'Fransa'

Fransa’da Devletin İslam’a Karşı Sertleşen Tavrının Muhasebesi

Geçtiğimiz haftalarda Fransa’da vaiz Hassan Iquioussen’in bir suç işlememesine rağmen idari bir kararla sınır dışı edilmesi, ülkedeki Ekim 2020’den beri katılaştırılan İslam politikasının bir muhasebesini ve ülkedeki Müslümanların geleceğine dair endişeleri yeniden gündeme getirdi.

©Hadrian / Shutterstock.com

Fransa’da Müslüman olmak son zamanlarda pek de kolay bir şey değil. Emmanuel Macron’un seçilmesinden bu yana, İçişleri Bakanı Gérald Darmanin’in yönetimi altında, Fransa’nın İslam’a yaklaşımında orta yoğunlukta bir baskı politikası yerleşik hâle geldi.

2 Ekim 2020 tarihinde Cumhurbaşkanı, Paris’in Les Mureaux banliyösünü ziyaret ederek etkileri bugüne kadar devam eden önemli bir konuşma yaptı. Konuşmasında ülkenin cumhuriyetçi değerlerinin ve geleneklerinin kesin bir şekilde reddedilmesiyle ilişkili bir tür dinî cemaatçiliğe atıfta bulunan muğlak bir terim olan yeni “İslami ayrılıkçılık” kavramını tanıtmıştı. Bu kavram, Cumhurbaşkanı Macron’un yeni İslam politikası için siyasi bir kılavuz işlevi görüyor. Macron’un Les Mureaux beldesinde yaptığı konuşmadan beri devletin İslam ve Müslümanlara dair yaklaşımındaki olumsuz sinyaller arttı. Cumhurbaşkanı camileri kapatarak, imamları sınır dışı ederek ve İslami dernekleri feshederek ülkenin İslam politikasında kendinden önceki cumhurbaşkanlarından bariz bir farklı yola girdi.

Bir Cadı Avı Olarak “İslami Ayrılıkçılık”

Konuşmadan birkaç ay sonra, hükûmetin “İslami ayrılıkçılığın” gayretli aktörleri olarak gördüğü herkese bir dizi yaptırımı başlatacak bir yasa çıkarıldı. Samuel Paty’nin 16 Ekim 2020’de bir Rus-Çeçen göçmen tarafından vahşice öldürülmesi bu politikanın katalizörü oldu. Bu trajedi eğitim camiasında ve Fransız kamuoyunda bir elektroşoka yol açtı.

Tekrarlanan idari kontrollerin ardından kapatılan Müslümanlara ait (helal gıda ürünleri satan) dükkanlar, dinî semboller bulundurması nedeniyle faaliyetlerini durdurmaları emredilen spor salonları ve derneklere yönelik yaptırım dalgası “Ayrılıkçılık Yasası” oylanmadan önce başladı.

Facebook’ta Filistin, İslamofobiyle Mücadele Kolektifi (CCIF) ve insani yardım derneği Baraka City ile ilgili paylaşımlar nedeniyle bazı camiler altı ay süreyle kapatıldı. Söz konusu dernekler, “ayrılıkçılık” suçu işledikleri gerekçesiyle İçişleri Bakanlığı kararıyla kapatıldı ve banka hesapları donduruldu. NAWA Yayınları ve CRI Derneği de aynı akıbete uğradı. Bu kurumlar, Fransız devletinin siyasetine yönelik eleştiri taşıyan bir söylemde bulunmak ve devleti İslamofobik uygulamalarından ötürü kınamak gibi nedenlerle suçlandı. Akabinde işlevlerini yerine getirmekten men edildiler. Mahkemelere yapılan müracaatlara rağmen Danıştay bu baskıcı politikayı birçok kez onayladı. Devletin bu tutumu katılaşarak devam ediyor.

Sınır Dışı Edilen Vaiz Hassan Iquioussen ve Sıradakiler

Son olarak ağustos ayının sonlarında Vaiz Hassan Iquioussen sınır dışı edildi. Valenciennes civarında yaşayan bir aile babası olan Iquioussen, yaşamı boyunca Fransa’daki Müslümanların kökleri ve kendi ilkelerine sadık kalarak ülkenin gelişimine katkıda bulunmaları gerektiği konusunda İslami bir söylem geliştirmiş birisiydi. Bu söylemindeki ısrarı, aktif yurttaşlık aktivizmi ile mütedeyyin bir muhafazakarlığı birleştirmek olarak tarif edilebilir.

Sonradan özür dilediği geçmişteki antisemitik sözlü ifadeleri ve eşlerin ailedeki rollerine ilişkin mufazakâr yorumları, -Danıştay’ın da onayının ardından- Fransa’dan sınır dışı edilmesine yol açtı. İçişleri Bakanı Darmanin’in yaptığı açıklamaya göre Hassan Iquioussen’den artık Fransız topraklarında bulunması istenmeyen bir kişi olarak Fas’a dönmesi istenmişti. Ancak ironik bir şekilde, polis arabaları kameralar eşliğinde evine geldiğinde onu bulamadı. Iquioussen Bakanlık’ın idari kararını polislerden önce kendi başına uygulamış ve Fransız topraklarını hâlihazırda terk etmişti. Ülkeden gizli bir şekilde ayrılması, kendisine yönelik Avrupa genelinde bir tutuklama emri çıkartılmasına yol açtı. Iquioussen’in herhangi bir suç işlemeden kovuşturuluyor olması, Orwellyen[1] bir durum. Birçok gözlemciye göre bu olay, devletin yürüttüğü politikanın acımasızlık olarak tanımlanabilecek hukuk dışı boyutunu ortaya koyuyor.

İçişleri Bakanı, sınır dışı edilebilecek imamların bir listesini hazırlamış durumda. Müslüman Kardeşler’e yakın olduğu söylenen eski adıyla UOIF, şimdiki adıyla Fransa Müslümanları (MF) örgütü de mercek altında. Ulusal sıralamada en iyi derecelerden birine sahip olan Lille’deki özel okul Averroès Lisesi, Xavier Bertrand başkanlığındaki Bölgesel Konsey tarafından üst üste ikinci yıl da herhangi bir gerekçe gösterilmeksizin devlet yardımından mahrum bırakıldı. Okulun başkanlığını MF’nin eski başkanı Amar Lasfar yürütüyor.

Hassan Iquioussen’e destek veren camiler de İçişleri Bakanlığının hedefinde. Bakan Darmanin, demeç verdiği La Voix du Nord medya organına, “Onu destekleyen tüm camiler ateş hattında.” dedi ve savaşçı bir üslupla ekledi: “Ayrılıkçı olarak nitelendirilen yüz kadar camiden, cumhuriyet modelimizin ‘doğru yoluna’ geri döndürülebilecek yaklaşık otuz cami var. Kurallarımızın dışında olduğunu tespit ettiğim ve kapatılan 23 cami vardı. Dolayısıyla Hassan Iquioussen’i destekleyenler de dâhil olmak üzere denetimlerimizin muhatabı olan yaklaşık elli kişi var.”

Fransız ve Müslüman Olmak

Bu cadı avının özellikle Macron döneminde Fransız Müslüman kamuoyunda kabul görmesi, Fransız yetkililer tarafından İslam’ın siyaseten ve toplumsal olarak reddedildiği yönündeki kökleşmiş fikri daha da besledi. Bu Fransız karar alıcıların üzerinde etraflıca düşünmediği ve yaşananları dikkatlice ele almayan sorunlu bir görüş. Fransa’da İslam gerçeğinin ve varlığının aşırı siyasallaştırılması, ülke medyasının toksik ve zulme kadar uzanan tutumu nedeniyle yıpranan pek çok Fransız Müslümanın hayatına olumsuz tesir etmekte. Başta başörtüsü, helal gıda konuları olmak üzere genel olarak Fransa’daki Müslüman varlığının ve normatif değerlerin dinî görünürlüğünün bir sorun olarak ele alındığı her polemikte, bu konular büyük bir yarık açmış durumda. Devletin merkezi olan Place Beauvau’da geçici olarak ikamet eden Macron tarafından yürütülen mevcut İslam politikası göz önüne alındığında, bu yarığın kapatılması pek mümkün gözükmüyor.

Dipnot
[1] George Orwell’in 1984 isimli romanına atıfla “otoriter” yerine kullanılan bir ifade.

Fouad Bahri

Fransa’da İslam konusunda uzmanlaşmış bir gazeteci ve yazardır. Mizane.info haber sitesi ve Mizane.TV kanalında Genel Yayın Yönetmeni olarak görev yapmaktadır.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler