'Fransa'

Fransa’nın Başörtüsüyle Bitmeyen Savaşı

Avrupa’daki en çok Müslüman nüfusa sahip ülkelerin başında gelen Fransa sık sık başörtüsü tartışmaları ile gündeme geliyor. Katı laiklik uygulamalarıyla tanınan ülkede başörtülü annelerin okul gezilerinde çocuklarına eşlik edip edemeyeceği tartışmaları yeniden alevlendi.

@ Shutterstock.com değişiklikler: Perspektif

Başörtüsü yasağı Fransa’da sık sık gündeme gelen bir tartışma konusu. En son tartışma ise öğrenci velilerini bir araya getiren Okul Aile Birliği Federasyonu FCPE’nin (Fr. “Fédération des conseils de parents d’élèves”) başlattığı bir kampanya ve kampanyada kullanılan basit bir poster ile başladı. Tüm kurumlardaki aile temsilcileri seçimlerinin hazırlıklarında kullanılan bu posterde, başörtülü bir annenin, yanındaki kızına gülümseyerek: “Evet, okul gezisine katılıyorum, ne olmuş yani?” dediği görülüyor.

Başörtüsü İhtilafı

Tartışmanın başlamasının hemen ardından kendisine konu ile ilgili sorulan soruya cevaben Millî Eğitim Bakanı Jean-Michel Blanquer şunları söyledi: “Okul Aile Birliği Federasyonunun tarihini, nasıl kurulduğunu çok iyi hatırlıyorum. Bu federasyon, laiklik temellerinde cumhuriyet değerleriyle kuruldu ve diğer okul aile birliklerinin varlık sebebi olmaya devam ediyor. Bu nedenle, onların bugün bununla (başörtülü veli fotoğrafıyla) kampanya yapmalarını görmek son derece çelişkili bir durum ve umuyorum ki bu hatayı düzelteceklerdir.” Bu açıklamaya tepki gösteren Okul Aile Birliği Federasyonu ise düzenlediği acil bir basın toplantısıyla Millî Eğitim Bakanı’na yanıt verdi: “Kampanya posterimiz ya yasa dışıdır ve yasaklanmalıdır; ya da yasaldır ve Sayın Bakan’ın bunun hakkında yorum yapma mecburiyeti yoktur. Sayın Bakan, okul aile birliği seçimlerine müdahale ederek ve insanlara bize oy vermemeleri için üstü kapalı bir çağrıda bulunarak, daha önce örneği görülmemiş bir davranış sergiliyor.”

Soraya 38 yaşında, en küçüğü 5 ve en büyüğü 13 yaşında olan üç çocuk annesi. Çocuk bakıcılığı yapan Soraya, düzenli olarak evde iki yaşındaki bir çocuğa bakıyor. Kendi tecrübeleriyle pek de örtüşmeyen bu tartışmalar onu epey şaşırtmış. Soraya, “En büyük kızım okula başladığından beri ona okul gezilerinde eşlik ettim. Ayrıca okul fuarlarına katıldım, kekler yapıp satarak gezilerin finanse edilmesine yardımcı oldum. Şimdi de bana sırf başörtülüyüm diye küçük oğlumun gezilerinde ona eşlik edemeyeceğimi mi söylüyorlar? Çocukları etki altında bırakabilirmişim diye, öyle mi? Bu çok gülünç. Bakmakta olduğum 2 yaşındaki bebeği de başörtümle etkiliyor muyum o zaman?” diye soruyor. Paris’in banliyölerindeki bir parkta buluştuğumuz Soraya, bir yandan oynayan çocuklara göz kulak olurken diğer yandan da sonbahar güneşinin tadını çıkaran parktaki diğer kadınları izliyor. “Bakın, bu anneler arasında başörtülü olanlar da var. Onlar nasıl tehlikeli olabilir? Fransa’da İslam adına yapılan tartışmalardan bıktım, usandım. Bize, toplumsal yaşama entegre olmamız söyleniyor. Biz de bunu bu okul gezileri vesilesiyle yapıyoruz, çocuklarımızın okul hayatına katkı ve katılım sağlıyoruz. Peki eninde sonunda bizden istedikleri nedir? Tüm örtülü kadınların evlerinde oturması mı?” diyor çocuklarıyla evinin yolunu tutmadan önce.

Yasa Ne Diyor?

Peki yasa bu konuda tam olarak ne diyor? Okul gezilerine başörtülü velilerin katılıp katılmaması Fransa’da neredeyse on yıldır süren bir tartışma konusu. Laiklik, Fransız eğitim sisteminin merkezinde yer alıyor. Kamu hizmeti görevini yürütenlerin tarafsız olmaları gerekliliği ise, kilise ve devlet işlerinin ayrılmasına ilişkin 1905 tarihli yasa ile belirlenmiş. Bu yasa tüm memurlar ve ilgili kişiler için dinî ve siyasi olmak üzere iki tür tarafsızlık öngörüyor. 2014 yılında yürürlüğe giren yasayla da, devlet okulları, kolej ve liselerde, öğrencilerin dinî mensubiyetlerini açıkça sergileyen sembol ya da kıyafetleri takmaları ve giymeleri yasaklandı. Ancak bu yasa öğrenci velileri için geçerli değil.
İdari içtihat hukuku, çocuklarına eşlik eden velileri, millî eğitim sistemi bünyesinde görev alan yardımcı personel olarak görmüyor. Dolayısıyla veliler, kilise ile devlet işlerini ayıran 1905 tarihli yasanın dinî tarafsızlık ilkesine tabi değiller. Fakat, velilerden birinin dinî propaganda yaptığının tespit edilmesi durumunda, okul yönetimi o veliyi refakatçi olmaktan menedebilir.

Ancak, bu hukuki zeminin de sağlam olduğu söylenemez. Zira 2012 yılında Nicolas Sarkozy’nin cumhurbaşbakanlığı döneminde Millî Eğitim Bakanlığı başörtülü velilerin çocuklarına okul gezilerinde refakat etmelerini yasakladı. Buna karşılık Fransa’nın en yüksek idari mahkemesi olan Danıştay (Fr. “Conseil d’Etat”) velilerin “hizmet alıcı” olarak yasa hükmünde belirtilen “kamu görevlileri ve kamu hizmeti görevi yürütenler” olmadıkları için tarafsızlık ilkesine tabi olmadıklarına, dolayısıyla başlarını açmak zorunda olmadıklarına hükmetmişti. Emmanuel Macron da bu görüşü onaylıyor gibi görünüyor. Başörtülü annelerin okul gezilerine katılmalarıyla ilgili olarak, “Veliler eğer okulla ilgili (resmî) bir sorumluluk yürütüyorlarsa başörtüsü takamazlar. Ancak, toplum seküler değildir ve bu onların sadece sıradan vatandaş oldukları her ortamda başörtüsü takmalarına izin verir” görüşünü savundu.

Ne var ki, yasa, Danıştay’ın hükmü ve Cumhurbaşkanı Macron’un açıklaması Eğitim Bakanı’nın şunları beyan etmesini engellemedi: “Durum çok açık: Hukuken yasak olmasa bile bunun (başörtüsünün) elimizden geldiğince önüne geçmek istiyoruz.” Bu açıklamalardan birkaç gün sonra, Eğitim Bakanı yasak olmasa bile, İslami başörtüsünün “arzu edilmediğini” belirterek sözlerini tekrarladı. Üstelik bu sözleri başörtülü bir annenin aşırı sağcı bir milletvekili tarafından sözlü saldırıya uğraması üzerine yaptığı bir değerlendirmede sarf etti. Söz konusu seçilmiş temsilci, bölgesel bir meclisin genel kuruluna düzenlenen okul gezisinde küçük oğluna refakat eden başörtülü kadına başörtüsünü çıkarmasını ya da toplantı odasını terk etmesini söylemişti. Kucağında ağlayan çocuğunu teselli eden annenin görüntüsü sosyal medyada hızla paylaşılmıştı.
Başörtüsü tartışması Cumhuriyetçi Parti’nin (Fr. “Parti Républicain”, LR) söz konusu yasağın dinî sembollerin kullanılmasını refakatçi öğrenci velilerini de kapsayacak şekilde genişletilmesi için verdiği önerge sonrası giderek büyüyeceğe benziyor. Önergenin ekim ayının sonunda görüşülmesi bekleniyor. Bu, geçtiğimiz haziran ayından bu yana yapılan ikinci yasaklama girişimi olacak. Bilindiği gibi haziran ayında yine Cumhuriyetçiler tarafından sunulan ve senatoda kabul edilen dinî sembollerin okul gezilerine katılan velilere de yasaklaması talebi, son oylamada metinden çıkarılarak geri çekilmişti.

Dinî Pratikler “Radikalleşme” Göstergesi

Paris’in merkezindeki bir emniyet müdürlüğünde dört polis memurunun başka bir polis memuru tarafından öldürülmesinin ardından yapılan soruşturma neticesinde yetkililer, saldırganın yakın zaman önce İslam dinine girdiğini tespit ettiklerini açıklamışlardı. Bu gelişmelere bağlı olarak Fransa’da yeniden İslam inancının Cumhuriyet’le uyumlu olup olmadığı tartışmalarına bağlı gerilimlerin tırmandığı böylesi bir zamanda başörtüsü meselesi yeniden ortaya atıldı. Ardından İçişleri Bakanı Chistophe Castaner “radikalleşme işaretlerini” gösteren bir liste hazırlattı. Bu listeye göre radikalleşme sinyalleri arasında katı dinî pratikler (bilhassa ramazan ayı ile ilgili), çevrede sergilenen davranış değişiklikleri, sakal uzatmak, kişinin öpme tokalaşma gibi tensel temastan kaçınıp kaçınmaması (…), ve söz konusu bireyin kadın meslektaşıyla takım olmayı kabul edip etmemesi gibi göstergeler yer alıyor.

Bu girişimin hemen ardından Paris banliyölerinde bulunan Cergy-Pontoise Üniversitesi harekete geçerek, öğretim görevlilerine radikalleşme işaretleri gösteren öğrencilerin bildirilmesi çağrısında bulunan bir bildirge gönderdi. Bu işaretlerin arasında, sakal bırakmak, ramazan ayında oruç tutmak, uluslararası haberlere duyulan ilgi, alkol tüketmeyi reddetmek ve hatta bazı dindarlık göstergelerinin “gizlenmesi” yer alıyordu. Bildirgenin neden olduğu sert tepkilere cevaben üniversite yönetimi, bu bildirgenin yalnızca öğretim görevlilerinin kendi rolleri ve işlevlerini daha iyi anlamalarına yardımcı olacak bir liste olduğunu açıklamakla yetindi. Soraya ile parktaki bankta oturarak çocuklarının oynamasını izlediği sırada buluşuyoruz. Kendisine en son tartışmaları anlattığımızda iç çekerek: “Sonunda buradan gitmek zorunda kalacağız… Eşim bunu cidden düşünüyor, ancak ben istemiyorum. Ama burada yaşamak imkânsız hâle gelecek…” derken en küçük oğlu gülümseyerek yanımıza geliyor. Oğlunun ellerini silip bir öpücük konduran Soraya siyah ceketinin üzerinde saldığı mavi başörtüsü ile yürüyerek uzaklaşıyor.

Hassina Mechaï

Cezayir kökenli Fransız gazeteci Mechaï, hukuk yüksek lisansı yapmış ve uluslararası ilişkiler ile Afrika ve Orta Doğu ilişkileri konusunda uzmanlaşmıştır.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler