'Dosya: "Hanau Saldırısı"'

Bilal Piter Minnemann: “Ölenlerin Mezarına Toprak Attığımızda Gerçeği Anladık”

Bilal Piter Minnemann, Hanau’daki ırkçı saldırıda, ikinci cinayet mahalli olan Arena Bar’da arkadaşlarını kaybetti. Katil yanına kadar gelip arkadaşlarını vurdu, Bilal sağ kurtuldu. Mücadele, acı ve ırkçılık hakkında bir protokol.

Bilal Piter Minnemann Hanau saldırısında ikinci cinayet mahallinden sağ kurtuldu, arkadaşlarını ise ırkçı cinayette kaybetti. | Fotoğraf: Perspektif

Bilal Piter Minnemann, üzerinde beyaz bir cellabiye ile Hanau İslam Cemiyeti’nden çıkıyor. Kafasında beyaz örgü bir takke ile caddenin karşısına, yanımıza geliyor. Cuma namazını yeni kılmış, kış soğuğunun etkilemediği, genç bir delikanlı. Hanau saldırısından sonra Müslüman olup “Bilal” ismini alan Minnemann, Arena Bar’daki saldırıdan kurtulanlardan biri. En yakın arkadaşları Hamza, Nesar ve Ferhat ise hemen yanında hayatını kaybetmiş. Yüzünde, bir daha hayatı boyunca hiç gülümseyemeyecekmiş gibi bir ifadeyle 19 Şubat’ı anlatmaya başlıyor. 

“Sadece Birkaç Kişi Sağ Kurtulabildi”

“Aslında başta gayet sıradan bir şubat günüydü. Boks antrenmanındaydım. Sonrasında bisikletle Arena Bar’a gittim. Arena Bar’da bir şeyler atıştırdıktan sonra Ferhat geldi. Orada otururken bir anda kapının önünde silah sesleri duyduk. Selin içeri girdi ve ‘Dışarda silahlı biri var, ateş  ediyor. Birini öldürdü ve şimdi de yanımıza geliyor.’ dedi. Şok olduk ve tam da o anda failin elinde silahla büfeye girdiğini gördük. Tekrar silah sesleri duyduk. Bunun üzerine hepimiz Bar’a girdik ve bir sütunun arkasına saklandık. Sonra fail yanımıza geldi. Tezgâhların arkasına atladık. Gerisi… Ferhat, Hamza, Nesar ve Mercedes arkadaşımdı. Benim de içinde olduğum sadece birkaç kişi sağ kurtulabildi.”

Bilal için saldırıyı atlatmak hiç kolay olmamış. Aldığı terapilerin yanında inancı ona en büyük destek olmuş. Saldırının üzerinden bir yıl geçmişken Bilal de açıkta kalan soruları cevaplandırmak için mücadele ediyor. 

“Saldırıdan sonra bizim için çok stresli bir süreç başladı. Dosyalar, soruşturmalar, randevular ve insanları bilgilendirmek için röportajlar… Hanau Belediyesi ve Hessen eyalet yönetimi ile düzenli görüşmelerimiz var. Saldırıdan sonra Hessen Eyalet Meclisinde olayların açıklığa kavuşturulacağına dair bize söz verildi ama bu söz yerine getirilmedi. Bize küstahça yalan söylediler! Saldırıyla ilgili kamuoyunu bilgilendirme çalışmalarını ve projeleri neredeyse tamamen kendi başımıza yürütüyoruz. Bu mücadelenin büyük bir kısmını kurban aileleri ve hayatta kalanlar yapıyor. Şu an saldırıyla ilgili soruşturmadaki dosyaya erişimimiz var ve bu dosyaları inceliyoruz. Birbiriyle çelişen noktaları tespit ediyoruz. Birçok soru işareti var ve şimdiye kadar sorularımıza cevap bulabilmiş değiliz. 

Bu dünyada beni korkutacak pek bir şey kalmamış olmasına rağmen, saldırganın babasının serbestçe dolaşıyor olması beni kaygılandırıyor. Biz hâlâ saldırının gerçekleştiği Kesselstadt’ta yaşıyoruz. Ferhat’ın annesi ve kardeşi saldırganın babasının evine bir dakika yürüme mesafesinde oturuyorlar. Saldırganın babası, oğlunun fikirlerini birebir benimsemiş durumda. Polisler, oğlunun ırkçı tutumu hakkında bir şey bilinmediğini ve önceden tedbir almanın mümkün olmadığını söylemişti. Babasında ise bu durum biliniyor ama yine de kimse önlem almıyor.”

“Irkçılık Kendiliğinden Son Bulmayacak”

Aileler gibi Bilal de 19 Şubat İnisiyatifi’nde aktif olarak yer alıyor. Düzenledikleri çalışmaların bir şeyler değiştirdiğini görse de, gidilecek yol ona göre uzun. 

“İnsanlar gözlerini açmaya başladı. Olayları açıklığa kavuşturmaya, unutturmamaya ve ölenlerin ailelerini desteklemeye çalışıyoruz. Ama yaptıklarımız her zaman siyasetçilerin harekete geçmesi için yeterli olmuyor. Bu yüzden halka ve insanlara seslenmemiz ve bireylerin değişmesi için onları da seslerini yükseltmeye davet etmemiz gerek. Günlük hayatta yaşadığımız ve devlet binalarında bile mevcut olan ırkçılık ve yabancı düşmanlığı kendiliğinden son bulmayacak. Bu yüzden her bir olayın peşine düşmemiz gerek. 

Aşırı sağcı ve ırkçı fikirlere sahip olan ve bunları dile  getiren insanlar için bunun bir yaptırımı olmalı. Günlük hayatta ırkçılığın tespit edilip cezalandırılması gerek. Bu konudaki cezalar çok hafif kalıyor ve caydırıcı bir etkisi olmuyor.”

Bilal saldırının ardından travmayı atlatabilmenin kendisi için hiç de kolay olmadığını anlatırken yine de güçlü kalmaya çalışıyor. Duygularını belli etmeyen bir genç olsa da, anlattıkları travmanın nasıl devam ettiğini kanıtlar nitelikte. 

“Saldırıdan sonra tamamen yalnız bırakıldım. Devletin göz boyamaya dayalı çabaları bir şey değiştirmedi. Saldırıdan 2-3 ay sonra kendi başıma bir terapist bulmak zorunda kaldım. Hem saldırı gecesi hem de sonraki günlerde kötü muamele gördük. Saldırının ardından beni o gece oradan tek başıma ve yayan olarak eve gönderdiler ve hiçbir manevi ya da psikolojik destek sunmadılar. Ölenlerin ailelerini bile oradan oraya gönderdiler ve ölenler hakkında hiçbir bilgi vermediler. Korkunçtu. Yakınlarımızı, sevdiklerimizi kaybettik. Bugün bile onların öldüklerini kabullenmekte zorluk çekiyoruz. Ölenlerin tabuttan çıkartılıp toprağa konulduğu ve elimize kürek alıp üzerlerine toprak attığımız anda acıyı şiddetle hissettik. İlk olarak mezarlıktaki o an, her şeyin gerçek olduğunu anlayabildik. O insanların artık olmadığını, seslerini duyamayacağımı, gülüşlerini bir daha göremeyeceğimi hâlâ kabullenebilmiş değilim.” 

Kübra Layık

Düsseldorf Üniversitesi’nde öğrenimini sürdüren Layık, online haber-yorum platformu IslamiQ redaktörlerindendir.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler