'Türkiye Kökenlilerin Girişimcilik Faaliyetleri'

“Girişimcilere En Büyük Önerim, Çevre Edinip İyi İlişkiler Geliştirmeleri”

Türkiye kökenli genç girişimciler muhtelif alanlarda iş kuruyor ve özellikle dijital ortamda faaliyet gösteriyorlar. Almanya’da iş kurmak isteyenlerin nasıl bir yol izlemesi gerektiğini, üç genç girişimcinin tecrübelerinden derledik.

Fotoğraf: @Shutterstockk

Türkiye kökenli göçmenler arasında girişimcilik potansiyeli oldukça fazla. Bu potansiyel, işgücü anlaşmasıyla gelenlerde olduğu gibi yeni nesilde de varlığını sürdürüyor. İlk zamanlarda göçmenler daha geleneksel branşlarda girişim faaliyeti gösterirken, mevcut genç nesil dijitalleşmenin getirdiği imkânlardan faydalanarak çok farklı alanlarda faaliyet gösterebiliyor.

Uzmanlar, Türk kökenlilerin girişimciliğe eğiliminin daha çok risk alabilme kabiliyeti veya yeniliklere açık olma gibi kültürel farklılıklardan kaynaklandığını ifade ediyor. Türkiye Araştırmalar Merkezi Vakfında Türkiye-Almanya İlişki Ağları ve Göç ve Uyum Bölümü Başkanı Yunus Ulusoy, Perspektif ile yaptığı söyleşide şöyle söylüyor: “Alman disiplini ve Türk girişimci ruhu bir araya geldiğinde, bu iyi bir eğitim ve nitelikle beslendiğinde çok iyi bir girişimci insan modeli ortaya çıkıyor.” Ulusoy, göçmen kökenlilerin risk alma kabiliyeti gibi kimliksel zenginliklerinin Alman kodlarına göre çalışabilme yeteneği ile bütünleşmesini büyük bir avantaj olarak değerlendiriyor.

Biz de bu bağlamda Almanya’da girişimcilik faaliyetlerine mikro bir bakış açısı sunabilmek için yeni iş alanlarında girişimciliğe adım atmış Türkiye kökenlilerin fikir ve önerilerini aldık. Hepsinin verdiği mesaj ise aynıydı: “Beklemeyin, başlayın.”

“Şirkette Çalışmak Benim İçin Güvenli Değildi”

Üniversitede iktisat okurken dünyanın en büyük denetleme ve danışmanlık şirketlerinden birinde çalışmaya başlayan Mehmet Yüksel, orada diğer büyük şirketlerde olduğu gibi “Yönetici – Kıdemli Yönetici – Partner” şeklinde hiyerarşik bir yapının bulunduğundan bahsediyor. Şirkette kalıp kariyer yapmayı düşündüğünü söyleyen Yüksel, partner olabilmek için Almanya’daki tüm partnerlerin onayının gerektiğini söylüyor ve ekliyor: “Partner listesinde tek bir Türk isim bile görmedim. Ya ilk Türk partner ben olacaktım ya da bu şans bana hiç tanınmayacaktı.”

Danışmanlık alanında haftalık 50-60 saatlik bir çalışmanın normal olduğunu belirten Yüksel, “Hem çok çalışacaktım hem çalışmamın sonucu birçok insanın kararına bağlı olacaktı.” diyerek ikilemde kalma sebebini anlatıyor. Bunun kendisi için yeteri kadar güvenli bir yol olmadığını anlayan Yüksel, kendi fikirlerini gerçekleştirmenin peşine düşmüş. Yüksel, aile şirketinde girişimcilik ile ilgili önemli tecrübeler edindikten sonra, 2018 yılında “Blured” isimli danışmanlık şirketini kurmuş.

“Değişimlere Uyum Sağlayabildikçe İnsanlara Faydamız Dokunur”

Yüksel, ağırlıklı olarak Almanya’daki şirketlere IT altyapıları üzerine çözümler sunuyor; nesnelerin interneti (İng. “Internet of Things” – IoT), bulut bilişim (İng. “Cloud Computing”) ve modern işyeri (İng. “Modern Workplace”) gibi konularda dijital dönüşümün gerçekleşmesine destek oluyor. Yüksel, bu alanda çalışmaya dünyadaki mevcut imkânları göz önünde bulundurarak başlamış, böylelikle dijitalleştirme alanına katkı sağlama amacını gerçekleştirebilmiş. “Değişen dünyayla birlikte hayat şartlarının da değiştiğinden bahseden Yüksel, “Bu değişikliklere ne kadar iyi ve hızlı bir şekilde uyum sağlayabilirsek insanlara da o kadar çok faydamız dokunur.” diyor.

Yeni kurulan şirketlerin büyük bir çoğunluğunda olduğu gibi ilk üç senenin biraz çetin geçtiğini aktaran Yüksel, ürün ve müşteri portföyü oluşturmanın basit olmadığını, bunların zaman ve tecrübe ile oturduğunu vurguluyor. Yüksel, “Çalışma saatlerinizde özgürsünüz. Böylelikle kendinizi istediğiniz gibi geliştirebilir, fikirlerinizi uygulamaya koyabilirsiniz.” diyerek kendi işinin sahibi olmanın olumlu yönlerini aktarırken, olumsuz yönünün kurulan sistem istendiği gibi yürümediğinde çok çalışıp az maaş almak zorunda olmak ve kısıtlı imkânlara sahip olmak olduğunu söylüyor: “Bunun için ilk yıllar çok önemli. Sistem kendi başına yürüyene kadar ne büyük yatırımlar yapın ne de gereksiz harcamalar.”

“Bizim Kötü Olma Lüksümüz Yok”

Yabancı düşmanlığına direkt olarak maruz kalmadığını aktaran Yüksel, bazı potansiyel müşterilerin kendilerine muhtemelen Türk veya Müslüman oldukları için geri dönmediklerini söylüyor ve şöyle devam ediyor: “Bu durum bizi rahatsız etmez, çünkü biz ırkçı düşüncelere sahip olan insanlar ile zaten çalışmak istemeyiz. Hâlihazırda tecrübe ve başarılarımız sebebiyle büyük şirketlerin birkaçı ile çalışmaktayız.” İşinde iyi olanın kazanacağı kanaatinde olan Yüksel, gayesinin en iyisi olmak olduğunu söylüyor: “Okul zamanındaki gibi. Bizim kötü olma lüksümüz yok.”

Başarılı bir girişimci olabilmek için bağlantıların da önemli olduğunu söyleyen Yüksel, “Tanıdığın kişiler senin müşterin olmak istiyorsa bu sana güvendiklerini gösterir. Ben şirket kuracağımı duyurduğumda ilk müşterilerim hazırdı. Böylece kolay bir başlangıç yapmış oldum.” diyerek alandaki ilk deneyimini paylaşıyor. Girişimci olmak isteyenlere ise çok uzun süre düşünmemelerini ve mükemmel olmayı beklememelerini tavsiye ediyor: “Başlayın. Zamanla gereken tecrübeleri edineceksiniz. Planınızı yapın, hedeflerinizi yazın ve adım adım ilerleyin. Başarı çalıştıkça gelir.”

“Tereddüt Etmeden Başlayın”

Tunahan Şahiner, 24 yaşında, araba boyacısı ve ustalık okuluna devam ediyor. Kendisi ayrıca dayısıyla birlikte bir şirket kurmuş. Yaklaşık dört sene önce hizmet sunmaya başladıkları “TrabHan” isimli online satış sitesinde, Türkiye’den ithal edilen araba parçalarını satışa sunuyorlar. “Türkiye’ye bir faydamız olsun istedik. Araba sektöründe olduğumuz için, klasik arabalar için parça satmak uygun bir girişim olacaktı. Bu parçaların imalatı Türkiye’de gerçekleşiyor ve burada satılıyor.” diyen Şahiner, gençlere hiç çekinmeden ve korkmadan hayallerindeki iş ne ise onu yapmaya başlamalarını tavsiye ediyor: “Tereddüt etmeden ve hedefinizden sapmadan işe başlayın. Yaptığınız işle Türklüğü ve Müslümanlığı temsil ettiğinizi unutmayın.”

Kısa zamanda bu denli başarıya ulaşacaklarını düşünmediğini ifade eden Şahiner, hâlihazırda yedi farklı ülkeye sipariş hazırladıklarını söylüyor. Farklı bir şirkette daha çalışma imkânı olduğundan bahseden Şahiner, şimdilik dayısı ile kurduğu şirkette çalışmaya devam ettiğini, orada genel müdürlüğe yükselebileceğini söylüyor.

“Hedef Zengin Olmak Değil, Çevreye Faydalı Olmak Olmalı”

İşinin zorluklarından da bahseden Şahiner, Almanya’da bir işin başında ve Türk olmanın her zaman bir adım geriden başlamak anlamına geldiğini söylüyor. Şahiner, müşterilerin parçaları nerede imal ettirdikleri sorusuna, Türkiye’de imal ettirdiklerini çekinerek söylediğini ifade ediyor. Genç girişimci, parçaların Türkiye’de imal edilmesinin Almanların hoşuna gitmediğini düşünüyor. Sıklıkla olmasa da ayrımcılığa uğradığını belirten Şahiner, müşterilerin büyük çoğunluğunun menşe ülkeyi dikkate almadığını, bazı müşterilerin ise üretim yeri sebebiyle vazgeçebildiğini aktarıyor. Müşterilere, çoğu araba parçasının Çin’den veya başka ülkelerden geldiğini belirten Şahiner, kendi şirketlerinin araba parçalarını Türkiye’de ürettiğini, bu şekilde nakliyenin hem zaman hem fiyat açısından daha uyguna geldiğini söylediklerini aktarıyor.

Genç girişimci, Almanya’da iş kurabilmek için çok çalışmak gerektiğinden de bahsediyor. “Bu işe başlarken zengin olayım diye başlamadım.” diyen Şahiner, iş kuracak kişilerin birçok şeyden vazgeçmeleri gerekeceğini söylüyor. Günde ortalama 12-13 saat çalışan Şahiner, hafta sonları da kendi zamanından fedakârlık ettiğinden bahsediyor. “Hedefin zengin olmak olmamalı. Başarılı olma, çevreye faydalı olma niyetin olmalı.” diyen genç girişimci, başarının yapılan işin kalitesi ile orantılı olduğu kanaatinde.

“Hedefleri Olan Herkes İstediği Pozisyona Gelebilir”

Arife Gök, 34 yaşında, “Del Cielo” dijital ajansının kurucusu ve yöneticisi. Ajans üzerinden kardeşiyle birlikte, başta otomotiv sektörü olmak üzere çeşitli şirketlere dijital pazarlama hizmeti ve danışmanlığı sunuyor. Yaptığı işi şöyle anlatıyor Gök: “Şirketler/markalar ve insanlar arasında sosyal medya üzerinden ağ kuruyor, sinerji oluşturuyor ve doğru hikâye anlatımlarıyla (İng. “Storytelling”) içeriği hedef kitlesiyle buluşturuyoruz.” Gök’ün üniversiteye gitme sebebi ise kendi şirketini kurmakmış: “Çok küçük yaşta kendi işimin patronu olmayı hayal ederek okudum. Hedefleri olan herkes istediği pozisyona gelebilir. Bunun olmama imkânı yok.”

Üniversitede uluslararası ticaret eğitimi gören Gök, eğitimini tamamladıktan sonra Amerika’da San Francisco ve Los Angeles şehirlerinde bir danışmanlık şirketinde Porsche, Mercedes ve Walt Disney gibi markalara pazarlama alanında danışmanlık yapmış. Daha sonra Almanya’da ve Türkiye’de aynı hizmetleri sunmak için şirketler arayan Gök, öncelikle çok tatmin olmadığını aktarıyor: “Çalışmaktan en çok zevk aldığım sektör otomotiv sektörü ve bu sektörde hâlâ sayıca çok az kadın çalışıyor ve çok azı söz hakkına sahip. Ben de kız kardeşimle birlikte bu sektörde kadınların gücünü, yaratıcılıklarını, kabiliyetlerini, farklı bakış açılarını ve başarılarını gösterebilmek için kendi şirketimi kurdum. Bugün ise ajansımız Mercedes, Porsche ve Bentley gibi markalarla birlikte çalışıyor.”

“Sürekli Yeni İnsanlarla Fikir Alışverişinde Bulunmak Beni Dinç Tutuyor”

Dijital pazarlama sektörünün henüz çok yeni bir sektör olduğundan, herkesin çok çabuk söz sahibi olmak istediğinden bahseden Gök, işin olumlu yanının sektörün yeniliklerle dolu olması olduğunu söylüyor. Bugün yapılan bir iş ile başarılı olunmasının, bir dahaki işte de başarılı olunacağı anlamına gelmediğini ifade eden genç girişimci, iş için sürekli araştırma içinde olması gerektiğini kaydediyor ve ekliyor: “Her gün yeni bir şey öğrenmek, sürekli yeni insanlarla fikir alışverişinde bulunmak beni dinç tutuyor ve mutlu ediyor.”

Yabancı kökenli olduğu için ayrımcılığa maruz kalmadığını anlatan Gök, çok fazla ülke gezdiğini, çok farklı ülkelerde yaşadığını ama hep “yabancı” kaldığını aktarıyor: “Alman vatandaşıyım. Del Cielo ajansını ise Türkiye’de kurduk, orada da ‘yabancı’yım. Yabancı olmanın avantajlarını araştırıp onları kullanmayı öğrendim.” Farklı bir kökene sahip olmanın avantajlarının çok dilli ve çok kültürlü yetişmiş olmak ve ‘normal’in dışında daha çabuk akılda kalmak olduğunu kaydeden Gök, yabancı kökenlilere kendi avantajlarına odaklanmaları gerektiğini söylüyor.

İş Dünyasında İyi İlişkiler Geliştirmenin Önemi

Gök kendi şirketini kurmak isteyenlere çok çalışmanın şart olduğunu söylüyor. “Gerçekten neyi seviyorsun? Ne yaparken zaman akıyor ve çalışıyor gibi hissetmiyorsun? Bunlara odaklan.” diyen Gök, kişinin kendisini kimseyle kıyaslamaması gerektiğini, önemli olanın kimsenin yolundan gitmemek, benzer hedef ve işlere odaklanmamak olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Kişi kendisini bir başkası ile kıyaslarsa, kendini bloke eder.”

Üniversite zamanında tam zamanlı olarak çalışan Gök, o zamanlar çok çalıştığı için şimdi çok önemli bulduğu iyi bir “iş ağına” (İng. “Network) sahip: “Bunu öğrendim: Ne kadar iyi olursan ol, çevre edinerek iyi ilişkiler kurmadıysan, yaptığın işin pek bir değeri yok. Bu sebeple, iş kurmak isteyenlere verebileceğim en iyi öneri, iyi ilişkiler geliştirmeleri.”

Girişimciliğe İlk Adım: Ne Yapmam Gerekiyor?

Girişimci olmak isteyen ama nasıl ve nereden başlayacağını bilemeyen kişiler ilk olarak yenilikçi bir fikirden hareket ederek, ne yapmak istediğini ve hangi problemi çözmek istediğini belirlemeli. Bu fikri yakın çevreleriyle paylaşarak fikir alışverişinde bulunmalı ve akabinde işini kurmak için neyin gerekli olduğunu araştırıp, kapsamlı bir konsept oluşturmalı.

Daha sonrasında, kişilerin kuracakları iş için hangi şirket türünün en uygun olduğunu araştırıp, onu seçmeleri gerekir. Almanya’da şirket kurmak için ticaret dairesine ve vergi numarası için vergi dairesine başvurulması gerekmekte. Şirket adına bir banka hesabı açıp, gerekliyse ofis tutup, web sitesi kurduktan sonra pazarlama ve muhasebe işlerine başlanabilir.

Ayrıca girişimciler, Almanya’da Sanayi ve Ticaret Odasına (Alm. “Industrie- und Handelskammer” – IHK) üye olarak sunulan hizmetlerden faydalanabilir. Buna benzer, girişimcileri bir araya getiren ve destek olan farklı kurumlar, fuarlar ve açık ofisler de (İng. “Coworking”) mevcut. Bunların önemi iş ağı oluşturmak için zemin sağlamaları, programlar düzenlemeleri ve değişik alanlarda eğitimler sunmaları.

Kübra Zorlu

Duisburg-Essen Üniversitesi’nde Medya Bilimleri alanında yüksek lisans eğitimini tamamlayan Zorlu, Perspektif yayın kurulu üyesidir.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler