'Dosya: "Avrupa'da Düğün"'

Ulusaşırı Bir Alan Olarak Etnik İşletmeler, Güzellik Sektörü ve Düğün Merasimi

Almanya’daki kuaförler, bir yanıyla etnik girişimciliğin bir parçası, diğer yanıyla ise göç, güzellik anlayışı ve istihdam konularıyla alakalı farklı konuların kesişim alanı.

Göç çalışmalarında göçmenler arasında kendi hesabına çalışma eğilimi birçok açıdan ilgi çekici bir konudur. Müşteri profili ağırlıklı olarak kendi göçmen topluluğu olan “etnik kuaförler” bir yandan kendilerine ve hemşerilerine iş fırsatları yaratırken, bir yandan da göçmen topluluğun özgün hizmet taleplerine cevap verirler. “Etnik/göçmen girişimcilik” diye adlandırılan bu olguya Almanya’da özellikle Türkiye kökenli göçmen nüfusun yoğun olarak yaşadığı bölgelerde sıkça rastlamak mümkün.

Söz gelimi Köln’ün Keup Caddesi ya da Berlin’in Kreuzberg Mahallesi “küçük İstanbul” gibi isimlendirmelerin de işaret ettiği üzere çok sayıda Türkiyeli girişimciye ev sahipliği yapan meşhur göçmen mekânların başında geliyor. Bu mekânlarda yürürken göreceğiniz üzere etnik işletmelerin en yaygın akla gelen örnekleri arasında restoran, kafe, büfe, market, pastane, seyahat acentesi, kuyumcu ve mobilya mağazaları sayılabilir.

Bu alışılagelmiş göçmen işletmelerinin yanı sıra kadınlara sundukları özel hizmetleriyle öne çıkan işletmeler de var: Türkiye kökenli kadınlar tarafından işletilen etnik kuaför ve güzellik salonları. Bu işletmeler her şeyden önce isimleriyle dikkat çekiyor: “Beautysalon Gül”, “Haarstudio Nur”, “Selda’s Beauty Salon”.  Peki, bu girişimlerin hikâyeleri ne? Kimlere hangi hizmetler sunuluyor? Girişimci kadınlar bu mesleği ve becerileri nerede öğrendi? Sermayelerini nasıl sağladılar? Neden dükkân sahibi olmak istediler? Yaptıkları işin avantajları dezavantajları neler? Göç mekânda kültürel olarak bu özel hizmeti nasıl tanımlıyorlar? Dükkân sahibi olmak hayatlarını nasıl etkiledi? Bu işletmelerin ulus-aşırı karakteri var mı?

Talep Tarafını Düşünmek: Kuaför Olmadan Düğün Olur Mu?

Göç kökenli toplulukların özgün kültürellerinden doğru şekillenen talepleri etnik girişimlerin oluşmasında önemli bir yere sahiptir. Bu gibi talepler aynı kültür kümesinden özel beceriye sahip biri tarafından karşılanabileceği için belirli donanımlara sahip göçmenler bu ihtiyacı bir girişim fırsatı olarak görür. Özellikle “kişisel bakım” gibi bir alanda müşteriyle aynı dili konuşabilmek ve kültürel beğeni algısı konusunda bilgi sahibi olmak önemli bir avantajdır. Almanya’da Türkiye kökenli girişimciler tarafından açılan ilk işletmelere baktığımızda da bunların genelde gıda ve yeme-içme sektöründe olduğunu görüyoruz. Göç edilen ülkede damak tadına uygun, memleketten gelen veya ona göre üretilen, helal koşulları sağlayan ürün ve hizmetlere ulaşma talebinin karşılanması ile başlayan girişimcilik faaliyetleri, yıllar geçtikçe ve göçmen topluluğun yerleşikleşmesiyle çeşitlenen ihtiyaçlara göre gelişti. Kuaförler ve güzellik salonları da bu süreçte kadınların ihtiyaç duyduğu özel hizmetlerin sağlanması üzere genişleyen ve çeşitlenen etnik pazarda kendine bir yer buldu.

Türkiye kökenli kadınların “kişisel bakım” konusunda sahip oldukları beğeni algısı ve bunun çerçevesinde şekillenen taleplerin aynı kültüre sahip olmayan Alman bir kuaför tarafından karşılanamayacağı anlaşılır bir durum. Buna bir de derdini anlatmak konusunda dil bilgisi ve kuaför salonunda geçirilecek zaman içerisinde kurulacak (çoğu durumda mahrem) iletişimin “kişisel bakım” alanında sunulan hizmetlere içkin olması düşünüldüğünde bu özgün talebin neden etnik bir pazar oluşturduğu daha iyi anlaşılacaktır. Almanya’da güzellik sektöründe faaliyet gösteren Türkiye kökenli kadın girişimcileri ele aldığım yüksek lisans tezimin saha araştırması için Köln’de görüştüğüm katılımcılar bu durumu net bir şekilde ortaya koyuyor. 20 yıldan uzun bir zamandır Köln şehrinin Kalk semtinde kuaför salonu işleten bir katılımcı, kuaför salonunu açtığı ilk yılları ve öncesini şu sözlerle anlatıyor:

“… Bizim Türklerimiz Türkiye’ye giderlerdi, saçlarını Türkiye’de yaptırırlardı. (…) Artık o olay kalmamaya başladı yavaş yavaş. Şimdi ikinci jenerasyon geliyor ya ikinci jenerasyon diyor ki niye gidip de Türkiye’de zamanımı ben berberde harcayayım üç saat dört saat oturup. Buraya her zaman giderim, her zaman kendi çevremde güzel olurum. Artık onu düşünüyorlar… Geliyorlarmış Alman kadına (salonun 20 yıl önce devralındığı eski sahibi). Çat pat Almancalarıyla resim göstere göstere geliyorlarmış. Daha anlatanlar var, biz ta oraya gelirdik, hatta Alman kadın bazen bazı şeyleri yapmazmış onlara, iş olur bana diye. Röfle filan yapmazmış bizim Türklere, uğraşmamak için.”

Yukarıdaki alıntıda benzer zevklere sahip olmanın ve birbirinin derdini, ne istediğini anlamanın müşteri ve iş yeri sahibi arasındaki iletişimi kolaylaştırdığı ve etnik işletmelerin hemen her sektörde sadece ürün ve hizmet ihtiyacını karşılamadığı ortaya çıkıyor. Bu işletmeler, tüketimin önemli bir parçası olarak bu ihtiyaçları kültürel bir yakınlıktan sunduğu için önemli bir boşluğu dolduruyor.

Düğünlerin bu talebin yaratılmasındaki rolüne baktığımız zaman, yapılan derinlemesine mülakatlar sonucunda düğün, nişan, kına gecesi ve sünnet gibi kültürel merasimlere hazırlanmanın kadınlar açısından önemli bir kısmı olan “saç yaptırmanın” özellikle hafta sonları kuaförler ve güzellik salonlarını en çok meşgul eden müşteri grubunu oluşturduğunu görüyoruz. Özellikle bu özel günler için tercih edilen “yüksek topuz” saç modelinin müşterilerin “içine sinecek” şekilde yalnızca bu salonlarda yapılabilmesi bu talebi anlamamız açısından önemlidir.

Araştırma katılımcısı kuaför işletmecisi kadınlar yüksek vergi ve kira, fatura gibi diğer masraflardan dolayı her ay gelir-gider dengesini kurabilmek konusunda endişe yaşadıklarını sıklıkla vurgulamışlardı. Bu açıdan bakacak olursak düğünler nedeniyle oluşan talep yoğunluğunun bu işletmelerin ayakta kalmasında oldukça önemli olduğunu belirtmek gerekir. Katılımcıların kendi sözleri bu durumu açıkça gözler önüne sermektedir:

“Her hafta sonu bir Türk düğünümüz var. Mutlaka bir tane değil; iki üç tane de oluyor, ama mutlaka her hafta sonu bir tane oluyor… Nikâhlar olsun, nişan olsun, kına geceleri olsun, düğünler olsun, özel eğlenceler ya da çocuklarımızın okul sonu karne döneminde balo tarzı şeyler de hep burada. (…)”

“Şu an bir de yeni evlenen gençlerimiz çok oluyor gelin topuzları, nişan, nikâh topuzları çok ön planda. Grup halinde randevu alıyorlar, genellikle böyle bir 10 kişiye yakın insanlar geliyorlar.”

“Saçlar, topuz yapıyorum, makyaj yapıyorum gelinler için. Hani topuzda da zaten artık her kesimden talep var. Düğünü olan var; anneler, gençler onlar herkesin ortak şeysi olduğu için. Herkes düğünde güzel gözükmek istiyor tabii ki.”

“Gelin saçları, topuz, makyaj, röflesinden, boyasından, saç kesiminden, kaş alımından, yüz bakımına bu tür hizmetlerimiz oluyor.”

Ulusaşırı Hareketlilikler

Göç çalışmalarında yeni yaklaşımlardan biri olan ulus-aşırı toplumsal mekân kuramı, göç hareketliliklerinin tek yönlü ve bir defada tamamlanan bir süreç olmadığı kabulüne dayanır. Buna göre göç alan ve göç veren ülkeler arasında sosyal, ekonomik ve politik alanlarda eşzamanlı olarak devam eden çift yönlü bir etkileşim vardır. Bu etkileşim ve hareketliliğe hem elle tutulabilen sermaye, insan, eşya gibi somut varlıklar, hem de bilgi, kültür, yaşam tarzı, inanç gibi soyut ögeler dâhildir. Özellikle teknolojik gelişmeler ile ulaşım ve iletişim araçlarının gelişip ucuzlaması bu hareketliliğe kolaylık ve hız kazandırmıştır.

Türkiye kökenlilerin gerçekleştirdiği düğün ve nişan gibi özel seremonilerin özgün bir etnik işletme olan kuaför ve güzellik salonlarının; yani bu ulus-aşırı toplumsal mekânın oluşmasındaki önemi büyüktür. Örneğin düğünler için en çok tercih edilen saç modeli olan yüksek topuz için kullanılacak malzemelerin, özellikle tokaların Türkiye’den getirtilmesi sıklıkla başvurulan bir yöntemdir. Çünkü bu özel malzemeyi aynı kalitede Almanya’da bulmak her zaman mümkün olmamaktadır. Kuaför salonu sahipleri genellikle hemşerilerinden oluşan müşterilerinin isteklerini karşılayabilmek ve onları memnun etmek için Türkiye’deki modayı ve son trendleri yakından takip etmek durumundadır; çünkü müşterileri izledikleri Türk dizisi ya da filmlerindeki modelleri talep etmektedir.

Araştırmaya katılan bir kuaför salonu işletmecisi, Türk stili topuz yapmayı öğrenmek için kendi salonunu açmadan önce bir süre İstanbul’da bir kuaförde çalıştığını dile getirmiştir. Başka bir katılımcı ise bir çalışanını, kuaförlüğü Türkiye’de öğrenmiş, yüksek topuz konusunda ün yapmış olduğu için işe aldığını ve böylelikle yüksek bir müşteri potansiyeline ulaşmayı amaçladığını söylemiştir. Güzellik algısı konusunda “yüksek topuz” talebini takip ettiğimizde hem bilgi ve becerilerin hem moda ve beğenilerin hem de metaların sınırlar ötesinde nasıl da hareket ettiğini görebiliyoruz.

 

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler