İş Dünyasının Görünmezleri: Başörtülü Kadınlar
Laikliğin en katı şekliyle uygulandığı Fransa’da başörtülü Müslüman kadınların sosyal hayata katılımları önünde pek çok engel bulunuyor. “Tarafsızlık ilkesinin” korunması bağlamında uygulanan başörtüsü yasakları ise kadınların eğitim ve iş piyasasında karşılaştığı zorlukların başında geliyor.
12 Mart tarihli Twitter’da yayımlanan bir videoda başörtülü genç bir kadın, duygusal bir sesle, başına gelen talihsiz bir olayı anlatıyordu. Öğrenci olarak, öğrenimini finanse etmek için satış görevlisi olarak çalışabileceği küçük bir iş ararken “Etam” markasının bir mağazasına gidiyor. Mağaza müdürü genç kadını önce kibarca karşılıyor, ancak genç öğrencinin iş aradığını öğrenince -videoda geçen ifadeye göre- kahkaha atıyor.
Genç kadın olayı anlatırken: “İş arıyorum ve satış alanında tecrübem olduğu için mağazalara başvuruyorum. Özgeçmişimi vermek için gülümseyerek bir mağazaya girdim. Kendisi de kadın olan mağaza müdürü iş aradığımı öğrenince bana baktı ve “Bu şaka olmalı, umarım ciddi değilsinizdir? Başörtülüsünüz ve benden iş istiyorsunuz!” diyor. Mağaza müdüründen özgeçmişine göz atmayı neden reddettiğini açıklamasını isteyen genç kadına mağaza müdürü taktığı başörtüsü nedeniyle kendisini işe almayacağını söylüyor ve ona iki gün önce “Dünya Kadınlar Günü” olduğunu hatırlatıyor.
Genç kadın aldığı cevap karşısında sarsıldığını ve kendini “engellenmiş” hissettiğini belirterek “ne diyeceğimi dahi bilemedim” diyor. Müdürün ona, “mağazaya girmeden önce başörtünüzü çıkarmanız gerekli, üzgünüm ancak başörtülü insanları kabul etmiyorum,” cevabına karşılık ona “ırkçı” olduğunu söylediğinde, kendisine “Hayır, hayır ırkçı değilim, feministim.” dediğini aktarıyor. Genç kadın için ise, “bu feminizm değil”, zira bu cesaret kırıcı hadise sonrası özgüveni yara alan kadın başka mağazalarda iş aramaya cesaret edememiş.
Filme alınan ifadelerin kamuoyunda uyandırdığı infialin ardından, marka yayımladığı bir açıklamayla mağaza müdürünün ihtiyati önlem olarak işten çıkarıldığını duyurdu. Etam şirketi tarafından yapılan açıklamada ayrıca, “gerçekleri kesin olarak belirlemek amacıyla” bir iç soruşturmanın açıldığı belirtildi. “Mağaza müdürünün [öğrenciyi] karşılama üslubu (…) şirket değerlerimizi yansıtmıyor”, Etam “çeşitliliği ve kapsayıcılığı teşvik eden bir şirkettir ve her türlü ayrımcılığa şiddetle karşıdır” denildi.
Başörtüsü Fransa’nın Takıntısı mı?
Bu sahne, Fransa’da pek çok genç kadının karşılaştığı şeyin özeti niteliğinde. Asıl mesele, başörtüsü sorunu nedeniyle çalışmamayı seçen ya da mesleki eğilimlerini değiştirenler ile iş bulamadıkları için başörtülerini çıkarmak zorunda kalanların sayısının tespit edilmesi. Ancak bu konuda ciddi bir araştırma henüz yapılmadığından kesin rakamlara dair bir veri mevcut değil.
Fransa’da başörtüsüyle ilgili hukuki çerçeve birbirini takip eden birkaç düzenleme sonrası bugünkü hâlini aldı. İlk olarak okullarla ilgili bir düzenleme yapıldı. Başörtüsü Fransa’da tüm kamusal alanda serbest, ancak, “göze çarpan” dinî sembollerin taşınmasını yasaklayan 15 Mart 2004 tarihli yasanın yürürlüğe girmesinden itibaren devlet okullarında başörtüsü, Yahudilerin kullandığı kipa, büyük Hristiyan haçları ve Sihlerin taktığı türban da yasaklandı. Bu yasak üniversitelerde geçerli değil.
11 Ekim 2010 tarihli yasayla ise kamusal alanlarda peçe ve çarşaf kullanımı yasaklandı. Öte yandan, İş Kanunu 2016’da şirketlerin kendi iç düzenlemelerine “tarafsızlık ilkesini” ekleyebilmelerinin önünü açtı. Kasım 2017’de ise Yargıtay (temyiz mahkemesi), şirketlerin dinî ve siyasî sembolleri yasaklamalarına izin verdi.
Bununla birlikte, Fransa’da laikliğin uygulanmasında hükûmete destek olan danışma kurulu Başbakanlık Laiklik Gözlemevi (Fr. L’observatoire de la laïcité) tarafından hazırlanan bir klavuzda, “dini inançları nedeniyle kimsenin işe alım prosedürlerinden dışlanamayacağı” belirtiliyor. Bu açıklama, Fransa kanunlarıyla hukuki olarak düzenlenmiş olan ve ırkçılık ile ayrımcılığı yasaklayan eşit haklar ilkesine dayanıyor.
Bu yasal çerçeve içerisinde örneğin Nesrin, başörtülü olarak Fransa’da çalışabilmenin bir yolunu bulmaya çalışıyor. Bir Orta Doğu ülkesinden gelen bu genç kadın Fransa ve Fransa kültürünün hayalini kurmuş. Hedefi ise Fransızca kitaplar yazmak. Ülkesinde başörtüsü takıyormuş fakat Fransa’da başörtüsünü çıkarıp yerine şapka ya da bere takmaya başlamış. “Kış mevsiminde iyi bir çözüm, ancak yaz gelince yine başörtüsü takacağım. Bu yüzden de sokakta tuhaf bakışlara ve sözlere maruz kalacağım”, diyor Perspektif’e konuşurken. Nesrin’in pek çok staj başvurusu reddedilmiş, “hatta Arap kültürüyle ilgili bir kamu kuruluşundan bile ret aldım” diyor. Fransa’da giyim tarzının iş piyasası önünde bir engel olmasını ise hiç anlayamamış.
Soraya ve Lila
Başörtüsü nedeniyle zorluk yaşayan bir diğer genç kadın Soraya ise başörtüsünü tamamen çıkarmış. Bizimle görüşmeyi kabul ettiği bir Paris kafesine yarı uzun saçları, hafif makyajı ve bol elbisesiyle geliyor. “Başörtümü çıkardım ama hala kapalı giysiler giyiyorum,” diyor. Soraya, Tunus kökenli, Fransa doğumlu ve Strasburg’da hukuk okumuş. Büyük bir şirkette hukuk departmanı yöneticisi olarak çalışıyor. “İş yerim hukuk bürolarının olduğu, Paris’te iş dünyasının kalbinin attığı bir bölgede. Paris’te çalışabilmek benim için bir hayaldi. 19 yaşında takmaya başladığım başörtüsünü öğrencilik yıllarımda da takmaya devam ettim. Ailem başörtüsü yüzünden işsiz kalayım diye göç etmediklerini, kardeşlerim ve benim için onca fedakârlığı boşuna yapmadıklarını söyleyerek başörtüsü takmama karşı çıkıyorlardı. Fakat ben başörtüme sıkı sıkıya tutundum ve öğrenimimi o şekilde tamamladım. Ancak sonrasında bir iş mülakatı sırasında, mülakattan geçebilmek için başörtümü çıkardım. Çalıştığım şirket, farklılıklara açık bir müessese, yine de müdürlerin başörtüsüz bir adayın iş başvurusunun yanında benim başvurumu tercih edeceklerini sanmıyorum. Genç yaşıma rağmen (Soraya 34 yaşında) bu zamana kadar zaten yeterince engellemeyle karşılaştım. Biliyordum ki başörtüsü, Fransa’da sıkça yaşandığı üzere, benim için bir dezavantaj olacaktı. Başörtüsü taktığım zamanlar, insanların benim bir Fransız olmadığımı düşündüklerini ve hatta bazen temizlik işçisi olduğumu sandıklarını görebiliyordum.” Soraya bir an düşüncelere dalıyor: “İşe erken gittiğim zaman, başörtülü kadınların temizlik yaptığını görüyorum. Ancak onların başörtülü olması kimseyi rahatsız etmiyor gibi görünüyor. Adeta görünmezler, kimse onları görmüyor”.
Soraya’nın ailesi, başörtüsünü çıkarma kararıyla rahatlarken genç kadının nişanlısı ise pek memnun olmamış. “O da benim gibi dindar bir insan. Başörtüsünü neden çıkardığımı anlamıyor. Ona göre Fransa’da hüküm süren İslamofobi karşısında geri adım attım. Tabi onun için her şey daha kolay, inancını gösteren tek şey bir sakal, ki o da Hippi sakalı sanılabilir” diyor Soraya. Sık sık gittiği Paris’in güney banliyölerindeki camide ise başörtüsünü çıkarmasının ardından herhangi onur kırıcı bir söz veya tepkiyle karşılaşmadığını sözlerine ekleyerek: “Bu da beni rahatlattı.” diyor.
Lila’nın yaşamı ise Soraya’nınkinden farklı şekillenmiş. Cezayir doğumlu Lila başörtüsünü takmaya 40’lı yaşlarda karar vermiş. O zamana kadar, evde çocuk bakıcılığı yapıyormuş. “Öncesinde de evde çocuk bakıcılığı yapıyordum. Şimdi de evde aynı işi yapmaya devam ediyorum. Çocuklar aynı çocuklar, dolayısıyla ebeveynleri beni tanıyordu; başörtülü ya da başörtüsüz olmam onlar için hiçbir fark yaratmadı” diye açıklıyor Perspektif’e. Ancak, örtündüğünden beri hiç yeni çocuk almamış. Ayrıca, başvurusu reddedilir korkusuyla herhangi bir kreşe başvurmayı da düşünmemiş. “Başörtüsü sorun olurdu, bunu biliyorum. Ebeveynlerle değil belki fakat okuldaki pedagojik ekip açısından sorun olurdu” diyor. “Bunun hassas bir konu olduğunu biliyorum, ancak insanlar başörtüsü konusundaki psikozlardan bıktı artık. Herkes Fransa’nın, insanların giyim kuşamından daha başka sorunları olduğunu söylüyor.” diyor.
Başörtüsü Yasağının Olumsuz Etkileri Üzerine Bir Araştırma
İki Stanford araştırmacısı Aala Abdelgadir ve Vasiliki Fouka tarafından Ocak 2019’da bir araştırma yayımlandı. Araştırmada Fransa’da devlet okullarında başörtüsünü yasaklayan 2004 yılı yasasının somut sonuçları inceleniyor.
Yapılan çalışma, artan göç akını ve “İslami radikalleşme” korkusuna cevaben birçok batılı ülkenin dinî ifade tarzlarını kısıtlayan ve sekülerizm gibi batı değerlerini vurgulayan politikaları yürürlüğe soktuğunu ortaya koyuyor. Araştırmada, “Kamuoyundaki yoğun tartışmalara rağmen, bu tür politikaların hedef aldıkları dinî azınlıkların davranışları üzerinde ne derece etkili olduğuna dair çok az sistematik bulgu var. Bu çalışmada, 2004 yılında yürürlüğe giren başörtüsü yasağının Fransız Müslüman kadınlarının sosyo-ekonomik entegrasyonu üzerindeki etkilerini değerlendirmek için nicel ve nitel veriler kullanılmıştır. Araştırmalarımızda, söz konusu yasanın Müslüman kızların ortaöğretime katılımlarını azalttığı ve uzun vadede iş gücü piyasasına erişim ve aile yapısı üzerinde olumsuz etkilere neden olduğu sonucuna vardık. Başörtüsü yasağının ayrımcılık ve din ile ulusal aidiyetlerin entegrasyona engel olduğu algısıyla yakından ilişkili olduğuna dair güçlü deliler sunuyoruz.” denildi.
Çalışmanın sonuç bölümünde başörtüsü yasağının kızların bağımsız hareket etme kabiliyetini azaltarak onların sosyal hayatta daha pasif kalmalarına, genellikle ebeveynleriyle yaşamalarına ve iş bulma olanaklarının düşük olmasına neden olacağı belirtiliyor.
Araştırma yazarları, yaşadıkları ırkçılık ve ayrımcılık vakalarını ihbar eden kızların sayısının arttığını, okula duyulan güvenin ise azaldığını ortaya koyuyor. Araştırmacıların sorularına cevap veren kadınlar, köken ülkelerine ve aynı zamanda –çelişkili bir şekilde- Fransız kimliklerine daha derin bir bağlılık duyduklarını ifade ediyorlar.
Söz konusu çalışma, okullardaki başörtüsü yasağının bu genç kızların özgürlüklerine katkıda bulunmaktan çok bağımsızlıklarını önemli derecede azalttığını ortaya koyuyor. Sağladığı finansal özgürlük nedeniyle iş ve meslek sahibi olmak bireylerin özgürlükleri açısından çok önemli rol oynuyor. Bu açıdan bakıldığında, kadınları başörtüsünden “kurtarma” gerekçesiyle 36’ya karşılık 494 oyla kabul edilen bu yasa sadece kadınların özgürlüklerinin biraz daha kısıtlanmasına hizmet etti. Araştırmacılar, 2004 yasasının kimlik algısını güçlendirerek Fransız toplumunda bir tür kutuplaşmayı da teşvik etmiş olabileceğini öne sürüyor.