ırkçılığa karşı omuz omuza mücadele yürütmesi gerektiğini vurgulayarak, tarihte ırkçıların önce azınlıkları hedef aldığını, daha sonra bütün toplumun ırkçılık nedeniyle ağır bedeller ödediğini hatırlattı.
Wilflingseder, aşırı sağcı hükümetin İslam karşıtlığını körüklediğine dikkati çekerek, “Avusturya’nın ve Avrupa’nın İslamlaştığı uyarısında bulunanlar, Müslümanlara yönelik kışkırtıcılığı tetikleyen ve nefret söylemlerini kullananlar bu hükümette önemli koltukları işgal ediyor. Dünyayı yaşanmaz bir yere çevirenler, başörtülü ya da savaştan kaçarak daha güvenli bir yer arayan insanlar değil güzel giyimli aşırı sağcı radikallerdir.” görüşünü paylaştı. Irkçılığa ve İslam düşmanlığına karşı her zaman tetikte olunması gerektiğinin altını çizen Wilflingseder, “Müslüman bir kadına başörtüsü taktığı için saldırıda bulunulduğu ya da siyahi birine ırkçılık yapıldığı zaman dayanışma içinde karşı durarak meydanın ırkçılara bırakılmaması gerekiyor.” şeklinde konuştu.
“Yabancıları Öcü Olarak Gösterenler Bizi Yönetenler”
Ülkenin en önemli yardım kuruluşlarından Volkshilfe Başkanı Erich Fenninger de Avusturya başta olmak üzere Avrupa’da ırkçılığın ve yabancı düşmanlığının belirgin şekilde artış gösterdiğine dikkati çekerek, yabancıların “öcü” gibi gösterilmeye çalışıldığını söyledi.
Fenninger, “Yabancıları öcü olarak gösterenler bizi yönetenler. Hem Avusturya’da hem de Avrupa’da yönetimde yer alan bu kişiler, yabancı ve mültecileri Avusturya’da meydana gelen her olumsuzluğun suçlusu olarak gösteriyorlar. Bu tamamen gerçek dışı, bizimle yaşayan yabancılar günden güne daha fazla ırkçılığa maruz kalıyorlar. Buna karşı birlikte mücadele vermemiz gerekiyor.” dedi.
Hükümetin mültecileri ülkeye uyum sağlamamakla suçladığına ve tamamen dışlayıcı yöntemlere başvurduğuna dikkati çeken Fenninger, bir yardım kuruluşu olarak mültecilere yönelik çalışmalar yürüttüklerini, hükümetin aksine mültecilerin ülkeye uyum sağlaması için büyük çaba sarf ettiklerini kaydetti.(AA,P)