'Fransa'da Peçe Yasağı'

“Kadınların Kendi Bedenlerini Farklı Şekilde Kullanmalarına Tahammül Yok”

Agnès De Féo'nun "Peçenin Arkasında" (Fr. Derrière le Niqab) adlı kitabı Fransa'da peçe yasaklarının yarattığı ters etkiyi inceliyor. Araştırma, 2009'dan bu yana daha fazla Müslüman kadının tüm vücudu örten tesettür şeklini (Fr. voile intégral) benimsediğini ortaya koyuyor. De Féo ile yasaklamaların etkisini ve peçeli kadınların motivasyonlarını konuştuk.

Fotoğraf: Agnes De Féo.

Kitabınızda (“Peçenin Arkasında”: Peçe Takmış ve Çıkarmış Kadınlar Üzerine 10 Yıllık Araştırma, Fr. Derrière le niqab: 10 ans d’enquête sur les femmes qui ont porté et enlevé le voile intégral) ilk olarak 2008 yılında doktora araştırmanıza başladığınızda tüm vücudu örten tesettür şeklinin pek de popüler bir tartışma konusu olmadığını vurguluyorsunuz. Ancak bunun, peçe yasağı ile kamuoyunun gündeminde yer ettiğinden bahsediyorsunuz. Bu sürece ilişkin tanıklığınızdan ve bu araştırma konusuna neden ilgi duyduğunuzdan kısaca bahsebilir misiniz?

Evet, ben bu konuda çalışmaya başladığımda Fransa’da peçe takanlar son derece azınlık durumdaydı. Organize bir grubun değil, kadınların münferit olarak kullandığı bireysel uygulamalardan ibaretti. Haziran 2009’da bir “meclis bilgilendirme misyonu” kapsamında başlayan tartışma, peçeyi medyatik hâle getirdi. Tüm gazeteler ve televizyonlar bunun haberini yaptı. Peçe böylece, bunu takan bir kadınla şahsen tanışmayan her vatandaşın söz sahibi olduğu “hararetli bir konu” hâline geldi. Bu beklenmedik bağlam o zamanlar özellikle ilgimi çekmişti.

Peçeli kadınların portrelerini incelerken 2009 öncesi ve 2009 sonrası gibi dönemsel bir ayrım yapıyorsunuz. Bu tarihlerdeki yasaklamaları ve bumerang etkisi dediğiniz peçe takan kadın sayısının arttığı süreci nasıl yorumluyorsunuz?

2009’daki tartışma, (neticede Ekim 2010’da yasaklanacak) olguyu medyatikleştirdi ve kadınların peçe takmayı başkaldırı veya tanınma arzusundan dolayı tercih etmelerinde artışa yol açtı. Gittikçe peçe takan kadın sayısı arttı (bunlara “nikabi” – peçeli adını verdim). Bu kadınların Fransız olduğu, çoğunun Fransa’da doğduğu veya çok genç yaşta geldiği unutulmamalıdır. Diğerleri gibi haber kanallarını sürekli takip ediyorlar. Olumsuz bir şekilde bile olsa, televizyonda çıkanlar gibi görünmek istediler. Söz konusu yasak, bazı kadınlarda yasağı çiğneme arzusu yarattı.

Fransa’da 2009 Öncesi ve Sonrasında Peçe Kullanımı

2009’dan sonra peçe takan kadınları neo-nikabi şeklinde adlandırıyorsunuz. Peçenin İslam’a geçişte veya Müslüman kökenli kadınların yeniden dindarlaşmasında oynadığı rol nedir?

Fransa’daki peçe takan kadınların yarısının İslam’a ihtida eden kadınlardan oluştuğu unutulmamalıdır, bu nedenle onları neo-nikabi olarak adlandırıyorsunuz. Müslüman kökenli olanlar ise, daha iyi entegre olmak için Müslüman kimliklerini bastıran, dindar olmayan ailelerden gelmektedir. Kızların çekirdek ailelerine karşı çıkmak için taktığı peçenin bu bumerang etkisi de buradan kaynaklanmaktadır.

Peçeli olan diğer kadın grubundan primo-nikabi (ilk peçeliler) olarak bahsediyorsunuz. Bu iki grup arasında ne gibi farklılıklar gözlemlediniz?

İlk gruptaki kadınlar kanun çıkmadan önce peçe takıyorlardı; dinî bir süreç içindeydiler ve siyasi bağlamdan etkilenmediler. Oysa kanundan sonra peçe takan grup bilinçli olarak “Yasa çıkmasaydı nikap takmazdım” diyor. Dolayısıyla burada siyasi bir karara tepki boyutu söz konusu. Sade bir dindarlık duygusu değil, iddialı olma ve intikam alma duygusu mevcut. Bu bize, kendini damgalanmış hisseden ve tepkisel reaksiyon verebilen Müslüman toplumu hedef alan siyasilerin açıklamalarının ağırlığını hatırlatıyor.

Peçe yasağı ile hangi zorluklara katlanmak zorunda kalıyorlar? Sosyal hayata uyum sağlayabiliyorlar mı? Ya da sosyal hayata ne kadar dahiller?

Peçe tartışmaları başladığından beri bazı insanlar “iyi vatandaş” olduklarını düşünerek bu kadınlara hakaret etmekten çekinmediler. Peçelilerin hepsi, toplumda ciddi bir değişime tanık oldular: İlk başta toplum bu duruma kayıtsızken, tartışma konusu hâline gelince geniş ölçüde saldırganlaştı. Başörtülü kadınlar, tesettür medyada tartışma konusu olur olmaz kendilerine daha fazla düşmanlık gösterildiğini belirtiyorlar. İnsan haklarına saygı duymakla övünen, bu alandaki eksiklikleri için başka ülkeleri suçlayan, ancak kılık kıyafeti için kadınlara saldırmayı normal bulan bir toplum görmek çok üzücü.

“Kadınların Kendi Bedenlerini Farklı Şekilde Kullanmalarına Tahammül Yok”

 Kitabınız ve belgeseliniz akademi, kamuoyu ve siyaset tarafından nasıl karşılanıyor?

İlk başta çalışmalarımda gösterdiğim gerçeği kabul etmek istemeyen halktan birçok hakaret ve tehdit aldım. Ama bugün insanlar daha iyi anlıyor. Kitabım çıktığından beri tek bir saldırıya dahi uğramadım.

Peçe takan kadın tartışması, Fransa ve Avrupa’daki toplumsal sorunların bir göstergesi olarak düşünülebilir mi? Eğer öyleyse, bu gösterge bize neyi anlatıyor? 

Fransa’da başörtüsü etrafında yapılan tüm tartışmaların ortaya koyduğu şey, kadınların kendi bedenlerini standart kalıplardan farklı bir şekilde kullanmalarına tahammül edemeyen vatandaşların büyük bir bölümünün dar görüşlülüğüdür. Kadınlar emirlere uymak zorundadır. Uymamaya karar verirlerse, ülke çapında damgalamaya maruz bırakılırlar. Bu çok ciddi bir durum. Ve bu sadece peçeyle ilgili de değil, çünkü başörtüsü veya burkini (tesettür mayosu) da tekrarlanan tartışmalara konu oluyor.

Son olarak, peçenin 10 yıldır yasak olmasının ardından, bugün de Fransa’da genç kızlar için başörtüsünü yasaklayan yeni düzenlemeler tartışılıyor. Bu 10 yıllık süreci yakından takip eden bir araştırmacı olarak bu gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu bir Fransız takıntısıdır. Bu yasa tasarıları var olabiliyorsa, bunun nedeni güçlü bir popüler talep olduğu içindir. Siyasiler, Fransızların Müslüman kadınlar konusunda çok hassas olduklarını, kalkanlarını kaldırıp haçlı seferine çıkmaya hazır olduklarını anladılar. Umarım yeni nesiller daha hoşgörülü olur veya en azından farklılıklara nötr bir yaklaşım sergilerler.

Burak Gücin

Galatasaray Üniversitesinde sosyoloji alanında lisans eğitimi olan Burak Gücin, sonrasında Heidelberg Üniversitesinde kültürel çalışmalar alanında yüksek lisansını tamamlamıştır. Gücin, Perspektif redaksiyon ekibinin üyesidir.

Yazarın diğer yazıları

Enise Yılmaz

Bochum Ruhr Üniversitesi’nde hukuk eğitimi gören Yılmaz, Perspektif’in yayın kurulu üyesidir.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler