'Dosya: İslam Toplumlarında Gayrimüslim Azınlıklar'

“Din Birçok Yerde Çatışmaların Temel Nedeni Değil”

Tehdit Altındaki Halklar Topluluğu (GfbV) Almanya merkezli faaliyette bulunan uluslararası bir organizasyon. Kurumun Etnik, Dinî ve Dilsel Azınlıklar Birimi’nden Lina Stotz ile İslam toplumlarındaki azınlıkları konuştuk.

Kötü muamele, işkence, zulüm ve tehdit. Bazı ülkelerdeki azınlıklar için tüm bunlar günlük yaşamın birer parçası. Tehdit Altındaki Halklar Topluluğu (GfbV), tam da azınlıklara yönelik koruma alanında çalışan uluslararası bir insan hakları organizasyonu. Dünyanın her yerinde tehdit altında olan ve zulüm gören azınlıklarla ilgili çalışma yapan organizasyon, aynı zamanda Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Konseyi’nde danışmanlık statüsüne sahip. GfbV bu statü aracılığıyla dünya kamuoyunun dikkatini azınlıklarla ilgili sorunlara çekmeye çalışıyor. Bunun için de protesto gösterileri düzenleyip multimedya aksiyonları yapıyor.

GfbV Etnik, Dinî ve Dilsel Azınlıklar Birimi’nden Lina Stotz, Almanya genelinde Noel’de yaptıkları bir aksiyonu örnek vererek konuşmaya başlıyor: “Bir Işık Aksiyonumuz var. Bu aksiyonu hâlâ Daeş’in elinde esir olarak tutulan üç bin Yezidi’yi anmak için gerçekleştirdik. Bu aktivitelerle kamuoyunu aydınlatıyor ve özellikle zulüm gören, ama sesi duyulmayan azınlık gruplarının unutulmaması için siyasete baskı kurmaya çalışıyoruz.”

Perspektif’e konuşan Stotz, GfbV’nin insan hakları ihlalleriyle ilgili dokümantasyon yaptığından bahsedip, son yayınladıkları rapora atıfta bulunuyor. Haziran 2019’da yayınlanan rapor “Irak ve Suriye: Hristiyanlar Korku İçinde” başlığına sahip. Rapora göre Irak’ta 150 bin, Suriye’de ise 500 ila 700 bin arası Hristiyan yaşıyor ve özellikle Irak’taki Hristiyanlarla diğer azınlıklar hukuk karşısında eşit bir statüye sahip değiller. 

GvbV’nin çalışma alanları dünya geneline dağılmış durumda. Yani topluluk sadece İslam toplumlarındaki gayrimüslim azınlıklarla ilgilenmiyor. Fakat son yıllarda özellikle İslam toplumlarındaki azınlıkların durumuyla ilgili gelişmeler, organizasyonu bu konuda etkili aksiyonlar yapmaya itmiş. Stotz, bu çalışmaları yaparkenki motivasyonunu şöyle anlatıyor: “Almanya’da, buranın çoğunluk toplumunun bir üyesi olarak büyüyen ben, diğer insanlarda olmayan birçok imtiyaza sahibim. Bu imtiyazlı pozisyonumu kullanarak, ülkelerinde zulüm ve tehdide maruz kalan insanların sesi olmak istiyorum.”

“Din Her Zaman Çatışma Nedeni Değil”

Stotz Müslümanların ağırlıkta olduğu ülkelerdeki azınlıkların durumunu değerlendirerek devam ediyor. Kendisi Sudan, Nijerya ve Endonezya’daki Müslümanlarla Hristiyanlar arasındaki çatışmaların sadece dinî farklılıklarla gerekçelendirilmesine karşı. Birçok bölgede dinin gerçek “çatışma nedeni” olmadığını söyleyen Stotz, Mali’deki Dogon kabilesi ile Müslüman Fulaniler örneğini veriyor. 2019 yılının mart ayında Mali’deki Fulani topluluğuna yönelik bir silahlı saldırıda, içinde hamile kadınlar ve çocukların da olduğu 160 kişi hayatını kaybetmişti. Stotz’a göre senelerdir karşılıklı olarak devam eden bu şiddet dalgasında din ana odak noktası değil: “Geleneksel göçebe Fulani çobanları ile çiftçilik yapan ve köylerde yaşayan Dogonlar arasındaki çatışmanın temel nedeni çok çeşitli. İklim değişikliği ve hayvan otlatılan yerlerle tarım alanlarının giderek daralması işleri karıştırıyor. Giderek artan nüfus büyümesi ve hükümet ile devlet kurumlarının görmezden geldiği bölgelerdeki perspektif yoksunluğu gerilimin büyümesini sağlıyor. İslamcı militanlar da Fulaniler arasında artan hoşnutsuzluğu, kendilerine yeni savaşçılar devşirmek için kullanıyorlar.”

Endonezya gibi Müslümanların çoğunlukta olduğu toplumlarda Hristiyanlık bir dinî cemaat olarak tanınmış olsa da Stotz’a göre “azınlık olarak tanınmak” ayrımcılık karşısında sağlam bir koruma mekanizması anlamına gelmiyor. Hukuk devleti normunun ve eşit muamele yasalarının hâkim olduğu ülkelerde “resmî tanıma” meselesinin çok da belirleyici olmadığını söyleyen Stotz, azınlıkların tanınmadığı hukuk devletlerinde en kötü ihtimalle insan hakları ihlallerine karşı yasal mücadele yollarının olduğunu belirtiyor: “Bizim ülkemizde de her şeyin mükemmel olduğunu söylemiyorum. Bizim kurumumuz örneğin Almanya’daki dinî azınlıklar için de mücadele ediyor. Ama hukuk devleti statüsünün ve eşit muamele yasalarının zayıf olduğu ülkelerde dinî azınlıkların tanınması çok merkezi bir role sahip. Çünkü ancak bu şekilde bazı azınlıklar resmî bir varoluş hakkına ve etkili bir korumaya kavuşabiliyorlar. İslam toplumlarının birçoğunda ise dinî azınlıklar tanınmış durumda değiller. Buna en açık örnek Bahailer. Irak’ta dinleri illegal olarak görülüyor. Din değiştirmeye zorlanıyorlar, tutuklanmalarla karşı karşıyalar, güvenlikleri ve eğitim ya da pasaport alma gibi temel hakları sağlanmıyor. Bu tarz azınlıkların yasal açıdan koruma altına alınması bu gruplara çok büyük oranda yardım edecektir.” 

“İslam Toplumlarında Azınlıklar Genelde Tehlike Altında”

Stotz’a göre İslam toplumlarındaki azınlıkların durumu çok da iç açıcı değil. Şu anda Irak’ta nüfusun yalnızca yüzde 0,4’ü Hristiyan. Bu sayı 1991 yılında yüzde 10’du. Irak’taki yasaların ataerkil ve nüfusu İslamlaştırmaya yönelik olduğunu söyleyen Stotz karma evliliklerden ya da bazı özel durumlardan bahsediyor: “Örneğin Irak’ta annesi başka bir dine mensup olsa da babası Müslüman olan her çocuk Müslüman olarak kaydediliyor. Daeş tutsaklığında bulunan –ve bir kısmı tecavüze uğrayan- Yezidi kadınların çocukları da bunlara dâhil. Buna karşın Suriye’de Hristiyanların yaşadıkları yerlerden kovalandıklarını görüyoruz. Irak’taki sorun azınlıklar için gereken siyasi ve hukuki korumanın sağlanamaması ile ilgiliyken Suriye’de Hristiyanların göreceli bir din özgürlüğüne sahip olduğunu görüyoruz. Ama onlar da Suriye savaşının dişlileri arasında savrulmuş durumdalar. Başka bir etnik azınlık olan grup ise Moritanya’daki Haratinler. Bugün bile Haratinler köle olarak kullanılıyorlar. Türkiye’nin askeri operasyon düzenlediği Afrin’de de azınlıklar bulundukları yerden kovalanıyor ve kadınlar başörtü takmaya zorlanıyorlar.” 

Stotz, İslam toplumlarında azınlıklara muamele konusundaki karnenin pek de iç açıcı olmadığı kanaatinde: “İslam toplumlarında azınlıklar genelde tehlike altında.” diyen Stotz, güncel temayülün ayrımcılık ekseninde geliştiğini söylüyor. Buna rağmen Stotz gelecek hakkında tamamen umutsuz da değil: “Yine de olumlu olan şey, bu insan hakları ihlalleri hakkında artık konuşuluyor olması.”

Kübra Zorlu

Duisburg-Essen Üniversitesi’nde Medya Bilimleri alanında yüksek lisans eğitimini tamamlayan Zorlu, Perspektif yayın kurulu üyesidir.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Diğer Gündem Yazıları

Son Yüklenenler